Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/616 E. 2021/2172 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/616 Esas
KARAR NO: 2021/2172 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2018
NUMARASI: 2016/72 E. – 2018/272 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; ; davalı firmanın 556 sayılı KHK hükümlerine göre marka olma kriterlerine uymayan … markasını ve 554 sayılı KHK Hükümlerine göre yenilik ve ayırt edicilik özelliği bulunmayan … tasarımlarını tescil ettirdiğini, bu haksız tescillerden dolayı müvekkili firma aleyhine tespit yaptırarak tazminat davası açtığını, davalı adına … tescil numarası ile tescilli … markası, … tescil numarası ile … markası, … sayı ile tescilli … ibareli markaların 556 sayılı KHK.nın 5. Maddesindeki marka olma şartlarını taşamadığını ve 7. Maddesinin e ve d bentlerinde belirtilen mutlak red sebepleri kapsamına girdiğinden hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine, davalı adına … tescil nolu endüstriyel tasarımın 554 sayılı KHK.nın 5-6-7 maddelerindeki şartları taşamadığından hükümsüzlüğüne TPMK kayıtlarından terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin tescil ettirdiği … ve diğer tüm markaların kendisinin yarattığı, piyasaya tanıttığı markalar olup davacı tarafın tecavüzünü meşrulaştırmak için hükümsüzlük talepli dava açtığını, müvekkilinin markasına yönelik tecavüze ilişkin tespitler ve suç duyurusu yapıldığını, tedbir kararları verildiğini ve yargılamaların devam ettiğini, sunulacak deliller ile müvekkilinin markaları ilk yaratan kişi olduğunu ve buna yönelik piyasada tanınırlığını ispat edeceklerini, endüstriyel tasarım yönünden ilk defa müvekkili tarafından kullanıldığını yenilik vasfını haiz olduğunu beyanla, davacı tarafın davasının reddini talep ve beyan etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12.07.2018 tarihli 2016/72 E. – 2018/272 K. sayılı kararıyla; “…somut olayda davalı tarafa ait markalar … ,…, … olarak tescil edilmiş olup tekstil sektöründe bunların tül cinsi ürünlerin bir çeşit olarak algılandığı marka olarak algılanmadığı sektörde bilinen herkesin kullandığı ürün türlerine ilişkin olup ayırt edici vasıf ve özellikte bulunmadıklarından ortalama tüketici nezdinde de bunların bir ürün çeşidi olarak algılanma ihtimali söz konusu olup 556 sayılı KHK.nın 7. Maddesi kapsamında marka ayırt ediciliği taşımayan söz konusu ifadelerin marka olarak tescili mutlak red nedeni sayıldığından hükümsüzlüğüne, TPMK dan terkinine, tasarımın niteliği dikkate alındığında daha önce kamuya sunulduğunu yenilik ve ayırt edicilik vasfı taşımadığı hususu ispat edilemediğinden bu talep yönünden davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; dava konusu … tescil nolu “…” tasarımlarının yenilik ayırt edicilik özelliklerine sahip olmadığını, tasarımda kullanılan yazı karakterinin özgün bir karakter olmayıp, … isimli yazı fontu olduğunu, fontun tasarımının 1995 yılında … isimli şahıs tarafından tasarlandığını, tasarımda kullanılan … nolu şeritli kuşak tasarımının ise yenilik ve ayırt edicilik özelliğine sahip olmayan ve piyasada …, …, …,… isimleriyle adlandırılan ürünler için oluşturulan sektörel çizimlerden alıntı olup, davalının özgün tasarımı olmadığını, … benzeri tasarım, fotoğraf depolayan ve abonelik usulüyle satılan sitelerden tasarımcılar veya matbaacılar tarafından alınıp kullanıldığını, yenilik özelliğine sahip tasarımlar olmadığını, dilekçeye eklenen görsellerin tümünün dava konusu tasarımların tescil tarihinden önce web sitelerine yüklendiğinin … arama motorunda yapılan sorgulamadan anlaşıldığını, dava konusu tasarım ile örneklerde verilen ve ambalajlamada kullanılan tasarımların şerit sayıları ve şeritler arasındaki mesafelerin aynı olduğunu,… isimli tasarım deposunda bu örneklere benzer binlerce tasarım bulunduğunu, 2-3 ABD doları fiyatlarla kullanıcılara satıldığını, dava konu tasarımlarla dosyaya sundukları şerit etiket tasarımları arasındaki benzerliklerin ayniyet derecesinde olduğunu, davalı tasarımının yeni ve ayırt edici olmadığını, yapılan açıklamaların … ve … nolu kuşak tasarımlar için de geçerli olduğunu beyanla, kararın tasarımlar ile ilgili bölümünün bozulmasını ve tasarımların yenilik ve ayırt edicilik özelliği bulunmaması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; … markasının müvekkili açısından tam bir başarı hikayesi olduğunu, 2006-2007 yılında fikir olarak doğduğunu ve tasarıma geçildiğini, 2008 yılında defalarca denemeler yapıldığını, yüklü miktarda makine yatırımları ile dünyada ilk defa üretimine geçilerek üretilen ürüne müvekkilinin verdiği bir isim olduğunu, müvekkilinin 2008 yılında piyasada tek bir benzeri dahi bulunmayan bir tül modelini üretmeyi başardığını (tülün tasarımının da müvekkili adına tescilli olduğunu), ilk yıllarında piyasada emsalinin ve herhangi bir rakibinin olmayışı sebebi ile, nescafe gibi, jilet gibi, … gibi ünlü markalar gibi ürünle anılır olmanın kaçınılmaz olduğunu, ancak bununu kimseye taklit hakkı vermediğini, müvekkili tarafından üretilip satılana kadar sektörde … isimli bir tanımlamanın asla söz konusu olmadığını, mahkemenin … Türkiye’ye yazılacak bir müzekkere ile … kelimesinin ilk olarak ne zaman geçtiğinin sorulması taleplerinin kabul edilmemesinin hatalı olduğunu müvekkili tarafından piyasaya sürülmeden önce gelinlik bir tülde marka olarak kullanımının örneğinin bulunmadığını, tescilden önceki gerçek hak sahipliğine yönelik sundukları belgelerin incelenmediğini, KHK 42/son maddesi gereğince kullanım sonucu markanın ayırt edicilik kazanmış olması halinde KHK 7/1-a,b,c bentlerine göre tescilin hükümsüz sayılamayacağının düzenlendiğini. -2008 senesinde gelinlik tül zeminlerinin 50 denye iplikten üretilirken müvekkilinin Avrupa ürünlerinin zemininin daha ince olması nedeniyle 20 denye iplik üreterek, Avrupa’nın da ötesinde bir şeffaflığa sahip …’ün ortaya çıktığını, sektörde bu inceliğe yaklaşan tüllerin zaman zaman … olarak anılmasında müvekkiline atfedilecek bir kusur bulunmadığını. -2010 Yılında müvekkiline özelikle perde sektöründeki müşterilerinden gelen talepler doğrultusunda, mevcut tüllere göre örgü gözenekleri daha büyük olan ve piyasada bulunmayan tül talebi gelmesi üzerine, üretim için gerekli olan makine disklerini Alman makine üretici …’e ürettirdiğini ve gelen disklerle de 2011 yılında Türkiye’de ilk defa bu tülün üretimini gerçekleştirdiğini, ortaya çıkan ürünün adeta bir örümcek ağını andırdığından bu tül için de … markasının oluşturularak tescil işlemlerini yaptığını, örümcek tülü ilk olarak müvekkilinin üreterek bu ismi kullandığını. -Bilirkişi raporları ve değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, dosyaya Prof. Dr. …’den alınan mütalaayı sunduklarını, üretim tarihleri konusundaki kök rapora itirazlarının ek raporda değerlendirilmediğini, bilirkişilerin ibarelerin internet çıktılarını tarihleri ile tespit ettirmeye çalışmışlarsa da hatalar yaptıklarını, …’ün en eski kayıtları sunulamamasına rağmen onun dahi hükümsüz kılınması gerektiğini beyan ettiklerini, bilirkişilerin, … ve …’le ilgili internette buldukları en eski kayıtların 2011 tarihli olduğunu, müvekkilinin bu tülleri ürettiği, boyahaneye sevk için düzenlenen ve dava dosyasına sunulan 02.11.2009 tarihli Sevk irsaliyesinde geçen “…” ibaresinin bilirkişiler tarafından hiç dikkate alınmadığını, raporda müvekkilinin perakende mal satmadığı, sadece toptancılara mal sattığı, hedef müşteri kitlesinin nihai tüketici değil gelinlik tül toptancıları olduğunun göz ardı edildiğini, müvekkiline ait markalı ürünlerin piyasaya arz edildiği tarihleri tevsik eden 2008 tarihli sevk irsaliyesinin doğru değerlendirilmediği için hataya düşüldüğünü, bu sevk irsaliyesi değerlendirilmeden 2012 tarihinin esas alınmasının hatalı olduğunu, sektörde faaliyet gösteren bir kısım toptancının yazılı-imzalı beyanlarının Mahkemeye sunularak dinlenilmeleri de talep edilmesine rağmen, birçok tekstil firmasının … ve …’ün müvekkiline ait olduğunu ve 2009 yılından beri toptancılığını yaptığını beyan ettiklerini, … firmasının 2009 tarihli … Sevk irsaliyesini dosyaya sunduğunu, müvekkiline ait Ekim 2010 tarihli üretim çıktısında … üretim kayıtlarının dosyaya sunulduğunu, …’e ait 2009 satış raporlarında … ve … satışlarının göründüğünü,… AŞ’ye ait 05.07.2010 tarihli tamir sevk irsaliyesinin de müvekkilin bu malları piyasaya ilk süren olduğunu gösterdiğini, bilirkişi raporlarında müvekkilinin üretim yaptığını ve ürettiklerini markalaştırdığının hiç değerlendirilmediğini, dosyasına sundukları belgede de görüleceği üzere müvekkiline ait malın taklidinin Çin’de dahi “…” markası altında satıldığını, tekstil mühendisi bilirkişinin fahiş bir hata yaparak, “20 denye veya 30 denye (nadiren 15 denye) iplik numarasından üretilmiş tül çeşitlerinin … veya … olarak bilinmektedir” şeklinde bir beyanda bulunmuşsa da 30 denye iplikten üretilmiş gelinlik tülün bu sektörde neredeyse hiç kullanılmadığını. -Raporda …’da markanın bir çok yerde yer aldığına ilişkin bir sonuçtan yola çıkarak markanın bir ürün ismi/… olduğu değerlendirmesinin ise vahamet oluşturduğunu, çıkan sonucun markanın … olduğunu değil, markanın tanınmış olduğunu gösterdiğini, müvekkilinin markasının ayırt edicilik kriterine ve kaynak belirtme fonksiyonuna sahip olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E.nolu Haciz Tutanağında, … Gelinlik’in yetkilisi …’ın beyanlarının sektörde bulunan herkesin markaların sahibi ve üreticisinin müvekkili olduğunun farkında olduğunu gösterdiğini ve kaynak gösterme fonksiyonunun bulunduğunu.-Müvekkilinin, markasının … isim haline gelmesini istemediğini ve buna da bir katkısı olmadığını, müvekkilinin bu davanın davacısı “…” markasına karşı dava açtığını, markasını korumak için gayret gösterdiğini. -03/05/2017 tarihli kök rapora itirazlarının değerlendirilmesi için ek rapor alınmışsa da ek raporda da itirazlarının değerlendirilmediğini, firmalardan aldıkları yazıların bazılarının ekinde irsaliye ve sipariş formları bulunmasına rağmen bilirkişiler tarafından değerlendirilmediğini, beyanların sadece dava konusu ibarelerin… firması tarafından kullanıldığını bildirmeye ilişkin yazılı beyanlar olduğunu raporda açıkladıklarını, itirazları yönünden yeni bir heyetten rapor alınmasına karar verilmişse de, Tekstil Teknolojisinden anlayan bir makine mühendisi bilirkişi görevlendirilmesi taleplerinin kabul görmediğini, bilirkişilerden Prof.Dr. …’in teknik açıdan hiç yorumuna dahi rastlanılmayan söz konusu rapora da itiraz edildiğini, sundukları belgelerin ve itirazlarının değerlendirilmemesi nedeniyle bu rapora da itiraz ettiklerini beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya içerisinde bulunan marka kayıtlarından; … şekil markasının 24.sınıfta “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstili ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil)” emtialarında 18/05/2012 başvuru tarihinden itibaren , … şekil markasının 24. Sınıfta “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstili ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil)” emtialarında 18/06/2012 başvuru tarihinden itibaren , … markasının 24.sınıfta “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstili ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil)”18/05/2012 başvuru tarihinden itibaren davalı taraf adına tescilli olduğu tescilin halen geçerliliğini koruduğu yine 2013/03184 sayılı çoklu tasarım tescil belgesi ile üç ayrı kuşak tasarımının 18.04.2013 tarihinden itibaren 5 yıl süre ile tescil edildiği tescilin geçerliliğini koruduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince 4 kişilik bilirkişi heyetinden alınan bilirkişi heyet raporunda; … internet sitesinde yapılan sorgulamada 15 Ocak 2012 tarihli geçmiş kayıtta “…” ibaresinin kumaş türü olarak yer aldığı, … internet sitesinde 14 Kasım 2011 tarihli sorgulamada 2012 yılında gelinlik tasarım yarışması şartnamesinde “…” ibaresinin kumaş türü olarak yer aldığı … bağlantısında 26/07/2010 tarihli arşiv kaydında “…” ibaresinin geçtiği, … sitesi 12 Şubat 2012 tarihli geçmiş kayıtta 2012 … başlıklı içeriğe ulaşıldığını, … internet sayfasına erişildiğinde içeriğinde “… gelinlik” ifadesi bulunan internet sayfasının halen aktif olduğunu, sayfa içeriğinde, söz konusu gelinlik tasarımının Haziran 2011’de sayfaya eklendiği bilgisi bulunduğunun tespit edildiğini, … bağlantısına ulaşıldığında, site sayfa içeriğinde … ibaresinin geçtiğini mesaj tarihinin 13/11/2011 tarihli olduğunu, … internet sayfasına ilişkin yapılan sorgulamada, 13 Ekim 2011 tarihli geçmiş kayıtta kullanılan malzeme olarak “…” ifadesinin kullanıldığını,… internet sayfasına ilişkin yapılan sorgulamada, 22 Şubat 2012 tarihli geçmiş kayıtta “…” ifadesinin yer aldığını, davacı vekilinin dava dosyasına sunduğu internet sayfaları incelendiğinde, … markasına ilişkin internet sitelerinin tescil tarihi ve öncesi kayıtlarına erişilemediğini, tekstil mühendisi tarafından yapılan değerlendirmede; tekstil sektöründe 20 denye veya 30 denye (nadiren 15 denye) iplik numarasından üretilmiş ince tül çeşitlerinin … ve … olarak bilindiği, isteğe bağlı olarak dörtgen, altıgen veya daire formlu gözenek yapısında çözgülü örme tekniği ile elde edildiği, örümcek tülün, uniform olmayan gözenek ve yüzey yapısına sahip ince tül olduğu ve tekstil sektöründe çok çeşidi bulunduğunun beyan edildiği, mevcut dosya 7/c hükmü açısından değerlendirildiğinde;“…” , “…” ve “…” ibareleri açısından incelenmesinde, söz konusu ibarelerin genel ifadeler olduğu , tasviri nitelik taşıdığı, markaların ürün adı ilavesiyle tescil edildiği, bu durumda marka içerisinde asıl belirleyici olan unsurun “tasviri” kelime olmakta ve bu durum tasviri sözcüklerin reklamcılık, pazarlama, tanıtım gibi sözcüklerin ilavesiyle oluşan kelimeler grubunun marka olarak tescilinin mümkün olması ilkesine uygun hale geldiği, ancak, tescilde kullanılan kelimelerin kullanım süresi, oranı ve niteliğinin de önem arzettiği, … internet aramasından “…” ibaresi yazıldığında 388.000 sonuç ; “…” ibaresi yazıldığında 240.000 ; “…” ibaresi yazıldığında 416.000 sonuç çıktığı, bu durumun bile söz konusu tanımlamaların markaya tecavüz sayılmaması gerektiğini ve sektörde yaygın olarak kullanılan tanımlamalar olduğunu gösterdiğini, marka olarak tescil edilemeyecek tanımlamaların ancak yoğun tanıtım sonucu tescilinin yapılabileceğini; dosya kapsamında bu şekilde yoğun çabanın tespit edilemediğini, tasarım hükümsüzlüğü yönünden davalıya ait tasarımın seçenek özgürlüğünün kısıtlı olmasından dolayı daha önce kamuya sunulduğuna ilişkin delile rastlanmadığı yenilik ve ayırt edicilik özelliğini taşıdığı beyan edilmiş, markaların hükümsüzlük talebi yönünden yapılan değerlendirmede söz konusu markaların genel ifadeler olduğu tasviri nitelik taşıdığı markaların ürün ilavesi ile tescil edildiği bu nedenle ayırt ediciliği sağlamayan sektörel ifadeler olarak kabulünün gerektiği beyan edilmiştir. Bilirkişi heyeti ek raporlarında kök rapordaki görüşlerini tekrar etmişlerdir. Rapora itiraz üzerine mahkemece üç kişilik II. Bilirkişi heyetinden alınan raporda; “…”, “…”, “…” ifadelerinin günümüzde tekstil sektöründe belirli özellikteki tül kumaşları ifade etmek için halihazırda kullanıldığı, internet ortamında yapılacak aramalarda ortaya çıkan sonuçlarda, tekstil piyasasında ve hatta günlük kullanımda da bu ifadeler günümüzde kullanılmakta olduğu görülebildiği,“…” ve “…” ifadelerinin çok ince tül yapılarını, “…” ifadesi ise belirli özellikteki ağ gözenek yapılarını ifade etmek için kullanıldığını, davaya ilişkin 25.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği şekilde Türk Dil Kurumu üzerinden gerekli inceleme yapıldığında “…”, “…” ve “…“ ifadelerinin sözcük anlamları, bu ifadelerin kullanıldığı kumaş türleri ile ilgili olarak hedeflenen algıyı oluşturduğunu, tekstil sektöründe kumaşın görünümünü, yüzey yapısını ifade etmek için bu şekilde ifadeler kullanıldığını, davaya konu markalarda kullanılan “…”, “…” ve “…“ ifadelerinin ürünü tasvir eder nitelikte olduğu kanaatine ulaşıldığını, dosya içeriğinde; söz konusu markaların tanınmışlığının, ayırt ediciliğinin, markaya duyulan güvenin sağlanması ve marka değerinin korunması için yapılan herhangi bir reklam, fuar, organizasyon, tanıtım vb. faaliyete ilişkin bir kayda da rastlanılmadığını, davaya konu …, …, … ibarelerinin tül kumaş sektöründe bilinen ibareler olup ürün adı belirlediği ayırt edici bir marka olmadığını, dava konusu endüstriyel tasarımın konusunun tekstil sektöründe ürünlerde sağlamlık artırmak, ürünleri bir arada tutmak veya süsleme amacıyla kullanılan kuşak tasarımı olduğunu, kuşak tasarımında kullanılan bileşenlerin temel olarak; kuşak genişliği, şerit sayısı, şerit mesafesi, yazı tipi, fontu, büyüklüğü ve renkleri olduğunu, davaya konu 18.04.2013 tescil tarihli ve … tescil numaralı endüstriyel tasarımda kullanılmış olan renkler, şerit mesafeleri, yazı tipi ve boyutu ve bunların bir araya getiriliş şekliyle genel görünümde farklılık sağladığını beyan etmişlerdir. Davacı vekili tarafından dosyaya çeşitli firmalar tarafından müvekkili şirkete düzenlenmiş fatura örnekleri sunulduğu anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Marka ve tasarım tescillerinin hükümsüzlüğü davasında, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne, davalı markalarının hükümsüzlüğüne, tasarım tescilinin hükümsüzlüğü talebinin ispatlanamadığından reddine karar verilmiş, karar karşı davacı ve davalı vekilleri ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı adına tescilli “…”, “…”, “…” ibarelerinin 556 Sayılı KHK 5. Maddesi gereğince marka olma koşullarını taşımadığını ve KHK 7. Maddesi c ve d bentlerinde belirtilen mutlak red nedenlerinin bulunduğunu ileri sürerek hükümsüzlüğünü ileri sürmüştür.
556 Sayılı KHK Madde 5/1 – “Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.” Madde 7/c -“Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar. 7/d- Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar” ın marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Davacı tarafça marka olarak tescil edilen ibarelerin ürün çeşidinin ismi olduğu, herkes tarafından kullanıldığını ve davalının tekeline verilemeyeceğini ileri sürmüştür. Davalı taraf ise, “…”, “…”, “…” ürünlerinin ilk olarak kendisi tarafından üretildiğini, bu markalarla adlandırılarak piyasaya sunulduğunu, yapılan aramalarda bu ibarelerin çok sayıda çıkmasının markaların tanınmışlığını gösterdiğini savunmuştur. Mahkemece alınan bilirkişi raporlarından davalı tarafça markaların tescil başvuru tarihinden önceki tarihli internet üzerindeki 2010-2011 tarihli paylaşımlarda, “…” ve “…” ibarelerinin ürün cinsi/tül cinsi olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça dava dışı firmalar tarafından davacı şirkete düzenlenmiş fatura örneklerinin sunulduğu, bir kısmı 2009-2010 yıllarına ait bu hizmet faturalarında “…”, “…” ibarelerinin kullanıldığı, sunulan belgelerin bir kısmında dava dışı firmaların 2008-2009 yıllarından itibaren “…” ve “…” ürünlerinin üretici davacı şirketten alınarak toptancılığının yapıldığının belirtildiği anlaşılmıştır. Sunulan bu belgeler “…” ve “…” markalarının tescilden önce de davacı tarafça kullanıldığını ispatlamaya yeterli olmayıp, incelenen internet sitesi görselleri ile birlikte değerlendirildiğinde, davacı markalarının tescilinden önce ürünün niteliğini, cinsini, vasfını belirten ibare olarak kullanıldığını göstermektedir. Bilirkişi raporlarında, dava dilekçesinde belirtilen internet sitelerinde inceleme yapıldığı ve … ibaresinin tescilden önce kullanıldığını gösterir arşiv kayıtlarına ulaşılamadığı beyan edilmişse de, tekstil mühendisi bilirkişinin bulunduğu bilirkişi heyetlerinin “…” ibaresinin ” uniform olmayan gözenek ve yüzey yapısına sahip ince tül olduğu ve tekstil sektöründe çok çeşidi bulunduğunun” beyan edildiği anlaşılmakla, cins ve vasıf bildirdiği, 556 Sayılı KHK 7/1-c maddesi gereğince marka olarak tescil edilemeyecek işaretlerden olduğu, kimsenin tekeline bırakılamayacağı, davalı tarafça KHK’nin 42. maddesinin son fıkrası gereğince, markanın tescil tarihinden önce kullanıldığı ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazandığının ispatlanamadığı kanaatiyle, mahkemece davalı markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiş, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; hükümsüzlüğü istenen davalının … sayılı çoklu tasarım tescil belgesi ile üç ayrı kuşak tasarımının tescilli olduğu, bilirkişi raporlarından davacı tarafça yenilik giderici delil olarak sunulan … isimli sitedeki tasarımların incelendiği, kuşak tasarımının; tekstil sektöründe ürünlerde sağlamlığı artırmak, ürünleri bir arada tutmak veya süsleme amacıyla kullanıldığının, kuşak tasarımında kullanılan bileşenlerin temel olarak; kuşak genişliği, şerit sayısı, şerit mesafesi, yazı tipi, fontu, büyüklüğü ve renkleri olduğunu, tasarımcının fazla bir seçenek özgürlüğü bulunmadığı dikkate alındığında davaya konu … tescil numaralı endüstriyel tasarımda kullanılmış olan renkler, şerit mesafeleri, yazı tipi ve boyutu ve bunların bir araya getiriliş şekliyle genel görünümde farklılık sağladığını beyan ettikleri anlaşılmakla, davacı tarafça davalı tasarımının yeni ve ayırt edici olmadığının ispatlanamadığı anlaşılmakla, tasarım hükümsüzlüğü davasının reddine karar verilmesi yerinde görülmüş davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı yandan alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı yandan alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin alınan 165,70 TL harçtan mahsubu ile artan 106,40 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 28,00 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 14,00 TL’sinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 39,00 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 19,50 TL’sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 23/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.