Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/703 E. 2021/2195 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/703 Esas
KARAR NO: 2021/2195
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2018
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’nin eğlence sektörünün önce gelen isimlerinden biri olduğunu, dava konusu olan “…” ibaresinin müvekkili adına, 11.09.2013 tarihinden itibaren 41. sınıfta ve 30.10.2012 tarihinden itibaren 43. sınıfta TPE nezdinde tescilli olduğunu, davalılardan …’nın 43.sınıfta … ve … ibarelerini kendi adına tescil ettirmek için TPE’ye başvurduğunu, bu başvuruların reddedildiğini, buna rağmen davalının yetkilisi olduğu … A.Ş.’nin işletmesinde … markasını doğrudan mekân adı olarak ve mekânı tanıtıcı şekilde müvekkilinin izni dışında kullandığını, davalıya çekilen ihtarnameye rağmen bu haksız kullanımın devam ettirildiğini, davalı eyleminin marka hakkına ihlal ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile durdurulmasını ve men’ini, şimdilik 20.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tahsilini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 8.3.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile; maddi tazminat miktarını 91.809.18 TL’ye çıkarmıştır.
CEVAP: Davalılar vekili beyan dilekçesinde özetle; müvekkilinin kullandığı “…” ibaresiyle, davacı adına tescilli … ibareli marka arasında tecavüze yol açacak bir benzerlik bulunmadığını, her iki marka arasında ihtiva ettikleri yazı karakterleri, şekilleri, renkleri ve bu markayı görsel olarak tanıtan şekil ve unsurların toplumda iltibas yaratmayacak şekilde farklılıklar içerdiğini, ibarelerin renk ve yazı stilinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, davacının “…” ibareli tescilli markasını aktif olarak 41.sınıfta kullandığını, müvekkili restoranının hedef kitlesinin ise tamamen farklı olduğunu, müvekkilinin kullanmakta olduğu marka ile davacı markasının yalnızca ortak bir kelime ihtiva ediyor olmalarının bu markaların aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer oldukları şeklinde değerlendirilemeyeceğini, davacı taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20.12.2018 tarih ve 2016/82 Esas – 2018/546 Karar sayılı kararıyla; “Davacının işyerinin Nişantaşı gibi belirli bir gelir grubuna hitap eden ve yeme içme mekanı olarak tükecinin özellikle tercih ettiği bir lokosyonda bulunması, davacının … ibareli markasının davalı yanca birebir ve izinsiz olarak kullanılmış olması, markaya yapılan İstanbul vb. eklerin marka hakkını tecavüzü ortadan kaldırmadığı, davalının tescil için başvuru yapmasına ve bu talepleri red olmasına rağmen tecavüze devam ettiği, bu hususun ise bu marka adı altında davalının artık belirli bir müşteri potansiyelinin bulunduğunu, bu markadan davalının vazgeçmek istemediğinin bir kanıtı olduğu, dolayısıyla davalının marka adı altında asıl amacının kar elde edilmesi olduğu gözetildiğinde, ticari kayıtlarına göre işletmenin zararda olmasının davacıya tazminat hakkı vermediği gibi bir sonuca ulaşılması hakkaniyete aykıdır. Dolayısıyla davacı kendi markasını oluşturma sürecinde belirli bir zaman ve maddi külfete katlandığından ve davalıda davacıya ait markayı izinsiz olarak kullandığından maddi tazminat miktarı T.B.K. hükümlerine göre takdir edilmesi gerekmiştir. Davacının ilk bilirkişi heyetinin ek raporunda belirlediği ve ıslah ile talep ettiği 91.809.18 TL mahkememizce fahiş olarak değerlendirilmiş ancak davalı savunmasında yıldan yıla zarar ettiğini beyan etmiş ise de zarar eden bir firmanın aynı işletmeyi Nişantaşı gibi gözde bir mevkiide devam ettiremeyecek oluşu, işletmenin markadan elde ettiği gelir yani tüketicinin bu marka adı altında hizmet alan bir işletmeyi tercih etmesinin zaten çoğu zaman mali bilirkişi raporlarında tespit edilememiş olması, Hakim tarafından takdir edilecek tazminatın günün ekonomik koşulları, tarafların ekonomik durumları kapsamına göre tecavüz edeni mükaflandırır, haksız rekabeti özendirir nitelikte olmamasının gerekliliği, sınai bir hakkın yani markanın korunması kapsamında mahkemece takdir edilecek tazminat ihlal edeni özendirir nitelikte olmaması ve önleme fonksiyonunu da sağlaması gerektiğinden hakkaniyet ilkelerine göre 30.000 TL maddi tazminat somut olaya uygun görülmüştür. Islah ile talep edilen fazlaya ilişkin kısmın ise reddine karar verilmiştir. Karar kesinleştiğinde hükmün ilanında davalının hukuki menfaatı bulunduğundan hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak ilanına” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalılar vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davalı müvekkilin fiillerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğine dair iddia ve hükmün dayanaksız olduğunu; tüm unsurlarıyla birlikte değerlendirildiğinde markanın davalı müvekkiller tarafından taklit edilmediği, hatta iltibasın dahi bulunmadığını, Davacı ve davalıların faaliyet konularının birbirinden farklı olması nedeniyle haksız rekabetin bulunduğundan bahsedilemeyeceğini, ilk derece mahkemesi tarafından haksız rekabetin neden sabit görüldüğü açıklığa kavuşturulmadan bilirkişi raporuna atıf yapmakla yetinildiğini, Davacının maddi tazminat talebini 556 Sayılı KHK’nın 66/b maddesine dayandırdığını, buna göre maddi tazminat hesaplamasının markanın kullanılarak elde edilen kazanca göre yapılması gerektiğini, somut durumda zarar eden davalı şirketten yoksun kalınan kârın istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin 91.809,18 TL maddi tazminatı fahiş bulmasının yerinde olduğunu, ancak 30.000,00 TL tazminat belirlemesinin hiçbir somut dayanağının bulunmadığını ve hukuka aykırı olduğunu, kararda atıf yapılan TBK 51/1 maddesinin tamamlayıcı madde olduğunu, Manevi tazminata hükmedilmesi için kusurun varlığının gerektiğini, davalı müvekkile kusur izafe edilmesinin mümkün olmadığını, mahkemenin hangi somut gerekçelerle davalıyı kusurlu bulup manevi tazminata hükmettiğinin kararda ortaya konamadığını, Mahkemece tedbirin devamına karar verilmesinin usule aykırı olduğunu; çünkü verilen tedbir kararı üzerine süresinde yatırılan teminat olmadığı için tedbir kararının hiçbir zaman yürürlüğe girmediğini, Davanın davalı … yönünden sıfat yokluğundan reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usule aykırı olduğunu; somut olayda davalı … A.Ş.’nin anonim şirket olması nedeniyle şirket ortağının böyle bir davada sorumluluğunun bulunmadığını, davada hem şirkete hem ortağına ayrı ayrı husumet yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Bilirkişiler 18.4.2017 tarihli raporlarında; davalı tarafından kullanılan “…” ibaresinin, davacının … İbareli markalarına tecavüz teşkil ettiğini, davalının işbu kullanımının Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini, ancak hakların yarışması söz konusu olduğu durumda haksız rekabet İçin ayrıca tazminat talep edilemeyeceğini, davacının marka hakkına tecavüzü söz konusu oldğundan seçtiği şekilde 556 sayılı KHK’nın 62/2-b maddesi gereğince maddi tazminat talep etme hakkı olduğunu, manevi tazminat talep etme hakkı olup takdirin mahkemeye ait olduğunu, davalı şirketin, ticari defterleri ile Kurumlar Vergisi Beyannameleri üzerinde yapılan incelemede, faaliyete başladığı tarih ile dava tarihine kadar olan dönemde yıl sonlarını ve 2016 yılı ilk üç aylık 1. dönemi zarar İle sonuçlandırdığı ve kazanç  elde edemediği, bu durumda, 556 sayılı KHK’nın 66 – b maddesi uyarınca, davacının talep edebileceği maddi tazminat bulunmadığını bildirmişlerdir. *Rapora itiraz edilmesi üzerine alınan ek raporda; kök rapordaki tespitlerin aynen muhafaza edildiğini, her ne kadar davalı şirketin zarar ettiği ve diğer davalının kazancına rastlanılmadığı tespit edilmişse de; devamlı zarar eden bir işletmenin varlığını devam ettiremeyeceği, aynı zamanda davalı şirkete ait iş yerinin bulunduğu bölgenin özelliği ve davacı vekilinin de itirazları nazara alınarak, ilgili sektörde ciro üzerinden orta ama net karlılık oranı %20 öngörülerek yapılan hesaplamada; davalı şirketin faaliyete başladığı Kasım/2013 ayından, 11.04.2016 dava tarihine kadar otan dönemde, diğer gelirler hariç olmak üzere 4.590.459,29 TL (394.574,82 + 1.686.150,56 + 2.127.683,93 382.049,98) toplam satışları (cirosu) üzerinden %20 ortalama net karlılık oranı uygulanmak suretiyle, davalı şirketin kazancının 918.091,85 TL olarak hesap edildiğini, ancak davalı şirketin söz konusu kazancına dava konusu markanın kullanım süresi de dikkate alınarak etkisi, takdir mahkemeye ait olmak üzere %10 olarak kabul edildiği takdirde, davacı yanın talep edebileceği maddi tazminat miktarının 91,809,18 TL olarak hesap edildiğini, Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul … Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından 12.07.2017 havale tarihli yazı ekinde gönderilen ve 01.01.2001 tarihinden itibaren gayrimenkul sermaye iradından dolayı mükellefiyet kaydı olduğu belirtilen yazı ekindeki davalı … ‘ya ait beyannameleri gösteren tahakkuk tahsilat dökümlerinin, 01/2001 – 12/2001 – 01/2002 – 12/2002, 01/2003 – 12/2003, 01/2004 – 12/2004, 01,2005 – 12/2005, 01/2006 – 12/2006 vergi dönemlerini kapsadığı, toplam 88.761,48 TL gelir vergisi matrahı beyan edilmiş olduğu ancak dava konusu dönem ile İlgisinin bulunmadığını, davalı … A.Ş.’nin 2013, 2014, 2015 ve 2016 dönemlerinde ödemiş olduğu vergi kayıtlarına ilişkin, Kurumlar Vergisi tahakkuk-tahsilat dökümleri ile KDV-Tahakkuk – Tahsilat Ödeme Durumu Listesi, Gelir Stopaj – Tahakkuk – Tahsilat Ödeme Durumu Listesi, Kurum Geçiçi – Tahakkuk -Tahsilat Ödeme Durumu Listesi nin tetkikinde; 01/2013 -12/2013, 01/2014 -12/2014, 01/2015 – 12/2015 ve 01/2016 -12/2016 dönem arahğıra ait Kurumlar Vergisi için beyan adilen matrahın 0 olduğunu, kurumlar geçici vergi beyanlarına ilişkin beyan edilen matrahın, tahakkuk eden ve ödenecek olan verginin de 0.00 (sıfır) olduğu, aylık olarak ödenen KDV ile ilgili mal alımı için ödenen indirilecek KDV tutarlarının, mal satışı ile tahsil edilen KDV tutarından fazla olduğunu, bu kapsamda mahkemece makul bir tazminata hükmedilmesi gerektiğini bildrimişlerdir. *İkinci bilirkişi heyeti 2.8.2018 tarihli raporlarında özetle; davacının … ibareli markasının 41, Sınf ve 43, Sınıf kapsamında bulunan emtialarında tescilli olduğunu, davalı tarafın, davacıya ait ve asli unsuru … ibaresini kullanmak suretiyle davacı markasına tecavüz ettiğini, davacının marka hakkına tecavüz nedeniyle 20.12,2016 tarihli dilekçesinde seçtiği 556 saydı KHK’nın 66/2-b maddesi (marka hakkına tecavüz edenin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre) gereğince maddi tazminat talebi, davalının yaptığı yatırımlar nedeniyle elde edilmiş bir geliri bulunmadığından maddi tazminat istemine göre tazminat tutarının hesaplanamayacağını, takdirin mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni ve refi ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davacı vekili, “…” ibaresinin müvekkili adına 41. ve 43. sınıfta TPE nezdinde tescilli olduğunu, davalılardan …’nın yetkilisi olduğu … A.Ş.’nin işletmesinde … markasını doğrudan mekân adı olarak ve mekânı tanıtıcı şekilde müvekkilinin izni dışında kullandığını, davalıya çekilen ihtarnameye rağmen bu haksız kullanımın devam ettirildiğini, davalı eyleminin marka hakkına ihlal ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile durdurulmasını ve men’ini, şimdilik 20.000,00 TL (ıslahla 91.809.18 TL) maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini ve hükmün ilanını talep etmiştir. Davalılar vekili ise; müvekkilinin kullandığı “… İstanbul” ibaresiyle, davacı adına tescilli … ibareli marka arasında tecavüze yol açacak bir benzerlik bulunmadığını, her iki marka arasında ihtiva ettikleri yazı karakterleri, şekilleri, renkleri ve bu markayı görsel olarak tanıtan şekil ve unsurların toplumda iltibas yaratmayacak şekilde farklılıklar içerdiğini, davacının “…” ibareli tescilli markasını aktif olarak 41.sınıfta kullandığını, müvekkili restoranının hedef kitlesinin ise tamamen farklı olduğunu, davanın haksız olduğunu beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, “-Davalıların eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, -BK hükümleri de gözetilerek 30.000 TL maddi, 10.000.-TL manevi tazminatın 1.2.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, ıslah ile talep edilen maddi tazminatta fazlaya ilişkin istemin reddine, -Karar kesinleştiğinde hükmün hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak ilanına” karar verilmiştir. Hüküm davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava konusu edilen olay, davacıya adına tescilli “…” markasının davalı … A.Ş.’nin işletmesinde doğrudan mekân adı olarak ve mekânı tanıtıcı şekilde kullanılmasıdır. Davalı … ‘ya ayrıca atfedilen bir ihlal niteliğinde eylem bulunmadığından ve davalı şirketin anonim şirket türünde bir tüzel kişi olduğu gözetildiğinde, şirketin ortağı ve yetkilisi olan davalı … ‘nın davada husumetinin bulunmadığının tespitiyle bu davalı yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle her iki davalı yönünden kabul kararı verilmesi hatalıdır. Davalılar vekili tarafından, “Davalı müvekkilin fiillerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğine dair iddia ve hükmün dayanaksız olduğunu; tüm unsurlarıyla birlikte değerlendirildiğinde markanın davalı müvekkiller tarafından taklit edilmediği, hatta iltibasın dahi bulunmadığını.” beyan etmiş ise de; mahkemece toplanan deliller, taraflarca dosyaya sunulan belgeler, celp edilen tescil kayıtları ve bilirkişi incelemeleri ile; davacı adına tescilli “…” markasının davalı yanca birebir ve izinsiz olarak kullanıldığı, markaya yapılan eklerin marka hakkını tecavüzü ortadan kaldırmadığı, belirtilen şekilde haksız kullanımın markaya tecavüz niteliğinde olduğu anlaşıldığından, bu yöndeki istinaf istemi yerinde görülmemiştir. Davacı ve davalıların faaliyet konularının birbirinden farklı olması nedeniyle haksız rekabetin bulunduğundan bahsedilemeyeceği savunulmuş ise de; davacının markasının 41.ve43.sınıfta tescilli olduğu ve aynı doğrultuda kullanıldığı, davalının markayı kullandığı sektörün de bu kapsamda olduğu sabit olduğundan, mahkemenin haksız rekabetin bulunduğu yönündeki tespiti isabetli olmuştur. Davacının maddi tazminat talebini 556 Sayılı KHK’nın 66/b maddesine dayandırdığı ve buna göre maddi tazminat hesaplamasının markanın haksız kullanılarak elde edilen kazanca göre yapılması gerektiği açıktır. Yaptırılan bilirkişi incelemeleri ile davalı şirketin incelenen dönemde zarar ettiği, raporlar arasında bu yönde farklılık bulunmadığı görülmüştür. 19.02.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda, “Devamlı zarar eden bir işletmenin varlığını devam ettiremeyeceği, bölgenin özelliği de dikkate alındığında ilgili sektörde ciro üzerinden ortalama net karlılık oranı % 20 öngörülerek” hesaplamanın yapıldığı, mahkemece bu rapora itibar edildiği, ancak belirlenen 91.809.18 TL maddi tazminat fahiş olarak değerlendirilerek TBK.51.maddesi gereğince 30.000,00 TL maddi tazminata karar verildiği ve mahkemenin bu yöndeki takdirinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf istemi yerinde bulunmamıştır. Davacıya ait markanın davalı tarafından yukarıda açıklandığı şekilde haksız kullanımında davalının kusuru açık olduğundan ve bu haksız kullanım nedeniyle davacı lehine manevi tazminat takdirinde isabetsizlik bulunmadığından, bu yöndeki istinaf istemi yerinde görülmemiştir. Mahkemece 05.05.2016 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verilmiş ise de; HMK.393/1 maddesi gereğince bir haftalık yasal süre içinde davacı tarafından gerekli teminatın yatırılarak tedbir kararının uygulanmasının talep edildiğine dair dosyada bilgi ve belge bulunmadığından; madde gereğince tedbir kendiliğinden kalkmış olacağından, mahkemenin hükümde ‘tedbir kararının devamına’ yönelik kararı isabetsiz olmuştur. Açıklanan tüm nedenlerle, davalılar vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüyle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20/12/2018 tarih, 2016/82 E. – 2018/546 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davacının, davalı … ‘ya yönelik davasının husumet yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE, 4-Davalı … A.Ş’nin eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine,durdurulmasına, önlenmesine, 5- BK hükümleri de gözetilerek 30.000 TL maddi, 10.000 TL Manevi Tazminatın 1.2.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … A.Ş’den tahsili ile davacıya verilmesine, ıslah ile talep edilen maddi tazminatta fazlaya ilişkin istemin reddine, 6- Mahkeme Kararının Kesinleşmesinden sonra, masrafı davalı … A.Ş’den alınarak karar özetinin Türkiye çapında yayın yapan ve kararın kesinleşeceği tarih itibariyle tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde bir kez ilanına, 7- Mahkemece verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının kendiliğinden kalkmış olduğu anlaşıldığından, bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, 8-2.732,40 TL ilam harcının peşin ve ıslah harçtan mahsubu ile bakiye 994,08 TL harcın davalı … A.Ş’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 9-Tecavüzün tespiti ve önlenmesini talebinin kabulü yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davalı … A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine, 10-Kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.600 TL vekalet ücretinin davalı … A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine, 11-Kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davalı … A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine, 12-Davada kendisini vekille temsil ettiren davalı … Kumlu yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 13-Reddedilen maddi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.600 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … A.Ş’ye verilmesine, 14-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 29,20 TL başvuru harcı, 512 TL peşin harç, 1.226,32 TL ıslah harcı, 485,00 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 2.500 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.752,52 TL yargılama giderinin taktiren 2/3’ünün davalı … A.Ş’den alınarak davacıya verilmesine, 15-Davalıların yapmış olduğu toplam 2.307,00 TL yargılama giderinin taktiren 1/3’ünün davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 16-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalılara iadesine, 17- İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olan 363,90 TL (121,30×3) istinaf yoluna başvurma harcı ile 65,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 428,90 TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,18-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 19-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/12/2021