Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/863 E. 2021/2033 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/863 Esas
KARAR NO: 2021/2033 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/01/2019
NUMARASI: 2016/916 E., 2019/120 K.
DAVANIN KONUSU: Borçtan Kurtulma Davası
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; davalının Bakırköy … İcra Müd.’ün … E.sayılı dosyasında müvekkili aleyhine 1 adet bonoya dayalı takip başlattığını, dosya borcunun icra tehdidi altında müvekkilinin 03/04/2015 tarihinde 76.136,64 TL ödemek zorunda kaldığını, yine davalının Bakırköy … İcra Müd.’ün … E.sayılı dosyasında toplam tutarı 521.639,32 TL olan 7 adet bonoya dayalı olan müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, konuyla ilgili imza inkarına dayalı olarak İcra Hukuk Mahkemesi’nde açtıkları davanın derdest olduğunu, her iki takibe dayanak yapılan bonoların müvekkilinin imzasını taşımadığını, nitekim İcra Hukuk Mahkemesi’nde alınan ATK raporunda bonolardaki yazı ve imzaların müvekkilinin eli ürünü olmadığının tespit edildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu belirterek Bakırköy … İcra Müd.’ün … E.sayılı dosyası nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, Bakırköy … İcra Müd.’ün … E.sayılı dosyasına konu edilen bono nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve bu icra dosyasına ödenen 76.136,64 TL’nin davalıdan istirdatına ve davalının % 20 oranında kötü niyet tazminatıyla sorumluluğuna karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; istirdat talebinin 1 yıllık hak düşürücü süre içinde yapılmadığını, menfi tespit talebinin ise kötü niyetli olduğunu, davacının öncelikle senet lehtarı … ile ticari ilişkisi olmadığını ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin dolandırıldığını, iyi niyetli meşru hamil olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemesince toplanan delillere ve alınan raporlara göre; ” 14/03/2016 tarihli ATK raporunda 8 adet senetteki 29/08/2016 tarihli Adli Tıp Genişletilmiş Heyet Raporunda ise 7 adet senetteki keşideci imzalarının davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği, Güzel Sanatlar Fakültesi’nden alınan 30/11/2017 tarihli raporda ise 8 adet senetteki imzaların kuvvetle ihtimal davacının eli ürünü olduğu yolunda kanaat bildirildiği, somut olayda takibe konu senetlerde yer alan imzaların davacının eli ürünü olmadığı yönündeki davacı iddiasının ispatlanamadığı ” gerekçeleriyle davacının menfi tespit ve istirdat taleplerinin reddine, şartları oluşmaması sebebiyle davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafında; mahkemenin davaya konu 7 adet çek için menfi tespit ve 1 adet çek için istirdat talepli davayı reddettiğini, mahkemenin Bakırköy 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/204 E. sayılı dosyasından alınan 29.08.206 tarihli Adli Tıp Genişletilmiş Heyet Raporunda 7 adet senetteki keşideci imzalarının müvekkili …’ye ait olmadığına ilişkin tespite ve bu yöndeki icra mahkemesi kararına itibar etmeyerek dava konusu senetler üzerinde yeniden imza incelemesi yapılmasına karar verdiğini, mahkemece alınan 22.05.2017 tarihli 3 kişilik heyet raporu ve 30.11.2017 tarihli 3 öğretim üyesinden oluşan heyet raporuna itibar edilerek dava konusu senetler üzerindeki imzaların müvekkil eli ürünü olduğuna karar verildiğini ve hüküm kurulduğunu, ancak ilk derece mahkemesinin Adli Tıp Genişletilmiş Heyet Raporuna itibar etmeyerek bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi hukuka uygun şekilde gidermeksizin hüküm kurmasının hukuka ve usule açıkça aykırı olduğunu, ATK Genişletilmiş Uzmanlar Heyetince hazırlanmış olan raporun kesin olmasına rağmen hükme esas kabul edilmediğini, Bakırköy 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/204 E. sayılı dosyasından alınan 29.08.206 tarihli Adli Tıp Genişletilmiş Heyet Raporunda 7 adet senetteki keşideci imzalarının müvekkilş …’ye ait olmadığının tespit edildiğini, iş bu raporun kesin hüküm içerdiğini ve tüm kişi ve kurumları bağladığını, 2659 Sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun “Adli Tıp Üst Kurullarının Görevleri” başlıklı 15. Maddesinde; “Fizik İhtisas Dairesi ve Trafik İhtisas Dairesinin raporları Adlî Tıp Üst Kurullarında incelemeye alınamaz. Bu dairelerden birinin verdiği raporlar ile diğer bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması hâlinde mahkeme veya Cumhuriyet savcılıklarınca gerekçesi belirtilmek suretiyle talep edilmesi üzerine raporlar, ilgili ihtisas dairesinin en az yedi uzmanının katılımı ile oluşan genişletilmiş uzmanlar heyetince incelenir ve KESİN OLARAK KARARA BAĞLANIR. Kararlar katılanların oy çokluğuyla alınır, eşitlik hâlinde başkanın bulunduğu taraf oy çokluğunu sağlamış olur.” hükmüne yer verildiğini, madde metninden açıkça anlaşıldığı üzere Adli Tıp Genişletilmiş Uzmanlar Heyetince incelenmiş ve karara bağlanmış raporların kesin ve nihai nitelikte olduğunu, bu açık hükme rağmen ilk derece mahkemesinin itirazlarının bulunduğu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporlarına itibar ederek davanın reddine karar vermesinin kanuna açıkça aykırılık teşkil ettiğini, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında yer vermiş olduğu Yargıtay kararları incelendiğinde, ATK ihtisas daireleri kararlarına tek başına üstünlük tanınamayacağı, çelişkinin giderilmesi için yeniden bilirkişi raporu alınabileceği yönündeki kararlar olduğunun görüldüğünü, ancak Bakırköy 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/204 E. sayılı dosyasından alınan raporun ATK İhtisas Dairelerinden alınmış bir rapor olmayıp Adli Tıp Üst Kurumu olan Adli Tıp Genişletilmiş Uzmanlar Heyeti Raporu olduğunu, 29.08.206 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu 2. sayfa son satırında raporun genişletilmiş uzmanlar kurulu raporu olduğunun açıkça ifade edildiğini, dolayısıyla gerekçeli kararda yer verilen Yargıtay kararları gerekçe gösterilerek Adli Tıp Genişletilmiş Uzmanlar Heyeti Raporunun hükme esas kabul edilmemesinin mümkün olmadığını, ayrıca şikayetleri üzerine Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/405 E. nolu dosyası ile davalı … ve dava dışı (dava konusu senetlerde lehtar olarak görülen ve davalıya ciro eden) … sanık sıfatıyla iş bu dava konusu senetler nedeniyle resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık suçlarından yargılandığını, …’nin Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi 2016/385 E. nolu dosyasından (somut vakıaya benzer nitelikte) sahte senet düzenlemiş olduğu anlaşıldığından resmi belgede sahtecilik suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırıldığını ve bu durumun ilk derece mahkemesine bildirildiğini, bu hususun dahi davaya konu senetlerin dolandırıcılık kastıyla düzenlenmiş olduğuna karine teşkil ettiğini bildirmiştir. Davacı vekili tarafından 08/11/2019 tarihinde UYAP’tan Dairemize gönderilen tarihsiz dilekçede; Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/405 E.sayılı dosyasında ATK tarafından hazırlanan 30/09/2019 tarihli raporda dava konusu senetlerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığının beyan edildiğini bildirdiği, yazı ekinde ATK’nun Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği 30/09/2019 tarihli raporunun yer aldığı, buna göre; 8 adet senetteki borçlu imzalarının davacının eli ürünü olmadığı, imzaların …’nin eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği görülmüştür. Davacı vekilince 10/03/2020’de UYAP’tan Dairemize gönderilen tarihsiz dilekçede; Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/405 E.sayılı ilamını dosyaya sunduklarını beyan ettiği, yazı ekinde Bakırköy 6. ACM’nin 2017/405 Esas sayılı dosyasının 04/03/2020 tarihli duruşma zaptının eklendiği, buna göre sanıklar … ve … hakkındaki kamu davasının 07/06/2013 tarihli 60.000 TL bedelli, 07/06/2014 vadeli senet yönünden düşürülmesine, sanık …’nun resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan suçu sabit olmadığından ayrı ayrı beraatine, sanık …’nin nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine karar verildiği görülmüştür. Bakırköy … İcra Müd.’ün … E.sayılı dosyasında; davalının davacı ve dava dışı … aleyhine 1 adet bonoya dayalı olarak toplam 60.821,51 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla takip başlattığı, takip dayanağı bononun 06/07/2013 tanzim, 07/06/2014 vade tarihli 60.000 TL bedelli, keşidecisinin davacı, lehtarının dava dışı …, hamilin ise davalı olduğu görülmüştür. Bakırköy … İcra Müd.’ün … E.sayılı dosyasında; davalının davacı ve dava dışı … aleyhine bonolara dayalı olarak toplam kambiyo senetlerine özgü yolla takip başlattığı, bonoların 3 adedinin 60.000 TL bedelli, 4 adedinin ise 80.000 TL bedelli olduğu, keşidecisinin davacı, lehtarının dava dışı …, hamilin ise davalı olduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 22/05/2017 tarihli 3 kişilik bilirkişi raporunda; dava konusu 8 adet senette atılı borçlu imzalarının davacının elinden çıktıkları sonucuna varıldığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında 30/11/2017 tarihli M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden alınan bilirkişi raporunda; dava konusu 8 adet senet üzerindeki imzaların kuvvetle ihtimal davacının eli ürünü olduğu yolunda kanaat belirtildiği görülmüştür. Bakırköy 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nin yargılaması sırasında alınan 14/03/2016 tarihli ATK raporunda; 8 adet senetteki keşideci imzasının davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş belirtildiği görülmüştür. Bakırköy 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nin yargılaması sırasında alınan 29/08/2019 tarihli ATK Genişletilmiş Heyet raporunda; dava konusu 7 adet senetteki keşideci imzasının davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş belirtildiği görülmüştür. Davacı tarafından davalı ve dava dışı … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan ek takipsizlik kararı verildiği, davalı …’nun şikayeti üzerine dava dışı … hakkında resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığı, davanın konusunun 31/05/2014 tarihli 50.000 TL’lik bono olduğu, yargılama sonunda dolandırıcılık suçundan unsurları oluşmadığından beraat, resmi belgede sahtecilik suçundan ise mahkumiyet hükmü verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit ve istirdat davasıdır. Davalı taraf, davacı aleyhine iki ayrı takip dosyasında bonolara dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatmış, davacı taraf ise takip dayanağı bonolardaki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmüştür. Davacı tarafça Bakırköy 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nde imza inkarına dayalı dava açılmış, bu davanın yargılaması sırasında alınan 14/03/2016 tarihli ATK raporunda dava konusu 8 adet bonodaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, yine 29/08/2019 tarihli ATK Genişletilmiş Heyet Raporunda ise dava konusu 7 adet bonoda keşideci imzasının davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Huzurdaki davanın yargılaması sırasında ise; 3 kişilik grafolog bilirkişi heyetinden alınan 22/05/2017 tarihli raporda dava konusu 8 adet bonodaki borçlu imzalarının davacının elinden çıktığı, yolunda görüş bildirildiği, yine M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim üyelerinden oluşan 3 kişilik bilirkişi raporunda ise dava konusu 8 adet senet üzerindeki imzaların kuvvetle ihtimal davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı tarafça dosya istinaf aşamasında Dairemizde beklediği sırada sunulan dilekçe ekindeki Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından aldırılan 30/09/2019 tarihli ATK raporunda inceleme konusu senetlerdeki imzaların davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yine davacı vekilince sunulan Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/405 Esas sayılı dosyasında 04/03/2020 tarihli karar duruşma zaptının incelenmesinde sanık olan davalının üzerine atılı resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan beraatine ve bir adet bono yönünden de hakkındaki davanın düşürülmesine karar verildiği görülmüştür. Her ne kadar İcra Hukuk Mahkemesi’nde alınan ATK raporlarında imzanın davacının eli ürünü olmadığı belirtilmiş ise de, İcra Hukuk Mahkemeleri dar yetkili mahkemeler olup, menfi tespit davasını gören mahkemede imza incelemesi yapılması gerektiğinden İcra Hukuk Mahkemesi’nde alınan raporlara itibar edilmemiştir. Öte yandan Ağır Ceza Mahkemesi’nde alınan ATK raporu da aynı doğrultuda görüş ve kanaaat bildirmiş ise da ceza yargılaması sonunda davalının beraatine karar verildiği, kaldı ki ilk derece mahkemesinin almış olduğu ilk bilirkişi heyet raporu ile İcra Hukuk Mahkemesi’nde Adli Tıp’tan alınan raporlar arasında çelişki olması nedeniyle M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi’nden oluşturulan heyetten alınan bilirkişi raporunun çelişkiyi giderecek mahiyette olduğu, ayrıca ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan HMK’nun 214.maddesi gereğince belgenin sahte olmadığına dair Hukuk Mahkemesi’nce verilen karar kesinleştikten sonra söz konusu belge hakkında Ceza Mahkemesi’nde de sahtelik iddiası dinlenmez. Dolayısıyla sahtelik iddiası huzurdaki hukuk davasında değerlendirilmiş olup Ceza Mahkemesi de beraat kararı vermiş olduğundan davacı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen davacı üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere üye Hakim …’nın muhalefeti nedeniyle oy çokluğu ile karar verildi. 01/12/2021
MUHALEFET ŞERHİ: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit ve istirdat davasıdır. Davalı taraf, davacı aleyhine bonolara dayalı iki ayrı icra takibi başlatmış, davacı taraf ise bonolardaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia ederek huzurdaki menfi tespit ve istirdat davasını açmıştır. Huzurdaki davanın yargılaması sırasında alınan 22/05/2017 tarihli raporda; takiplere konu bonolardaki imzaların davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirilmiş, mahkemenin İcra Hukuk Mahkemesi’nde alınan Adli Tıp raporu kapsamını dikkate alarak bir kez de M. Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alma yoluna gittiği ve bu raporda imzaların kuvvetle ihtimal davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Öte yandan konuyla ilgili Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada alınan ATK raporunda; imzaların davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş belirtildiği, istinaf aşamasında dosyaya beyan sunan davacı vekilinin beyan dilekçesi ekindeki ATK raporundan anlaşılmıştır. Bu durumda genel mahkeme olan Ağır Ceza Mahkemesi ile huzurdaki davanın görüldüğü mahkemede alınan raporlar arasında çelişki ortaya çıkmıştır. Kaldı ki, mahkemenin hükme esas aldığı M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan bilirkişi raporunda kesin kanaat belirtilmediği, kuvvetle ihtimal şeklinde rapor verildiği görülmüştür. Yargıtay uygulamasına göre imzanın aidiyeti hususunun net ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması gerekir. Dolayısıyla hem çelişki giderilmeden hem de imzanın aidiyeti hususu net bir şekilde açıklığa kavuşturulmadan karar verilmiş olması nedeniyle yargılama eksik bırakılmıştır. Ayrıca davalı hakkında Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/405 Esas sayılı dosyasında dava konusu bonolar yönünden resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından kamu davası açıldığı, bu dava sonuçlanmadan huzurdaki davanın karara bağlandığı anlaşılmıştır. Nitekim dava dosyası istinaf incelemesi için Dairemizde beklediği sırada ceza davasının 04/03/2020 tarihinde karara çıktığı görülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nun 74.maddesi uyarınca Ceza Mahkemesi’nce belirlenecek maddi vakıalar hukuk hakimini de bağlayacağından Ceza Mahkemesi’nde verilecek kararın kesinleşmesi beklenmeden yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan bu yönler itibariyle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun istinaf talebinin esastan reddine dair görüşüne katılmamaktayım.