Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/962 E. 2019/971 K. 03.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/962 Esas
KARAR NO : 2019/971
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/14
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/05/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili, davalı tarafından müvekkilleri aleyhine icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin …. temizlik işlerini aldığını, bu bağlamda 78.600,00 TL tutarlı teminat mektubu verildiğini, davalı bankanın ise teminat mektubuna ve teminat senedine istinaden takibe geçtiğini, söz konusu teminat mektubunun hükümsüz kaldığını, davalının ise kötüniyetli olarak teminat mektubunu nakde çevirmek istediğini, mektubun vade tarihinin 16/01/2017 olduğunu, ayrıca teminat mektubuna bağlı risklerin gerçekleşmediğini, dolayısıyla takibe geçilemeyeceğini, yine davacı … ve … tarafından verilen kefaletin de geçersiz olduğunu, zira kefaletin verildiği 2013 yılında müvekkillerinin evli olduğunu ve TBK’nun 584.maddesi uyarınca eşlerinin rızası gerektiğini belirtirek müvekkillerinin takip nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine ve takibin iptaline karar verilmesini, yine teminatsız olarak takibin durdurulmasını istemiştir. Davalı vekili, müvekkilinin bono ve teminat mektubunun tarafı olduğunu, 16/01/2017 vade tarihli teminat mektubuna binaen muhatabın 12/12/2016 tarihinde tavzih talebinde bulunduğunu, bu talep dolayısıyla 06/04/2018 tarihinde dava konusu icra takibinin başlatıldığını, davacıların icra hukuk mahkemesinde takibin iptaline ilişkin açtığı davanın reddedildiğini, 22/09/2017 tarihli ihtarnamede tazmin tarihinin sehven yanlış yazıldığını, tazmin talebinin vadesinde yapıldığını, bu nedenle lehtarın sorumluluğunun doğduğunu, müvekkilinin araştırma yapma zorunluluğunun bulunmayıp ilk talepte ödemesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, 04/02/2019 tarihinde İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin durdurulamayacağı, HMK’nun 389 ve 390 maddeleri uyarınca davacıların yaklaşık olarak haklılıklarını ispat edecek delil sunmadığı gerekçeleriyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacılar vekili istinaf etmiştir. Davacılar vekili istinaf sebebi olarak; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, ayrıca davalı bankanın 22/09/2018 tarihli ihtarname ile 11/08/2017 tarihinde tazmin talep edildiğini belirttiğini, oysa mektubun vadesinin 16/01/2017 olduğunu, dolayısıyla tazmin talebi vade tarihinden sonra gerçekleştiğinden teminat mektubunun hükümsüz hale geldiğini, yine hiçbir rizikonun gerçekleşmediğini, dava dışı kurum tarafından iş bitirme yazısı verildiğini, buna rağmen takibe geçilmesinin kötüniyetli olduğunu, İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yolunda tedbir kararı verilebileceğini, dolayısıyla mahkemenin bu yönde karar vermesi gerektiğini, ayrıca bu takip nedeniyle müvekkilinin işlerinin bozulduğunu, ticari faaliyetlerinin zarar gördüğünü, dosyaya sunulan delillerin haksız takibi kanıtlar nitelikte olduğunu bildirerek teminatsız ya da teminatlı olarak takibin durdurulmasını istemiştir. Davalı tarafından davacılar aleyhine 09/04/2018 tarihinde kambiyo senetlerine özgü yolla 1 milyon TL bedelli senede dayalı olarak icra takibi başlatıldığı, takipte toplam 82.832,98 TL talep edildiği görülmüştür. Takip dayanağı senedin incelenmesinde; tanzim tarihinin 18/11/2013, vade tarihinin 20/03/2018 olduğu, keşidecisinin davacılardan …. Ltd. Şti, aval verenlerin ise diğer davacılar … ve … olduğu, lehtarın ise davalı banka olduğu görülmüştür. Davalı banka tarafından davacı şirkete çekilin 22 Eylül 2017 tarihli ihtarnamede; dava dışı firmanın 11/08/2017 tarihli yazı ile tazmin talebinde bulunduğu, ayrıca ödenmemiş 2.063,30 TL komisyon borcu ile 221,63 TL sigorta poliçesi borcu bulunduğu, toplam borçların 80.884,93 TL olduğu belirtilerek hesabın kat edildiği ve toplam 80.884,93 TL’nin ödenmesinin istendiği görülmüş, davacı şirket tarafından verilen 27 Eylül 2017 tarihli cevabi ihtarnamede ise; 11/08/2017 tarihinde tazmin talebinde bulunulması nedeniyle tazmin talebinin hukuka aykırı olduğu belirtilmiş, davalı banka tarafından 20/12/2017 tarihli ihtarnamede ise; tazmin talebinin 12/12/2016 olduğu, sehven 11/08/2017 tarihinin yazıldığının belirtildiği görülmüştür. Teminat mektubunun 12/12/2013 tarihli olup süresinin 16/01/2017 tarihine kadar geçerli olduğu, bedelinin ise 78.600,00 TL olduğu ve mektubun dava dışı …. adına düzenlendiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı taraf davacı aleyhine bonoya dayalı olarak icra takibi başlatmıştır. Davacı taraf, davalı tarafından düzenlenen teminat mektubuna konu riskin gerçekleşmediğini, teminat mektubunun hükümsüz kaldığını ve davalı tarafın kötüniyetli olarak teminat mektubunu nakde çevirmek istediğini iddia etmiştir. Davalı taraf ise dava dışı kurum tarafından teminat mektubunun tazmininin talep edildiğini savunmuştur. Teminat mektubu içeriği incelendiğinde mektubun talep halinde derhal ve gecikmeksizin tazmin edileceğinin davalı banka tarafından kabul edildiği, yine cevap dilekçesi ekinde bulunan …. 12/12/2016 tarihli TMSF’ye yazdığı talep yazısı içeriğinden tazmin talebinde bulunulduğu görülmüş olup davacılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacılar vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.03/05/2019