Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/635 E. 2021/2193 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/635 Esas
KARAR NO: 2021/2193
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/11/2018
NUMARASI: 2016/57 E. – 2018/419 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalılardan … arasında “…” markasının üretilip satılması hususlarına ilişkin 31.7.2015 tarihli franchise sözleşmesi yapıldığını, sözleşmenin esaslı unsurlarında davacının yanıltılması nedeniyle başından beri sözleşmenin geçersiz olduğu, davalı tarafça sözleşmeden doğan edimlerin doğru ve gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle 10 yıl süreli marka kullanma lisans bedeli olan 195.000-TL’sine ilişkin söz konusu markayı 6 veya 7 aylık kullanıma denk gelen dışındaki bedelin tespit edilerek davacıya iadesi, haklı sebeple sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle bu kadar uzun bir sözleşmenin bu kadar kısa sürede feshedilmesi nedeniyle uğramış oldukları menfi ve müspet zararların giderilmesi kapsamında, davalılara ödenen 143.000-TL’nin kendilerine iadesine,… Ltd Şti.’ne anılan yerde faaliyet göstermesine rağmen lisans ücretinden mahsup edilmek koşulu ile Temmuz ayına ait 6.500-TL kira ve 1.625-TL stopaj olmak üzere yapılan toplam 8.l25-TL’nin, 18/01/2016 tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile birlikte … ve … Ltd Şti. tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesine, 01.11.2015 vade tarihli 20.000-TL’lık ve 12.2015 vade tarihli 25.000 TL’lık iki adet bononun İcra takibine konulmaması için tedbir kararı verilmesini, bonolar nedeniyle …’in borçlu olmadığının tespiti, davacıya satılan ham madde ve saf malzemeleri için fazladan ödenen paralar ile sözleşmenin feshinden dolayı uğranılan menfi ve müspet zararlar tespit edildikten sonra arttırma hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL’lik kısmının reeskont avans faizi ile birlikte …’ndan tahsili ile davacı …’e verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafça süresi içinde verilen cevap dilekçesi bulunmamaktadır. Davalı vekilinin ıslah yoluyla cevap dilekçesi başlıklı 03.08.2016 tarihli dilekçesinde özetle; davalı ile davacı arasında 31.07.2015 tarihinde 10 yıl süreli lisans sözleşmesinin yapıldığını, sözleşmenin marka sahibi … vekili … ile … arasında imzalanarak yürürlüğe girdiğini, davacının sözleşmeyi haklı sebeple feshettiklerini iddia etse de; davacıların dava dilekçesindeki iddialarını kabul etmediklerini, …’nun …’nun eşi olduğunu ve sözleşmeye taraf olmaması nedeniyle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, sadece paranın bu kişiye ödenmesinin …’yu davada taraf haline getirmeyeceğini, … Ltd Şti.’nin marka itibarını korumak amacıyla bu alanda tecrübesi olduğu göz önüne alınarak sözleşmeye konu işletmeye hukuka ve sözleşmeye uygun olarak gerekli malzemeleri temin ettiğini, bu nedenle malzeme temin ederek fatura kesen … Ltd Şti’ne de husumet yöneltilemeyeceğini, sözleşmeye konu markanın “…” olduğunun 2.1 maddesinde açıkça yer aldığını, tüm sözleşme içeriğinde de bu şekilde yer aldığını, 10 yıl süre ile yapılan sözleşmeye konu marka hakkında davacının bilgisinin olmadığının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu. Sözleşmeyi marka sahibi … vekili olarak Bakırköy …Noterliği’nin 14.07.2015 tarihinde tanzim edilmiş olan vekaletnamede belirtilen yetkilere dayanarak ve bu yetkiler imzalanmadan önce Kadıköy …Noterliğinin 29.03.2015 tarih ve … yevmiye sayılı devir sözleşmesi ile … tarafından …’na devredildiğini, TPE’ne evrakların sunulduğunu, işlemler devam ederken markanın … adına görünmesinin sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyeceğini, devir işlemlerinin kurucu unsurunun noterde düzenlenen sözleşme olduğunu, dava konusu olayda bunun yaşayan iyi niyetli 3. kişileri korumak olduğunu, sözleşme görüşmeleri ve akabinde imzalanması sırasında temsilen işlem yapacağını bildiğini, lisans alan davacının sözleşmeyi sicile kaydettirmekte hukuki menfaati olsa da, bu hususta davalıya başvurulmadığını, sözleşmeyi fesih nedeninin lisans sözleşmesinin sicile işlenmesi değil devrin geçersizliği nedeni ile sözleşmenin geçersiz olduğunun belirtildiğini, sözleşmenin BK hükümleri gereğince taraflarca akdin esaslı noktalarında anlaşılmış olunması nedeniyle geçerli olduğunu, ikinci derecede noktalar üzerinde durulmamasının sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyeceğini, ek sözleşme imzalanmadığı için sözleşmenin geçerli olmayacağı iddialarının hukuken kabul edilebilir olmadığını, marka lisans sözleşmesi kapsamında lisans alanın kullanmasının kararlaştırılmış olduğu işletme sistemi, teknik yazılım ve donanım alt yapısının kullanımına ilişkin olup işletme nezdinde yapılacak satışların bilgi işlem sisteminden geçmesine yönelik olduğunu, kararlaştırılan sisteme katılım bedeli de lisans sözleşmesinin konusu olup, … Ltd Şti ile ilgisinin olmadığını, davacının ödemelerini başka şahıs ya da firmaya yapmasının hukuka ve sözleşmeye aykırı olmadığını, lisans bedelinin sözleşmede taraflarca açıkça kararlaştırıldığını, lisans bedeli ve malların fiyatlarının fahiş olduğu iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, lisans bedeli belirlenirken marka, sözleşmenin süresi, piyasa koşulları vb. hususların göz önüne alındığını, yüksek devir ücreti alabilmek için gerçekte olanın üzerinde ciro rakamların içeren evrakların verilerek davacının aldatıldığı, son yıllarda zarar edildiği iddialarının ispata muhtaç olduğunu, kabul etmediklerini, sözleşmenin feshi için zoraki haklı neden fesih şartları yaratılmak istendiğini, davacının basiretli tacir olması gerekip yapacakları araştırma ile her şeyi tespit edebilme imkanına sahip olduğunu, tarafların sözleşme serbestisi içinde sözleşme yaptıklarını, asıl davacının eylemleri nedeniyle sözleşmenin devamının davalı açısından çekilemez hale geldiğini ve haklı fesih şartlarının oluştuğunu, davacının kendisine düşen özverilerde bulunmadığını, sözleşmenin 5.33.maddesine göre lisans alanın işletmeyi günde en az 10 saat faaliyette bulundurması gerektiğini, işletmenin kapanması halinde 8.3 maddesi gereğince sözleşmenin lisans veren tarafından haklı olarak feshedilebileceği şartının olduğunu, verilen vekaletnameye istinaden …’nun Beyoğlu … Noterliğfnce 15/01/2016 tarihinde … yevmiye sayılı tutanak ile kayıt altına alınan incelemede davacının işletmeyi kapatıp “…” yazılı kağıt yapıştırdığını, bu konuda kendilerine bilgi verilmemiş ve izin alınmamış olduğunu, sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle haklı sebeple davalı tarafından sözleşmenin feshedilmiş olduğunu, ayrıca şifahi olarak yapılan anlaşma uyarınca lisans bedeli (sisteme katılım bedeli) olarak 195.000-TL kararlaştırılmış olduğunu, bedele ilişkin toplam 45.000 TL tutarlı 2 adet senedin davacı tarafından ödenmediğini, davacının lisans bedellerini zamanında ödemediğini, kendisine düşen borçları tam ve zamanında ifa etmediğini, hukuken sorumlu olduğunu, davalının kendisine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının sözleşmenin feshinden sonra menfi ve müspet zararını talebinin hukuki olmadığı ve mesnetsiz olduğunu, davalı yanın kusurundan bahsedilemeyeceğini, meshetsiz olarak açılan davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 08.11.2018 tarih ve 2016/57 Esas – 2018/419 Karar sayılı kararıyla; “… davacının markayı bir fiil kullanmış olması karşısında öte yandan sözleşmenin feshinde haklı bir sebebi bulunmadığından bu yöndeki talebinin yerinde olmadığı açıktır. Somut olayda Lisans sözleşmesinde açıkça maktu sisteme katılım bedeli açıkça yer almasa da, davalılar tarafından 195.000-TL katılım bedelinin kararlaştırıldığı ve 143.000-TL’nin tahsil edildiği, taraflar arasında yapılmış olan marka lisans sözleşmesi ve şartları her lisans ve fanchaise sözleşmelerinde yer alan, olmazsa olmaz şartlardandır. Sözleşme yapılırken her iki tacir tarafından sözleşme ve şartlan konusunda mutabık kalarak sözleşmeyi imzalamışlardır. TBK da genel ilke sözleşme özgürlüğü ilkesidir. Dava konusu olayın tarafları tacirdirler vc her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde, kendi yetenek ve imkanlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğu kabul edilmektedir. Gerekli tedbirleri almadan sözleşme yapan ve borç altına giren tacirin alabileceği tedbirlerle önleyebileceği bir imkansızlığa dayanması kabul edilebilecek bir durum değildir, Davacının davalılara gönderdiği ihtarnamede yer alan ve bu davada da ileri sürdüğü ve sözleşmenin haklı sebeple feshine gerekçe olan hiçbir sebebin somut olayda gerçekleştiğinin davacı yanca ispat edilemediği; davanın … ve … firması yönünden husumet kapsamında, diğer davalılar açısından da esastan reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davalının süresi içinde verdiği cevap dilekçesi olmadığını, süresinden çok sonra verilen ıslah yoluyla cevap verilmesinin de hukuken geçersiz olduğunu, mahkemenin bu tespiti yapmasına rağmen davalı delillerinin toplanmasının ve davalı beyanlarının kararda dikkate alınmasının usule aykırı olduğunu, Bildirdikleri delillerin tam olarak toplanmadığını; vergi dairesinden gerekli araştırmanın yapılmadığını, ticari defterlere dayanıldığı halde defterler üzerinde inceleme yapılmadığını, tanıklarının dinlenmediğini, yemin deliline dayanıldığı halde yemin haklarının hatırlatılmadığını, ayrıca taraflar arasındaki e-posta yazışmalarının da mahkemece incelenmediğini, Aldırılan bilirkişi raporu ve ek raporun yetersiz olduğunu, raporun tamamının davalı tarafın beyan ve delillerine dayandırıldığını, buna rağmen mahkemece raporun davacı lehine olan alacak tespitlerinin hükümde dikkate alınmadığını, Sözleşmenin … adına … tarafından imzalandığını, sözleşme tarihinde hak sahibinin … olmasına rağmen devrin TPE’ye sözleşmenin feshinden sonra bildirildiğini, bu nedenle müvekkilin sözleşmenin tescili için TPE’ye yaptığı kayıt başvurusunun ‘Hak sahibinin … olduğu gerekçesiyle’ reddedildiğini, markanın haklarının bile kime ait olduğunun tartışmalı olduğunu, Sözleşmede lisans verenin reklam ve tanıtım yapma mecburiyeti olmasına rağmen, bu hususa uyulmamasının tespit edilmesine rağmen, reklamın satışa ve ciroya etkisinin olmayacağı sonucuna ulaşılmasının hatalı olduğunu, Mahkemenin ‘Ücretin ek bir lisans sözleşmesi ile hüküm altına alınacağının düzenlendiği, ancak böyle bir protokolün sunulmadığı’ gerekçesinin yerinde olmadığını, çünkü ek bir sözleşmenin bulunmadığını, yapılan ödemelerin de tarafların kabulünde olduğunu, ödeme dekontlarında ödemenin ne için yapıldığının açıklandığını, Davalının cevabi ihtarname ile sözleşmeyi kendilerinin de feshettiklerini bildirmesine karşın, 10 yıl için yapılan sözleşmenin 6 ay yürürlükte kalması karşısında davalılara yapılan ödemelerin karşılıksız kaldığı, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesinin gerektiği,Sözleşmenin kuruluş anındaki sakatlıklar ve sözleşmenin devamı sırasında davalıdan kaynaklanan nedenlerle davacı tarafından yapılan feshin haklı olduğunu, Marka devir bedelinin 123.000,00 TL’lik kısmının davalı …’ya yapılmış olması nedeniyle, bu davalının sebepsiz zenginleştiğini ve davada taraf sıfatının bulunduğunu, Davaya konu işletmeye ait dükkanın fatura karşılığında davalı … Ltd.Şti.’den devralındığını, davalının geç tesliminden dolayı bu davalı adına 8.125,00 TL kira ve stopaj bedeli ödendiğini, o nedenle davalının davada taraf sıfatının bulunduğunu, belirtilen bedelin tahsili talebi konusunda mahkemece hüküm kurulmadığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *28.11.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; Sözleşmenin kuruşundan itibaren, sözleşmenin kuruluşu için davacı yanın davalılara toplam 143.000-TL, Temmuz ayına ait 6.500-TL kira ve 1.625-TL stopaj olmak üzere yapılan toplam 8.125-TL,olmak üzere nakden, 151,125,00-TL’ nın yanısıra, 20.000 ve 25.000,00-TL lik iki adet bono’yu teslim etmek suretiyle katılım bedeli ödediği, davacı ile davalı …’ya vekaleten … arasında İmzalanmış olan … no ile tescilli … markasına ilişkin marka lisans sözleşmesinin geçerli olduğu, davalı yana ait 2014 yılı için sunulan 4 aylık gelir dökümünden aylık satış ortalamasının KDV hariç 63.348,00 TL, 2013 yılı için sunulan 5 aylık gelir dökümünden aylık satış ortalamasının 63.391,00 TL olduğunu, devir alınan işletme ile ilgili olarak davacıya verilen bilginin yanıltıcı olmadığını, Ağustos, Eylül, Ekim aylarına ilişkin sevk edilen malzemelerin cins, miktar ve fiyatlarının yer aldığı, ancak fiyatların fahiş olup olmadığı hususunun, sözleşmede kullanılacak ürünlerin cins, marka ve nitelik açısından kriterlerinin belirtilmediği, dolayısıyla Franchise veren tarafından tedarik edilen ürünlerin cins, marka, nitelik ve fiyat açısından ne ile kıyaslanacağının belirlenememesi, dava dosyasında mukayeseye esas teşkil edecek herhangi bir verinin bulunmaması nedenleri ile bu hususta değerlendirilme yapılmadığını, sözleşmenin yürürlükte kaldığı 5 aylık süre içerisinde herhangi bir reklam ve tanıtım faaliyetinin gerçekleştirilmemiş olmasının, lisans veren tarafından reklam ve tanıtım hizmetlerinin yapılmamış olduğu anlaşılmakla birlikte, halihazırda işletilmekte olan bir işletmenin devir alınmasının altında tanınmışlık-bilinmişlik olgusunun yer aldığı dikkate alınarak, reklam ve tanıtım faaliyetlerinin ciro üzerindeki etkisinin çok fazla olmayacağını,davacının lisans verenin hammadde siparişlerini zamanında karşılayamadığı, müşterileri nezdinde zor durumda kaldığı, bu nedenlerle zarara sebebiyet vererek davacı yanın bu nedenle sözleşmeyi feshettiğine dair beyanlarının incelendiğini, dava dosyasında bu durumu ispatlayan delillerin mevcut olmadığını, bu durumun somut olarak ortaya konması gerektiğini, diğer yandan sözleşmede, gerektiğinde tedarikin lisans alan tarafından yapılabileceği yönündeki düzenlemenin varlığı da dikkate alındığında davacı yanın ileri sürdüğü bu sebebin de ispatlanamadığını bildirmişlerdir. *24.4.2018 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda; kök raporlarında yer verilen tespit ve değerlendirmelerin aynen muhafaza edildiğini, davacı yanın, sözleşme katılım bedelinden fâydalalanmayan kısma isabet eden tutarın tespit edilmesi gerektiği yönündeki itirazları yönünden mahkemenin takdirine yönelik bir hesaplama yaptıklarını bildirmişlerdir. Buna göre, takdir mahkemeya it olmak üzere, lisans bedelinden faydalanılamayan kısma isabet eden tutarın 151.125 / 120 * 116 =146.087,50 TL ,Davacı yanın bonoları ödediğini ispat etmesi halinde ise bu tutarın 195.000 / 120 * 116= 188.500,00 TL olacağını bildirdikleri anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, marka lisans sözleşmesinin feshine dayalı alacak ve menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı taraf, davalı ile aralarındaki 31.07.2015 tarihli marka lisans sözleşmesini haklı olarak feshettiklerini beyanla, sözleşme kapsamında davalıya ödenen bedellerin tahsili ile aynı amaçla verilen iki adet bonodan dolayı davalı tarafa borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiş; davalı taraf ise davacı iddialarını kabul etmeyerek davanın reddi gerekliğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, “… Somut olayda davalılar tarafından 195.000-TL katılım bedelinin kararlaştırıldığı ve 143.000-TL’nin tahsil edildiği, sözleşme yapılırken her iki tacir tarafından sözleşme ve şartlan konusunda mutabık kalarak sözleşmeyi imzaladıkları, TBK da genel ilke sözleşme özgürlüğü ilkesi olduğu, gerekli tedbirleri almadan sözleşme yapan ve borç altına giren tacirin alabileceği tedbirlerle önleyebileceği bir imkansızlığa dayanması kabul edilebilecek bir durum olmadığı, davacının davalılara gönderdiği ihtarnamede yer alan ve bu davada da ileri sürdüğü ve sözleşmenin haklı sebeple feshine gerekçe olan hiçbir sebebin somut olayda gerçekleştiğinin davacı yanca ispat edilemediği; davanın … ve … firması yönünden husumet kapsamında, diğer davalılar açısından da esastan reddine” karar verilmiştir.Hüküm davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davaya konu 31.07.2015 tarihli Marka Lisans Sözleşmesi’nin davacı … ile davalı … adına vekaleten … arasında imzalandığı, ancak davacıların sözleşmeden kaynaklanan ticari ilişki kapsamında yapmış oldukları ödemelerin tahsilini talep ettikleri gözetildiğinde, davalılar … ve … Ltd. Şti. yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi yerindedir. Davalı … Ltd.Şti. yönünden davanın bu şekilde usulden reddine karar verilmiş olması karşısında, davacının bu davalıya karşı 8.125,00 TL tutarındaki talebi konusunda hüküm kurulmadığı yönündeki istinaf istemi de yerinde değildir. HMK.128.maddesi gereğince, “Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.” Davalı vermiş olduğu beyan dilekçesinde davaya yönelik yeni vakıa ileri süremez. İtiraz ve def’i de bildiremez. Ancak davacının bildirdiği vakıalara karşı inkar niteliğinde beyanda bulunabilir. Doktrinde ve Yargıtay uygulamasında kabul edilen görüşe göre, cevap vermeyen davalının inkar kapsamında davacının ileri sürdüğü vakıaların doğru olmadığını ispat amacıyla delil bildirmesi mümkündür. Davaya süresinde cevap verilmemesi halinde cevap dilekçesinin ıslah yoluyla ileri sürülmesi mümkün değildir. Buna göre ilk derece mahkemesinin 06.12.2016 tarihli celsedeki “davalının inkar kapsamında delil sunabileceği dikkate alınarak davacı ve davalı delillerinin toplanmasına” yönündeki ara kararı ve davadaki genel uygulaması yerindedir.Davacı taraf bildirdiği delillerin tam olarak toplanmadığını ileri sürmüş ise de; mahkeme gerekçesine göre yeterli delillerin toplanmış ve değerlendirilmiş olduğu anlaşıldığından, bu yöndeki istinaf istemi yerinde görülmemiştir. Davacı yemin deliline dayanıldığı halde yemin haklarının hatırlatılmadığını beyan etmiş ise de; davacının davada sözleşmenin yapılması aşamasında davalı tarafın “Aldatıcı bilgi vermek suretiyle kendisini yanılttığı” sebebine dayandığı, HMK.226/1-c maddesi gereğince “Yemin edecek kimsenin… onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar”ın yemine konu olamayacağı, buna göre mahkemenin davacıya yemin teklifini hatırlatmamasının yerinde olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/12/2021