Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1062 E. 2022/1276 K. 04.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1062 Esas
KARAR NO: 2022/1276
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUKMAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2020
NUMARASI: 2018/11 E. – 2020/10 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)|Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)|Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/07/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin uzun yıllardır taşımacılık, araç kiralama ve tur düzenleme faaliyetler yürüttüğünü, … tescil numaralı “…” markasının da müvekkili adına tescilli olduğunu, davalı şirketin ise müvekkiline ait markayı izinsiz olarak tabelasında, araçlarında, internet alan adında, ticaret evraklarında ve reklamlarında kullandığını, davalıya bu konuda ihtarname gönderilmesine rağmen davalının kullanıma devam ettiğini, davalının eylemlerinin açıkça marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu belirterek, davalının davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, bu durumun sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ve önlenmesine, bu cümleden olarak davalının davacıya ait “…” markasını birlikte, tek başlarına ticari evrak ile internet alan adları da dahil olmak üzere internet üzerinde kullanmasının önlenmesine ve bunların toplatılarak, hükmün kesinleşmesini müteakip bu türden materyalin imha edilmesine, araçlar üzerinde bulunanların silinmesine, davalının www…..com.tr markasını kullandığı alan adlarının kullanılmasının yasaklanmasına ve bunların iptaline ve bu işlemlerin uygulamasının yapılabilmesi için BTK’ya bildirilmesine, hükmün masrafı davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’de yayın yapan bir gazetede yayınlanmasına, maddi ve manevi tazminat hakları ile şikayet haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu ticari unvanın ilk olarak 1989 yılında … tarafından kullanıldığını, … tarafından 1989 yılında … İNŞAAT FİRMASI’nı kurulduğunu, bu firmanın 1995 yılında limited şirkete dönüştüğünü, … ile aynı mahallede ikamet eden … tarafından “… LTD. ŞTİ.’nin” kurulduğunu, …’nın davacı şirket sahiplerinden “…” ismini kullanabilmesi için izin aldığını, uzun yıllardan beri müvekkili tarafından haksız rekabet yaratmayacak bir biçimde bu ibarenin kullanıldığını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin ticari faaliyetini sürdürürken kullandığı isim ve ambleminin tamamen kendisine özgü olduğunu, davacı ile müvekkilinin faaliyet alanlarının benzer olmasından yola çıkılarak davacının haklarının ihlal edildiği sonucuna varılamayacağını, “…” ibaresinin yaygın bir isim olduğunu, halk nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28.01.2020 tarih ve 2018/11 Esas – 2020/10 Karar sayılı kararıyla; “Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, davalı … Ticaret Ltd. Şirketi’nin “…” esas unsurlu ticaret unvanını davacı şirketten daha önce tecsil ettirerek kullanmaya başladığı, ancak davalının “…” veya “…” markalarını da aynı tarihte kullanmaya başladığını ve bu markalara dava tarihine kadar ayırt edicilik vasfı kazandırdığını ispatlayamadığı, aksine davacı tarafın yetkililerinin şirketin tescilinden önce de “…” ibaresini kullandıklarını ispatlar şekilde, davalı vekilinin cevap dilekçesinde “…” ibaresini kullanmak için davacı şirket yetkililerinden izin istediğini ve ses çıkarmadıklarını beyan ettiği, davacının www…com alan adını 27/01/2003 tarihinde, davalıdan daha önce kullanmaya başladığı, davacının markasını tescil ettirdiği 13.04.2010 tarihinden bu yana, markanın tescil kapsamında kalan hizmetler için markasını kullandığı, bu durumun dahi “…” markası üzerinde hak sahipliğinin davacıya ait olduğunun gösterdiği, davacının markasının esas unsuru olan “…” ibaresinin davalı taraça aynen ve “…” şeklinde aynı hizmetlerde kullanıldığı, davalının marka kullanımında yer alan işaretin ayırt edicilik sağlamadığı, davacı tarafça davalının kullanımlarının SMK’nun 7/1-b maddesi uyarınca önlenmesinin talep edilebileceği, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının davalıya bu marka üzerinde markayla ilgili hak sağlamayacağı, her iki tarafın aynı ticari faaliyette bulunmaları nedeniyle ve ortalama tüketici kitlesine hitap etmelerinden dolayı markaların karıştırılma ihtimali bulunduğu, “…” ibaresinin 39. sınıftaki mal ve hizmetler için zayıf marka niteliğinde de olmadığı, davalının eylemlerinin marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda da haksız rekabet niteliğinde olduğu anlaşılmakla, davanın kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davaya konu ticari unvanın ilk olarak 1989 yılında … tarafından kullanıldığını, bu tarihte kendisi tarafından … İnşaat firmasının kurulduğunu, akabinde 14.04.1995 tarihinde ise limited şirketi unvanını aldığını, Davalı şirketin ‘…’ esas unsurlu ticaret unvanını davacı firmadan önce tescil ettirdiğini, hal böyle olunca gerçek hak sahibinin davalı şirket olduğunu, Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının çelişkili olmasına rağmen, mahkemece çelişkinin giderilmesi için yeni rapor aldırılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, kaldı ki ek bilirkişi raporu alınmadan da dosyadaki delil durumu dikkate alındığında davanın haksız olduğunun anlaşılacağını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen 05.07.2019 tarihli heyet raporunda; davalı firmanın “…” ibaresini seyahat acenteliği sektöründe markasal olarak kullandığı, bununla beraber “…” ibaresinin davalı firma tarafından davacı firmaya oranla daha önce ihdas ve istima edildiği, dolayısıyla davalı firmanın kötü niyetli olmadığı, “…” ibaresinin seyaha acenteliği sektöründe zayıf marka olduğu, rapor içinde tespit edilen davalı firma markasal kullanımı ile sınırlı olmak üzere ortalama tüketici nezdinde davacı firmanın … sayılı markası ile karıştırılma riskinin olmadığı görüşü bildirilmiştir. *Bilirkişi Doç Dr. … 02.01.2020 tarihli raporunda; davalı şirketin “… ” şeklinde kullandığı işaretin, davacı şirketin … numaralı “… www…com + Şekil” markasından doğan haklarına SMK’nun 29 ve 7/1-b maddeleri uyarınca tecavüz teşkil ettiği, iltibas halinin TTK 55.maddesi hükmünde haksız rekabet teşkil eden eylemler arasında sayıldığı, somut olayda davalının, davacının markasıyla karıştırılma ihtimaline yol açan “… ” şeklindekli markasal kullanımlarının TTK’nun 55.maddesi hükmü uyarınca haksız rekabete sebebiyet verdiği yönünde görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve durdurulması ile internet sitesine erişimin engellenmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “…Davanın KABULÜNE, -Davalının “…” ve “…” ibarelerini iş evrakında, araçları üzerinde , reklam vasıtalarında, iş yeri tabelasında ve alan adında markasal olarak kullanmak sureti ile davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, -Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ve önlenmesine, -Davalının ticaret ünvanı kullanmak hakkı saklı kalmak şartı ile davacıya ait “… www…com” markalarını yayınlar, hizmetler, mallar, ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela v.s. Her türlü tanıtım malzemesi; basılı kağıtlar, faturalar, v.s. her türlü ticari evrak ile internet alan adları da dahil olmak üzere , internet üzerinde kullanmasının önlenmesine ve bunların toplatılarak hükmün kesinleşmesinden sonra masrafı davalıdan alınmak sureti ile imha edilmelerine ve araçlar üzerinden silinmesine, -Davalının www…..com.tr alan adını kullanmasının yasaklanmasına ve alan adının iptaline.” karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece aldırılan bilirkişi raporlarındaki tespitlerin benzer olmasına rağmen sonuç olarak farklı görüşlere yer verildiği, hukuki değerlendirmenin mahkeme hâkimine ait olduğu gözetildiğinde mahkemece raporların analizi ile kendi hukuki nitelemesine göre sonuca ulaşılmasında ve yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmamasında usule aykırılık bulunmadığı, somut olayda davalı şirketin “…” esas unsurlu ticaret unvanını davacı şirketten daha önce tecsil ettirerek kullanmaya başladığı, ancak davalının “…” veya “…” markalarını da aynı tarihte kullanmaya başladığını ve bu markalara dava tarihine kadar ayırt edicilik vasfı kazandırdığını ispatlayamadığı, davacının www…com alan adını 27/01/2003 tarihinde davalıdan daha önce kullanmaya başladığı, davacının markasını tescil ettirdiği 13.04.2010 tarihinden bu yana markanın tescil kapsamında kalan hizmetler için markasını kullandığı, bu durumda “…” markası üzerinde hak sahipliğinin davacıya ait olduğunun kabulünün gerektiği, davalının ticaret unvanında “…” ibaresinin yer almasının davalıya bu marka üzerinde markayla ilgili hak sağlamadığı, davacı markasının esas unsuru olan “…” ibaresinin davalı tarafça “…” şeklinde aynı hizmetlerde kullanıldığı, davalının marka kullanımında yer alan işaretin ayırt edicilik sağlamadığı, davacı tarafça davalının kullanımlarının SMK’nun 7/1-b maddesi uyarınca önlenmesinin talep edilebileceği, her iki tarafın aynı ticari faaliyette bulunmaları nedeniyle ve ortalama tüketici kitlesine hitap etmelerinden dolayı markaların karıştırılma ihtimali bulunduğu ve markanın 39. sınıftaki mal ve hizmetler için zayıf marka niteliğinde de olmadığı anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik olmadığından, davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yargılaması yönünden davalıdan alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/07/2022