Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/708 E. 2021/2028 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/708 Esas
KARAR NO: 2021/2028 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/06/2018
NUMARASI: 2015/379 E., 2018/788 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkiline ait İstanbul Taksim’deki işyerinde 04.08.2013 tarihinde kapılar kırılmak suretiyle hırsızlık yapıldığını ve nakit para ve boş çek karnelerinin çalındığını, hırsızlık sebebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/132024 sayılı hazırlık soruşturmasının başlatıldığını, çalınan boş çek yapraklarından birinin sahtelikle doldurularak ve üzerine “Samsun-30.03.2015” keşide tarihi , “USD-22.100” bedel, “…-…” lehdar yazılarak adı geçen lehdar tarafından … A.Ş.’ne ciro edildiğini, … tarafından çekin muhatap bankaya ibraz edildiğini ve Banka’nın “imza uyuşmazlığı” sebebiyle çekte karşılıksız işlemi yapmadığını, buna rağmen …’in çeke dayalı olarak ihtiyati haciz kararı alarak kanuni takibe geçtiğini, müvekkilinin adresine ihtiyati haciz uygulamasına gelindiğinde haberdar olduğunu, haczi durdurabilmek maksadıyla müvekkili tarafından takip dosyasına 58.500,00 TL’nin nakit olarak yatırıldığını, çalıntı çek yaprağının sahtelikle doldurularak kanuni takibe geçildiği konusunda Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulduğunu, karşılıksız kaşesi bulunmayan ve bankasınca “imza uyuşmazlığı” şerhi düşülmüş olan çeke dayalı verilen ihtiyati hacze itiraz için ilgili Ticaret Mahkemesi nezdinde itirazda bulunulduğunu, kanuni takipten haberdar olunur olunmaz taraflarınca İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/235 esasına kayıtlı olarak görülecek “imza itirazı”nda bulunulduğunu, çalıntı çek yaprağında “lehdar” ve “ciranta” görünen …’in müvekkiliyle hiçbir ticari ilişkisi olmadığını, müvekkili tarafından tanınmadığını, çeki kullanmakta / ciro etmekte kötü niyetli olunduğunu, çeki ciranta görünen …’dan alarak “faktoring” ilişkisi başlatan, takip alacaklısı … A.Ş. de iyi niyetli olmadığını, … de, tâbi olduğu Kanun ve BDDK ve MASAK mevzuatı gereğince, hem kendisine ciro edilen çek üzerinden anlaşılan hukuki ilişkinin gerçekliğinin araştırılmak zorunda olduğunu, hem de eline geçen çek hakkında “imza uyuşmazlığı” şerhini ve “çalıntı karne” bilgisini dikkate almak durumunda olduğunu, 2013 senesinde çalınan boş çek karnesinden keşide edilen çek nedeniyle, çekte ciranta görünen … — … ve çeke dayalı takip başlatan hamil … A.Ş.’ne, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve çekin iptaline, çek üzerinden verilen “ihtiyati haciz” sebebiyle takip dosyasına yatırılan paranın alacaklı tarafa ödenmemesi ve takibin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve takibin iptaline, her iki davalının haksız takip tazminatı ödemesine, söz konusu sahtecilik ve haksız takip sebebiyle sair talep haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … AŞ vekili; davacının davaya konu çekin de içinde bulunduğu bir kısım çek karnelerinin boş olarak işyerinden çalındığını, bu hususta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/132024 Soruşturma numarası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, savcılık soruşturmasının halen devam ettiğini, ibraz aşamasında imza uyuşmazlığı gerekçesi ve çalıntı bilgisi dolayısıyla çeke karşılıksız kaşesi vurulmadığını, buna rağmen müvekkil şirket tarafından icra işlemleri yapıldığını, bu sebeple müvekkil şirketin kötü niyetli olduğunu, dava konusu çek üzerindeki imza şirket yetkilisine ait olmadığından icra takibine ve ihtiyati haciz kararına itiraz edildiğini, hiçbir ticari ilişkiye dayanmayan çekin tevdi alınmasının ilgili mevzuata aykırı olduğunu ileri sürerek tedbir talepli olarak huzurdaki menfi tespit davasını açtığını, müvekkili şirketin bir faktoring şirketi olup diğer davalı … – … ile arasında Faktoring Sözleşmesi imzalandığını, dava konusu çekin de, bu faktoring sözleşmesi kapsamında ve ilgili mevzuata uygun şekilde diğer davalı …’ den tevdi alındığını ve çekin bedelinin de müvekkili tarafından diğer davalı …’ e ödendiğini, müvekkili şirketin gerekli araştırmaları yapmadan ve teyit almadan işlem yapmamakta, faturayla tevsik edilmemiş hiçbir alacağı temlik almadığını, somut olayda da çekin davacı şirketten diğer davalı ile arasındaki ticari ilişki ve çekin mahiyeti konusunda teyit alındıktan sonra ve ticari ilişkiyi gösterir 09.10.2014 tarihli ve … ve … numaralı faturalar ile birlikte ciro yoluyla devralındığını, davaya konu çek ile birlikte alınan irsaliyeli faturalardan anlaşıldığı üzere müvekkili şirketin ticari ilişki sonucunda düzenlenmiş çeki ticari ilişkiyi tevsik eden evraklarla birlikte devraldığını, ayrıca çekin teyit alındıktan ve istihbarat çalışması tamamlandıktan sonra devralındığını, çekin ödeme tarihine, tutarına, davacı şirketin müvekkil şirketin müşterisinden malzeme aldığına dair teyit alındığını, müvekkil şirketin telefon görüşmeleri kayıt altına alındığından bu görüşmelerin dökümünün alınmasunın mümkün olduğunu, yani müvekkil kanuni yükümlülüklerine uygun hareket ettiğini, üzerine düşen özen sorumluluğunu yerine getirdiğini ve gerekli araştırmayı yaptıktan sonra çeki devraldığını, çek üzerindeki ciro silsilesinin düzgün olduğunu ve müvekkili şirketin iyi niyetli yetkili hamil olup bile bile davacının zararına hareket etmediğini, müvekkiline kötü niyet ya da ağır kusur yüklenmesi mümkün olmadığından davanın reddi gerektiğini, müvekkil şirketin iyi niyetli 3. kişi olduğunu, çeki faktoring işlemi neticesinde gerekli araştırmayı yaptıktan ve teyit aldıktan sonra iktisap etmiş, bedelini de müşterisine ödediğini, çekteki ciro zincirinin de düzgün olduğunu, müvekkilinin çeki yasal süresinde bankaya ibraz ettiğinden ve çeki elinde bulundurduğundan TTK m. 790 gereğince yetkili hamil olduğunu, TTK m. 792’ ye göre de çeki kötü niyetle iktisap etmediği ve çekin iktisabında ağır kusurlu olmadığı müddetçe müvekkilin çeki geri verme mükellefiyeti olmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2009/3748 E. 2011/2405 K. sayılı kararının da konuya örnek olduğunu, davacı şirketin iddialarının hayatın olağan akışına aykırı ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin davacı ve diğer davalı tarafından doladırıldığını, dava dilekçesinde; davaya konu çekin de içinde bulunduğu çek koçanının boş olarak çalındığı ve bu hususta suç duyurusunda bulunulduğunun belirtildiğini, çek hakkında suç duyurusunda bulunulmasının çekin çek vasfını ortadan kaldırmadığını ve müvekkilinin kötü niyetli olduğunu gösternediğini, zira müvekkilinin ticari ilişki sonucunda düzenlenmiş davaya konu çeki, ticari ilişkiyi tevsik eden evraklarla birlikte devraldığını, bu çekin tevdi alınmasından önce davacıdan çek hakkında teyit alındığını ve gerekli istihbarat çalışmalarının yapıldığını, müvekkilinin kanuni yükümlülüklerine uygun hareket etmiş, üzerine düşen özen sorumluluğunu yerine getirerek gerekli araştırmayı yaptıktan sonra çekleri devraldığını, basiretli davranan ve kanunun yüklediği sorumlulukları yerine getiren müvekkiline daha fazla sorumluluk ve kötü niyet yüklenemeyeceğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/19-228 E. 2011/328 K. sayılı kararı da müvekkil tarafından mevzuata uygun davranıldığına ve müvekkile daha fazla sorumluluk yüklenemeyeceğine örnek olduğunu, ayrıca davacı ile diğer davalının birlikte hareket ettiği ve davacının başlangıçta ticari ilişkiyi inkar etmediği halde sonradan haksız şekilde imza itirazında bulunarak müvekkile olan borcunu ödememek maksadıyla kötü niyetle huzurdaki davayı açtığının düşünüldüğünü, çekin, borçlular arasındaki ticari ilişkiyi gösterir fatura ile tevsik edilmiş bir alacağa dayandığını, davacı keşideciden çek sorulduğunda keşideci çeklerini çaldırdığını hiçbir şekilde müvekkile bildirmediğini, imzanın keşideciye ait olmaması demek, davacı keşideci ile diğer davalı arasında hiçbir ticari ilişki bulunmaması ve çekin diğer davalı tarafından davacı/keşideciden çalınması anlamına geleceğini, ancak borçlular arasında ticari ilişki bulunduğunun, müvekkiline çek ile birlikte tevdi edilen faturalardan anlaşıldığını, hırsızlık iddiasının samimi olmadığının açık olduğunu, faturaların gerçekliğinin de itiraz eden keşideci aranarak teyit edildiğini, aralarındaki ticari ilişkiyi teyit eden davacının borçtan kurtulmak adına 2013 yılında gerçekleşmiş olduğu iddia edilen hırsızlık olayını ileri sürerek kötü niyetle huzurdaki davayı açtığını, imza itirazının samimi olmadığını ve müvekkilinin dolandırıldığını, müvekkilinin bu şekilde dolandırılarak zarara uğratıldığından tarafımızca borçlular şirket hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/54668 Sor. numaralı dosyasıyla suç duyurusunda da bulunulduğunu, imza itirazını kabul anlamına gelmemekle birlikte; bir karar verilmeden önce sadece imza incelemesi yaptırmakla yetinilmemesi gerektiğini ve ticari ilişkinin tespiti için davacı ile diğer davalının ticari defterlerinin de mutlaka incelenmesi gerektiğini, zira çek üzerinde keşideci ile diğer davalı dışında ciro olmadığını, borçlular arasında ticari ilişki bulunduğunu gösterir faturalar da olduğundan ticari ilişkinin tespiti amacıyla borçluların ticari defterlerinin incelenmesinin önemli olduğunu, ayrıca imza incelemesinden önce davacının çek keşide ettiği bankaya yazı yazılarak davaya konu çek ile aynı imzayı taşıyan başkaca ödenmiş ve ibraz edilmiş çek olup olmadığının sorulması gerektiğini, yine ilgili bankaya davacının çek keşide etmek için herhangi bir kişiye vekalet verip vermediğinin sorulmasının ve araştırılmasının da önemli olduğunu, müvekkilinin çeki takip yetkisi bulunmadığını, mahkemece verilen tedbir kararının haksız olup, kaldırılması gerektiğini, müvekkilinin çeke dayalı bir alacağının mevcut olduğunun açık olduğunu, zira çekin vadesi gelince yasal süre içerisinde bankaya ibraz edilerek muhatap bankaca çekin karşılığının ödenmediğini ve böylece müvekkilinin alacağa kavuşamadığını, dava konusu çek hakkında suç duyurusunda bulunulmasının çeklerin kambiyo vasfını ortadan kaldırmadığını, müvekkilin takip hakkını etkilemediğini ya da kötü niyetli olduğunu göstermediğini, müvekkilinin iyi niyetli yetkili hamil olduğunun ve takip hakkının bulunduğunun ortada olduğunu, üstelik somut olayda zarara uğrayan tarafın da çekin bedelini diğer davalıya ödeyen ve geri tahsil edemeyen müvekkili olduğunu, bu durumda müvekkilinin haklarının yasa gereği korunması gerektiğini, ayrıca iyi niyetli 3. kişi olan müvekkilinin, çek üzerindeki imzaların sahte olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığını, bu hususta hukuken araştırma yapma mecburiyeti de bulunmadığını, TTK m. 686 uyarınca şeklen hak sahibi görünen bir hamilden senedi iktisap eden kişi, iyi niyetli ise korunduğunu, müvekkilinin sadece, çek alma hususunda faktoring mevzuatına uygun olarak müşterisinden devraldığı çekteki alacağı tevsik eden fatura ve benzeri belgelerin var olup olmadığını araştırma konusunda sorumluluğu bulunduğunu, müvekkilinin de bu sorumluluğunu mevzuata uygun şekilde yerine getirdiğini, dava konusu çekin İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinden alınan 2015/529 D. İş sayılı ihtiyati haciz kararına istinaden icra takibine konu edildiğini, müvekkilinin, iyi niyetli yetkili hamil olduğunu, çekteki ciro zincirinin düzgün olduğunu, ve borçlulara karşı icra takibi başlatılmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, borçluların ise kötü niyetli olduğunu, huzurdaki davanın açılmasında müvekkilin hiçbir kusurunun olmadığını, hatta müvekkilinin bahsedildiği üzere dolandırıldığını, davacının haksız davası, kötü niyet tazminatı ve yargılama gideri ile vekalet ücretine ilişkin taleplerinin reddi gerektiğini, davacının haksız talepleri doğrultusunda mahkemece verilen tedbir kararınnın da, iyi niyetli üçüncü kişi olan müvekkilin alacağını tahsil etmesini engellemek suretiyle haklarını ihlal ettiğini, dolayısıyla haksız tedbir kararının ivedilikle kaldırılması gerektiğini belirterek öncelikle haksız tedbir kararının kaldırılmasını ve haksız davanın reddini ve davacı aleyhine %20’ den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemesince toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre; “somut olayda, davacı borçlu borcun varlığını inkar ettiğinden ispat yükünün davalı tarafta olduğu, davalı alacaklı faktoring şirketinin temel ilişkiden mücerret olan kambiyo senedine dayandığı ve 6361 Sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen maddesine ve Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in istihbarat çalışması başlıklı 5. maddesine uygun olarak … AŞ ile davalı … – … arasında imzalanan faktoring sözleşmesi kapsamında borçlusu davalı … -… olan faturaları temlik almış olduğu, buna karşılık teslim edilen çeklerden dava konusu çeki tahsil etmek üzere teslim almış olduğu, bu şekilde devir aldığı kambiyo senedinden kaynaklanan alacağı, alacağı doğuran temel ilişkiye ait faturalarla ve çek bordrosu ile tevsik ettiğinin anlaşıldığı, davalı faktoring şirketinin çekin iktisabında kötü niyetli ya da ağır kusurlu olduğu ispat edilemediği, davalı …- … hakkında açılan dava yönünden, bu davalının davacı ile arasındaki temel ilişkiyi ispatlaması gerektiği, davacının ticari defterlerinde söz konusu 09.10.2014 tarihli toplam 50.055,60 TL değeri olan 43026 seri numaralı alım faturasında rastlanmamış olması, dava konusu 30.03.2015 keşide tarihli çekin davacı Yevmiye Defterinde muhasebeleştirilmiş kaydına da rastlanmamış olması, davacı ile davalı …- … arasında imzalanmış ticari bir sözleşme bulunmaması, 09.10.2014 tarihli 50.055,60 TL toplam değeri olan faturanın davacıya V.U.K ve T.T.K.’na uygun şekilde tebliğ edildiği yönünde herhangi bir belge de sunulmamış olması dikkate alınarak davalı …- … tarafından temel ilişkinin ispatlanamadığı” gerekçeleriyle davalı …- … hakkında açılan davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyasından takibe konan 30/03/2015 vade tarihli 22.100 USD bedelli çekten dolayı davacının dvalı …- …’ya borçlu olmadığının tespitine, davacı vekilinin tazminat talebinin reddine, davalı …’den Temlik Alan … AŞ hakındaki davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafında; ilk derece mahkemesince verilen …-… hakkındaki tazminat talebinin reddi ve davalı … A.Ş.(… A.Ş.) hakkındaki davanın reddine ilişkin hükmünün kabulünün mümkün olmadığını, davalı takip alacaklısının … A.Ş. ‘nin (temlik alan … A.Ş.) sahtelikle düzenlendiği apaçık bir çeke dayalı olarak müvekkili şirket aleyhine ihtiyati haciz kararı alarak İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, takip konusu çekin 04.08.2013 Pazar günü müvekkilinin İstanbul ofisinde kapı kırılmak suretiyle meydana gelen hırsızlık neticesinde çalınan boş çek karnelerinden biri olduğunu, söz konusu hırsızlık nedeniyle şikayetçi olunduğunu ve İstanbul C. Başsavcılığının 2013/132024 sayılı soruşturma dosyası açıldığını, .alınan boş çek karnelerinin ait olduğu bankalara hırsızlık olayı bildirildiğini, çeklerin ibrazı hâlinde imzaların sahte olacağına dikkat edilmesi ve ödeme yapılmaması hususunda bankaların uyarıldığını, çalınan boş çek karnelerinden takip konusu olan çek yaprağının (… no.lu çek yaprağı) sahtelikle üzerine “30.03.2015” keşide tarihi ve “22.100,00 USD” bedel yazılmak suretiyle, hamil görünen … A.Ş. tarafından, bankasına ibraz edildiğini, muhatap banka tarafından, “imza uyuşmazlığından – işbu çek T.T.K.daki şekil şartlarını taşımadığından işlem yapılamamıştır” şerhi ile çeke karşılıksız kaşesi vurulmadığını, buna rağmen, çekte hamil görünen … A.Ş. tarafından çeke dayalı “ihtiyatî haciz” kararı alındığını, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esasına kayıtlı takip dosyasıyla ihtiyatî haciz kararının uygulandığını ve İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Tal. sayılı dosyası aracılığı ile müvekkili şirket’in İstanbul ofisindeki eşyaların ihtiyaten haczedilip kaldırılarak muhafaza altına alındığını, … Firması tarafından, ihtilafa konu sahte çek teslim alınırken; 6361 sayılı Faktoring Şirketleri Kanunu ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili mevzuatta tarif edilen prosedürün takip edilmediğinin açık olduğunu, buna göre; …, 09.10.2014 tarihinde “… – …” işletmesiyle faktoring sözleşmesi imzalandığını, faktoring Sözleşmesi ile aynı gün, 09.10.2014 tarihinde “Alacak Temlik Sözleşmesi” yapıldığını ve aynı tarihli faturaya dayalı alacağın …’e temlik edildiğini, temlik edilen alacağa ilişkin faturanın, faktoring sözleşmesi ile aynı gün olan 09.10.2014 tarihli olduğunu, fatura içeriğine göre “40 Adet Çelik Kapı”, Samsun’daki “…” firması tarafından, güya müvekkili şirketin İstanbul adresine fatura edildiğini, “irsaliyeli fatura” belgesinde “teslim eden” yahut “teslim alan” isimleri ve imzalarının olmadığını, yani fatura konusu malın henüz sevki dahi yapılmadan faktoring temlikinin 09.10.2014 tarihinde gerçekleştiğinin ileri sürüldüğünü, buna göre; Samsun’daki bir çelik kapı firmasının, İstanbul’daki bir turizm firmasına 09.10.2014 tarihinde 40 adet çelik kapı sattığı, bu kapılara ilişkin faturanın kesildiği anda daha teslim gerçekleşmeden derhal faktoring sözleşmesi imzaladığı ve fatura konusu alacağı derhal temlik ettiğinin ileri sürüldüğünü, bu sırada faktoring firmasının da, aynı gün içinde kendisine teklif edilen fatura konusu alacağı soruşturduğu, araştırdığı, teyit aldığının ileri sürüldüğü, ileri sürülen bu kurgunun faktoring mevzuatına ve uygulamasına uygun düşmediğini, faktoring şirketinin faturanın gerçek bir alışveriş sebebiyle verilip verilmediğinin araştırılmadığını, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, davalı … AŞ’nin ise çeki diğer davalıdan teslim aldıktan sonra da kötü niyetli ve ağır kusurlu davrandığını, özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, … AŞ yetkililerinin 22/10/2014 tarihinde müvekkili şirketi arayarak kendilerine ciro edilen çekle ilgili teyit istediklerini, müvekkili şirket görevlisinin çekin boş yaprak olarak çalındığını, bu konuda İstanbul Savcılığı’na şikayette bulunduklarını söylediğini, ayrıca hukuk bürosunu da arayarak soruşturma evrakını …’e iletilmesini istediklerini, hukuk bürosu olarak kendilerinin de …’in İstanbul Merkez ve Samsun’daki fakslarına soruşturma evrakını ve …’in şikayet evrakını gönderdiklerini, müvekkiline de 22/10/2014 tarihinde … ve … Bankası’yla görüşüldüğü ve evrak gönderildiği hususunda 24/10/2014’de email gönderdiklerini, ancak faktoring şirketinin çalındığı bildirilen çeki bankaya ibraz ettiğini, banka tarafından da “imza uyuşmazlığından – iş bu çek TTK’daki şekil şartlarını taşımadığından işlem yapılamamıştır” şerhi ile çeke karşılıksız kaşesi vurulmadığını, buna rağmen …’in ihtiyati haciz kararı alarak müvekkili hakkında takip başlattığını, İstanbul 15.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/235 E.-2016/57 K. sayılı kararı ile takibe konu çek hakkında imzaya ilişkin yapılan itirazın kabulüne karar verildiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde müvekkili şirket ile davalı …-… arasında sözleşme olmadığımı, müvekkilin davalıdan mal aldığına dair bir kayıt bulunmadığı ve müvekkili şirketin …-…’ya borcunun olmadığının tespit edildiğini, mahkemece 09.03.2018 tarihli bilirkişi raporunun karara esas alındığını ve … A.Ş. ile …-… arasında temel ilişkinin bulunmadığı , taraflar arasında sözleşme veya alım faturasının bulunmadığının kabul edildiğini, ancak müvekkili şirketin hiçbir şekilde …-… ile ticari ilişki içerisinde bulunmadığı ve mal teslim almadığı mahkemece kabul edilmiş olmasına, çek üzerindeki imzaların sahte olduğunun tespit edilmiş olmasına ve Faktoring Şirketinin çekin iktisabında ağır kusurlu ve kötüniyetli olduğunun açıkça anlaşılmasına rağmen mahkemece Faktoring Şirketi hakkındaki davanın ve haksız takip tazminatı yönündeki taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, kararın Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 07.03.2016 tarihli 2015/12622 E.-2016/4060 K. sayılı kararına ve aynı Dairenin 05.10.2017 tarihli 2016/12370 E.-2017/6659 K. sayılı kararına aykırı olduğunu bildirmiştir. Davalı … AŞ tarafından davacı ve diğer davalı aleyhine çeke dayalı olarak toplam 24.319,08 USD ile 378,00 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı çekin 30/03/2015 tarihli 22.100 USD bedelli, keşidecisinin davacı, lehtar cirantanın davalı …- …, hamilin ise davalı faktoring şirketi olduğu, çekin 30/03/2015 tarihinde ibraz edildiği, şekil şartlarına uymadığından işlem yapılamadığı ve imza uyuşmazlığı bulunduğunun belirtildiği görülmüştür. Davalı … AŞ tarafından sunulan belgelerin incelenmesinde; davalılar arasında 09/10/2014 tarihli faktoring sözleşmesi imzalandığı, dava konusu çekin sözleşme tarihinde davalı faktoring şirketine diğer davalı tarafından temlik edildiği, dayanak faturaların ise 09/10/2014 tarihli 50.055,60 TL ve 1.760,90 TL bedelli oldukları görülmüştür. Dosya içinde bulunan İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/235 E. – 2016/57 K.sayılı ilamının incelenmesinde; davacının davalı faktoring şirketine karşı imza inkarına dayalı olarak dava açtığı, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda dava konusu çekteki imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı gerekçesiyle imza itirazının kabulüne ve takibin davacı yönünden durdurulmasına karar verildiği görülmüştür. Yargılama sırasında hazırlık soruşturması dosyasının istenildiği, buna göre İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 16/06/2015 tarihli yazı ekinde gönderilen evrakın incelenmesinde; davacı şirket yetkilisinin dava konusu çekin çalındığı yönünde şikayette bulunduğu, ayrıca dava dışı … AŞ’nin ile keşidecisi davacı olan dava konusu olmayan 3.542 TL’lik çekle ilgili hesap sahibinin çalıntı olduğunu bildirerek suç duyurusunda bulunduğu her iki soruşturmanın birleştirilmesine karar verildiği ve soruşturmanın birlikte yürütüldüğü görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 09/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “davacı ticari defterlerinden, 2014-2015 yılı Yevmiye Defteri, Kebir Defteri, Envanter defteri zorunlu noter açılış tasdiklerinin yapılı olduğu, Yevmiye Defterinin zorunlu noter açılış ve kapanış tasdikinin yapılı olduğu, davalı tarafça ibraz edilen, sair vesaikin, muhasebe fişleri ve muhasebe kayıtları, muhasebe fişlerine ekli müsbit evrakların, fatura ve irsaliyelerin (V.U.K. m.229-232) hükümlerine uygun şekilde tanzim edildiği ve davalı lehine delil niteliğinde bulunduğunun tespit edildiği, dosya içeriğine sunulu davacı ile davalı …-… arasında imzalı bir ticari sözleşmeye rastlanılmadığı ve dosya içeriğinde mevcut 09.10.2014 tarihli 50.055,60 TL değerindeki fatura davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, incelenen davacı ticari defterlerine göre davacının davalı …’e borcunun olmadığı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Davacı taraf, dava konusu çekin çalındığını iddia etmiş, davalı faktoring şirketi ise davanın reddini savunmuştur. Davacı taraf çekteki imza yönünden de İcra Hukuk Mahkemesi’nde dava açmış ve bu davanın yargılaması sonunda imzanın davacının eli ürünü olmadığı gerekçesiyle imza itirazının kabulüne ve takibin davacı yönünden iptaline karar verildiği görülmüştür. İcra Hukuk Mahkemeleri dar yetkili mahkemeler olup kural olarak verdikleri kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Dolayısıyla İcra Hukuk Mahkemesi’nde yapılan imza incelemesi sonunda imzanın davacının eli ürünü olmadığı anlaşılmış ise de; belirtilen bu kural gereğince genel mahkemede görülen huzurdaki davada imza incelemesi yaptırılması gerekirken yaptırılmamış olması eksiklik olup bu konudaki yanlışlığa değilinilmekle yetinilmiştir. Huzurdaki davada, yargılama sonunda davacı şirketle diğer davalı … – … arasındaki menfi tespit davasıyla ilgili olarak mahkemenin dava konusu çek nedeniyle davacının davalı … – …’ya borçlu olmadığının tespitine karar verdiği ve mahkemenin bu hükmüne yönelik bir istinaf talebinde de bulunulmadığı anlaşılmıştır. Bir başka ifadeyle mahkemenin davacının davalı … – …’ya borçlu olmadığına dair menfi tespit hükmü kesinleşmiştir. Bilindiği üzere faktoring işlemi alacağın temliki niteliğinde olup temel ilişkideki şahsi defiler faktoring şirketine karşı da ileri sürülebilecektir. Dava konusu çekin davalı … – … yönünden bedelsiz olduğu kesinleşmiş mahkeme hükmüyle anlaşıldığından bu husus davalı faktoring şirketine karşı da ileri sürülebilecektir. Dolayısıyla mahkemenin bu hususu gözeterek davalı faktoring şirketi hakkındaki davanın da kabulüne karar vermesi gerekirken yazılı gerekçeyle faktoring şirketi hakkındaki davanın reddi doğru değildir. Kaldı ki, davalı faktoring şirketinin çeki lehtar olan davalı … – …’dan aldığı da gözetildiğinde davacı ile davalı … – … arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan şahsi defiler davalı faktoring şirketine karşı da ileri sürülebilecektir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulü gerekmiş, tazminat talebiyle ilgili koşulları oluşmadığından istinaf talebinin de reddi gerekmiş ve kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 18/06/2018 tarihli 2015/379 E. – 2018/788 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, a-Davanın KABULÜNE, b-Davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasından takibe konan 30/03/2015 keşide tarihli 22.100 USD bedelli çekten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine, c-Davacı vekilinin tazminat talebinin REDDİNE, 2-İlk derece yargılaması yönünden; a-Harçlar Kanununca alınması gerekli 3.996,13 TL ilam harcından peşin yatırılan 999,04 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.997,09 TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine, b-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 8.405,00 avukatlık ücretinin (davalı … – … kararı istinaf etmediğinden ve davacının da bu davalıya yönelik istinaf talebi bulunmadığından) 6.785,00 TL’lik kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, kalan 1.620,00 TL’lik kısmının ise davalı … AŞ’den tahsiliyle davacıya verilmesine, c-Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvuru harcı, 999,04 TL peşin harç, 600,00 TL bilirkişi ücreti, 211,00 TL tebligat, müzekkere ve talimat giderlerinden oluşan toplam 1.837,74 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 3-İstinaf yargılaması yönünden; a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan 35,90 TL istinaf harcının talep halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, b-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 48,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 146,60 TL’nin, davalı … AŞ’den alınıp davacıya verilmesine, c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 4-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 01/12/2021