Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/438 E. 2019/486 K. 08.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/438 Esas
KARAR NO : 2019/486
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/417
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/03/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine 3.000.000,00 USD bedelli senede dayalı olarak icra takibi başlattığını, takip ve dava konusu senedin müvekkili şirketin eski çalışanı olan dava dışı …ile davalının birlikte hareket ederek sahte olarak tanzim ettiklerini, konuyla ilgili olarak suç duyurusunda bulunduklarını, davalının bu kadar büyük bir miktarda müvekkiline borç vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, senetteki imzanın davalının eski çalışanı … ait olmadığının bilirkişi raporuyla tespit edildiğini belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve HMK’nun 209.maddesi uyarınca takibin teminatsız olarak durdurulması yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, 26/04/2018 tarihinde HMK’nun 209.maddesi uyarınca icra takibinin teminatsız olarak durdurulmasına karar verilmiş, karara davalı vekili itiraz etmiştir. Mahkemece duruşmalı yapılan inceleme sonunda davalının itirazının 21/06/2018 tarihinde reddine karar verilmiş, işbu karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dairemizin 20/09/2018 günlü, 2018/2676 Esas, 2018/1903 karar sayılı kararıyla davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiş ve dosya mahkemesine iade edilmiştir. Dosyanın yargılaması devam ederken davalı tarafça ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin 20/11/2018 havale tarihli dilekçe verilmiş ve dilekçede Bakırköy 30.Asliye Ceza mahkemesinde görülmekte olan davanın dayanağı olan iki ayrı bilirkişi raporu hakkında uzman görüşü alındığını, bu görüşe göre raporların bilimsel açıdan gerçeği yansıtmadığının anlaşıldığını, yine senet üzerindeki imzaların … eli ürünü olup savcılık dosyasında bu yöndeki raporun hukuka aykırılığın belgelendirildiğini, müvekkili hakkındaki iddiaların hukuka aykırı olduğunu, dava konusu senedin adi senet olmadığından HMK’nun 209.maddesinin uygulanamayacağını bildirerek HMK’nun 396.maddesi uyarınca verilen tedbir kararının kaldırılmasını istemiştir. Davacı vekili, davalı vekilinin talebinin reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, duruşma açılarak yapılan inceleme sonucunda 17/01/2019 tarihinde … senetteki imzasını ikrar ettiği, bu durumda HMK’nun 209.maddesinin somut olayda uygulanamayacağı ve davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu gerekçeleriyle %15 teminat karşılığında İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesine dair tedbir kararı verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; daha önce mahkemece verilen tedbir kararının istinaf edildiğini ve davalının istinaf talebinin bölge adliye mahkemesince reddedildiğini, bölge adliye mahkemesi kararının kesin olduğunu, buna rağmen mahkemece İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca karar vermesinin doğru olmadığını, istinaf mahkemesinin kesin kararına aykırı olarak oluşturulan bu karara karşı HMK’nun 391/3 ve 394/5 maddeleri uyarınca istinaf talebinde bulunduklarını, HMK’nun 209.maddesi uyarınca senet hakkında sahtecilik iddiası bulunduğundan HMK’nun 209.maddesi gereğince bu konuda bir karar verilinceye kadar senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağını, verilen kararın bu nedenle Yargıtay içtihatları ve kanuni düzenlemelere aykırı olduğunu, HMK’nun 209.maddesinin sahtelik iddiasına dayanılan davalar için konulmuş olduğunu, ceza davasının devam etmekte olduğunu, … müvekkili ile menfaat çatışması içinde olduğunu ve dosyanın tarafı olmadığından beyanlarının esas alınamayacağını, ceza yargılaması sonunda sahtecilik ve dolandırıcılık hususunun ortaya çıkacağını, ilk derece mahkemesinin davalı tarafın iddia etmediği bir sebeple tedbirin kısmen kaldırılması kararının doğru olmadığını, davalının dar yetkili icra mahkemesince alınan imzaya ilişkin bilirkişi raporunu gerekçe göstererek tedbir kararının kaldırılmasını istediğini, oysa icra mahkemesinde alınan raporların genel mahkemede kesin delil olarak kabul edilemeyeceğini, ayrıca icra mahkemesi kararlarının genel mahkeme yönünden kesin hüküm teşkil etmediğini, HMK’nun 209.maddesi uyarınca açılan ve savcılık tarafından alınan bilirkişi raporlarından ve bunun sonunda açılmış ceza davasında sahtecilik iddiasının çok ciddi olduğu bu tür davalarda HMK’nun 209.maddesi uyarınca icra takibinin kendiliğinden durması gerektiğini, bu konuda Yargıtay 19 HD’nin kararları bulunduğunu, davalı tarafın davanın başından beri HMK 209 ile İİK 72’deki düzenlemeleri bilinçli olarak karıştırdığını, yine … müvekkili adına kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisinin bulunmadığını, müvekkilince verilen 12 haziran 2009 tarihli vekaletnamenin sınırlı olup vekilin özel şahıslara kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi olmadığını, vekaletname içeriğinden …banka ve finans kurumları dışında 3.şahıs lehine kambiyo düzenleme yetkisi olmadığını bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, menfi tespit davasıdır. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise mahkemece 17/01/2019 tarihinde İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca verilen ihtiyati tedbir kararına yöneliktir. Kanun koyucu ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını, özenle, açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup, HMK’nun 391’inci ve 394’üncü maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. Kanun koyucu bu yöndeki iradesini hem kanun yoluna başvurulabilecek tedbir kararlarını açıkça belirterek, hem de bunların dışındaki kararlara karşı kanun yollarına başvurulmasını yasaklayarak düzenlemiştir. HMK’nun 391’inci maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüşken, HMK’nun 394’üncü maddesinde ise sadece ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. “Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin 395’inci maddenin 3’üncü fıkrası ile “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396’ncı maddenin 2’nci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nun 394’üncü maddesinin 4’inci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395’inci ve 396’ncı maddelerinin gerekçesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396’ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400’üncü maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir.” Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez.Türk Medeni Kanun’unun 1’inci maddesine göre, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Yukarıdaki bentlerde sözüyle ve özüyle açıklanan ihtiyati tedbire ilişkin HMK’nun 391 ve 394’üncü maddelerine aykırı bir uygulama yapılmasına imkân veren bir yorum kuralı bulunmamaktadır. Kanunun açık hükmüne aykırı bir yorum, ancak bu konuda teknik bir gerekçe sunulması hâlinde mümkün olup, bunun dışındaki bir nedenle kanunun açık hükmüne aykırı şekilde karar verilemez. Kanun koyucunun ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açmasına yasa yapma tekniği bakımından bir engel olmadığı dikkate alındığında, kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kuralları ile bağdaşmadığı gibi kanuna aykırı (contra legem) yorum sayılır. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 01/10/2013 gün, 2013/12479 Esas, 2013/15056 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.Somut olayda, ihtiyati tedbirin kaldırılmasını isteyen davalı vekili, iddianameye dayanak yapılan iki ayrı bilirkişi raporuyla ilgili olarak uzman görüşü alındığını, bu görüşe göre raporların bilimsel açıdan gerçeği yansıtmadığını, yine senet üzerindeki imzaların … eli ürünü olup savcılık dosyasındaki bu yöndeki raporun hukuka aykırılığının belgelendirildiğini bildirerek HMK’nun 396.maddesi uyarınca tedbir kararının kaldırılmasını istemiş, mahkemece de bono tanzim yetkisi bulunan …ceza soruşturmasındaki ifadesinde imzasını ikrar ettiği gerekçesiyle İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca tedbir kararı verilmiş olup böyle bir talep ve karar, durum ve koşulların değişmesi nedeniyle ihtiyati tedbirin değiştirilmesine ilişkin olup mahkemece verilen bu karara karşı istinaf yolu açık olmadığından istinaf isteminin usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin USULDEN REDDİNE,2-Davacı vekilinin istinaf dilekçesi olarak sunduğu dilekçenin itiraz dilekçesi olarak değerlendirilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, 3-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.08/03/2019