Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/942 E. 2021/2073 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/942 Esas
KARAR NO: 2021/2073
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2018
NUMARASI: 2014/1538 E. – 2018/1146 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 28.09.2013 tarihinde davalıya ait … A.Ş. ürünlerini franchıse yolu ile satmak için davalı ile franchıse sözleşmesinin yapıldığını, bu sözleşmeye ek protokol ve ariyet sözleşmesi imzalandığını, ayrıca ilgili adresteki gayrimenkulün 01.09.2014 tarihine kadar alt kira sözleşmesinin imzalandığını, kiralanan gayri menkuldeki gerekli hazırlıkları yaptığı, vergi dairesine müracaat ile vergi kaydı açıldığını, fatura bastırıldığını, müvekkilinin sözleşmeler gereğince üzerine düşen edimini yerine getirdiğini, yapılan sözleşme gereği … Franchise marketi davalı şirket üzerine düşen tefrişatı ve eksiklikler tamamlayarak müvekkiline teslim etmesi gerekirken davalı şirketin sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğini, ariyet sözleşmesine ve kira sözleşmesine uygun şekilde teslimat yapılmadığını, bu nedenle Konya … Noterliğinin 04.02.2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşme şartlarının 3 gün içinde temin edilmesini, yapılan masraf ve oluşan kar kaybının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile ödenmesini ihtar ettiğini, davalı şirket ise Bakırköy … Noterliğinin 07.02.2014 tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile Franchise sözleşmesinin varlığını kabul ettiğini, taşınmaza masraf yapıldığını, taşınmazın bu sözleşmeye istinaden alt kiraya verildiğini, taşınmazın anahtarı ile birlikte teslim edildiğini, taşınmazın teslim edilmiş olmasına rağmen hiçbir sebep olmaksızın işyerinin faaliyete geçmesi için gerekli yasal işlemlerin yapılmadığını, defalarca davacıdan talep edilmesine rağmen hiçbir olumlu sonucun alınmıdığının ileri sürüldüğünü, ancak davalı tarafın cevabi ihtarnamesindeki iddialarını hiçbir mesnedinin olmadığını, davalının basiretli bir tacir gibi davranarak kural olarak imzası ile tevsik ettiği sözleşmeden dönmek istediğini yine yazılı olarak ortaya koyması gerekirken çekilen ihtarnameye cevap olarak sözleşmenin davacı tarafından fesih edildiği iddiasının ileri sürmesinin basiret ve iyiniyet ilkeleri ile bağdaşmadığından ve davacının franchise sözleşmesinin sağladığı ticari faliyet ve kazançtan mahrum kaldığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL maddi tazminatın ve 1.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf ile imzalanan Franchaise sözleşmesi, bu sözleşmeye bağlı ek protokol ve Ariyet Sözleşmesi gereğince davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacının sözleşmeye aykırı davranışları ile müvekkili şirketin zarara uğramasına neden olduğunu, sözleşmeye aykırı davranan davacının bu dava ile tazminat talebinde bulunmasının dürüstlük kuralları uyarınca kabul edilemeyeceğini, işten vazgeçenin davacı olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.12.2018 tarih ve 2014/1538 Esas – 2018/1146 Karar sayılı kararıyla; “Taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmenin davacı tarafından mı davalı tarafından mı feshedildiğine ilişkindir. Davacı yan iş yeri anahtarlarının zorla elinden alındığını iddia ederken, davalı yan davacının iş yeri anahtarlarını rızasıyla iade ettiğini ileri sürmektedir. Davacı tanıklarının beyanlarının birbiri ile örtüşmediği ve çelişkili olduğu mahkemece gözlemlenmiştir. Menfi ve müspet zararın aynı andan ve üst üste eklenemeyeceği göz önünde bulundurularak, davacı yanca davası kanıtlanamadığından menfi zararlar talep edilemeyeceği de değerlendirilerek davacı yanın maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Yine manevi zararına konu ettiği maddi olaylar kanıtlanamadığından ve kişilik değerlerinin etkilendiği hususu da kanıtlanmış olmadığından manevi tazminat talebinin de reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davacı tanığı …’nun kendisine ait benzer bir uyuşmazlığa ilişkin ifade verdiği düşüncesiyle beyanda bulunduğu, bu nedenle ifadesinde karışıklığa yol açıldığı, mahkemeden tanığın ifadesinin açıklatılması talep edilmesine rağmen mahkemece bu talebin değerlendirilmediğini, Davanın ‘culpa in contrahendo’ ilkesine dayalı olarak açıldığını, yani sözleşmenin görüşmelerinden doğan sorumluluğa dayalı olduğunu, mahkemece bu ilkenin yeterince değerlendirilemediğini; doktrinde bu sorumluluk türünde kural olarak ‘menfi zararların’ tazmininin amaçlandığının kabul edildiğini, ‘müspet zararlar’ yönünden ise hakkaniyet gerektiriyorsa ve ağır kusur varsa zararın tazmininin talep edilebileceğini, Davalının sözleşmeden dönme iradesini halen ortaya koymadığını, sözleşmenin davacı tarafından sonlandırıldığı iddiasını haksız olarak ileri sürdüğünü, sözleşmenin feshedildiğini ileri süren davalının bunu ispatlamak zorunda olduğunu, Mahkemenin gerekçeli kararında bazı tanık beyanlarına yer verilip, bazılarına (tanık … beyanı) yer verilmemesinin ve kararda tartışılmamasının usule aykırı olduğunu, Bilirkişi raporunun yetersiz ve eksik incelemeye dayalı olduğunu, raporda kar mahrumiyetinden bahsedilmiş olmasına rağmen bu yönde bir hesaplamaya yer verilmediğini, bu nedenle yetersiz rapora dayalı olarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davalının ağır kusuru ile işyerini faaliyete sokmayarak davacının toplumda rencide edildiğinin kabulüyle az da olsa manevi tazminata hükmedilmesinin gerektiğini,” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *24.12.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporu. (Taraflar arasındaki Franchise Sözleşmesinin yürürlük tarihinin 01.09.2013 olduğu, davacı iddialarının ispata muhtaç olduğu, davacı tanıklarının konuya ilişkin çelişkili beyanlarda bulunduğu, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiği sonucuna varılacak olursa davacının zarar taleplerinin sözleşmenin 8.maddesine göre hesaplanabileceği, ancak dosyada mübrez vergi levhasında işe başlama tarihi 24/09/2013 olduğundan davacının bir yıllık kar mahrumiyeti talep etmesinin söz konusu olmadığı, zaten davacının da 01/09/2013-01/02/2014 tarihleri arasındaki kar kaybını talep ettiğini, eğer mahkemece davacının iddialarının ispatlanamadığı sonucuna varacak olursa, bu defa davacının kar mahrumiyeti talep etmesinin mümkün olmadığına dair.) *Bilirkişi heyeti ek raporu. (Davacı yanın maddi zararına konu ettiği ve dosyaya sunduğu gider belgelerinin toplam 7.817,50 TL olduğu, ancak bu belgelerin tamamının olumsuz zarar kalemi olduğu, davacının kar mahrumiyeti talep ettiği ve kar mahrumiyetinin olumlu zarar kalemi niteliğinde olduğu, davacının kar mahrumiyeti talebinin taraflar arasındaki sözleşmenin 8.maddesine göre yapılabileceği, davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği sonucuna varılacak olursa davacının zarar talep etmesinin mümkün olmadığına dair.)
GEREKÇE: Dava, franchise sözleşmesine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı taraf, davalının franchise sözleşmesine aykırı davranarak, sözleşmeye konu işyerini tefriş edilmiş bir şekilde kendisine teslim etmediğinden bahisle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuş; davalı ise sözleşmeye aykırı davrananın davacı olduğunu, işyerinin anahtarının davacı tarafa verildiğini ve anahtarın yaklaşık kırk gün davacıda kaldığını, akabinde davacının işi yapmaktan vazgeçtiğini söyleyip anahtarı iade etmesi nedeniyle asıl kendilerinin zararının bulunduğunu beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, “…davacı yan iş yeri anahtarlarının zorla elinden alındığını iddia ederken, davalı yan davacının iş yeri anahtarlarını rızasıyla iade ettiğini ileri sürmektedir. Davacı tanıklarının beyanlarının birbiri ile örtüşmediği ve çelişkili olduğu mahkemece gözlemlenmiştir. Menfi ve müspet zararın aynı anda ve üst üste eklenemeyeceği göz önünde bulundurularak, davacı yanca davası kanıtlanamadığından menfi zararlar talep edilemeyeceği de değerlendirilerek davacı yanın maddi tazminat taleplerinin reddine; manevi zararına konu ettiği maddi olaylar kanıtlanamadığından ve kişilik değerlerinin etkilendiği hususu da kanıtlanmış olmadığından manevi tazminat talebinin de reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tanığı …’nun talimat mahkemesi aracılığıyla beyanlarının ayrıntılı olarak alındığı, tanığa esas mahkemesinin hazırladığı soruların sorularak beyanların duruşma tutanağına detaylı olarak geçirildiği ve tanık anlatımları incelendiğinde herhangi bir karışıklığın da bulunmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin tanığın yeniden dinlenmesi gerektiği konusundaki itirazları yerinde görülmemiştir. Davacı ile davalı arasında 28.08.2013 tarihli franchise sözleşmesi, buna ilişkin ek protokol ve ariyet sözleşmesi bulunduğu tarafların kabulündedir. Sözleşmenin yürürlüğe girdiği, davacıya işyerinin teslim edildiği ve davacının bir süre satış yaptığı mahkemece toplanan delillerle sabittir. Sonrasında taraflar arasındaki sözleşmenin eylemli olarak sona erdiği, davacının ‘Sözleşmenin davalı tarafından sona erdirildiğini’ davalının ise aksini iddia ettiği görülmüştür. Davacının sözleşmenin görüşülmesindeki kusura dayanan (culpa in contrahendo) sorumluluk ilkesine dayandığı belirtilmiş ise de; yukarıda açıklandığı şekilde sözleşmenin imzalanarak yürürlüğe girdiği ve kısa bir süre de olsa uygulandığı anlaşılmakla bu ilkeye dayalı olarak talepte bulunulamayacağının kabulü gerekmektedir. Davacının sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddiasına dayalı olarak ise tazminat talebinde bulunması mümkündür. Bu durumda ise davacının ‘sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini’ ispat etmesi zorunludur. Mahkemece toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanlarıyla; davacının sözleşmeye konu işyerini teslim alarak çalışmaya başladığı, davacının kızı olan tanık …’nun işlettiği davalıya ait diğer şubede yaşanan sorunlar nedeniyle davacı tarafın her iki şube yönünden devam etmeme iradelerini davalı tarafa sözlü olarak ileterek anahtarı iade ettikleri, bu hususun davacının kızı olan tanığın anlatımlarıyla teyit edildiği, buna göre sözleşmenin sözlü olarak davacı tarafından feshedildiği ve davalının buna ilişkin ispatlanan bir kusuru da olmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin maddi ve manevi tazminat talebinin reddine dair kararı isabetli olduğundan davacının istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 140 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat aydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/12/2021