Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/998 E. 2021/2038 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/998 Esas
KARAR NO: 2021/2038 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/11/2017
NUMARASI: 2016/430 E., 2017/777 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; keşidecisi … A.Ş. ve lehtarı …-… olan, … Rahmanlar Şubesi … numaralı ve 11.03.2016 vade tarihli çekin lehtar tarafından ciro edilerek müvekkili …’e verildiğini, hamili olan müvekkili …’in anılan çeki kaybettiğini ve yaptığı bütün aramalara rağmen anılan çeki bulamadığını, bunun üzerine ilgili bankaya bildirimde bulunulduğunu ve aynca 09.02.2016 tarihinde İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/151 E.sayılı dava ile anılan çekin zayi nedeniyle iptali talepli davanın ikame edildiğini ve anılan çek hakkında ödeme yasağı kararı aldınlıp bankaya sunulduğunu, ayrıca anılan çekin kaybolması üzerine aynca aynı gün 09.02.2016 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde 2016/19865 soruşturma sayısı ile şikâyette bulunulduğunu ve savcılıkça muhatap banka olan …, Rahmanlar Şubesine hitaben çeklerin üçüncü kişilerce bulunup ciro edilip tahsil amaçlı ibraz olunduğunda ibraz edenin açık kimlik ve adresinin alınarak, ibraz olunan çeke el konulup en yakın polis merkezine ihbar edilmesi yönünde müzekkere yazıldığını ve anılan müzekkerenin aynı tarihte taraflarınca elden takipli olarak anılan banka şubesine verildiğini, ancak çeki bulan ve müvekkilin hayatında hiç tanımadığı davalı tarafça çek bankaya ibraz edildiğinde yukarıda zikredilen İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden verilen ödeme yasağından dolayı ödeme yapılmadığını ve çekin arkasına şerh düşüldüğünü, bunun üzerine davalı tarafın müvekkili ve diğer ciranta ile keşideci hakkında İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/496 D.İŞ sayılı dosyadan 30.03.2016 tarihinde ihtiyati haciz karartı aldırdığını ve İstanbul 1. İcra Müdürlüğü 2016/9843 E. sayılı dosyadan icraya konulduğunu, keşidecinin banka hesaplarına bloke konulduğundan ticari olarak zor durumda kaldığından anılan bedeli ödemek durumunda kaldığını, bu yüzden müvekkilinin kaybettiği çek bedelini hiç tanımadığı çeki bulan davalıya ödediğini ve müvekkilinin haksızlığa uğradığını, davalı tarafından, yine bir gün sonra da, yani 31.03.2016 tarihinde ihtiyati haciz suretiyle icraya konulan çekin taraflarınca açılan İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/151 E. sayılı dosyasına depo ettiğini ve feri müdahil dilekçesi vererek iş bu davaya müdahil olduğunu, taraflarınca anılan çekin ödenmemesi yönünde 06.04.2016 tarihinde İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/151 E. sayılı dosyadan ihtiyati tedbir talep edildiğini ve anılan mahkemece verilen 07.04.2016 tarihli ara karar ile ödeme yasağının devamına karar verildiğini ve aynca iki haftalık kesin sürede menfi tespit ve istirdat davası açmak için süre verildiğinden süresinde iş bu davayı açtıklarını belirterek ilgili çeke dair borçlu olmadıklarının tespitini ve davalının %20’den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini ve ayrıca kaybolan kalan çekin iadesi yada iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacı vekilinin, dava dilekçesinde yer alan iddialarının soyut, gerçeğe aykırı, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı vekilinin, davaya konu edilen çekin, müvekkilinin elinden rızası dışında çıktığını iddia ettiğini, oysa ilgili çek incelendiğinde görüleceği üzere davacı tarafından ciro edilmek suretiyle tedavüle sokulduğunu ve müvekkili davalıya da cirantası tarafından ödeme amacıyla teslim edildiğini, çek üzerindeki ciro silsilesinin düzgün olup, davacının iddialarının çek metninden anlaşılması mümkün olmadığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, kıymetli evraki elinde bulunduran kimsenin, son ciro beyaz ciro olsa dahi kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı taktirde salahiyetli hamil sayıldığını (Yargıtay 12. HD. E. 1992/1867,K. 1992/8878,T. 29.6.1992), bu itibarla, somut olayda müvekkili davalının dava konusu çeki düzgün ciro silsilesi ile cirantasından ödeme amaçlı teslim aldığından, iş bu çekin meşru ve vetkili hamili olduğunu, davacının, müvekkili olan davalının dava konusu çekin gerçek hamili olmayıp, çeki kötü niyetle elinde bulundurduğu yönlü iddiasının da hiçbir haklı dayanağı bulunmadığını, TTK’nun 792.maddesinde,“Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 inci maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hami ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” düzenlenmesinin yer aldığını, iş bu madde kapsamında müvekkili davalının çek edinme nedenini kanıtlama yükümlülüğü olmadığını, aksi halin kabulünün kıymetli evrakın mücerretlik ilkesini ortadan kaldıracağını, somut olayda, ispat yükünün, çekin yetkili hamili olduğunu ve rızası hifafına elinden çıktığını ileri süren davacıya ait olup, davacının işbu iddiasını, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerektiğini, dilekçeleri ekinde sundukları emsal Yargıtay kararları ve Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararında da zayi olan çekin istirdadı talebiyle açılan davalarda ispat yükünün, davacıda olduğu, davacının senedin rızası hilafına efinden çıktığını ve senedi elinde bulunduran şahsın iktisabında kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerektiğinin açıkça belirtildiği, huzurdaki davada, davacının işbu hususların ispatına yönelik kesin ve inandırıcı hiçbir delili bulunmadığını, davacı tarafından haksız mesnetsiz ve kötüniyetli olarak açılmış olan huzurdaki davanın reddine, dava konusu alacağın likit olması ve davacının kötüniyetli olarak huzurdaki davayı ikamesinden dolayı, alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemesince toplanan delillere göre; ” İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında keşidecisi .. AŞ lehtarı … – … olan … Rahmanlar Şubesi’ne ait … numaralı 11/03/2016 tarihli çek nedeniyle kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, çekin keşideci tarafından takip alacaklısına ödendiği, davacı …’in çekin arkasında ciranta olarak isminin yazılı olduğu ve imzasının bulunduğu, davacının bu imzanın ve yazının kendisine ait olduğunu kabul ettiği, çekin kaybedilmesi nedeniyle açılan ceza soruşturmasında takipsizlik kararı verildiği sabit olmakla, davacının menfi tespit ve istirdat taleplerini ispatlayamadığı” gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafında; davalı tarafın salt soyut ifadelerle müvekkili dahi hayatında hiç görmemiş olmasına rağmen çekin meşru ve yetkili hamili olduğunu beyan etmiş ve çeki ne surette iktisap ettiğini, müvekkilden sonraki ciranta olarak çeki neye karşılık aldığını açıklayamadığını, müvekkili cirantanın kötüniyetli yetkisiz hamil olan davalıyı hiç tanımadığını ve çeki kendisine teslim etmediğini, çekin üzerinde müvekkilin cirosunun olması davalıya teslim edildiği anlamını da asla taşımadığını, bunun sadece çek önceki cirantadan teslim alındığında ödeme gününe kadar bu ve benzeri durumlarla karşılaşmamak için çekin sahibi olduğunu belgelemek yani tedbir amaçlı çekin meşru hamili olduğunu ispatlamak için yaptığı uygulama olup her basiretli tacirin yapması gereken bir davranış olduğunu, davalı tarafın anılan çekin neyin karşılığında ve hangi mala karşı faturası vb. hiçbir somut delil belirtmemiş sadece ve sadece kendisini meşru hamil olduğunu beyan ettiğini, buna rağmen müvekkilin kaybettiği çeki müvekkilinin rızası dışında eline geçiren ve hiç tanımadığı bu kişi tarafından bulunması neticesinde çekin bedelini davalıya ödediğini ve müvekkilinin büyük haksızlığa uğradığını, kötü niyetli olarak çeki iktisap eden davalının bu kötüniyetinin korunmasının hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu, bu sebeple yerel mahkeme’nin verdiği kararın kaldırılmasını talep ettiğini, zira asıl mağdur olanın ve zarara uğrayanın müvekkili olduğunu, ayrıca ilk derece mahkemesince talep edildiği üzere yerel mahkemece verilen çekin ödenmemesi yönündeki ihtiyati tedbir kararının daha müvekkili tarafından teminat yatırılmaya fırsat bulunulmadan davalı tarafından, çek keşidecisinden icra marifetiyle banka hesaplarına bloke konulması ve keşideci icra baskısı altına alınarak tahsil edilerek haksız menfaat sağlandığını, bu hususun gerek icra dosyası ve gerekse de İstanbul Anadolu talimat icra dosyalarında da görülebileceğini, hal böyleyken müvekkilini tamamen zarara uğratmak kastıyla hareket eden ve kötüniyetli olan davalıya borçlu olmadıklarının tespiti gerekirken yerel mahkeme tarafından davanın reddedilmesinin ve yerel mahkeme tarafından, eksik inceleme yapılarak, gerekli bilgi ve belgeler istenmeden, tanıkların ifadeleri alınmadan, soyut gerekçeler ile karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirmiştir. Davalı tarafından davacı ve dava dışı diğer kişiler aleyhine toplam 44.815,85 TL’nin tahsili için çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı çekin 11/03/2016 tarihli 40.000,00 TL bedelli, keşidecisinin … A.Ş. , lehtarı …-…, sonraki cirantaların … ve davacı, hamilin ise davalı olduğu, çekin 11/03/2016’da ibraz edildiği, ödemeden men kararı bulunduğunun şerh edildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı taraf, davacı aleyhine çeke dayalı takip başlatmış, davacı ise takip konusu çekin kaybedildiğini, zayi nedeniyle açtıkları çek iptal davasının yargılaması sırasında, dava açmak üzere süre verildiğini belirterek borçlu olmadığının tespitini istemiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Somut olayda davacı tarafın, çekin rıza dışı elinden çıktığını ispatlaması gerekir. Çekin incelenmesinde; ciro silsilesinin düzgün olduğu görülmektedir. Davacı taraf çekteki imzasını da inkar etmemiştir. Dosya içeriğinden davacının iddialarını ispatlayamadığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen davacı üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların ilk derece mahkemesince talepleri halinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 01/12/2021