Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/405 E. 2021/2173 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/405 Esas
KARAR NO: 2021/2173 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2018
NUMARASI: 2016/232 E. – 2018/479 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; Turizm Bakanlığı tarafından verilen Turizm İşletme Belgesine göre müvekkilinin işlettiği otelin adının “… Oteli” olduğunu, bu isimlerin devletin izniyle kullanılan otel ismi ve şirket ünvanı olduğunu, eski saray binasının saray kalıntısı olarak müvekkiline teslim edildiğini, 5 yıldızlı otel’e dönüştürme çerçevesinde de restore edildiğini, artık saray ve müze vasfına haiz olmayan bu binanın şuanda sadece turistik otel amaçlı kullanıldığını, Turizm ve Kültür Bakanlığının 09 Temmuz 1986 tarihli protokolü ile Kamu Arazisinin Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre müvekkilinin kullanımına bırakıldığını ve saray kalıntısı ile arsa için Maliye Hazinesi tarafından müvekkiline 49 yıllığına irtifak hakkı tesis edildiğini, Yargıtay 11.HD’den açılan davalarda … ibaresinin müvekkiline ait … Sarayı ile özdeşleşmiş bulunduğuna ve bu adın kullanım hakkının müvekkiline ait olduğuna karar verildiğini, karar örneklerinin ibraz edildiğini, müvekkili adına … ibareli tescilli markalar bulunduğunu, …, ….com.tr alan adlarının da sahibinin müvekkili olduğunu,… … ve … alan adlarına girildiğinde müvekkiline ait internet sayfasının açıldığını, alan adlarının karışıklığa yol açacak nitelikte olduğunu, davalının merkez adresi ile … Şube adresine Beyoğlu …Noterliği kanalı ile 24.10.2016 tarihinde … yev.nolu ihtarname yollanarak otel unvanından … ibaresinin çıkarılması ve internet sitelerinin kullanımına son verilmesinin ihtar edildiğini, davalı tarafça ihtara Bodrum …Noterliğinin 03.11.2016 tarih ve … yev.nolu ihtarı ile cevap verildiği, tesisin adının ” … Bodrum” olduğunu, … ye marka başvurusu yapıldığını ve kabul edildiğini, otel isimlerinin benzer olmadığını ve … ismi ile hak sahipliği iddiasında bulunulmasının mümkün olmadığını ileri sürdüğünü, internet görsellerinden ” … Bodrum ” isminin ” … Bodrum” olarak değiştirildiğini ve … alan adlı internet sitesinin … internet sitesine yönlendirildiği ancak whois kaydında sitenin muhafaza edildiğinin görüldüğünü, marka tescili başvurusunda bulunduğunu beyanla davalının alan adları ile .. Bodrum otel unvanının kullanarak müvekkilinin marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabet yaratıldığının tespiti, durdurulması ve ref’i ile internet sitelerine erişimin engellenmesi ve hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı yanca keşide edilen ihtarname sonrasında gerekli güncellemeleri düzeltmeleri ve değişiklikler yapıldığını, toplum nezdinde yanılgıya neden olacak hiçbir çalışmanın olmadığını, sosyal paylaşım siteleri ve turizm sitelerinde yapılan yorumlarda bu tarz bir algının söz konusu olmadığını, davacı yanın davasına dayanak gösterdiği 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9’ncu maddesinin Anayasaya açıkça aykırı olması nedeniyle iddialarının incelenmesi amacı ile dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, markalarının haksız bir şekilde kullanıldığı iddiasının kabul etmediklerini, müvekkilinin büyük yatırımlarla bu tesisi hayata geçirdiğini, … yada … şeklinde otel ismi kullanılmadığını, ihtardan sonra uzantısını kaldırdıklarını, gerekli düzeltmeler yapıldığını, helal konseptte hizmet verme düşüncesinin davacı tarafça eleştirilmesini ve bu sebeple müvekkilinin imajının zedeleneceğinin ciddi görülmediğini, müvekkilinin marka tescil başvurusu hazırlıkları yaparken ihtar tebliği üzerine başvuru sürecinin ertelendiğini, … isminin farsçada … anlamına geldiğini, sunulan kararlardaki kullanımların müvekkili kullanımı ile ilgisinin bulunmadığını, Türkiye genelinde 20 den fazla kullanan tesis olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 11.12.2018 tarihli 2016/232 E. – 2018/479 K. sayılı kararıyla;”Davalı kullanımı davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet ettiğinin tespitine, durdurulması, önlenilmesine, … ve … alan adlarına erişimin engellenmesine, Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin tiraji yüksek bir gazete bir kez ilanına, masrafın davalı tarafından karşılanmasına” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacı tarafından keşide edilen ihtarname sonrasında müvekkilinin iyiniyetli olarak gerekli güncelleme ve değişiklikleri yaptığını, davacının eski örnekler ile davayı ikame ettiğini, toplum nezdinde yanılgıya neden olacak bir çalışmaya neden olmadığını, 556 sayılı KHK 9.maddesinin Anayasaya aykırı olduğu iddiasının mahkemece dikkate alınmadığını, bu hususta herhangi bir inceleme yapılmadığını, müvekkilinin reklam şirketlerinin önerisi üzerine kullandığı isim ile ilgili gerekli tescil başvuruları yaptığını, ön kabulleri yapılmış olmasına rağmen ihtarname tebliği üzerine başvuru sürecinin ertelendiğini, bununda müvekkilinin iyiniyetli olduğunu gösterdiğini, davacının marka hakkına sahip olduğunu beyan ettiği ” … , … Sarayı” isimlerinin müvekkilinin o dönemdeki ismi olan ” …” ile benzer olmadığını, karışıklığa sebebiyet vermediğini, müvekkilinin o dönemde uygulamayı planladığı konsepte uygun bir isim olarak Farsça da … anlamına gelen … adının seçildiğini, müvekkilinin kötüniyetli hareket etmediğini, kullanılan isminde helal konsepte faaliyet gösteren tesis olması nedeniyle müşteri portföyüne uygun formatta seçim yapıldığını, tesisin kullandığı tanıtım materyalleri ve internet sayfası incelendiğinde davacı adına tescilli marka ve işaretlerin kullanılmadığının görüleceğini, ihtar sonrası ve dava öncesi tüm isimleri ve internet sitelerinin kullanımının bırakıldığını, davanın konusuz kaldığının dikkate alınmadığını beyanla kararın kaldırılarak yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; davalı firmaya ihtar gönderilmesi akabinde otel isminin ” … Bodrum” olarak değiştirildiğini ve … alan adlı internet sitesinin … internet sitesine yönlendirildiği ancak … kaydında sitenin muhafaza edildiğinin görüldüğünü, davalının reklam firmalarının tavsiyesi doğrultusunda … ibareli tescil yapıldığı ve ihtar üzerine başvurunun ertelendiği savunmasının gerçekleri yansıtmadığını, ihtar akabinde marka tescili başvurusunda bulunulmuş olunmasının kötüniyet göstergesi olduğunu, … ibaresinin farsça … anlamına gelmesinin marka hukuku kapsamında değerlendirilemeyeceğini, davalı beyanlarının dosyaya sunulan Yargıtay 11.HD’nin kararları karşısında kabul edilebilir olmadığını beyanla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: TPMK kayıtlarından; … sayılı “… Aş” markasının …sınıflarda 29.12.1997 tarihinden itibaren, … sayılı “… ” markasının … sınıflarda 29.12.1997 tarihinden itibaren, … sayııl “… Hotel … – ” markasının 43.sınıfta 01.04.2002 tarihinden itibaren … sayılı “… Kempınskı … markasının … sınıflarda 19.03.2012 tarihinden itibaren, … sayılı “… Bar” ibareli markanın …sınıfta 13.05.2016 tarihinden itibaren davacı şirket adına tescil edildiği anlaşılmıştır.TPMK kayıtlarından; davalı şirket adına 01.11.2016 başvuru tarihli ” …” ibareli … sayılı marka başvurusunun 43.sınıfta “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri sınıfının davacı şirketin itirazı üzerine başvuru kapsamından çıkarılarak “… ” sınıfında tescil işlemlerine devam edileceğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamında bulunan internet siteleri alan adlarına ilişkin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 27.04.2017 tarihli raporlarından; … alan adının 30 Mayıs 2016 tarihinde, internet sitesinin … alan adının 15 Aralık 2016 tarihinde tescil edildiği ve rapor tarihinde tescilli olduğu, davacı … alan adının 07 Ağustos 1996 tarihinde, … alan adının 29 Şubat 2012 tarihinde tescil edildiği ve rapor tarihinde tescilli olduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafça deliller arasında ibraz edilen Kültür ve Turizm Bakanlığı Turizm İşletme Belgesinin 10.04.1986 tarihli olduğu … Sarayı Oteli – … İstanbul işletme adı ile 5 yıldızlı otel olarak düzenlendiği anlaşılmıştır. Davalı tarafça sunulan Kültür ve Turizm Bakanlığı Turizm İşletme Belgesinin 14.08.2017 tarihli olduğu … & … adı ile 4 yıldızlı otel olarak düzenlendiği görülmüştür. Davacı tarafça sunulan Yargıtay ilamlarının incelenmesinde; 11.HD’nin 25.06.2000 tarihli … E. – … K.sayılı bozma ilamında, davacı tarafça, dava dışı şirket aleyhine açılan marka hükümsüzlüğü davasında “… Sarayının kalıntısı ve arsa için Maliye Hazinesi tarafından davacı şirket lehine 49 yıl süre ile irtifak hakkı tesis edildiği, davacının Saray kalıntısını restore edip, yanındaki arsaya da 5 yıldızlı otel inşa ederek tamamını “… Hotel Kempinski” adı altında işlettiği, bütün bu açıklamalardan … sözcüğünün … Sarayı ile özdeşleşmiş bulunmasına ve Milli Emlak Müdürlüğünce verilen irtifak hakkına ilişkin protokolde irtifak konusu taşınmazın … Sarayı ve bitişiğindeki arsa olduğuna ve böylece … adının da davacı tarafından kullanılmak üzere devredildiğinin kabulünün gerekmesine, … adı, … Sarayını çağrıştırdığına göre bu sözcüğün öncelikli olarak kullanma hakkının sözleşme uyarınca davacı da olduğu kabul edilerek, davalının 42.sınıf mal ve hizmetler için tescil ettirdiği “…” markasının (… nolu) hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddinin doğru olmadığı,” gerekçesiyle mahkemece verilen red kararının bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça ibraz edilen Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 02.11.2004 tarihli 2004/622 E. – 2004/275 K.sayılı kararında; “davacı şirket tarafından TPE aleyhine açılan YIDK kararının iptali davasında TPE vekili tarafından … Sarayı ibaresinin veya ingilizce çevirisinin tescili için ilgili makamların izin vermesi gerektiğinin ve 2001/38 ve 39 sayılı Koruma Marka Belgelerinin tescile engel olduğunun ileri sürüldüğü, mahkemece Koruma Marka Belgelerini elde eden Devletin bu tarihten çok önce 1986 tarihinde davacı şirkete bu izni verdiğinin anlaşıldığı, Kültür ve Turizm Bakanlığının davacı şirketin ortakları olan şirketler grubu ile 09.07.1986 tarihli protokolü düzenleyerek 10.04.1986 tarihli … Sarayı Oteli işletme isimli Turizm İşletme Belgesini verdiği, otelin ve … Sarayının üzerinde bulunduğu 63-65 pafta, … Ada, …ve… parsel sayılı taşınmazları 49 yıllığına davacı şirkete bizzat koruma marka belgelerini alan T.C. Maliye Hazinesinin tahsis ettiği, Hazinenin İstanbul da ki temsilcisi olan İstanbul Defterdarlığının 26.11.1990 tarihli açıklanan olgularla ilgili resmi taahhütte bulunduğu, şu halde KHK’nın 7/1-h maddesinde; bahsi geçen ilgili makamların izinlerinin davacı tarafının tescil başvurusundan çok önce 1986 yılında elde edildiği, anılan tarihte elde edilen böyle bir izin var iken aradan 15 yıl geçtikten sonra 2001 yılında Koruma Marka Belgelerini gerekçe yapıp tescil isteminin reddinin doğru olmadığı, yapılan bu açıklamalar karşısında KHK 7/1-h maddesi anlamında da bir tescil anlamının bulunmadığı sonucuna ulaşılıp, açılan davanın kabulüne TPE YIDK kararının iptaline” karar verildiği, kararın Yargıtay 11.HD’nin 28.03.2006 tarihli ve 2005/1035 E. – 2006/3271 K.sayılı ilamıyla onanarak 16.06.2006 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının … ve … alan adlarının müvekkilinni tescilli markalarından kaynaklanan haklarına dayanarak, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni ve refi ile alan adlarına erişimin engellenmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dairemizce istinaf incelemesi 6100 Sayılı HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler ile, kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde; 556 Sayılı KHK 9. Maddesi ile ilgili Anayasa’ya aykırılık iddialarının mahkemece değerlendirilmediğini ileri sürmüşse de dilekçelerinde, Anayasa’nın hangi maddelerine hangi gerekçe ile aykırı olduğunu açıklamamıştır. T.C. Anayasanın 152/1. fıkrasında; “ Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasını ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” hükmü ile, aynı maddenin 2. fıkrasında ” Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmez ise bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır” hükmüne yer verilmiştir. Davalı vekilinin Anayasaya aykırılık iddiasının ileri sürülüş biçimi ile Anayasaya aykırı olduğunu iddia ettiği 556 sayılı KHK’nın 9. maddesi, dava ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlar, davanın konusu, birlikte değerlendirildiğinde Anayasaya aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanaatine varılmadığından, mahkemenin 06/07/2017 tarihli ara kararı ile de, talebin reddine karar verildiğinden, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Dava tarihinde yürürlükte olan mülga 556 Sayılı KHK 9/1- maddesinde; Marka tescilinden doğan hakların münhasıran marka sahibine ait olduğu ve marka sahibinin KHK 9/1-b bendinde; ” Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını”, KHK 9/2-e bendinde; ” İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılmasını” yasaklayabileceği düzenlenmiştir. Davacı marka tescil belgeleri, 10.04.1986 tarihli Kültür ve Turizm Bakanlığı Turizm İşletme Belgesi, ve davacı tarafça dosya kapsamına sunulan mahkeme kararları ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin emsal kararlarından, davacı tarafın “… Oteli – … İstanbul” işletme adını markasal olarak 1986 yılından itibaren 43. Sınıfta “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri sınıfınında” kullandığı, … ibareli tescilli markalarının ve tescilli alan adlarının bulunduğu ve … ibaresi üzerinde tescilsiz kullanım ve tescilden kaynaklanan önceye dayalı hak sahibi olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde ihtar tarihinden sonra gerekli güncelleme ve değişikliklerin yapıldığı beyan ediliyorsa da, dosya kapsamında bulunan Bilgi Teknolojileri Kurumu’nun tescil kayıtlarından internet sitesi alan adlarının tescil kayıtlarının geçerli olduğu, davalı tarafça sunulan Kültür ve Turizm Bakanlığı Turizm İşletme Belgesinin 14.08.2017 tarihli olduğu ve “…” işletme adı ile, davacı ile aynı hizmet sınıfında otel olarak faaliyet gösterdiğinin anlaşıldığı, davalı tarafın … isminin Farsça “…” anlamına geldiğine dair savunmasının, bu ibarenin davalı tarafça kullanımını haklı göstermeyeceği, … ibaresinin önüne “…” ibaresinin getirilmesi yada … ibaresinden sonra getirilen “…” ibaresinin işletme adında kullanılmamasının, kullanılan ibareye ayırt edicilik kazandırmadığı, markanın hitap ettiği tüketici kitlesi nezdinde davalının internet sitesi alan adı ile işletme adının, hizmetin aynı işletme tarafından verildiği izlenimi yaratacağı, aynı işletmenin şubesi olarak algılanabileceği ve iltibasa neden olacağı kanaatine varılmakla, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmakla, davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 15,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 14,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 23/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.