Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1070 E. 2020/1145 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1070 Esas
KARAR NO : 2020/1145 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2019
NUMARASI : 2016/1068 E., 2019/738 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/06/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı …’ın müvekkilleri aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile 01.02.2015 tanzim, 10.07.2016 vade tarihli 50.000-TL bedelli senet ile 01.02.2015 tanzim ve 10.07.2016 vade tarihli 56.000-TL bedelli olmak üzere iki adet kambiyo senedine dayalı icra takibi başlattığını, takip konusu olan senetlerin tahrif edilmek ve sahte senet düzenlemek suretiyle takibe konulduğunu, müvekkilinin oto tamiri işi yapmakta olduğunu, davalıların ise …. San. Tic. Ltd. Şti şirketinin ortakları olup, …. isimli araç kiralama şirketlerinin bulunduğunu, müvekkillerin …. isimli araç kiralama firmasının hasar gören araçlarını tamir etmek suretiyle taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkillerin davalılara borcunun bulunmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkiden de anlaşılacağı üzere; taraflar arasında hizmet gören taraf müvekkileri iken, ödeme borçlusu olan tarafın davalılar olduğunu, dolayısıyla müvekkillerinin davalılara 106.000-TL kadar yüksek miktarda borcu olması mümkün olmadığını, ancak küçük bir ödeme karşılığı müvekkillerin davalı … 6000-TL’lik senet verdiğini, işbu dava konusu icra takibinden gönderilen ödeme emrinde müvekkiller vermiş olduğu 6000-TL’lik senedin tahrif edilerek ve bedelin başına “5” rakamı sıkıştırılmak suretiyle 56.000-TL yapıldığını ve yine imzaların kendisine ait olmadığı 50.000-TL bedelli takip konusu senetlerin düzenlendiğini öğrendiklerini, yine senetin ciro suretiyle lehtar … kardeşi olan …’a verildiğini icra takibinden öğrendiklerini, senet üzerindeki yazıların müvekkillere ait olmadığı gibi, 6.000-TL’lik senet bedeline eklenen “5” rakamının sonradan eklendiği ve senetler arasındaki imzaların farklı olduğu çıplak gözle dahi açık ve net olarak anlaşıldığını, anılan nedenlerle senedin tahrif edilmesi sebebiyle belge niteliğini kaybetmiş olup, kambiyo senedi yoluyla takibe konu olamayacağını, senetin kambiyo senedi vasfı taşımadığı ve tahrif edilmesi sebebiyle, müvekkil açısından zararlara sebebiyet vereceğinden; icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkillerin borçlu olmadığının tespiti ile, dava konusu senetin “kambiyo seneti” vasfını taşımaması sebebiyle takibinve icra takibinin iptalini, HMK 209. Maddesi gereğince teminatsız olarak müvekkil hakkındaki takibin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine veya davalı takip alacaklısının % 20’den aşağı olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesini, yargılama ve vekâlet ücreti giderlerinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı-borçlular … ve … vekili dava dilekçesi ile özetle; tarafımızca davacı-borçlular aleyhine 31.08.2016 tarihinde başlatılan İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibinde takibe konu bonolardan birinde tahrifat olduğunu, diğer bono üzerindeki imzanın müvekkillerine ait olmadığı iddiasıyla borçlu bulunmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmişse de, davacılar vekilinin dilekçesinde belirttiği hususlar hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz iddialar olup, reddi gerektiğini, davacıların iş bu davayı açmakla haklı olmadığı gibi kötüniyetli olduklarını, takibe konu her iki bono üzerindeki imzaların davacı-borçlulara ait olduğunu, Davacı-borçluların dilekçesinde, takibe konu bonoyu imzalamadıkları iddiasında bulunduklarını, takibe konu bononun davacılar tarafından imzalandığını, Davacı-borçluların müvekkile olan borcu sebebiyle iş bu bonoyu müvekkiline verdiklerini, müvekkiline borçlu olmadığını ve ya iş bonoya istinaden ödeme yaptığını ve imzanın kendisine ait olmadığını davacı-borçluların ispat yükü altında olduğunu, senedin bedelsizliğine ve müvekkilimin senedin meşru hamili olmadığına dair davacılar tarafından hiç bir yazılı(kesin) delil sunulamadığını, müvekkilinin senetlerin meşru hamili olup, senetler müvekkiline lehdar ve abisi olan … geçtiğini, davacılar müvekkilime borcu olmadığını ispat yükü altında olduklarını, iddialarını senede karşı senetle ispat kuralı gereği yazılı delil ile ispatlamaları gerektiğini, Yargıtay 15. HD.’nin 06.06.1983 tarih, 1983/1724-1584 sayılı kararında da belirtildiği üzere; HMK.nun 201. Maddesi(HUMK md.290) gereğince, “senede bağlı her çeşit iddiaya karşı def’i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak nitelikte bulunan hukuki işlemler değeri ne olursa olsun tanıkla ispat edilemez.” Yine HMK.nun 200. Maddesi(HUMKmd.289) gereğince “senetle ispatı gereken hususlarda, karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebilir.” , davacıların gerçek ve hukuk dışı iddialarla açtığı bu dava ile alacağın tahsilini geciktirmekte, kendi hür iradeleri ile imzaladıkları senetlerin bedelini ödemekten kaçınmakta olduklarını, davacıların davasını açmakta hukuki yararları olmadığını, HGK 18.01.2012 tarih 2011/19-622 E.- 2012/9 K., HGK 17.03.2010 tarih 2010/19-123 E.- 2010/154 K. Ve HGK 17.12.2011 tarih 2011/13-576 E.- 2011/747 K. Sayılı kararlarında zikredildiği gibi; “Borçlunun icra takibinden önce ve ya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.” dava konusu senetlerin bononun tüm zorunlu unsurlarını ihtiva ettiklerini, davacıların iş bu davayı açmakta kötüniyetli olup icra takibini sürüncemede bırakmaya çalıştıklarını, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasının, alacaklının icra takibi sırasında kazandığı haklara zarar vermemesi, onun icra takibini sürüncemede bırakmak için kötüye kullanılmaması gerektiğini, Davacı-borçluların senedin ödendiğine dair belge sunamaması karşısında senedin bedelsiz olduğu iddiasıyla iş bu davayı açmasında hukuki yararı olmayıp, davanın reddi gerektiğini, öncelikle; icra takibini sürüncemede bırakmak için iş bu davayı açan davacı-borçluların icra takibinin tedbiren durdurulmasına dair verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın davanın reddine, kötüniyetle borcu inkar eden davacıların % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yapılacak yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ise davacı borçlulara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; ” davacı tarafından açılan davanın 27/05/2019 tarihinde takip edilmediği, başvuruya bırakıldığı ve yenilenmediği, H.M.K.nun 150/1 Maddesi’nde; işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve Mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır, hükmüne yer verildiği” gerekçesiyle davanın H.M.K.nun 150/5 maddesi hükmü gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür. Eski hale getirme talebinin de gerekçesiz olarak ek karar ile reddedildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Kararı davacı vekili istinaf etmiş ve dilekçesinde , ilk derece mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verdiği kararın kendilerine 04.11.2019 tarihinde tebliğ edildiğini,05.11.2019 tarihinde eski hale getirme talebinde bulunduklarını , zira anılan süre zarfında ağır kanser tedavisi gördüğünü ve işgörmezlik raporunu sunduğunu, mahkemenin ise bu talebi reddettiğini beyanla , redde ilişkin ara kararın kaldırılarak dosyanın eski hale getirilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ; menfi tespit davasıdır. İstinaf edilen karar ilk derce mahkemesinin ; davacı yanın eski hale getirme talebinin reddine ilişkin ek karar hakkındadır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı vekilinin ibraz ettiği doktor raporlarına göre 10.05.2019 ila 05.11.2019 tarihleri arasında kanser tanısı ve tedavisi nedeni ile işgörmezlik durumunda olduğu anlaşılmaktadır. Vekaletname incelendiğinde davaının sadece bir adet vekili olup, duruşmaları da aynı vekil takip etmiş, yetki belgesi ile olsa bile başkaca hiçbir vekil dosyada görev yapmamıştır.HMK MADDE 95- (1) Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde bulunabilir.(2) Süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde bulunulamaz.MADDE 96- (1) Eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir.(2) İlk derece ve istinaf yargılamalarında, en geç nihai karar verilinceye kadar eski hâle getirme talebinde bulunmak mümkündür. Ancak, nihai karar bir tarafın yokluğunda verilmişse, tahkikat aşamasında kaçırılan süreler için kararın verilmesinden sonra da eski hâle getirme talebinde bulunulabilir. MADDE 97- (1) Eski hâle getirme, dilekçeyle talep edilir. Dilekçede, talebin dayandığı sebepler ile bunların delil veya emareleri gösterilir. Süresinde yapılamayan işlemin de eski hâle getirme talebinde bulunmak için öngörülen süre içinde yapılması zorunludur. Bu durumda davacı yanın talebi hakkında ilk derece mahkemesince ön sorunları halli usulüne göre bir karar verilmelidir. Oysa mahkeme evrak üzerinden davalı ve davacı yanı dinlemeden HMK 164. Maddedeki usuli işlemleri yapmadan bir karar vermiş olup, usuli işlemler eksik kalmıştır.Ayrıca davacının ileri sürdüğü hususlar ve dayanakları incelenmemiş ve değerlendirilmemiştir. Davacının tek bir vekilinin olması, başkaca vekil bulunmaması, yetki belgesi ile dahi duruşmaya başka vekil gelmemiş olması, sağlık mazeretinin belgeli oluşu, bu süre zarfından belgeli sağlık sorunun aksine işlerini yapabildiğine dair dosyada hiçbir delil bulunmaması , rapor süresinden sonra derhal yasal süre içinde başvurusunu yapmış olması karşısında kabul edilmesi gereken eski hale getirme talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.Bu durumda davacının bu talebi aynı zamanda ” işlemden kaldırılmış dosyanın yenilenmesi ” istemi de olmakla ilk derece mahkemesinin ek kararının kaldırılarak yargılamadaki ön sorunun halli ve bunun sonucuna göre işlemler yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.Açılmamış sayılmasına dair verilen kararların nihai karar olmaması ve HMK 98. Maddeye göre yapılacak işlemin niteliği gereği ( eldeki davada yenileme talebi) bu işlemi ilgili ilk derece mahkemesi yapacak olmakla talebin de ilk derece mahkemesince kabul edilerek açılmamış sayılmasına dair kararın kaldırılması ve davanın esasına devam edilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – DAvacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile ilk derece mahkemesinin istinaf edilen ara kararının KALDIRILMASINA ; Eksikliklerin giderilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 2-Davacı yanca yatırılan 44,40 TL peşin harcın talebi halinde kendisine iade edilmesine 3- İstinaf yargılama giderleri olan başvuru harcı gideri 121,30 TL,tebligat gideri 5,50 TL, posta gidiş dönüş gideri 31,50 TL ki toplam 158,30 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine 4- Duruşmasız olarak inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/06/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.