Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/901 E. 2021/2031 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/901 Esas
KARAR NO: 2021/2031 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2018
NUMARASI: 2016/990 E., 2018/810 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı; halı işi ile uğraştığını, kardeşi …’nin davalıyla alışveriş yaptığını, kendisinin de kefil olduğunu, kardeşinin borcunun ödememesi üzerine kefaleti nedeniyle haksız bir şekilde şirketi üzerinde haciz işlemi uygulandığını, davalının vekiliyle yaptığı görüşme ve anlaşma sonunda 45.000 TL davalı vekilinin şahsi hesabına ödeme yaptığını, elden ise 2.500 TL nakit ödeme yaptığını, davalı vekilinin bu ödemeyi icra dosyasına 1.964 TL olarak bildirdiğini, ayrıca İcra Dairesi’ne taahhütte bulunmadan önce davalı vekili Av. …’a elden 6.500 TL elden ödeme yaptığını, ancak makbuz almadığı için bu ödemenin de inkar edildiğini, yaptığı toplam ödeme miktarının 54.000 TL olup fazladan 9.000 TL ödemenin tarafına iade edilmediğini belirterek İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E., … E.ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyalarının birleştirilerek incelenmesi yapılarak davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyet tazminatıyla sorumluluğuna ve davalı şirket yetkilisi …’ın yemine davet edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; dava konusu icra dosyalarında davacının da belirttiği üzere ödeme protokolü yapılarak aylık 4.500 TL olacak şekilde 10 taksitle borcun ödenmesinin kararlaştırıldığı, taksitlerden birinin aksaması durumunda protokolün geçersiz olacağı ve tüm takiplerin kaldığı yerden devam edeceği hususunda anlaşma sağlandığını, davacının ilk ödemesini 11/04/2011, ikinci ödemesini 16/05/2011’de yapmak suretiyle daha ikinci taksitte protokolü aksattığını ve diğer tüm taksitlerin gecikmeli olarak ödendiğini, zamanında ödeme şartı yerine gelmediğinden protokolün geçersiz hale geldiğini ve dosyalarda işlemlerine kapak hesabı üzerinden devam ettiklerini, borçluların ayrıca bahse konu icra dosyalarına 03/03/2011 tarihinde resmi taahhütte bulunduklarını ve bu taahhüde de uymadıklarını, konuyla ilgili olarak davacı tarafından İcra Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın da redle sonuçlandığını, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyanın tarafı ile diğer iki icra dosyasının taraflarının aynı olmadığını, dolayısıyla her bir icra dosyasının farklı aşamada olup usul ekonomisi gereğince dosyaların birleştirilmesinde hukuki yarar bulunmadığını, davacının iddialarını senetle ispat etmesi gerektiğini, bu nedenle yemin teklifini kabul etmediklerini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemesince toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre; “bilirkişi raporuna göre davacının dava tarihi itibariyle protokole konu icra takiplerinden dolayı halen 12.473,22 TL (09/11/2015 dava tarihi itibariyle 6.185,46 TL ana para, 6.287,76 TL faiz olmak üzere) borçlu olduğunun tespit edildiği, davacı tarafın yemin teklifinde davalıya protokoldeki miktarı fazlasıyla ödediğini ve borçlu olmadığına dair davalının yemin etmesini istediği, bu durumun HMK’nun 225-239.maddelerinde düzenlenen ve yemine konu vakıanın karşı tarafın kendisinden kaynaklanması gerektiği koşuluna uygun olmadığı, dava konusu icra dosyalarının halen işlemde olup davacının protokoldeki taksitleri vadesinde ödeme koşulunu yerine getirmemiş olması nedeniyle takiplerin halen yürürlükte bulunduğu, protokolün davacının vadesinde ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğinden hükümsüz hale geldiği, dolayısıyla davacının davalıya yemin teklif edemeyeceği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı asil istinaf etmiştir. Davacı istinafında; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş ayrıca, mahkemenin bilirkişi raporundan sonra tamamlama harcını protokol üzerinden tamamlattığını, sonradan mahkemenin bunu yanlış aldığını, bilirkişi raporunda 10.000 TL’den başka borcunun olamayacağını bildirmeleri sebebiyle tamamlama harcının 10.000 TL üzerinden alınmasını ve fazla alınan harcın iadesini istediğini, yani davadaki menfaatin 10.000 TL ile sınırlandığını ve mahkemece de dava değerinin bu miktar olduğunun kabul edildiğini, mahkemenin davayı reddettiğini, kararda kendisinden tahsil edilecek miktarın ne olduğu yönünde bir açıklama bulunmadığını, davalı yararına 4.621,44 TL hükmedilmesinin doğru olmadığını, zira dava değerinin 10.000 TL olduğunu, davalıya yemin teklif ettiğini, davalının önce bunu kabul ettiğini, mahkemeyi 3-4 celse oyaladıktan sonra yemin etmeyeceklerini ve haklı olduklarını bildirdiğini, yemin teklifinin mahkeme ve davalı tarafından kabul edilmesi ve davalıya tebliğine itiraz edilmemesi karşısında tüm ödemelerin borcu karşılayıp karşılanmadığı yönünde yeminin icra edilmesi gerektiğini, protokol şartlarının 2011 yılı sonu itibariyle yerine getirildiğini, davalının protokole uyulmadığı veya daha fazla alacaklı oldukları yönünde kendisine bildirim yapmadığını ve aradan 3-4 yıl geçtikten sonra teminat senedinin icraya konulması üzerine yaptığı şikayet üzerine mahkemenin iptal kararı vermesinden dolayı davalının art niyetli olarak borcu olduğu yönünde hareket ettiğini bildirmiştir. İstanbul Anadolu … İcra Müd.’ün … E.sayılı dosyasının incelenmesinde; davalının dava dışı … aleyhine bonoya dayalı olarak toplam 3.226,97 TL’nin tahsili için takip başlattığı, davacı ile takip borçlusu …’ın alacaklı vekili … ile İcra Müd’ne başvurarak toplam dosya borcu 4.203,94 TL’yi 10 eşit taksitte ödemek istedikleri yolunda beyanda bulunduğu, alacaklı vekilinin bu taahhüdü kabul ettiği görülmüştür. Dosya içeriğindeki belgelerden, İstanbul Anadolu … İcra Müd.’ün … E.sayılı dosyasında davalının dava dışı … aleyhine toplam 12.536,64 TL’nin tahsili için takip başlattığı, davacı ile takip borçlusu …’ın alacaklı vekili … ile İcra Müd’ne başvurarak toplam dosya borcunu 17.728,04 TL olarak kararlaştırdıkları, 1.040 TL’nin ödendiği, kalan 16.688,04 TL’nin de 10 taksitte ödemek istedikleri yolunda beyanda bulunduğu, alacaklı vekilinin bu taahhüdü kabul ettiği görülmüştür. İstanbul Anadolu … İcra Müd.’ün … E.sayılı dosyasının incelenmesinde; davalının dava dışı … aleyhine bonolara dayalı olarak toplam 23.067,72 TL’nin tahsili için takip başlattığı, davacı ile takip borçlusu …’ın alacaklı vekili … ile İcra Müd’ne başvurarak toplam dosya borcu 27.757,48 TL’yi 10 eşit taksitte ödemek istedikleri yolunda beyanda bulunduğu, alacaklı vekilinin bu taahhüdü kabul ettiği görülmüştür.
Davacı dava dışı … ve vekilleri ile alacaklı vekilleri arasında düzenlenen 01/03/2011 tarihli protokolün incelenmesinde; davacı ile dava dışı …’nin davalıya olan icra takibi başlatılmış ve takibe konulmamış tüm borçlarına karşılık 25/03/2011 tarihinden başlamak üzere ve 25/12/2011’de son bulmak üzere ve 15 gün opsiyon tanınacak şekilde 4.500 TL’lik taksitler halinde toplam 45.000 TL’nin ödenmesi hususunda anlaşma yapıldığı, borçluların Kadıköy … İcra Müdürlüğü’nün … E.ve … E.sayılı dosyalarına ödeme taahhüdünde bulunacakları borç ödendiğinde tahsil harçlarının borçlular tarafından ödeneceği, taksitlerden biri aksatıldığı zaman sözleşmenin geçersiz hale geleceği ve tüm takiplere kaldığı yerden devam edileceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Davacının davalıya yemin teklif ettiği, davalı vekilinin ise bilirkişi raporunda davacının müvekkiline borçlu olduğu yolunda görüş belirtildiğini, bu nedenle yemin teklifini kabul etmediklerini beyan ettiği, davacının son celse yine yemin teklif ettiği, davalı vekilinin ise yemin teklifini kabul etmedikleri yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür. İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/1046 E.sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda; davacı ile davalı tarafın 3 icra dosyası borcu için anlaşarak 10 taksitte toplam 45.000 TL ödeme yapılmasının kararlaştırıldığını, davacı tarafından toplam 46.964 TL ödeme yapıldığı, son ödeme tarihi itibariyle 7.049,80 TL, dava tarihi itibariyle 9.507 TL, 02/06/2015 duruşma tarihi itibariyle 9.831,15 TL bakiye dosya borcu bulunduğu yolunda görüş belirtildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 17/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “dava ve icra takip dosyaları, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile davalının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu, davacının ödeme tarihlerine göre; protokolde ön görülen 15 gün opsiyonlu taksit ödeme tarihlerinin ilk taksit olan 11.04.2011 tarihinden itibaren her taksitte aşıldığı, bu anlamda davacının davalı ile yaptığı protokolün; protokolde belirtilen; “taksitlerden bir tanesi bile aksatıldığı zaman sözleşme geçersiz hale gelecek ve tüm takiplere kaldıkları yerde devam edilecektir.” hükmüne göre protokolün geçersiz hale geldiği, buna göre; davacının yaptığı ödemeler yasa gereği önce masraflar düşülerek; (masraflar 9.818,13 TL 4 38.831,33 TL asıl alacak 48.649,46 TL) yapılan inceleme ile; davacının icra dosyalarından dolayı davalı ile yaptığı protokol şartlarına uymadığından kaynaklı; 09.11.2015 dava tarihinde 6.185,46 TL ana para ve 6.287,76 TL faiz olmak üzere; 12.473,22 TL davalıya borçlu olduğunun hesaplandığı, dolayısıyla davacının davalıdan alacaklı olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davanın 09/11/2015 tarihinde açıldığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf davalıyla protokol yaptıklarını ve protokol gereğince borcun fazlasıyla ödendiğini iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Dosya içeriğinden tarafların icra dosyalarındaki borçların 45.000 TL üzerinden taksitle ödenmesini kararlaştırdıkları, ancak davacının ödemelerini gecikmeli olarak yaptığı, yapılan bilirkişi incelemesinde davacı tarafın toplam ödediği tutarın 46.964 TL olduğu anlaşılmıştır. Davacının dava dilekçesi içeriğinde toplam 54.000 TL ödeme yaptığını beyan ettiği, bu ödemelerden elden yapıldığı belirtilen 2.500 TL’lik kısmın davalı vekilince icra dosyasına 1.964 TL olarak bildirildiğini, ayrıca davalı vekili Avukat …’a elden 6.500 TL ödeme yapıldığını, ancak makbuz almadığı için bu ödemelerin inkar edildiğini ileri sürmüştür. Davacı açıkça dava dilekçesinde yemin deliline dayanmıştır. Mahkemenin bu konuda yemin teklif edilemeyeceğine dair tespiti hatalıdır. Belgeye dayanmayan ödemeler yönünden yemin teklif hakkının kullanılabileceği Yargıtay kararlarında da kabul edilmektedir. Dolayısıyla mahkeme yemin delili yönünden yargılamayı eksik bırakmıştır. Bu durumda mahkemece yemin delili konusunda eksik bırakılan yargılamanın tamamlanması bakımından dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu yön itibariyle davacının istinaf talebi yerindedir. Bu aşamada davacının sair istinaf talepleri değerlendirilmemiştir. Her ne kadar davalı vekilince istinafa cevap dilekçesinde kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de davalı vekilinin istinaf harçlarını yatırmadığı anlaşıldığından ve kaldırma kararı içeriğine göre bu konuda Dairemizce bir değerlendirme yapılmamıştır. Hal böyle olunca davacının istinaf talebinin HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: 1 – Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İlk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, 3-Dairemiz kararına uygun bir şekilde yargılamaya kaldığı yerden devam edilip bir karar verilmek üzere dosyanın ilk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf peşin harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5-İstinafa geliş aşamasında davacı tarafından peşin olarak yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 66,38 posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam TL’nin 164,48 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 01/12/2021