Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/541 E. 2021/2208 K. 24.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/541 Esas
KARAR NO: 2021/2208 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/04/2018
NUMARASI: 2015/158 E., 2018/144 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ:24/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; … isimli ürünün Sağlık Bakanlığı tarafından verilen izinle sadece Türkiyede müvekkili tarafından pazarlaması ve satışı yapılan bir ürün olduğunu, davalının ise … isimli … ithal yoluyla Türkiye’ye getirerek ürünün tanıtımı ve satımı için bastırdığı broşürde müvekkiline ait ürünü kendi ürününün tanıtımı için yanlış ve yanıltıcı biçimde kullandığını, böylelikle haksız rekabete yol açtığını, müvekkilinin zarara uğradığını, kendisinin de haksız kazanç elde ettiğini belirterek haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi ve 10.000 TL itibar kaybı tazminatının avans faiziyle davalıdan tahsiliyle kararın ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacının iddialarının doğru olmadığını, müvekkilinin haksız rekabete yol açacak hiçbir eylemi bulunmadığını, müvekkiline ait ürün broşüründe ürün içeriğinde yer almayan 20’ye yakın etken maddeden bahsedilerek bu maddelerin kaynaklarına yer verildiğini, broşürde yer alan hiçbir beyanın yanlış ve yanıltıcı ifade içermediğini, müvekkilinin eyleminin 556 Sayılı KHK’nun 12.maddesi çerçevesinde dürüst kullanım niteliğinde olduğunu, ayrıca müvekkilinin ürününü hiçbir şekilde tıbbi ürün olarak tanıtmadığını, müvekkilinin ayrıca markaya tecavüz fiillerinin de bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemesince toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre; “davacının … markasının inhisari lisansını aldığı, davalıya ait … isimli ürünün eczacı ve doktoralara yönelik hazırlanan tanıtım broşüründe içeriğinde bulunmayan etken maddeler sıralandığı, davalının ürününde ya da broşüründe … markasının kullanılmadığı, gayazulen maddesinin de davacı ürününü işaret etmediği, gayazulen maddesinin birçok ürün içeriğinde bulunduğu, dolayısıyla davacının marka haklarına tecavüz edilmediği, “… Çünkü …” ibaresi yönünden yapılan incelemede, karşılaştırmalı reklam yapılmasının tek başına haksız rekabet teşkil etmediği, davalı broşüründe bulunan “…” ibaresinin slogan olarak kullanıldığı, ancak davalı ürünün tıbbi ürün olmadığı, kozmetik ürünü olduğu, bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere “5234 sayılı Kozmetik Kanununun 2.maddesine göre kozmetik ürünleri insan vücudunun epiderma, tırnaklar, kıllar, saçlar, dudaklar ve dış genital organlar gibi değişik dış kısımlarına, dişlere ve ağız mukozasına uygulanmak üzere hazırlanmış tek veya temel amacı bu kısımları temizlemek, koku vermek, görünümünü değiştirmek, ve/veya vücut kokularını düzeltmek, koruma veya iyi bir durumda tutmak olan bütün preparatları veya maddeleri kapsar” düzenlemesi göz önüne alındığında, “…” ibaresinin slogan olarak kullanılmasının haksız rekabet teşkil ettiği,Davalının kozmetik ürününün tanıtımında haksız rekabet teşkil eden ibareyi kullanmakta kusurlu olduğu ve haksız rekabet nedeniyle davacının zarara uğrayacağı, dava tarihi itibariyle davacının zararının bilirkişi raporunda 10.188,63 TL olarak hesaplandığı, davalının üretici firma olmadığı, üretici firmanın Amerikan menşeili firma olduğu, davalının ithal etmek suretiyle satış yaptığı anlaşılmakla, davacının davalının haksız rekabeti nedeniyle uğradığı 10.188,63 TL zarardan taleple bağlılık kuralı gereğince 10.000,00 TL maddi tazminat ile takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili gerektiği, davacı davalının fiili nedeniyle müvekkilinin marka itibarının zedelendiğini beyan ederek itibar tazminatı talebinde bulunmuşsa da, 556 sayılı KHK 68.maddede marka hakkına tecavüz eden tarafından markanın kötü veya uygun olmayan bir şekilde kullanılması sonucunda markanın itibarının zarara uğraması halinde marka sahibinin ayrıca tazminat isteyebileceği düzenlenmekle, davalının fiilinin markaya tecavüz teşkil etmediği tespit edilerek, markanın davacının markasının itibarını da zedelenmediği kanaatine varıldığından itibar tazminatı talebinin reddi gerektiği ” gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalı şirketin “…” markalı … Kremi ürününün tanıtım broşürlerinde “…” ibaresine yer vermek suretiyle haksız rekabet ettiğinin tespitine ve önlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 10.000,00 TL maddi tazminatın ve 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 10.000,00 TL itibar tazminatı talebinin reddine, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak gazetede ilanına karar verilmiş, karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinafında; dava dilekçelerinde haksız rekabet sonucu davalının elde etmesi mümkün menfaat karşılığı tazminat olarak talep edildiğini, ancak kararda “davacının davalının haksız rekabeti nedeniyle uğradığı 10.188,63 TL zarardan taleple bağlılık kuralı gereğince….” denilmek suretiyle yanlış değerlendirme yapıldığını, kararda haksız rekabet sonucu davalının elde etmesi mümkün menfaat karşılığı dikkate alınmadığını, tazminat hesabının yanlış değerlendirildiğini, davalının haksız rekabeti nedeniyle müvekkilinin satışlarında düşüş olduğunun defter incelemesinde ortaya çıktığını, 2015 yılı itibariyle % 12 düşüş olduğunu ve kutu bazında kaybın da 93.384 TL olduğunun kararda değerlendirilmediğini, bu nedenle kararın kaldırılarak bu hususun hüküm altına alınmasını istediklerini, mahkemenin fazlaya ilişkin talepleri reddederek 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminata hükmettiğini, ancak neden reddedildiğine dair bir gerekçe oluşturulmadığını, fazlaya ilişkin taleplerinin kabulü gerektiğini, ayrıca tazminatlara avans faizi talep ettikleri halde kararda bu konuda hüküm kurulmadığını bildirmiştir. Davalı vekili istinafında; mahkemece, davanın reddi gerektiği halde toplanan delillere uygun olmaksızın usul ve yasaya aykırı olarak davanın kabulüne karar verildiğini, her ne kadar mahkeme tarafından ” davalı şirketin “…” markalı … ürününün tanıtım broşürlerinde “…” ibaresine yer vermek suretiyle haksız rekabete ettiğin tespitine ve önlenmesine” şeklinde karar verilmiş olsa da davacı yan tarafından dava dilekçesinde ve diğer beyanlarında da davalı olarak husumet yöneltilen müvekkilleri şirketin “… Ltd. Şti’nin dava konusu ürünü üreten firma olmadığı gibi, dava konusu ürünün de müvekkili şirkete ait olmadığını, müvekkilleri … Ltd. Şti’nin taraf sıfatı olmadığını, bu sebeple davanın HUSUMET YÖNÜNDEN REDDİNİ talep ettiklerini, dosyadan da ayrıntılı tetkikinde görüleceği üzere iki şirketin birbirinden farklı tüzel kişiliklerle haiz olup aralarında bir grup şirket ilişkisi de bulunmadığını, davada taraf olarak gösterilen kişilerin, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada “davacı veya davalı sıfatı yoksa”, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğini, davanın sıfat yokluğundan (husumet yönünden) reddedilmesi gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ve 2004/4-371 E., 2004/375 K. Sayılı ve 23.06.2004 tarihli kararı, 2007/5-233 E., 2007/221 K. Sayılı ve 18.04.2007 tarihli kararı, 2009/10-34 E., 2009/104 K. Sayılı ve 04.03.2009 tarihli kararında, 2009/2-402 E., 2009/484 K. Sayılı ve 04.11.2009 tarihli kararlarının da bu yönde olduğunu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2014/6345 E. – 2015/214 K. ve 19.1.2015 tarihli ilamında da taraf sıfatı yokluğu halinde davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin belirtildiğini, dosyada husumet itirazlarını yenilemekle ve davalı sıfatını hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte … LTD. ŞTİ.’nin işbu davaya konu ürün broşürünü bastırdığı düşünülse dahi; davacının marka hakkına herhangi bir tecavüz oluşturabilecek fiil ve faaliyet müvekkil şirket tarafından sergilenmemiş olup, müvekkili şirketin basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne her daim uygun hareket ettiğini, daha önce dosya kapsamında eczacı bilirkişi tarafından tespit edildiği üzere … etken maddesi uluslararası alanlarda dahil olmak üzere birçok alanda kullanılmakta olup, tescilli marka olan … ile aynı olan herhangi bir işaret müvekkili tarafından kullanılmamış olduğu gibi ürünler arası yanıltıcı herhangi bir unsurun da tespit edilmediğini, her iki ürünün de açıkça farklı olduğunun tespitinin yapıldığını, müvekkili şirket tarafından hazırlandığı iddia edilen bilgilendirme broşürleri incelediğinde görülücektir ki işbu broşürlerin aydınlatma amaçlı olup, aydınlatma ve bilgilendirme amaçlı paylaşımın haksız rekabet teşkil etmediğini, söz konusu broşürlerin bilimsel dayanaklar çerçevesinde hazırlanmış olup, bilimsel kaynaklar vasıtasıyla ürün ve içeriği ve hatta içermediği maddelerin de açıklandığını, bununla birlikte kullanılan ifadelerin karşılaştırmalı reklam olarak da nitelendirilemeyecek şekilde akademik ifadeler barındırdığını, davacı firmaya ait … isimli ilacın prospektüsünde yer alan bir ifadeyle söz konusu broşürlerde bilgilendirme amaçlı bilimsel araştırmalara atıf yapılmak suretiyle kullanılan ifadenin karşılaştırmalı reklam oluşturduğu ve haksız rekabet teşkil ettiği sonucuna varılmasının hukuk mantığına aykırı ve taraflarınca kabul edilmez nitelikte olduğunu, söz konu ürünün tıbbi ürün niteliğinde olmayıp kozmetik ürün niteliğinde olduğunu, broşürlerde yer alan ” …” şeklindeki sloganın herhangi bir yanıltıcı ifade içermediğini, broşürlerdeki ürünün tek amacının hasarlı bölgeyi korumak olduğunu, iş bu kozmetik ürününün 5232 sayılı Kozmetik Kanunu’nun 2. Maddesi kapsamında olduğunu, kozmetik ürünlerin temel amacının hasarlı bölgeyi korumak ve daha iyi tutmak olduğuna göre oluşabilecek ağrıları önlemek de söz konusu bölgeyi korumak anlamına geldiğini, dolayısıyla … sloganda kullanılmış olan ibarenin herhangi bir yanıltıcılığının söz konusu olmadığını, bu sebeple de tüketicileri yanıltıcı ifadeler kullanılmadığından TKK md. 55/1-a bendi uyarınca haksız rekabet oluşmadığını, iş bu davaya konu ürüne ilişkin broşürlerde yer alan ifade de ürünün ağrılara son vereceği değil çözüm olacağının açıkça yazıldığını, dolasıyla bu ibareden hastalıkların tedavisinde kullanılacağı sonucuna varılacak bir durum olmadığı gibi, ortada hastalık olarak nitelendirilebilecek bir durumda bulunmadığını, kaldı ki broşürlerin hitap ettiği müşteri kitlesinin sağlık profesyonelleri ve emziren anneler olup ürünün hitap ettiği bu kitlenin makul, orta seviyeli kullanıcılar olduğunu ve orta seviyeli kullanıcının var olan ağrıların kesileceğini değil ağrıların henüz başlamadan önlenebileceğini düşüneceğini bildirmiştir. Yargılama sırasında alınan 20/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda; “davalı tarafından, davacının lisans sözleşmesi sebebiyle hak sahibi olduğu … tescil no’lu “…” ibareli markaya hiçbir şekilde yer verilmediği; bu nedenle davalı tarafından gerçekleştirilen marka hakkına tecavüz niteliğinde bir kullanıma rastlanmadığı, davalı broşüründe geçen “…. kreminin emzirmeden önce silinmesine gerek yoktur. Çünkü … ‘dir ve …” ifadesinin haksız rekabet oluşturmadığı, davalı tarafından, tek veya temel amacı bu kısımları temizlemek, koku vermek, görünümünü değiştirmek ve/veya vücut kokularını düzeltmek ve/veya korumak veya iyi bir durumda tutmak olan kozmetik ürününün, hastalıkların tedavisine yönelik olarak “…” sloganıyla tanıtımının yapıldığı; bu nedenle, davalının bu kullanım şekliyle kendi ürünü hakkında yanıltıcı açıklamalarda bulunduğunun kabul edileceği, netice itibariyle bu eylemin TTK m.55/ 1, a uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği sonuç ve kanaatine varıldığı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. 20/06/2016 tarihli raporu hazırlayan bilirkişi heyetinde bulunan Eczacı Bilirkişi … tarafından 13/05/2016 tarihli raporda ise; gayazulen etken maddesinin uluslararası alanda da bir çok ürünün içeriğinde bulunduğu, … broşüründe yer alan tüm gerçek bilgilerin herhangi bir ürünü hedef göstermeden yalnızca bilgilendirme amaçlı hazırlandığının anlaşıldığı, sonuç olarak … isimli kremin ürün broşüründe davacının marka hakkına tecavüz sayılacak bir eylem gerçekleşmediği veya haksız rekabet oluşturacak bir durum oluşmadığı kanaatine varıldığının bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 27/02/2017 tarihli bilirkişi ek raporunda; davalının bu kremi üretimindeki amacın Kozmetik Kanunu’nun kapsamında olduğu, ancak davalının bu kremi hastalıkların tedavisine yönelik bir ilaç gibi pazarladığını, davalının broşürün kullanımda olmadığını, yayınlandığı dönemde ise sadece sağlık personeline yönelik olduğunu ileri sürmüş ise de; broşürün şu anda kullanımda olmamasının haksız rekabetin tespitine engel olmadığını, ayrıca broşürün sadece sağlık personeline dağıtıldığı iddiasının da ispata muhtaç olduğunu, kaldı ki sağlık personelinin dikkat seviyesinin yüksek olmasını kozmetik ürününün ilaç gibi lanse edilmesine gerekçe gösterilemeyeceği, sonuç itibariyle çoğunluk bilirkişilerin kök rapordaki görüşlerinde bir değişiklik olmadığının belirtildiği, ayrıca rapor içeriğinde Eczacı Bilirkişi …’nın davacı vekilinin 22/08/2016 tarihli dilekçesindeki soruları tek tek cevapladığı, buna göre özetle bilirkişilik görevini tarafsız olarak yaptığını beyan ettiği, dava konusu broşürde tanıtımı yapılan ürünün … çatlaklarında kullanılan bir harici ürün olup, … kullanıldığı için, sürülen… etkileyecek bir ürün olduğu, emzirmeden önce … mutlaka silinmektedir ifadesinin uygulanan maddenin bebek emzirilmeden önce ortamdan uzaklaştırılması gerektiği anlamına işaret ettiği, gayazülen hakkında bilgi verilirken, gayazulen içeren bir … kreminden bahsedildiği, , … ambalajı üzerinde, “…” ifadesinin yer aldığı, ulaştıkları kaynaklar doğrultusunda …’in …, bilimsel bir makalenin özgün araştırma sonuçlarını tanımlayan, yazılmış|ve basılmış rapor olduğu, basılarak sonuçlanmış bilimsel bir makalenin bilimsel verileri içerip içermediği, hazırlık veçalışma aşamalarında bilimsel araştırma kriterlerine uygunluğunun soruluyor olmasının makalenin reddedilip yayınlanamadığı durumda geçerli olduğu, böyle bir sonuç oluşmadığı ve bilimsel makale olarak yayınlandığı tanıtım broşüründe kaynak olarak gösterildiği, dava konusu broşürde, tantımı yapılan ürünün esas maddesinin … ve s…, bu ifadenin karşılığındaki bazı ürünlerde zararlı olabilecek madde yer alıyorsa bu maddenin herkes tarafından bilinebilecek bir madde ise ürün üstünlüğü olarak kullanılabileceği, dava konusu broşürde, … maddesinin, … krem içeriğinde bulunmayan maddelerle birlikte sıralandığı, …’on prospektüs bilgilerinden “…” kısmında yer alan tarif ve tavsiye ifadelerinden anlaşılacağı üzere …’ın emzirme esnasında kullanılmasına hatta kullanılabileceğine dair hiçbir yerde bahsedilmediği gibi, … ürün prospektüsünde tarif edildiği uygun metotla, tatbik edildiği bölgeden uzaklaştırılması, katıntılarının dahi temizlenmesi gerektiğinin bildirildiği, dava dilekçelerinde …’ın etken matlde …’in yanıltıcı ,gereksiz yere incitici kötüleyici açıklamalara rastlanmadığı,… firması tarafından hazırlanan broşürde adı geçen tüm bilgilerin gerçekliğine eczacı sıfatıyla katıldığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 04/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda; “davalı broşüründe yer alan “… ” ibaresinin haksız rekabet teşkil ettiği, davacı defterlerine göre hesaplanan tazminat rakamının 10.188.63 TL. olduğu, davalı defterlerine göre hesaplanan tazminat rakamının 330,460 11. olduğu, tazminat rakamının davacı defterlerine göre mi yoksa davalı dellerlerine göre mi belirleneceği noktasında takdirin mahkemede olduğu, itibar tazminatının mahkeme’nin takdirinde olduğu” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, haksız rekabetin tespiti, önlenmesiyle maddi, manevi ve itibar tazminatı taleplerine ilişkindir. Dava dilekçesinde davalı olarak … LTD. ŞTİ. gösterilmiş olup cevap dilekçesinin ise …İSTANBUL ŞUBESİ tarafından verildiği ve içeriğinde dava konusu ürünün kendilerine ait olması sebebiyle cevap verdiklerinin belirtildiği, davacı vekilince verilen cevaba cevap dilekçesinde de davalının isminin cevap dilekçesinde belirtildiği şekilde düzeltilmesini talep edildiği, mahkemenin de 19/04/2018 tarihli karar duruşmasında davalı şirketin unvanının davacı vekilinin 08/12/2015 tarihli dilekçesi ile düzeltildiği, davalı vekilinin dava dilekçesi tebliği üzerine husumeti kabul ederek cevap verdiği göz önüne alınarak UYAP’tan düzeltilmesine karar verdiği ancak UYAP ortamında davalının adının düzeltilmediği, nitekim ilk derece mahkemesince yazılan karar başlığında da davalının adının düzeltilmediği, ancak adresinin doğru yazıldığı anlaşılmakla, bu durum Dairemizce yeniden kurulan hükümde gözetilmiş davalının adı cevap dilekçesinde belirtildiği ve davacı vekilinin de talebinde gösterildiği üzere UYAP ortamında düzeltilmiştir. İstinaf dilekçesini sunan avukatlar …, …, … ve …’in … İSTANBUL ŞUBESİ’nin vekili olduğu dosyadaki ve UYAP’taki İzmir …. Noterliği’nin … yevmiye numaralı 01/11/2018 tarihli vekaletnamesinden anlaşılmıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde karar başlığındaki davalı isminin maddi hata sonucu yanlış yazıldığı anlaşılmakla ve yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında davalı vekilinin husumet ve taraf sıfatının yokluğuna ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. İşin esası yönünden yapılan değerlendirmeye gelince; davacıya ait … tescil numaralı “…” ibareli markanın 3.ve 5.sınıflarda 25/06/2002 tarihinde tescil edildiği, dosyaya celp edilen TPMK kayıtlarından anlaşılmaktadır. Davalıya ait … isimli ürünün eczacılara ve doktorlara yönelik olarak hazırlanan tanıtım broşüründe içeriğinde bulunmayan etken maddeler sıralanırken kullanım amaçları özellikleri elde edilen kaynaklar vb.şeklinde tanıtıcı ifadelerle detaylandırıldığı, gayazulen maddesinin renklendirici özelliği sayesinde boya sanayiinde biyokimyasal özellikleri nedenleriyle anti tümör ajanı olarak kullanılıyor olduğunun broşürde yer aldığı, davalının ürününde ya da broşüründe … markasının kullanılmadığı, gayazulen maddesinin de davacı ürününü işaret etmediği, gayazulen maddesinin bir çok ürün içeriğinde bulunduğu, ürün ambalajının benzer olmadığı, broşürün bilgilendirme amaçlı hazırlandığı, dolayısıyla davacının markadan kaynaklanan haklarına tecavüzün somut olayda gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Davalı broşüründe yer alan “…” ibaresinin slogan olarak kullanıldığı, davalı ürününün tıbbi ürün olmayıp kozmetik ürün olduğu, 5234 Sayılı Kanun’un 2.maddesindeki kozmetik ürünlerinin kapsamı da dikkate alındığında bu ibarenin haksız rekabet teşkil ettiği şeklindeki ilk derece mahkemesi kararı yerindedir. Davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Davacı vekilinin istinaf taleplerine gelince; yukarıda da belirtildiği üzere davalının eylemleri markaya tecavüz niteliğinde bulunmadığından davacının itibar tazminatı isteme hakkı doğmamıştır. Ayrıca maddi tazminat hesabının yanlış değerlendirildiği ve müvekkilinin satışlarında düşüş olduğu, bu durumun dikkate alınmadığını ileri sürmüş ise de alınan 04/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda davacı defterlerine göre yapılan hesaplama sonucu ulaşılan tazminat miktarının 10.188,63 TL olduğunun tespit edildiği, söz konusu raporun dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla bu yönlere ilişkin davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Ancak davacı vekili başlangıçta 10.000 TL maddi tazminat istemiştir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda ise davacının uğradığı zararın 10.188,63 TL olduğu yolunda görüş bildirdiği görülmüştür. Davacı tarafça maddi tazminat talebi yönünden herhangi bir ıslah işlemi yapılmamıştır. Söz konusu bilirkişi raporu ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli bulunduğundan davacının 10.188,63 TL maddi tazminat talep edebileceği kanaatine varılmıştır. Davacı taraf, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davasını açmıştır. Aslında ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde taleple bağlılık kuralı gereğince 10.000 TL maddi tazminat istenebileceği belirtilmiş ancak hüküm fıkrasında hatalı olarak fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Bu yönden davacı vekilinin istinaf talebi yerindedir. Ayrıca davacı taraf dava dilekçesinde avans faizi talep etmiş olup mahkemece faiz konusunda olumlu olumsuz karar verilmemesi doğru değildir. Hükmedilen maddi tazminata tarafların tacir olduğu gözetilerek avans faizine manevi tazminata ise haksız rekabetten kaynaklanması nedeniyle yasal faize hükmedilmesi gerekir. Bu yönden de davacı vekilinin istinaf talebi kısmen yerindedir.Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabul kısmen reddi, davalı vekilinin istinaf talebinin ise reddi gerekmiş ve kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: Davalı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE; 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 19/04/2018 tarihli 2015/158 E. – 2018/144 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,2-Davalı şirketin “…” markalı …Kremi ürününün tanıtım broşürlerinde “…” ibaresine yer vermek suretiyle haksız rekabet ettiğinin tespitine ve önlenmesine, 3-10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle ve 10.000,00 TL manevi tazminatın da dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Maddi tazminata ilişkin fazlaya dair hakların saklı tutulmasına, 4-10.000,00 TL itibar tazminatı talebinin REDDİNE, 5-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak gazetede ilanına, 6-İlk derece yargılaması yönünden; a-Haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davası üzerinden alınması gereken 59,30 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, b-Maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatı davası üzerinden alınması gereken 1.366,20 TL harçtan peşin alınan 341,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.024,65 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, c-Davacı vekiline haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 3.145,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, d-Davacı vekiline kabul edilen maddi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 3.145,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, e-Davacı vekiline kabul edilen manevi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 3.145,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, f-Davalı vekiline reddedilen itibar tazminatı davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 3.145,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, g-Davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvurma harcı ve 341,55 TL peşin harç olmak üzere toplam 369,25 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, h-Davacı tarafından yapılan 302,50 TL tebligat ve müzekkere masrafları ile 6.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.302,50 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre (%80) 5.042,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiye (%20) 1.260,50 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına, ı-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7-İstinaf yargılaması yönünden; a-Alınması gereken 44,40 TL maktu istinaf harcı ile 121,30 TL istinaf kanun yolun başvurma harcının davalıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydına, 1.366,20 TL istinaf harcından peşin olarak yatırılan 341,55 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.024,65 TL’nin davalıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydına, b-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan 44,40 TL istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,c-İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, d-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 42,88 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 164,18 TL’nin, davalıdan alınıp davacıya verilmesine,8-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/12/2021