Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/912 E. 2022/82 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/912 Esas
KARAR NO: 2022/82 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2018
NUMARASI: 2017/632 E. – 2018/504 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı şirketin “…” çekirdek unsurlu ticaret unvanının, müvekkili markaları aleyhine iltibas, marka tecavüzü ve haksız rekabet yaratması nedeniyle söz konusu durumun tespiti ve önlenmesi ile davalı unvanının sicilden terkinini,ticaret unvanının ve tescilsiz “…” ibaresinin tüketiciyi yanıltacak, ürünler arasında ilişki kurulmasına neden olabilecek ve/veya haksız rekabet yaratacak suretteki kullanımının lıer türlü yayınlar, hizmetler ve mallar, ürünler; ambalajlar; ilan, reklam, broşür, afiş vc sair her türlü tanıtım malzemesi; basılı kağıtlar, faturalar ve sair her türlü ticari evrak, he alan adları da dahil olmak üzere internet üzerinde,Türkiye’de ve yurtdışında kullanmasının önlenmesine, davalının “…” … limited şirketi” ticaret unvanının ve tescilsiz “…” ibaresinin kullanıldığı ilan, reklam, broşür, afiş ve sair her türlü tanıtım malzemesinin; basılı kâğıtlar, faturalar ve sair her türlü ticari evrakın ve bu şekilde bastırılmış olan materyalin dahi bulundukları yerlerden toplanarak emin bir yerde muhafaza altına alınmasına, hüküm kesinleştiğinde imhasına,www…com.tr alan adının iptaline, www…com alan adlı internet sitesine erişimi engellemesine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili şirketin kurumsal yönetim anlayışı ile inşaat işleri, mimari projeler ve mühendislik danışmanlık hizmetleri ile Türkiye genelinde elde ettiği başarıları sonucunda sektörün önde gelen firmalarından olduğunu,şirketin tarihçesinin 1980 yılına dayandığını,şirket ortaklarından …’nın babası olan … tarafından 1980 yılında kurulan … isimli İşletmenin, İşlerinin …’nın oğlu olan … tarafından devir alması ile şirketleşme yoluna gittiğini, … ve eşi … tarafından 2002 yılında … Limited Şirketi olarak kurulduğunu, …’in ortaklığa dahil olması ile başarılarını devam ettirdiğini, 2002 yılında dava konusu ticaret unvanını tescil ettirerek kullanmaya başladığını,“…” ibaresinin ise 1980 yılından beri işletmesinde kullandığını, davacı her ne kadar tanınmış marka olduğunu iddia etse de, davalının çalıştığı faaliyet alanı olan inşaat işleri, uygulamaları ve proje ekimleri, mühendislik danışmanlık hizmetleri konusunda davacının tanınmış marka olmadığını, davacının davalının fâaliyet alanlarında hiçbir zaman markasını kullanmadığını, ülkemizde çekirdek kısmında “…” ibaresi bulunan yüzlerce şirket bulunduğunu, öte yandan davacının unvanının çekirdek kısmı … olmayıp … olduğunu, davalının ise … ibaresini hiçbir şekilde kullanmadığını, davalının tescil ile elde ettiği yasal hak uyarınca bir kullanımda bulunduğunu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu gereğince davacının kullanım ispatı yapmasınında mümkün bulunmadığını zira davacının belirtilen markayı hiçbir zaman İnşaat sektöründe kullanmadığını,markanın 37 ve 42. sınıf anlamında eşya listesinde belirtilen faaliyetler yönünden davalının eskiye davalı kullanım ve öncelik hakkı bulunduğunu, Hiçbir zaman faaliyet yapılmayan bîr alanda haksız olarak tescilli oldukları iddiası ile keşide edilen ihtarname ve açılan davanında kötüniyetli olduğunu, marka kullanımının tamamen yasal ve iyiniyetli bir kullanım olup, kesinlikle kötüniyetli olmadığını,davalı şirketin ilgili unvanı kuruluş tarihi olan 15 yıldır kullandığını, tarihçesi 1980’li yıllara dayandığından, web sitesi ve yaptığı işler ve başarıları ile her daim gündemde iken, davacı şirketin 15 yılı aşkın süredir bir hak talebinde bulunmayıp 15 yıl sonra ileri sürdüğü iddianın tamamen mesnetsiz olduğunu, davacının iddialarını kabul etmemekle birlikte sessiz kalmak suretiyle hak kaybının da bulunduğunu,Davacının “…” markasını, 37. ve 42. sınıfları kapsayan faaliyet alanlarında hiçbir suretle kullanmadığını, davacının marka tescil başvurusunun tarihininde 2015 yılı olduğunu, davalının ise “…” ibaresini 37. ve 42. sınıfları kapsayan faaliyet alanlarında kullanımının ise çok daha eski tarihlere dayandığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 13.12.2018 tarihli 2017/632 E. – 2018/504 K. sayılı kararıyla; “…davacının bir aile şirketi olarak ülkemizde bilinmesi ve tanınması nedeniyle çok tanınmış markalarda karıştırma ve tüketicinin aldanma ihtimalinin de bulunmadığı, MK .2 maddesinin hakkaniyete ilişkin genel düzenlemesi ışığında davacının subut bulmayan davasının reddinin gerektiği, somut olayda davacının ayrıca uzun süre sessiz kalarak hak kaybına uğradığı, zira davalının ticari sicile tescil tarihinin 2002 yılı olduğu, davanın ise kayden 14.09.2017 tarihinde açıldığı, somut olayda … ibaresinin 37, ve 42. Sınıflarda yer alan “inşaat hizmetleri ve mühendislik hizmetleri” bakımından marka hakkının tescilsiz de olsa kullanım hakkının davalı yana ait olduğu, davacı yanın davalı yanın kullanımlarından sonra adına yaptırmış olduğu marka tescilleri sebebi ile davalının kullanımlarını engelleyemeyeceği, davalı eyleminin marka ihlali yada haksız rekabet teşkil etmeyeceği, unvan terkini ile sair taleplerin yerinde olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacı müvekkili … A.Ş. (…) nin …’na bağlı şirketleri temsil eden ana şirket olduğunu, TPMK nezdinde 02/04/1996 tarih ve … sayı ile 35, 36, 38, 41 ve 42. sınıflarda tescilli “…”, 06.01.2015 tarih ve … sayı ile 35, 04, 06, 39, 40, 36, 19, 17, 22, 12, 24, 23, 37, 34, 42,41, 43, 09, 11, 16, 07, 18, 25 ve 44. sınıflarda yer alan mal ve hizmetler üzerinde tescilli “…”, 10.09.2015 tarih ve … sayı ile 01 ila 45. sınıflarda yer alan mal ve hizmetler üzerinde tescilli “…” markalarının sahibi olduğunu, TPMK’da 22/10/2007 tarih ve … sayı ile tanınmış marka olarak koruma altına alındığını, müvekkilinin aynı zamanda, www…com ve www…com.tr alan adlarının da 1996 yılından beri sahibi olduğunu, davalının ticaret unvanınındaki … ibaresini müvekkili ile özdeşleşen yazı fontu ile, büyük puntolarla, unvansal kullanımı aşar şekilde öne çıkararak kullandığını, mahkemece alınan bilirkişi raporu eksik ve hatalı olduğundan itiraz ettiklerini ancak itirazlarının dikkate alınmadan karar verildiğini. -Mahkemenin müvekkilinin markasını tanınmış marka olduğunu kabul etmekle birlikte SMK’nın 7/2 (c) maddesine dayalı hiçbir karar vermediğini, SMK 7/2 (b) maddesine göre değerlendirme yaptığını, tanınmış markaya tecavüz iddialarının değerlendirilmediğini, SMK 7/2 (b) maddesinde, işaretler arasında karıştırma ihtimalinin varlığı koşulu aranırken, 7/2 (c) maddesinin uygulanabilmesi bakımından böyle bir ihtimalin bulunmasının gerekli olmadığını, ilgili toplum kesimi, bu markalar arasında bir bağlantı, link kuruyor ise, markalar arasında düşük bir benzerliğin bulunması halinde SMK 7/2-c maddesinde yazılı hallerden birinin varlığının kabulü için yeterli olacağını, mahkemenin davalı kullanımlarının davacı markasının itibarından haksız bir yarar elde etme veya itibarına zarar verme veya ayırt edici karakterini zedeleme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmediğini, müvekkilinin markasının inşaat ve mühendislik sektöründe tanınmış olması gibi bir zorunluluk bulunmadığını. -Bilirkişilerin SMK 7/2-c maddesine hiçbir savunma oluşturmayacak mahiyette ve dayanağı bulunmayan gerçek hak sahipliği iddiasına göre değerlendirme yaptığını, müvekkilinin itirazlarının mahkemece de değerlendirilmediğini, davalı kullanımında … ibaresinin unvansal kullanımı aşar bir şekilde kullanıldığının bilirkişi raporunda da ifade edildiğini, davalının tescilsiz kullanımlarının müvekkilinin markasından haksız yararlanma sonucunu doğuracağını ve ayırt edici karakterini zedeleyeceğini, davalının faaliyetlerinin tüketici nezdinde …’in İnşaat Sektöründeki faaliyetleri olarak algılanabileceğini. -Dosyaya sundukları emsal Yargı kararlarının dikkate alınmadığını, müvekkilinin doğrudan inşaat hizmetleri ve mühendislik hizmetleri üzerinde faaliyeti olmasa bile … markasının tanınmış marka olması nedeniyle geniş kapsamda, farklı hizmetler ve sektörlerde de korunacağını, bilirkişi raporunda açıklandığı üzere müvekkilinin markasının 2002 tarihinden çok önceki yıllara dayandığını. -Mahkemenin SMK’nın 7/2-b maddesi uyarınca müvekkilinin tanınmış markaları aleyhine marka tecavüzü yaratmadığına ve gerçek hak sahipliğine yönelik değerlendirmelerinin de eksik ve hatalı olduğunu, davalının 1980 yılına kadar geriye giden kullanımları ispat iddiasıyla sunulan dokümanların, dava yönünden kabul edilebilir olmadığını, dokümanların hiçbir yerinde “…” ibaresinin kullanımının yer almadığını, mahkemenin gerekçeli kararında; “… ibaresinin 37, ve 42. Sınıflarda yer alan “inşaat hizmetleri ve mühendislik hizmetleri” bakımından marka hakkının tescilsiz de olsa kullanım hakkının davalı yana ait olduğu, davacı yanın davalı yanın kullanımlarından sonra adına yaptırmış olduğu marka tescilleri sebebi ile davalın kullanımlarını engelleyemeyeceği, davalı eyleminin marka ihlali yada haksız rekabet teşkil etmeyeceği, unvan terkini ile sair taleplerin yerinde olmadığı” gerekçelerine yer verdiğini, davalı delillerinin 37 ve 42. Sınıfta inşaat hizmetleri ve mühendislik hizmetleri üzerinde “gerçek hak sahibi” olduğunu kanıtlayacak nitelikte bulunmadığını, davalının zaman içerisinde … ibaresini ön plana çıkararak müvekkilinin markasına karşı tecavüz eylemlerini gerçekleştirdiğini, müvekkilinin markasının 1996 yılından beri tescilli olduğunu, davalının birçoğu unvansal kullanımlardan bahisle bu ibare üzerinde gerçek hak sahibi olduğunun kabul edilemeyeceğini. -Gerekçeli kararda belirtilenin aksine marka ne kadar tanınmış ise sonraki markanın önceki marka ile karıştırılma ihtimalinin o ölçüde artacağını, müvekkilinin markası son derece güçlü marka olduğu için koruma alanının da geniş olduğunu, daha önce tescil edilmiş markayı çağrıştırma yani bağlantı ihtimalinde bile karıştırma ihtimalinin varlığının kabul edildiğini, tüketicilerin bir kısımının bile yanılma ihtimalinin iltibas için yeterli olduğunu, müvekkilinin … ve … iştiraklerinin çimento sektöründe faaliyette bulunduğunu, inşaat sektörü ile bağlantılı olduğunu. -Mahkemenin ticaret unvanının terkinine ilişkin değerlendirmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin kurulduğu yıldan bu yana … olarak anıldığını, … markasının tanınmışlığı da düşünüldüğünde müvekkilinin ticaret unvanının çekirdek unsurunun … değil … olduğunu, davalının müvekkilinin itibarından yararlanmak ve haksız yarar sağlamak amacıyla unvan tescili yaptığını, müvekkilinin markaları ve ticaret unvanından haberdar olmamasının düşünülemeyeceğini, müvekkilinin davalının ticaret unvanından 25 Haziran 2017 tarihli … Gazetesi’nin … ekinde yayınlanan haber üzerine haberdar olduğunu, davalıya ihtar gönderilerek dava açıldığını, müvekkilinin sessiz kaldığından söz edilemeyeceğini, mahkemenin gerekçeli kararında davalı şirket kurucularından birinin ticaret unvanında soyadını kullanmasının doğal olduğu açıklansa da, buna katılmanın mümkün olmadığını, müvekkilinin ticaret unvanı ve tanınmış markaları göz önüne alınarak dava konusu kullanımlardan kaçınılması gerektiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; davacının ve müvekkilinin faaliyet alanları ve hitap ettiği müşteri kitlesinin farklı olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanını ticari işlerinde kullanmasında herhangi bir sakınca bulunmadığını, 1980 yılında müvekkili şirket ortaklarından …’nın babası … tarafından … isimli işletmenin kurulduğunu, 22/08/2002 tarihinde de davalı şirketin tescil edildiğini, müvekkilinin çalıştığı faaliyet alanlarında … ibaresi hakkında markasal kullanımda öncelik hakkı bulunuyorsa da, çalıştığı faaliyet alanlarında ilgili markayı kullanmadığını, davacının tescili bulunmadığı için müvekkilinin çalıştığı faaliyet alanlarında önceye dayalı kullanım hakkının bulunmadığını, asıl hak sahibinin müvekkili olduğunu, müvekkilinin ticari hayatında kullandığı logonun çok farklı olduğunu, davacının müvekkilinin faaliyet alanında tanınmış olmadığını, tanınmış marka başvurusundan önce müvekkilinin unvan tescilinin yapılığını, Türkiye’de Ticaret Sicil kayıtlarında … unvanının çokça kullanıldığını, müvekkilinin TMK gereğince soyadı üzerinde hakkı bulunduğunu, tescil tarihi ile dava tarihi arasında 15 yıl süreyle davacının sessiz kaldığını, MK 2 maddesi gereğince hak kaybına uğradığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya kapsamında bulunan davalı alan adlarına ait BTK raporlarından; www…com.tr alan adının davalı şirket adına 13 Eylül 2011 tarihinde, www…com alan adının 30/05/2013 tarihinde tescil edildiği, görülmüştür. Davacının www…com.tr alan adının, 12 Kasım 1996 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince marka vekili bilirkişi … ve inşaat sektör bilirkişisi …’ndan alınan 20.6.2018 tarihli raporda; davalı yana ait ticaret unvanının … Ltd. Şti. şeklinde olmak ile birlikte; davalı yanın 22.08.2002 tarihinde İzmir Ticaret Odasına kaydı ile; ilgili ticaret unvanı kullanımı bakımından faaliyet alanının ağırlıklı olarak arazi ve arsa sahipleri ile anlaşarak kat karşılığı veya sözleşmeyle belirlenecek şartlara göre bedel karşılığı arsa arazi satın alarak veya sözleşmelerle kendisine tescil edilecek arsa veya arazi üzerine her türlü mesken işyeri işhanı toplu konut v.s, inşaatları yapmak ve ana mukavelesindeki diğer hususlarda iştigal etmek” şeklinde belirlendiği; davalı yanın dosyaya arz ettikleri fatura görsellerinden de davalı yanın 2002 yılından bu yana ilgili hizmetler bakımından kesintisiz olarak ticari faaliyetlerini sürdürdükleri; davalı yanın ticari faaliyetlerini sürdürdükleri hizmetlerin ağırlıklı olarak Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 37. ve 42. Sınıflarında yer alan sırasıyla “inşaat hizmetleri ve mühendislik hizmetlerinde” yoğunlaştığını,”bir ticaret unvanının iyi niyetli tescili ile uzun süre nizasız fasılasız kullanımı halinde ticaret unvanının iptaline karar verilemeyeceğini, iyiniyet olgusu yönündeki takdirin mahkemeye ait olduğunu, yerleşik uygulamalara göre de , ticaret unvanları arasında var olan farklılıkların ,davacı yanın ticaret unvanının çekirdek unsuru … iken davalı yanın ticaret unvanının çekirdek unsuru … olması, Gerek davalı yanın ticaret unvanı kullanımlarını gerçekleştirdiği inşaat ve mühendislik hizmetleri (37, Ve 42, Sınıfta yer alan ilgili hizmetler) bakımından davalı yanın 2002 yılındaki kullanımlarından önce davacı yanın tescili herhangi bir markasının bulunmaması,gerekse de davacı yana ait tanınmış marka müracaatının 2007 tarihinde ( davalı yanın ticaret unvanı kullanımına başlamasından yaklaşık 5 yıl sonra ) gerçekleştirilmiş olması; 2007 yılından önceki döneme ilişkin olarak davacı markasının tanınmışlığı ile ilgili dosyada herhangi bir bulgunun bulunmaması nedenleri ile davalı yanın ticaret unvanının terkinini gerekmeyeceğini, dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelerden davacı yanın 02.09.2004 tarihi itibari ile … ibaresi ile ilgili olarak 37. ve 42. Sınıflarda yer alan inşaat hizmetleri ve mühendislik hizmetleri bakımından hak sahibi olduğunun anlaşılmadığı; ilgili alanlarda … ibaresi ile davalı yandan eski herhangi bir kullanımlarının varlığının tespit edilemediğini, marka hakkı bir işareti ilk kez oluşturan kişiye ait olduğu ,marka hakkı sahibinin adına herhangi bir tescil başvurusunda bulunmaması halinde ve başkaca herhangi bir kişi ya da firmanın İlgili markayı adına tescil ettirmesi halinde ise; doktrin ve Yüksek Mahkeme yerleşik içtihatları “tescilin marka hakkı sahibine karşı kullanılamayacağı” yönünde içtihat birliği bulunduğunu, somut olayda da … ibaresinin 37, ve 42. Sınıflarda yer alan “inşaat hizmetleri ve mühendislik hizmetleri” bakımından marka hakkının davalı yana ait olduğu, davacı yanın davalı yanın kullanımlarından sonra adına yaptırmış olduğu marka tescilleri sebebi ile davalın kullanımlarının marka ihlali teşkil etmeyeceğini, dosya muhteviyatına davacı yanın … ibareli markalarının ve ticaret unvanının ilgili tarihlerden önce tanınmış ve toplum nezdinde bilinir olduğuna dair delil sunulmadığı tespit edilmiş olmakla birlikte, ülkenin en meşhur ailelerinden birisi belki de 2 ailesinden birisi olan … ailesinin bankacılık sektöründen, enerji sektörüne, market sektöründen otomobil sektörüne, enerji sektöründen lastik sektörüne, teknoloji sektöründen, eğitim hizmetlerine, müze sektörüne kadar farklı sektörlerde HOLDİNG şemsiyesi altında 2002 yılından önce ve sonra çok ciddi ticari faaliyetlerde bulundukları ve Türk ekonomisine yön veren kurumların başında geldiklerinin tespit edildiği, çok sayıda sektörde davacı yan tarafından … ibaresi ile yapılmakta olan etkin kullanımlar nedeni ile 2002 yılından önce tüketicilerin ve basiretli tacirlerin … ibaresini bildikleri, tanıdıkları noktasında duraksama bulunmadığı, davalının … Ailesini ve … Holding’i ve işletmelerini ticaret unvanını tescil ettirdiği 22/08/2002 tarihinden önce bilmesi gerektiğinin değerlendirilebileceği, ancak kötüniyet değerlendirmesinin mahkemece yapılması gerektiğini gerektiğini beyan etmişlerdir.
G E R E K Ç E: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı tarafa ait tescilli ticaret unvanı ile, tescilli markalarının tanınmış olduğundan bahisle, davalı şirketin ticaret unvanının ve alan adlarının sicilden terkini ile … ibaresinin tescilsiz olarak kullanılmasının önlenmesini talep etmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosya kapsamında bulunan ticaret sicil kayıtlarından, davacı … A.Ş.’nin 1974 yılında, davacı … Limited Şirketinin 22.08.2002 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Tarafların ticari faaliyet alanlarının farklı olduğu, davalı şirketin inşaat hizmetleri ve mühendislik hizmetlerinde faaliyetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı adına tescilli … ibareli markaların en eskisinin 02/04/1996 başvuru tarihli … sayılı marka olduğu anlaşılmıştır. Davacı markasının 2007 yılında tanınmış marka siciline tescil edildiği anlaşılıyorsa da, mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacı Holding bünyesindeki şirketlerin çeşitli alanlardaki ticari faaliyetleri ile … markasının, davalı şirketin ticaret unvanının tescil edildiği 2002 yılından önce tanınmış olduğunun tespit edildiği, dosya kapsamına davacı tarafça ibraz edilen Ankara 4. FSHHM’nin 05/05/2010 tarihli 2007/431 Esas-2010/197 Karar sayılı kararında da, davacı markasının yurt içi ve yurt dışında çeşitli sektörlerde ve geniş coğrafyada kullanılarak tanınmış hale geldiği tespit edilmiştir. Bu durumda davalı tarafın ticaret unvanını tescil ettirdiği tarihte davacının ticaret unvanı ve markasından haberdar olduğu söylenebilecektir. Davalının basiretli tacirden beklenen özeni göstermek suretiyle, ticaret unvanında … ibaresini kullanımının iyiniyetli olup olmadığının incelenmesinde ise, davalı şirketin ortaklarının soy isminin … olduğu ve aile ismini ticaret unvanında kullandıkları ileri sürülmüş, bu husus dosyaya sunulan ticaret sicil kayıtları ile kanıtlanmıştır. Dosyaya sunulan faturalarda, davalı tarafça ticaret unvanının ticaret sicilde tescil edildiği şekilde kullanıldığı, markasal kullanım bulunmadığı, davalı tarafça 2008 yılında ticaret unvanının üzerine … şekil logosunun eklendiği, kullanımın davacı tanınmış markasına yakınlaştırma olarak değerlendirilemeyeceği, faturalardaki kullanımın unvan kullanımı mahiyetinde bulunduğu, kullanım şekli itibarıyla da unvan tescilinde davalının kötüniyetli olmadığı kanaatine varılmıştır. 2002 tescil tarihinden itibaren davalının ticaret unvanının yoğun bir şekilde kullanıldığı, davalı adına www…com.tr alan adının 13 Eylül 2011 tarihinde tescil edildiği, 14/09/2017 dava tarihine kadar, davacı tarafın bu kullanıma ses çıkarılmadığı, taraflar aynı sektörde faaliyet göstermiyorsa da, ticaret sicilinin aleni olması nedeniyle basiretli bir tacir olan davacının, davalının ticaret unvanını bilmesi gerektiği, davalının bu unvan ile ticari faaliyetini sürdürdüğü, yatırım yaptığı, davalı alan adının tescil tarihinden itibaren de 6 yıldan fazla bir zaman geçtiği, davacının ticaret unvan kullanımı ile alan adı kullanımına sessiz kaldığı, bunca zaman sonra dava açılmasının MK 2. Maddesi gereğince iyiniyetli kabul edilemeyeceği anlaşılmakla ticaret unvanı ve www…com.tr alan adı terkini talebinin reddi yerindedir. Davalının www…com alan adının 30/05/2013 tarihinde tescil edildiği ve dava tarihine kadar 5 yıllık süre dolmamışsa da, davacının ticaret unvanının çekirdek kısmı olan … ibaresinin yanına faaliyet alanını gösterir şekilde “…”, “…” ibarelerini getirerek alan adı olarak tescil ettirmesinde hukuken korunması gereken yararının bulunduğu anlaşılmakla, www…com alan adının terkini talebinin reddine karar verilmesi de yerindedir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde mahkeme kararının gerekçesine yönelik istinaf sebepleri ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Mahkemenin kararının gerekçesinde; “… ibaresinin 37, ve 42. Sınıflarda yer alan “inşaat hizmetleri ve mühendislik hizmetleri” bakımından marka hakkının tescilsiz de olsa kullanım hakkının davalı yana ait olduğu, davacı yanın davalı yanın kullanımlarından sonra adına yaptırmış olduğu marka tescilleri sebebi ile davalın kullanımlarını engelleyemeyeceği, davalı eyleminin marka ihlali yada haksız rekabet teşkil etmeyeceği” beyan edilmişse de; davalı delilleri arasında sunulan faturalardaki kullanım yukarıda incelendiği üzere markasal kullanım olmayıp ticaret unvanı kullanımı niteliğinde bulunduğundan, bu kullanım davalıya … ibaresi üzerinde 37, ve 42. Sınıflarda yer alan “inşaat hizmetleri ve mühendislik hizmetleri” bakımından, öncelik hakkı vermeyeceğinden, mahkemenin bu yöndeki gerekçesi yerinde olmayıp, davacı vekilinin gerekçeye yönelik istinaf başvurusunun yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin dava dilekçesinde; davalının tescilsiz olarak “…” ibaresini kullanımının davacı markalarına tecavüz ve haksız rekabet yarattığı ileri sürülmüşse de, davalının bu ibareyi tescilli ticaret unvanı dışında markasal kullandığı yönünde delil sunulmadığı, davalı kullanımının ticaret unvanı kullanımı şeklinde olduğu anlaşılmakla, mahkemece davalının bu ibare üzerinde önceye yönelik hak sahibi olduğuna dair gerekçesi yerinde değilse de, sonuç olarak davanın reddine karar verilmesi yerinde olmakla, davacı vekilinin gerekçeye yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, düzeltilmiş gerekçe ile davanın reddine karar verilerek, tarafların kazanılmış hakları korunarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davacı vekilinin gerekçeye yönelik istinaf isteminin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE; 2-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 13/12/2018 tarihli 2017/632 E. – 2018/504 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-DAVANIN REDDİNE 4-İlk derece yargılaması yönünden; a- 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına. b- Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, ç-Davalı tarafın yapmış olduğu 100,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-İstinaf yargılaması yönünden; a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, b-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 43,00 TL tebligat, müzekkere ve posta giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 19/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.