Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/1028 E. 2021/1707 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1028 Esas
KARAR NO: 2021/1707
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2019
NUMARASI: 2018/228 2019/1107
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkilinden aldığı mal alımları neticesinde borcunu ödemediğini, bunun üzerine davalı aleyhine Gaziosmanpaşa … İcra Dairesi’nin … E. Sayılı dosyasından 86.186,00 TL’sinin tahsili için icra takibi başlatıldığını, davalının hakkında başlatılan takibe 26/09/2016 tarihli itiraz dilekçesi ile borca, yetkiye, faize ve ferilerine itiraz ederek takibi durduğunu, davalının itirazlarının haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalının faize yapmış olduğu itirazında haksız ve mesnetsiz olduğunu, zira tarafların tacir olduğunu, 3095 sayılı Faiz Hadlerinin Düzenlenmesine ilişkin kanun uyarınca tacirler arasında uygulanan faizin değişen oranlarda reeskont avans faizi olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla itirazın iptaline, takibin devamına, takip tutarının % 20 sinden az olmamak üzere hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafından süresinde verilmiş bir cevap dilekçesi bulunmamaktadır. Davalı vekilinin 10.09.2018 tarihli beyan dilekçesiyle; “Müvekkili şirket yetkilisinin babası ile davacı şirket yetkilisinin 22.03.2016 tarihinde aralarında bir protokol hazırladığını belirlenen dairenin …’ye satılması hususunda anlaştıklarını, satım bedelinin 215.000,00 TL kararlaştırıldığını ve 90.000,00 TL ‘nin müvekkili şirket borcundan düşüleceğine dair anlaşıldığını, protokole konu taşınmazın 30.05.2016 tarihinde … tarafından …’ye satıldığını, müvekkili tarafın babasının bu taşınmazı satın aldığını ancak mülkiyetini kendi üzerine almadan satışın …’ ye geçmesini sağladığını, müvekkili şirket yetkilisi ile davacı şirket yetkilisinin icra takibine konu borcun ödenmesine yönelik yazılı bir protokol düzenlediğini ve bu protokol doğrultusunda müvekkili şirket davacı şirket yetkilisine taşınmaz satarak borcunu ödediğini, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddini” talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI (2016/1002 Esas): İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.10.2017 tarih ve 2016/1002 Esas – 2017/840 Karar sayılı kararıyla; “Genel yetkili mahkeme davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri Kepez/Antalya olduğundan davanın yetki yönünden reddi ile mahkememizin yetkisizliğine,” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN KARARI (2018/628 Esas): İstinaf incelemesi sonucunda Dairemizin 05.03.2018 tarih ve 2018/628 Esas – 481 Karar sayılı ilamıyla; “Her ne kadar ilk derece mahkemesi tarafından davanın yetki yönünden reddine karar verilmiş ise de, para alacağı TBK 89. maddesine göre alacaklının ifa zamanındaki yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden HMK’nun 10.maddesi ile İİK 50.maddesine göre icra dairesi ve mahkeme yetkili olduğundan kararın kaldırılmasına,” karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI (2018/228 Esas): İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.12.2019 tarih ve 2018/228 Esas – 2019/1107 Karar sayılı kararıyla; “… Takibe konu faturaların üzerinde “Teslim alan” ve “Teslim Eden” sütunlarında herhangi bir imza ya da isim bulunmadığı, davacı şirket yetkilisi ile ile davalı şirket yetkilisinin babası arasında karşılıklı protokolün imza edildiği, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E. 2003/1 K. sayılı ilamında yer alan “bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi takdirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.,” hükmü nazara alındığında davacının iddiasında belirttiği gibi davalıyla ticari ilişki bulunduğu, bu ilişkiden doğan cari hesap borcundan dolayı davalı adına düzenlenen dava konusu faturaların davalıya tebliğ edildiğine veya fatura içeriği hizmetin verildiğine dair dava dosyasında, fatura üzerinde imza ya da başkaca delil görülmediği, tek başına davalı adına düzenlenen faturanın alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli delil olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde biraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Takip konusu alacak her iki tarafın ticari defterlerinde mevcut olduğu ve borcun ödenmediği sübuta ermişken, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken sırf çelişkili ve muğlak şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davaya cevap süresi içerisinde ileri sürülmeyen ve daha önce de muvafakat etmediğimiz üzere, davanın taraflarıyla ve dava konusu borçla ilişkili bulunmayan, aslı sunulmayan protokolün kabulünün mümkün olmadığını, Tarafların ticari defter kayıtlarında protokolde bahsi geçen 90.000 TL.nin borçtan düşüldüğünü gösterir kayıt olmadığı gibi, gayrimenkulün devrine ilişkin herhangi bir kaydın da bulunmadığı, Müvekkil davalı veya dava dışı … ile protokol yapmamış olup, borçlu şirketle ilgisi bulunmayan …’nun kendisine olan şahsi borcundan ötürü yapıldığını, Tapu kayıtlarından da belli olduğu üzere söz konusu gayrimenkulün başka bir kişiden parası nakden verilmek suretiyle alındığı, tapu malikinin gerek davalı ile gerekse davalı şirket yetkilisinin babası ile hiçbir ilintisinin bulunmadığının da sabit olduğunu.” beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesi istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı irsaliyeli faturalara dayalı olarak başlattığı icra takibine itiraz üzerine itirazın iptali davası açmış; davaya yasal süresi içinde cevap verilmemiştir. Davalı vekili, beyan dilekçesi ile, takibe konu bedelin taşınmaz satış protokolü ile mahsup edildiğini, bu nedenle borcun bulunmadığını ileri sürmüştür. İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.12.2019 tarih ve 2018/228 Esas – 2019/1107 Karar sayılı kararıyla; “…Davacı şirket yetkilisi ile ile davalı şirket yetkilisinin babası arasında karşılıklı protokolün imza edildiği, davalı adına düzenlenen dava konusu faturaların davalıya tebliğ edildiğine veya fatura içeriği hizmetin verildiğine dair dava dosyasında, fatura üzerinde imza ya da başkaca delil görülmediği, tek başına davalı adına düzenlenen faturanın alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli delil olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Takibe konu edilen faturaların her iki taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, buna göre davacının alacak talebinin miktar olarak da yerinde olduğu bilirkişi raporlarıyla tespit edilmiştir. Faturaların davalı defterlerine kaydedilmiş olması nedeniyle, faturaların davalıya tebliğ edildiğinin kabulü zorunludur. Kaldı ki, davalı vekili ‘Faturaların tebliğine, fatura içeriğindeki mal veya hizmetin verilmediğini’ iddia etmeyip, faturalar kapsamında oluşan alacağın bir başka biçimde (taşınmaz satım bedelinden mahsup yoluyla) tasfiye edildiğini savunmuştur. Somut olayda davalı davaya cevap vermemiş, davalı vekili tarafından dosyaya sunulan protokol çerçevesinde yapılan savunma mahkemece hatalı olarak irdelenmiştir. İncelenen protokolün davanın taraflarına ait olmadığı ve dava konusu olayla irtibatının tespit edilemediği görülmüştür. Buna göre ispat yükünün davalıda olduğu gözetilerek, davalının ödeme yönündeki savunmasının ispatı için davalıya ödeme belgelerini sunması için olanak tanınması ve buna göre yeniden değerlendirme yapılması zorunlu olduğundan, davacının istinaf isteminin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/12/2019 tarih, 2018/228 esas, 2019/1107 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 32,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 181,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.07/10/2021