Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/79 E. 2021/1790 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/79 Esas
KARAR NO: 2021/1790 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/09/2018
NUMARASI: 2017/351 E. – 2018/320 K.
DAVANIN KONUSU: Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat istimli.
BİRLEŞEN İST. 1.FSHH MAHKEMESİ 2017/637 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Marka Hükümsüzlüğü
KARAR TARİHİ: 21/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacının yapımcı,yönetmen ve yazar olup, ‘…’ üzerine yapımcı ve yönetmen olarak belgesel ve arşiv çalışmaları yürüttüğünü,davacının son belgesel projesine ‘…‘ adını verdiğini, ayrıca bu ibarenin davacı adına 03.01.2014 tarihinde marka olarak tescil edildiğini, Davalı yapımcı şirketin, diğer davalı … tarafından yazılıp yönetilen ve diğer davalı oyuncu … tarafından gösterilecek olan tiyatro oyununun ‘…‘ ismi ile tanıtımlarının yapıldığını,davacının yapımcısı ve yönetmeni olduğu ‘…‘ isimli belgeselinin tam televizyonlarda gösterime girmek üzere iken , aynı isimle bir tiyatro eserinin sahnelenmesinin önlenmesini, ‘…‘ ismini sahneledikleri tiyatro oyununun adı olarak kullanmalarının tedbiren durdurulmasını, markaya tecavüzünün önlenmesi ve meni’ni,davalı eylemenin haksız rekabet oluşturması nedeniyle men’ine,tescilli markanın kullanıldığı afiş ve tabelaların sökülmesini,reklam vasıtası,basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasını, hükmün tirajı en yüksek 5 gazeteden biri ile ilanını,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 556 s. KHK 66/c maddesi uyarınca hesaplanacak 1.000-TL maddi tazminat, 316,58 TL ihtar masrafı ,10.000- TL manevi tazminatın ticari faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar cevap dilekçesinde; Bazı kelimeler ya da cümlelerin topluma mal olması nedeniyle bir kişi ya da kurumun tekeline verilemeyeceğini, …- … gibi kültür değerlerimizin yerli yabancı pek çok kitap,tiyatro belgesel gösteri konusu olduğu bu isimlerden esinlenerek ortaya pek çok; farklı eser konulduğunun da yadsınamaz bir gerçek olduğunu, …’nin evrensel sözleri …’ın sadece davacı uhdesine verilemeyeceğini, Tiyatro sanatının herkesin bildiği gibi ticari motivasyonla yapılan bir sanat türü olmadığını, ortada haksız rekabetin olması için önce bir rekabetin olması gerektiğini,yayınlanmamış bir belgesel ile sahnelenmeye başlamamış bir tiyatro oyununun rekabet etmesinin mümkün bulunmadığını, marka hakkını ihlal ve haksız rekabet iddilarını kabul etmediklerini, davalı tarafça da marka başurusunun bulunduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
BİRLEŞEN İST. 1.FSHH MAHKEMESİ 2017/637 ESAS SAYILI DOSYASI
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde;”…” ibaresinin …’ye ait bir şiirin dizesi olduğunu, halk edebiyatına ait, herkesçe bilinen, kullanılan, gündelik yaşamda sıkça kullanılan, hatta deyim niteliğini kazanmış 700 yıllık bir cümle olduğunu, davalı tarafça yapılan savcılık şikayeti ve İstanbul 1.FSHHM’nin 2017/176 Esas sayılı dosyasında açılan dava ile davalı adına … no ile “…” ibareli markanın tescil ettirildiğini öğrendiklerini, bu ibarenin marka hakkına konu edilmesinin mümkün olmadığını, davacının yarattığı eserin 5846 Sayılı FSEK kapsamında sahibinin hususiyetini taşıdığını, eserin gerek içerik gerek tanıtım, gerekse müziği ile … ile bağlantılı olduğunu, pek çok kuruluş tarafından, pek çok etkinlikte kullanıldığını, davacının bu projelere sessiz kalırken müvekkillerine dava açmasının hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğini beyanla, davalı markasının münhasıran ayırt edici özellik taşımayan …’ye ait söz dizesinden oluştuğunu, SMK 5/1-b, d, e maddeleri gereğince mutlak sebeplerle hükümsüz kılınarak terkin kararı verilmesi gerektiğini, SMK 6/6 maddesi gereğince; başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğraf, telif hakkı veya herhangi bir mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine başvurunun reddedileceğine dair düzenleme ile kötüniyetle yapılan marka başvurularının (m 6/9) reddi gerektiğini, davaya konu markanın …’ye ait Türk Tasavvuf edebiyatı açısından evrensel bir nitelik ve bilinirlik içeren kültürel bir edebiyat değeri olduğunu, böyle bir değerin davalı adına tescilinin mümkün bulunmadığını, tescilin hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğini, beyanla davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini, davacının davalı markasına tecavüzde bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin markasının tescilli olup korunduğunu, davacının “… ile gelin tanış olalım” ibareli marka başvurusunun müvekkilinin itirazı üzerine reddedildiğini, davacı tarafın kötüniyet iddiasının yerinde olmadığını, mutlak ve nispi ret sebepleri bulunmadığını, İstanbul 1 FSHHM’nin 2017/351 esas sayılı dosyası ile marka hakkına tecavüz ve tazminat istemli dava açtıklarını beyanla dosyanın İstanbul 1.FSHHM’nin 2017/351 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini ve davanın reddini talep etmiştir. İstanbul 1. FSHHM’nin 29/03/2018 tarihli 2017/637 Esas-2018/123 sayılı kararıyla, davanın mahkemenin 2017/351 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/09/2018 tarihli 2017/351 E-2018/320 K sayılı kararıyla; Asıl davada; “… “…” ifadesinin …’nin hususiyetini taşıyan bilinen ve yaygın kullanılan bir ifade olduğu, buna bağlı olarak marka olarak tescil edilmesi nedeniyle, ayırt ediciliği zayıf bir ibare olması nedeniyle zayıf bir marka olarak değerlendirilmesinin gerektiği,“… ile …” İfadesinin de “…” “…” ifadelerinin de yer aldığı afişlerin davacı markası ile İltibas tehlikesi yaratmayacağı, mahkemece dürüst kullanım olarak değerlendirildiği, marka hakkının kapsamına girmeyen davalı kullanımının bu açıdan haksız rekabet de yaratmayacağı” gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir. Birleşen davada; “…davalı adına marka olarak tescil edilmiş “…” ibaresinin bilindiği üzere …’ nin “…” şiirinde geçen bir dörtlük olmakla kalmadığı …’un mutasavvıf ,şair ve düşünür olarak her mısrası ile topluma mesaj veren bir felsefeyi/tasavvuf ilmini içerdiğinden kültürel bir değer olarak topluma mal olduğu…her dizesi için ayrı bir bilimsel çalışma yapılmış …’ye ait eserin kültürel bir değer niteliğinde olduğu ve … Felsefesini/tasavvufunu simgelediği, bu anlamda toplumsal, dini ve tasavvufi bakımlardan topluma mal olmuş ve toplum belleğinde önemli yer tutan, herhangi bir kişinin tekeline verilmesinin mümkün görülemeyeceği, … ibaresinin hangi emtia sınıfında tescilli olursa olsun belirli bir süre sonra kültürel değerin istismarını da oluşturacağı, kültürel bir değer olan eserlerin /dizelerin/mısraların marka tescili yolu ile kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığından da söz edilemeyeceği” gerekçesiyle; “BİRLEŞEN DAVANIN KABULÜNE, -Davalı adına tescilli … NOLU “…” markasının 6769 sayılı SMK 5. ve 6. maddelerine göre hükümsüzlüğüne, davacının davalı markasına tecavüzde bulunmadığının tespitine, -Kararın kesinleşmesini müteakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacı-birleşen davada davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; asıl davaya yönelik istinaf sebeplerinde, müvekkilinin yapımcısı ve yönetmeni olduğu belgesele “…” adının verildiği ve 18.10.2012 tarihinden itibaren 41. Sınıfta marka olarak tescil edildiğini, davalı yapımcı şirketin , diğer davalı … tarafından yazılıp yönetilen ve diğer davalı oyuncu … tarafından icra edilen tek kişilik bir oyun sahnelediğini, sunulan afişlerinden de ulaşılacağı üzere “…” ismi ile tanıtıldığını, tiyatro oyunu sahnelenmesinin kültür ve eğlence hizmetleri kapsamında faaliyet olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalıların müvekkilinin tescilli markası olan “…” ibaresini bilerek ve iltibas yaratmak amacıyla kullandıklarını, davalının kullanımının dürüst kullanım olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, …’nin “…” sözünün tek başına bir kültürel değer niteliğinde olmadığını, aynı zamanda tek başına bir öğretiyi simgelemediğini , dini ve tasavvufi açıdan topluma mal olmuş bir ibare olmadığını, davacının belgeselinin bir tiyatro oyunundan maddi ve manevi olarak zarar görmesinin mümkün olmadığı tespitinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının marka başvurusunun müvekkilinin itirazı üzerine reddedildiğini, davalı kullanımının müvekkilinin markası ile iktibas ve iltibas teşkil ettiğini, müvekkili aleyhine üç ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin, maddi tazminat olarak 1.000 TL talep etmelerine rağmen 3.145,00 TL vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğunu beyan etmiştir. -Birleşen davaya yönelik istinaf sebeplerinde; müvekkilinin markasının tescilli olup korunmaya değer olduğunu, davacının markasının müvekkilinin itirazı üzerine reddedildiğini, davacı markası yönünden mutlak ve nispi ret sebeplerinden bahsedilemeyeceğini,556 sayılı KHK’nin 7/1-h hendi uyarınca, Paris Sözleşmesinin 2. mükerrer 6. Maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi, kültürel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tescil izni vermediği diğer armalar , amblemler veya nişanları içeren markaların tescil edilemeyeceğini, madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, bir ibarenin halka mal olmuş kültürel değer niteliğinde bulunmasının, o ibarenin marka olarak tesciline engel teşkil ettiğini, bilirkişi heyetinin uyuşmazlık konusu sözün …’nin şirinden alınlı olduğunu belirtmiş ise de, bu açıklamanın söz konusu ibarenin tek başına marka olarak tesciline engel oluşturmayacağını, bu bakımdan, öncelikle anılan sözlerin hangi anlamda kültürel değer niteliğinde olduğu ve herhangi bir öğretiyi simgeleyip simgelemediği, bu anlamda toplumsal, dini ve tasavvufi bakımlardan topluma mal olmuş ve toplum belleğinde önemli yer tutan, herhangi bir kişinin tekeline verilmesinin mümkün görülemeyecek ibare niteliğinde olup olmadığı ve bu şekilde bir kullanımın aynı zamanda kültürel değerin istismarını oluşturup oluşturmadığı hususunun belirlenmesi gerektiğini, dosyada mevcut bilirkişi raporunun bu açıdan eksik olduğunu, beyanla mahkeme kararının kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesine cevabında; davanın esasına ilişkin beyan dilekçelerindeki hususları tekrarlayarak istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir. Davalı-birleşen davada davacı … vekili istinaf dilekçesine cevabında; davanın esasına ilişkin beyan dilekçelerindeki hususları tekrarlayarak istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER; TPMK’nın cevabi yazısından, davacı adına tescilli bulunan “…” markasının 41. SINIF için hizmet markası olarak 08.10.2012 başvuru tarihinden itibaren koruma altında olduğu anlaşılmıştır. Davalı … Adına 41. Sınıfta 25/03/2016 tarihinde yapılan “… ile … “tek kişilik türkülü seyirlik” ibareli markanın tescil başvurusunun davacı tarafın markasını dayanak göstererek itiraz etmesi üzerine reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün yazı cevabından, davacıya ait “…” isimli yapımla ilgili herhangi bir kayda rastlanmadığı beyan edilmiştir. İstanbul Anadolu C.B.S.’nın 2016/63276 sayılı soruşturma dosyasına ibraz edilen raporda, hukukçu bilirkişinin, sanıkların markanın tescil edildiği sektörde faaliyette bulunmaları nedeniyle markayı bildiği/bilmesi gerektiği halde ticari amaçla markayı kullanmaya devam ettikleri, müşteki tarafa ait “…” isimli belgesel formatında hazırlanan ve TV ekranlarında yayınlanan görüntünün FSEK 5. Madde kapsamında sinema eseri olarak kabul edilebileceğini, davalıların eserinin içeriklerinin farklı olduğunu, ayrı ayrı özgünlük vasfının bulunduğunu, eylemin haksız rekabet çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini beyan ettiği görülmüştür. Müşteki …’nun şikayeti üzerine, davalılar hakkında İstanbul Anadolu FSHCM’nin 2017/176 Esas sayılı dosyasında ceza davası açıldığı dosya kapsamında sonuçlandığına dair bilgi bulunmadığı, UYAP kaydından derdest olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan 13.10.2017 tarihli raporda; Tiyatro oyunlarında sanatçının isminin çok önemli olduğunu, genellikle sanatçının isminin ilgiyi çekecek bir şekilde belirtildiğini, bu yüzden çarpıcı bir slogan bulunup (deyim, söz, kişi, olay) o sloganın oynayan yada yöneteni çağrıştırması gerektiğini, dava konusu isimde davalının “… ile …” dediğini, davalının yani tiyatrocu kısmı kendince, sanatçının soyadından kaynaklı (Tanış) bir deyim, deyiş, söz aradığını ve bu deyişi kullanarak seyirciyi etkileyecek bir isim/slogan bulduğunu, davacı ve davalının eserinin isminin aynı olmadığını, davacının eserinin yayına girmediğini, …’ye ait bu sözün bir “marka” değil, bir “söz/deyiş olduğunu, bu sözün marka olarak nitelendirilerek korunmasının, tarihimizin önemli kültür şahsiyetlerimizin anonimleşmiş sözlerinin de markalaştırılması anlamına gelebileceğini, örneğin; …’nin: “…”, …’nin: “…”, …’ın: “…”, …’nun: “…” sözlerinin hepsinin ortak varlığımız, mevcudiyetimize göre kültür geçmişimiz olduğunu, davacının da burada gelenek olduğu üzere ismin seyirciyi etkileyeceğini düşündüğünü,.. davacının markasının 41. Sınıfta tescil ettirdiğini, Yargıtay içtihatlarında bir markanın bir esere ad olarak verilmesinin markasal kullanım olarak değerlendirilemeyeceğinin açıklandığını, 41. Sınıfta tescil edilen “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri ile kastedilenin bu hizmeti sunmak olduğunu, hizmet kapsamında sunulanın eserin adı olmadığını, tiyatro hizmetini sunan yere ait işaretin marka olarak tescilinden söz edildiğini, tiyatroda oynanan oyundan değil, bir markanın eser adı olarak kullanılmasının, ticaretin olağan akışı içerisinde kullanım teşkil etmeyeceğini, “… ile …” ibaresi incelendiğinde tek kişilik oyun niteliğinde olan işbu eseri sahneleyen tek kişinin soyadının ve üstelik sanatsal bir konsept içinde bu kalıp ile kullanılmasının dürüst kullanım olarak nitelendirilebileceğini, haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, “…” ifadesi incelendiğinde bu ifadenin ünlü düşünür – ozan …’ye ait şiirinde yer aldığını, “…” dizeleri ile ‘…” ifadesinin kalıplaştığının görüldüğünü, öyle ki bu ifadenin yardım-kardeşlik-halden anlama konulu farklı etkinliklerin sloganı olarak yaygın bir kullanıma sahip olduğunu, “…” ifadesinin 2011 yılında 24 ilde gerçekleşen 9. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları’nın sloganı, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Kredi Yurtlar Kurumu’nun 2016 yılı tanışma etkinliğinin adı, …’nun “…” kitabının bir bölümünün adı, Karabük Üniversitesi’nin 2017 etkinliğinin adı, Adana Emniyet Müdürlüğü’nün dezavantajlı bölgelerinde yaşayanlara yönelik projesinin adı, Diyarbakır İl Müftülüğü ile Kayseri İl Müftülüğü’nün ortak yürüttüğü projenin adı, Kızılcahamam Kaymakamlığı proje koordinasyon birimi tarafından hazırlanan ve Ankara Kalkınma Ajansının hibe desteği verilen sosyal etkileşim projesinin adı vb. şekillerde kullanıldığını,“…” ifadesinin …’nin hususiyetini taşıyan bilinen ve yaygın olarak kullanılan nitelikte olduğunu, marka hakkına tecavüzden söz edilemeyeceğini, davacı markası ile iltibas ve haksız rekabet yaratmayacağını beyan etmişlerdir.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin asıl davada, davalıların davacının tescilli markasına tecavüzün tespiti, meni ve refi ile, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep ettiği, mahkemece asıl davanın reddine karar verildiği, davalı-birleşen davada davacı vekilinin, birleşen davada davacı adına tescilli markanın tescil edilemeyecek kültürel değerlerden olduğu, SMK 5/1-b, d, e maddeleri gereğince mutlak sebeplerle hükümsüz kılınarak terkin kararı verilmesi gerektiğini, SMK 6/6 maddesi gereğince; başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğraf, telif hakkı veya herhangi bir mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine başvurunun reddedileceğine dair düzenleme ile kötüniyetle yapılan marka başvurularının (m 6/9) reddi gerektiğini beyanla markanın hükümsüzlüğüne ve müvekkilinin davalı markasına tecavüzde bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemece birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı-birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. 556 Sayılı KHK 44. Maddesi ve 6769 Sayılı SMK 27/1 maddesi gereğince, markanın hükümsüzlük kararının sonuçları geriye etkili olarak doğacağından, öncelikli olarak birleşen davadaki hükümsüzlük kararına yönelen istinaf sebepleri incelenmiştir. Davacı-birleşen davada davalıya ait “…” markasının 41. sınıf için hizmet markası olarak tescil edildiği anlaşılmaktadır. Birleşen davada davacı vekilinin bu ibarenin …’nin şiirinden alındığını ve SMK 6/6 maddesi gereğince hükümsüzlüğü gerektiğini ileri sürmüşse de, yasal düzenlemeden anlaşıldığı üzere bu hükümsüzlük sebebi fikri hak sahibi tarafından ileri sürülebilecektir. Davacının şiir ve şiirin sözleri üzerinde böyle bir fikri hakkı bulunmadığından, SMK 6/6 maddesine dayalı hükümsüzlük sebebi ile, davalının markayı tescil ettirirken kötüniyetli olduğuna dair dosya kapsamında delil bulunmadığından, SMK 6/9 maddesinde düzenlenen, kötü niyete dayalı hükümsüzlük sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı-birleşen davada davacı vekilinin bir diğer hükümsüzlük sebebi ise markanın, …’ye ait şiirde yer aldığı, kültürel değerlerimizden olduğu ve tescil edilemeyecek işaretlerden olduğuna ilişkindir. Mutlak ret nedenlerinin sayıldığı 556 Sayılı KHK 7/h bendinde; ” Paris Sözleşmesinin 2. Mükerrer 6. maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi, kültürel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tescil izni vermediği diğer armalar, amblemler veya nişanlar içeren markalar”ın tescil edilemeyeceği” yine 01.10.2017 tarihinde yürürlükte olan, 6769 Sayılı SMK 5/1-ğ maddesinde; “Paris Sözleşmesinin 2’nci mükerrer 6’ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretlerin” marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Markanın KHK 7/1-h hükmü ve KHK 42/ 1- a bendi kapsamında hükümsüzlüğüne karar verilebilmesi için; kamunun genelini ilgilendiren, kamusal kullanımı bulunan bir ad veya tarihi, kültürel kişi adı veya tarihi ve kültürel bir arma, sembol, ya da bu nitelikteki yapılan resimleri veya bunlarla ilgili olması gerekmektedir. KHK’nin 7/1-(h) hükmü, dönemsel, bölgesel, sektörel gündem oluşturan, kişi olay veya ürün adlarının değil toplum belleğinde yer etmiş, tarihi veya kültürel önemi ve değeri yaygın olarak kabul görmüş ad ve işaretlerin marka olarak bir kimsenin tekeline verilmesini önlemek amacını taşır. Böylece topluma mal olmuş bir ibarenin, bir kişi adına marka olarak tescilinden kaynaklanabilecek haksız rekabet yaratacağı açık olan veya genel kullanımı dolayısıyla ayırt edicilikten yoksun bulunan ad ve işaretlerin tescilinin önlenmesi fikrine dayanır. …’nin dünyaca ünlü düşünür ve ozan olduğu, şiirlerinin dilden dile aktarıldığı ve bilindiği, şiirinde yer alan “…” dörtlüğünün ilk dizesinin “…” şeklinde başladığı, nesillerden nesillere aktarıldığı ihtilaf konusu değildir. Davacı tarafça dosyaya sunulan deliller ile, mahkemece alınan bilirkişi raporunda “…” sloganıyla çeşitli yardım kampanyaları ve etkinlikler düzenlendiği sabittir. Davacı-birleşen davada davalı markası “…” ibaresinden oluştuğu ve bu ibarenin, halka malolmuş kültürel değer olduğu kanaatiyle, 556 Sayılı KHK 7/1-h maddesi gereğince markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Asıl dava 19.04.2016 tarihinde birleşen dava ise 18.09.2017 tarihinde açılmıştır. Davacı adına tescilli bulunan “…” markasının 41. SINIF için hizmet markası olarak 08.10.2012 başvuru tarihinden itibaren koruma altında olduğu, davalı şirket adına yapılan 41. Sınıfta 25/03/2016 tarihinde yapılan “… ile … “tek kişilik türkülü seyirlik” ibareli markanın tescil başvurusunun davacı tarafın markasını dayanak göstererek itiraz etmesi üzerine reddine karar verildiği, davalı tarafça karara karşı itiraz edildiği ileri sürülmüşse de itirazın lehine sonuçlandığına dair belge sunulmadığı anlaşılmıştır. Davalılardan birinin … olduğu asıl davada, davacı vekilinin davalıların davacı markasına tecavüzünün tespitini talep ettiği anlaşılmakla, davalı tarafça birleşen davada, markaya tecavüzünün bulunmadığının tespitini istemekte hukuki yararı bulunmadığından, birleşen davanın bu kısmı yönünden, mahkemece bu hususun resen incelenerek, dava şartı yokluğundan, HMK 114 ve 115. Maddeler gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken talebin esastan incelenerek karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmediğinden, HMK 355. Madde gereğince, kamu düzeniyle ilgili bu husus resen dikkate alınarak, birleşen davada kararın kaldırılmasına, marka hükümsüzlüğü yönünden verilen kararın aynen tekrarına, tecavüzün bulunmadığının tespiti yönünden açılan davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. 556 Sayılı KHK 44. Madde gereğince, birleşen davada davacı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmekle ve hükümsüzlük kararı geriye etkili olduğundan, davacı tarafça açılan markaya tecavüzün tespiti, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin asıl davanın da reddi gerektiği, kanaatine varılmakla, sonuç itibarıyla asıl davanın reddi kararı yerinde ise de; mahkemenin asıl davadaki kararında, diğer gerekçelere yer vermesi yerinde olmadığından, kararın gerekçesi Dairemizce düzeltilmiştir. Mahkemece her bir talep yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde ise de, davacı vekilinin maddi tazminat talebinin 1.000 TL olduğu dikkate alınmaksızın, 3.145 TL vekalet ücretine hükmedilmesi de usul ve yasaya uygun bulunmadığından, davacı-birleşen davada davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, asıl ve birleşen davada istinaf talebi kısmen kabul edilmekle, mahkeme kararının kaldırılmasına, asıl davanın reddine, hükmün diğer kısımlarının aynen tekrarına, maddi tazminat yönünden, davalı yararına 1.000 TL vekalet ücretine hükmedilmesine, birleşen davada markaya tecavüzünün bulunmadığının tespitine yönelik talebin hukuki yarar yokluğundan, HMK 114/1-h ve 115. Madde gereğince usulden reddine, davalı markasının hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine yönelik davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: Davacı-birleşen davada davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE; 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 11/09/2018 tarihli 2017/351 E. – 2018/320 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-A)ASIL DAVANIN REDDİNE,
B) BİRLEŞEN DAVANIN KISMEN KABULÜNE, a -Davalı adına tescilli 2012/84931 NOLU “…” markasının 556 Sayılı KHK 7/1-h maddelerine göre hükümsüzlüğüne, markanın sicilden terkinine, b -Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine, c-Davacının davalı markasına tecavüzde bulunmadığının tespitine yönelik talebin hukuki yarar yokluğundan, HMK 114/1-h ve 115. Madde gereğince usulden reddine, 3-İlk derece yargılaması yönünden; A)Asıl davada; a) 59,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 133,86 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, b)-Asıl davada, Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, c)-Asıl davada, Reddedilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 1.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, d)-Asıl davada marka hakkına tecavüz talebinin reddi nedeniyle 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, e)-Asıl davada davacı tarafın yapmış olduğu giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, B)-Birleşen davada; a)- 59,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 28,00 TL harcın davalıdan tahsiline, b)-Birleşen davada, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c)-Birleşen davada, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç)-Birleşen davada, Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 31,40 TL başvuru harcı 31,40 TL peşin harç 81 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 143,80 TL yargılama giderinin 1/2 oranda davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d)-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde taraflara iadesine, 4-İstinaf yargılaması yönünden; -İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı-birleşen davada davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, -İstinaf yargılaması için davacı-birleşen davada davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 107,50 TL tebligat, müzekkere ve posta giderinin davalılardan alınarak davacı-birleşen davada davalıya verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, -Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 21/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.