Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/816 E. 2021/2026 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/816 Esas
KARAR NO: 2021/2026 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2018
NUMARASI: 2015/1033 E., 2018/440 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; davalının müvekkili aleyhine çeke dayalı takip başlattığını, takip konusu çekin arkasında “imza keşideciye ait olmadığından işlem yapılmadan iade edilmiştir şeklinde yazı bulunduğunu, takibe konu çekteki imzanın müvekkilinin eli ürünü olmadığını belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve % 20 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacının çekin kambiyo vasfını taşımadığına dair iddiasının yersiz olduğunu, davacının ayrıca İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nde tebligatın usulsüzlüğüne ve imza inkarına dayalı olarak dava açtığını, çekin çalındığı yahut kaybedildiğine dair başvuru ya da şikayet olmadığından davacının kötü niyetli olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemesince toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre; “davanın, icra takibine dayanak çekteki keşideci imzasının davacı eli ürünü olmadığından bahisle menfi tespit istemine ilişkin olduğu, sahtelik iddiasının (imza inkarı) mutlak def’i niteliğinde olup çek üzerinde cirosu bulunan herkese karşı ileri sürülebileceğini, somut olayda, icra takibine dayanak 30/06/2015 keşide tarihli 57.000,00 TL tutarlı çekteki keşideci imzası ile dosyaya celp edilen davacı imzasını havi belgelerdeki imza mukayesesi için uzman bilirkişi tarafından tanzim edilen 02/04/2018 tarihli rapordan çekteki keşideci imzasının davacı eli ürünü olmadığının anlaşıldığı, davalı tarafın her ne kadar icra hukuk mahkemesince takibin iptaline yönelik verilen kararın temyiz-istinaf edilmeden kesinleşmesi nedeniyle iş bu davanın ikame edilmesinde hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiş ise de, icra hukuk mahkemesince takibin iptaline yönelik verilen kararın maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemesi nedeniyle davacının iş bu menfi tespit davasını ikame etmekte hukuki yararının mevcut olduğu” gerekçeleriyle davanın kabulü ile; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına dayanak 30/06/2015 keşide tarihli, 57.000,00 TL tutarlı, … nolu çek nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafında; müvekkilinin alacağını temin amacıyla tarafımızca İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden … ve … Ltd. Şti.’ye karşı kambiyo senedine özgü takip yoluyla icra takibi başlatıldığını, işbu takip üzerine …’ın İstanbul 4. İcra Hukuk Mah. 2015/996 E. sayılı davayı ikame ettiğini ve işbu davanın konusuyla tamamen aynı olan bu davanın hükme bağlanıp kesinleştiğini, aynı taraflar ve aynı konuyu ihtiva eden davaya ait bir hüküm mevcutken işbu davanın hükme bağlanmasının hakka ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, işbu dava açılmadan önce aynı konuya ilişkin, aynı taleple bir dava açıldığını ve hükme bağlandığını, İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi2nin 2015/996 E. sayılı davasında; davacı yönünden takibin iptaline ve davacının taraflarına bir borcu olmadığına hükmedildiğini, taraflarca temyiz yoluna başvurulmaması üzerine dosyanın 25.10.2016 tarihinde kesinleştiğini, mahkeme huzurunda görülmekte olan işbu davanın da tarafları, konusu, karar talebi ve hüküm yönlerinden aynı olduğunu, tarafların yargılamada dürüst davranma yükümlülüğü olup karşı tarafın dürüstlük kuralına aykırı davrandığını ve usul ekonomisinin gereklerini hiçe saydığını, HMK’nun 106. maddesinde tespit davasının şartları sayılırken açıkça korunmaya değer güncel bir yararın bulunması gerektiğinin belirtildiği, iş bu davada herhangi bir güncel yarar bulunmadığı, usul ekonomisi gereğince görülmesinde hiçbir hukuki yarar bulunmayan işbu davanın sürdürülmesinin açıkça hakka, hukuka ve usule aykırılık teşkil edeceği, HMK’nun 114. maddesinde dava şartlarının sayıldığı, buna göre; dava açarken hukuki bir yarar bulunmalı ve aynı davanın daha önce açılmış olup halen görülmekte olmaması yahut aynı davanın daha önceden hükme bağlanmamış olmasının gerektiği, işbu davada yargılama devam ederken İcra Hukuk Mahkemesince hüküm verilmiş olup hükmün kesinleştiği, yargılama sonucunda davacının söz konusu çekle ilgili bir borcu olmadığı ve takibin davacı yönünden iptaline karar verildiği, maddi anlamda kesin hükmün şartlarına bakıldığında; ilk dava ve ikinci davanın dava konularının, dava sebeplerinin ve taraflarının aynı olması gerektiği, davada bu üç şartın da sağlandığı, fakat davacının hukuku dolanarak aynı talebe, konuya ve sonuca ilişkin davayı tekrar ikame ettiği ve fazlaca vekalet ücreti kazandığı, karşı tarafın tamamen kötü niyetli olup tek amacının fazladan tazminat ve vekalet ücreti kazanmak olduğu, TMK 2. maddede açıkça bir hakkın kötü niyetle kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağının belirtildiği, her ne kadar uygulamada icra mahkemelerinin kararlarının kesin hüküm teşkil etmeyeceği ve genel mahkemelere gidilebileceği görüşüne göre karar veriliyorsa da bu durumun istisnalarının olabileceğinin belirtildiği, iş bu davanın istisnalardan birini teşkil ettiği, zira incelendiğinde ikinci davanın açılmasında hiçbir hukuki yararın mevcut olmadığı, dava şartı eksikliğinin mevcut olduğu, davacının tek amacının kötü niyetli olarak fazladan tazminat ve vekalet ücreti kazanmak olduğunu bildirmiştir. Davalı tarafından davacı ve dava dışı diğer çek borçluları aleyhine toplam 63.281,19 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip konusu çekin 30/06/2015 tarihli, 57.000 TL bedelli, keşidecisinin davacı, lehtarın ve cirantanın dava dışı olduğu, davalının ise hamil olup çekin 08/07/2015 tarihinde ibraz edildiği ve “imza uyumsuzluğu sebebiyle herhangi bir işlem yapılmadan takastan iade geldiği şerhinin yazılı olduğu görülmüştür. Dosya içinde bulunan İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/996 E. – 815 K.sayılı kararının içeriğinden davacının davalı aleyhine açtığı davada tebligatın usulsüzlüğü ile imza inkarı sebeplerine dayandığı, mahkemenin 13/10/2016 tarihinde imzaların davacının eli ürünü olmadığı gerekçesiyle imza itirazı yönünden davanın kabulü ile takibin davacı yönünden iptaline karar verdiği, kararın 25/10/2016 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 02/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “inceleme konusu … Bankası A.Ş. Ihlamurkuyu Şubesi’nin, keşide yeri İstanbul, keşide tarihi 30.06.2015 olarak belirlenmiş, … Ltd. Şti. emrine düzenlenmiş, 57.000 TL bedelli ve … sayılı çekin ön yüzündeki …’a atfen atılmış olan keşideci imzasının, mevcut karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyasla ve grafolojik tanı unsurları bakımından aralarında saptanan farklılıklara nazaran davacı …’ın eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı taraf, davacı aleyhine çeke dayalı takip başlatmış, davacı taraf ise çekteki imzayı inkar etmiştir. Yargılama sırasında alınan grafolog bilirkişi raporunda; takip ve dava konusu çekin ön yüzünde davacıya atfen atılı imzanın davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Dolayısıyla bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Davalı vekilince daha önceden İcra Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı ve takibin iptaline karar verildiğini, bu nedenle huzurdaki davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gibi bu durumun dürüstlük kuralına da aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de; bilindiği üzere İcra Hukuk Mahkemeleri dar yetkili mahkemeler olup kural olarak verdikleri kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Dolayısıyla davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Hukuki yarar bulunan bir konuda dava açılması dürüstlük kuralına aykırı davranış olarak nitelendirilemez. Ayrıca İcra Hukuk Mahkemesi’nde görülen imza inkarına dayalı dava ile huzurdaki dava arasında derdestlikten de söz edilemeyecektir. Dava kabul edilmekle, davalı tarafın yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması yerindedir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 3.893,67 TL harçtan peşin alınan 995,91 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.897,76 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen davalı üzerinde bırakılmasına, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların ilk derece mahkemesince talepleri halinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 01/12/2021