Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/375 E. 2021/2035 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/375 Esas
KARAR NO: 2021/2035 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/10/2018
NUMARASI: 2017/522 E., 2018/406 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)|Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkilinin söz yazarı, bestekar ve ses sanatçısı olduğunu, söz ve müziği müvekkiline ait “…” adlı eserin müvekkili adına MESAM adlı mesleki kayıt kuruluşunda … numarası ile kayıtlı olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda sanatçı olarak merkezi Almanya’da bulunan “*…” adlı meslek kuruluşunda da kayıtlı olduğunu, müvekkilinin bestesi ve sözleri kendisine ait olan bu esere 2008 yılında klip dahi çektiğini ve bu eserin hali hazırda … adı ile dijital platformlarda (youtube vb) umuma açık bir şekilde görülebildiğini, bu defa davalı … tarafından yapımcılığı üstlenilen ve 25.01.2017 yılında gösterime giren “…” adlı filmde iş bu “tüm hakları müvekkiline ait olduğu belirgin ve dahi tescil edilmiş olan” “… “ adlı eserin bestesi, aynı filmin senaristi ve yönetmeni sıfatındaki … adı ile tanınan -ancak gerçek nüfus kaydının … olduğu tahmin edilen kişi tarafından bestesi kendisine aitmiş gibi lanse edilmiş ve filmde aynı eserin bestesi … adı ile izinsiz bir şekilde kullanıldığını, bahse konu … adlı müzik eseri müvekkiline ait … adı ile kayıtlı eserin birebir kopyası olduğunu, iş bu müvekkiline ait eserin sadece üzerine yazılı sözleri değiştirilip farklı bir eser iması verilmiş ise de yapılacak bilirkişi incelemesi ile de sabit olacağı üzere müvekkilime ait eser izinsiz kullanıldığını, iş bu müvekkiline ait eser farklı sözler ile … adlı mesleki kuruluşta … adı ile yeni bir esermiş gibi kayıt ettiren davalılardan (… adı ile tanınan)… bu eseri “ …” adlı filmde hem fragman müziği ve hem de film müziklerinde ayrı bir eser olarak kullandıklarını, müvekkilinin mer’i kanunlara göre iş bu eserin sahibi onu meydana getiren kişi olduğunu, müvekkilinin rızası dışında kullanılan eserin sadece sözleri değiştirilmiş olup esere ait müziğin ise kesintisiz ve bire bir örtüşmek suretiyle kullanıldığını, davalıların müvekkiline ait eseri yapımcısı ve yönetmeni oldukları … adlı filmde kullanarak haksız kazanç elde ettiklerini, bu sebeplerle müvekkilinin gerek FSEK 68.madde 1 fıkrası gereği davalılar ile iş bu eserin izinli kullanımı halinde oluşabilecek bir sözleşme halinde talep edilebilecek veya rayiç bedelinin en az 3 katının tazminat olarak ödenmesi ödenmesi hususunda ve gerekse yine iş bu müzik eserinin izinsiz kullanımı sebebi ile oluşan maddi zararı ve yine müzik eserinin yer aldığı klip sebebi ile dijital platformlardan elde edilen gelir sebebi ile oluşan maddi zararının tazminini isteme hakkı doğduğunu, yine eserin izinsiz kullanım sebebi oluşan manevi zararımızın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talebi ile iş bu davayı ikame etme mecburiyeti doğduğunu, müvekkiline ait “…” adlı müzik eserinin izinsiz olarak film içeriğinde ve devamında kullanılması sebebiyle uğramış olduğu zararın tespiti ile fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tutarak şimdilik 100.000.TL maddi zararlarının davalılardan eserin kullanım tarihi olan (film gösterim tarihi ) 25.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve de müteselsilen tahsiline ve yine 50.000.TL manevi zararlarının da 25.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek en yükse mevduat faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline ve karar özetinin FSEK madde 78’e göre ulusal yayın yapan yayın organlarınca ilanına, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili; huzurdaki davanın haksız, mesnetsiz ve kötüniyetle açılmış olduğunu, müvekkili …, ülkemiz ve dünyanın pek çok ülkesinde tanınan ve sevilen, onlarca müzik albümü hazırlamış pek çok da başarılı sinema filmine imza atmış, müzisyen ( söz yazarı-besteci), ses ve sinema sanatçısı, aynı zamanda senaryo yazarı ve yönetmen olduğunu, İstanbul Teknik Üniversitesi Şan Bölümü mezunu olan müvekkilinin sanat yaşamı boyunca üç yüz’e (300) yakın söz ve beste üretmiş olup, eserleri gerek başkaca ses sanatçıları, gerekse de kendisi tarafından seslendirilmiş, her bir eseri ise döneminin en popüler şarkıları olarak, halk arasında dilden dile söylendiğini, müvekkilinin eser sahibi olarak, MSG ( Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği) üyesi olup, eserleri de meslek birliğine kayıtlı olduğunu, telif hakları konusunda bu güne kadar oldukça duyarlı ve titiz davranan müvekkilinin haksızlık yaratacak her türlü davranış ve ortamdan da özellikle kaçınan duruşu ile; sanat camiası ve kamuoyunda oldukça saygın ve seviyeli bir yer edindiğini, bu güne kadar da telif hakları konusunda işbu davada görüldüğü gibi bir iddia ile karşılaşmayan müvekkili …’ün asılsız, haksız ve kötüniyetli bu dava sebebi ile derin bir üzüntü duyduğunu, davacı tarafın haksız davası ile ilgili basın yayın organlarına haber yaptırarak ve kamuoyuna müvekkilini çalıntı eser kullanan kişi olarak göstererek, kötüniyetle ve gerçek dışı isnatlarla müvekkilinin ünü ve başarısından faydalanmaya, gündeme gelmeye çalışıldığını, bu gerçek dışı iddialar sayesinde gerek televizyonlarda, gerekse de yazılı ve görsel basın ve internette adından sıkça söz ettirmeyi de başardığını, iş bu sebeplerle davacı hakkında yasal yollara başvuru haklarını da saklı tuttuklarını, diğer davalı-müvekkil şirketin ise; uzun yıllardır seviyeli ve başarılı sinema filmi, tv dizileri ve onlarca müzik albümü hazırlamış saygın bir yapımcı şirket olduğunu, davaya konu “…” isimli eserin sözleri ve bestesi; yönetmeliği, senaryo yazarlığı ve diğer tüm müzikleriyle beraber müvekkili …’e ait olan “…” isimli sinema filmi için yine müvekkili tarafından yazıldığını ve bestelendiğini, bu hali ile sinema filmi içinde diğer erkek oyuncularla beraber halk oyunları eşliğinde söylendiğini ve oynandığını,, ayrıca görsel medyada ve Youtube kanalında yayınlanmak üzere bir klibinin de çekildiğini, davacı tarafıça kendisine ait olduğu ileri sürülerek işbu davaya konu ettiği “…” isimli eserin gerek sözleri gerekse de bestesi ile müvekkili tarafından sözleri yazılarak bestelenen “…” isimli eserin sözleri ve bestelerinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, zaten davacının da dilekçesinde “…” isimli eserin sözleri hakkında herhangi bir iddiada bulunmadığını, dolayısı ile iş bu davada irdelenmesi gereken hususun “…” isimli eserin bestesinin kime ait olduğuna ilişkin bulunduğunu, Türk Halk Müziği’nde, makamsal olarak ve aynı ritimlerde olan eserler birbirine benziyor gibi görünse de, çoğu zaman eserler birbirilerinden farklı olabildiğini, davaya konu her iki eserin de Orta Anadolu Türk Halk Müziği ortak kalıplarının ezgi ve ritmik yapısının esas alındığı eserlerden olduğunu, eserlerin benzer gibi görünmelerinin nedeninin ezgi ve ritimlerinin ortak kaynağı olan Genel Halk Müziği kalıplarından esinlenmiş olmaları olduğunu, özellikle her iki eserde de kullanılan “Haydaaaaaa…..” nidasıbub bir tek kişiye mal edilemeyecek, kişiye has özellikler taşımayan, Orta Anadolu ve özellikle Ankara bölgesinde folklor ve halk oyunları ekiplerinin sık sık kullandığı bölgesel ortak bir nida olduğunu, tıpkı Ege Bölgesi’nde Zeybek oyunu öncesi Efelerin söylediği “Haydaaaa….” gibi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki tüm halaylarda çekilen “Zılgıt” gibi, Kilis-Antep Yöresindeki tüm folklorik öğelerde kullanılan “hayyy….hayyy…hayy..” gibi bir nida olup, melodik bir yapısı olmadığını, kökeni itibariyle Altay’lara dayanan 2000 yıllık Türk Halk Müziği kültürünün çok kapsamlı ve çok çeşitli beste formlarına sahip zengin bir müzik olduğunu, gerek halk oyunları, gerekse beste formları bölgeden bölgeye hatta aynı bölge içerisinde aynı makam ve ritimde var olurken, Anadolu insanının yaşam biçimleri ve olayları algılayışlarındaki kimi nüans farklılıklarından ötürü yöreden yöreye değişik isim ve şekillerde de karşımıza çıktıklarını, her ne kadar benzediği iddia edilse de, iki eseri karşılaştırırken derin bir müzik bilgisine dahi sahip olmaya gerek olmadan dikkatle dinlendiğinde eserlerin birbirinden farkı anlaşılabildiğini, eserlerin gerek şan bölümlerinin, gerek ara nağme (intro) bölümlerinin bir ölçü dahi olsa birbirine benzemediğini, her ölçünün içinde yer alan notaların melodiyi oluşturduğu göz önüne alındığında ise melodik anlamda hiçbir benzerlik bulunmadığını, kaldı ki; her iki eserin makamsal olarak da örtüşmediğini, davacı tarafın kendisini dava dilekçesinde söz yazarı, bestekar ve ses sanatçısı olarak tanıtmakta iken, bu farklılığı müzisyen bilgisi ile ayırt edememiş olmasının çok şaşırtıcı olduğunu, davacının iyiniyetli olmadığının çok açık olduğunu, davaya konu eserlerin tamamen farklı olduğu Gerek MESAM, gerekse de MSG Meslek Birliklerinden tayin edilecek ve/veya Üniversitelerde görev yapan öğretim üyelerinden atanacak uzman bilirkişilere, Sayın Mahkeme tarafından yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile de net olarak ortaya çıkacağını, her iki esere ait notaların dökümünün cevap dilekçesi ekinde de mahkemeye sunulduğunu, esasa ilişkin beyanlarının yanında, haksız, mesnetsiz ve kötüniyetli açılan işbu davada, davacı dilekçesinin 7. Maddesinde FSEK 68.maddenin 1. Fıkrası gereğince, izinsiz kullanım dolayısı ile “sözleşme yapılsa idi; talep edilebilecek rayiç bedelin üç katı” bedeli isterken, devamında da eserin izinsiz kullanımdan kaynakladığı ileri sürülen ama gerekçeleri de belirtilmeyen bir maddi zarar ve yine dijital platform gelirleri sebebi ile oluşan ayrıca bir maddi tazminat talep ettiğini, dava dilekçesinde dayanağı çelişkili olan tazminat taleplerinin dayandırıldığı FSEK maddesinin HMK gereğince açıklanması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemesince toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporlarına göre; ” her iki eserin farklı olduğu, davalının eserin davacıya ait olan eserden alıntı olmadığı, kendi başına eser sahibinin hususiyetlerini taşıyan başka bir eser olduğu, benzerlik gösteren küçük ayrıntıların ise Türk halk Müziği eserinlerinde kullanılan kalıplaşmış, anonim olmuş unsurlardan olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafında; yargılama sırasında iki rapor alındığını, ilk raporun sonuç kısmında müvekkiline ait “…” isimli eser ile davalıya ait “…” eserinin aynı olmadığı, sadece benzer eserler olduğu kanaatine varıldığını, ikinci raporda ise iki eser arasında benzerlik bulunduğu ancak birebir olmadığı yönünde görüş bildirildiğini, bu raporda teknik benzerlikler bakımından soyut ve tutarsız görüşler bildirildiğinden ve ayrıca itirazları incelenmediğinden 3.bir heyetten rapor alınması talebinin mahkemece hukuka aykırı olarak reddedildiğini, bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını, müvekkilinin eseri ortaya getirip düzenleyen kişi olduğunu, eserin müvekkiline ait olduğunun kayıt ve tescil belgeleriyle sübuta erdiğini, davalının ise müvekkiline ait eserin ana omurgasından alıntılar ve oynamalar yapmak suretiyle eseri kendi adına kayıt ve tescil ettirdiğini, ikinci raporda her ikisi eserin de nikriz makamı dizisinde ve 4 zamanlı olarak usul ve dizi benzerliğinin tespit edildiğini, ayrıca her iki müziğin temposunun da birbirine yakın olduğunun tespit edildiğini, her iki eserde kullanılan mod, çalgı seçimi, armonik yapı ve melodik yürüyüş gibi unsurların benzerliği sebebiyle dinleyicide benzerlik hissi uyandırdığı hususunun raporlarda dile getirilmediğini, buna göre bu benzerlikler gözetildiğinde davalının müvekkiline ait eserden esinlenme suretiyle meydana getirilmiş bağımsız bir musiki eseri veya önceki eser sahibinden izinsiz olarak oluşturulan bir işleme eser niteliğinde olup olmadığı ya da iktibas serbestisi kurallarından yararlanma koşullarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmediğini, raporun bu haliyle yeterli olmadığını, ayrıca intihal iddiasında bulunmalarına rağmen raporlarda bu hususa hiç değinilmediğini, davalı tarafın eserin omurgasındaki teknik oynamalar dışında şan (söz) kısımlarının farklılığını dava konusu etmediklerini, davanın konusunun esere ait melodi ve tınıların bazı teknik oynamalar ve farklı enstrümanlar kullanılarak (intihal ve parodi) şana uyarlanması olduğunu, davalının kullandığı teknik hilelerin eserden çıkarılması durumunda müvekkiline ait eserin birebir kopya edilerek kullanıldığının anlaşılacak olduğunu, davalının benzerlik iddiasını bertaraf etmek için nota değerlerinde eksiltme ve artırma gibi teknik hileler yaptığını, bu itirazlarının 16/09/2018 tarihli raporda değerlendirilmediğini, musiki eserinde sahibinin hususiyetinin varlığının tespitinde o eserin sıradan bir dinleyici üzerinde oluşturduğu izlenimin esas alınması gerektiğini, benzerlikte en fazla 8 ölçü kriterinin esas alınması gerekirken davalıya ait eserde bu ölçünün aşıldığını, bilirkişilerin bu konuda görüş beyan etmediklerini, rapor içeriğine ve sonuç kısmına bakıldığında her iki eser arasındaki ortak usul, tempo, çalgı tercihleri ile her iki eserin de nikriz makamı dizisinde icra edilmiş olduğu ve aynı zamanda her iki eserin saz bölümünün iki ölçülülük kısmı ile söz bölümlerinin nakaratını oluşturan ölçülerinin son iki zamanlarının benzer olduğu tespit edilmesine rağmen besteler arasındaki benzerliklerin önemli kısımlar olmadığı kanaatini kabul etmelerinin mümkün olmadığını, kaldı ki FSEK’in 35.maddesinde müzik ve sanat eserlerinde iltibas oluşturan hallerin sayıldığını, buna göre 35/2 maddesi gereğince yayımlanmış bir bestenin en çok tema, motif, pasaj ve fikir nevinden parçalarının müstakil bir musiki eserine alınması halinde iltibastan söz edilebileceğini, mahkemenin son raporu hükme esas almasıyla haksız bir karar verildiğini, 16/09/2018 tarihli raporun itirazlarını karşılamadığı gibi kontrole de elverişli olmadığını bildirmiştir.
Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nden gönderilen cevabi yazı ekinde 02/02/2017 tarihli kayıt tescil belgesinin incelenmesinde; … filminde kullanılan … isimli eserin besteci ve söz yazarının davalı … olarak gösterildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 14/08/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “davacıya ait “…” isimli eser ile davalıya ait “… * isimli eserlerin aynı olmadığı, sadece benzer eserler olduğu” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 16/09/2018 tarihli bilirkişi raporunda; ” dava konusu uyuşmazlıktaki “…” isimli yaratımın FSEK m.3 anlamında musiki eseri olduğu, davacının … isimli eserin karineten eser sahibi olduğu, dava konusu her iki eserin Türk Halk Müziğindeki oyun havası (Kaşık Oyun Havası) türünün özelliklerini oluşturan unsurlardan esinlenerek/beslenerek meydana getirildiği ve dolayısıyla usul, dizi, tempo, icra tavrı, çalgı tercihleri vb. unsurları açısından “Oyun Havası” türüyle büyük oranda örtüştüğü; davalı …’ün ‘…’ isimli eserinde, klasik/karakteristik yapı ve müzikal havayı oluşturan unsurların daha fazla kullanıldığı; buna karşılık davacı …’ın ‘…’ isimli eserinde ise bu unsurların genel hatlarıyla gözetildiği ancak daha az kullanıldığı, dava konusu her iki eserin saz bölümünün 2 ölçülük kısmı ile söz bölümlerinin nakaratını oluşturan ölçülerinin son 2 zamanlarının (söz konusu ölçülerin yarısı) benzer olduğu; ancak bu benzerliğin, her iki eserin ana tema oluşumunu etkileyen önemli kısımlar olmadığı, her iki eser arasındaki benzerliğin asıl sebebinin, kullandıkları ortak dizi, usul, tempo, çalgı tercihleri ile Türk Halk Müziği alanındaki Nikriz makamı dizisinde icra edilen kaşıklı oyun havalarının yurt çapında yaygın olan klasik/karakteristik geleneksel ve yöresel müzikal ifade unsurlarının kısmi olarak kullanılmasından kaynaklandığı, THM alanında ve dışında da her iki eser arasındaki benzeyen kısımlara büyük oranda benzer birçok kalıplaşmış ezginin mevcut olduğu; her iki eserde ortak olarak kullanıları “Haydaa” ünlemesinin kişiye ait özel bir anlam taşımadığı; bu ve buna benzer naraların yurt çapında özellikle THM oyunlarında çok yaygın ve sıkça kullanılan anonim seslenmeler olduğu” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, davacıya ait eserin davalılar tarafından izinsiz kullanımı nedeniyle FSEK’in 68.maddesi kapsamında maddi ve manevi zararın tazmini talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Yargılama sırasında alınan her iki bilirkişi raporunun da eserlerin aynı olmadığı yolunda görüş belirttiği, raporların ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli olduğu, bu bakımdan hükme esas alınmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır. Bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere, dava konusu davalıya ait eserle davacı eserinin saz bölümünün iki ölçülük kısmı ile söz bölümlerinin nakaratını oluşturan ölçülerinin son iki zamanlarının benzer olduğu, ancak bu benzerliğin her iki eserin ana tema oluşumunu etkileyen önemli kısımlar olmadığı, her iki eser arasındaki benzerliğin asıl sebebinin, kullandıkları ortak dizi, usul, tempo, çalgı tercihleri ile Türk Halk Müziği alanındaki Nikriz makamı dizisinde icra edilen kaşıklı oyun havalarının yurt çapında yaygın olan klasik/karakteristik geleneksel ve yöresel müzikal ifade unsurlarının kısmi olarak kullanılmasından kaynaklandığı, THM alanında ve dışında da her iki eser arasındaki benzeyen kısımlara büyük oranda benzer birçok kalıplaşmış ezginin mevcut olduğu; her iki eserde ortak olarak kullanıları “Haydaa” ünlemesinin kişiye ait özel bir anlam taşımadığı; bu ve buna benzer naraların yurt çapında özellikle THM oyunlarında çok yaygın ve sıkça kullanılan anonim seslenmeler olduğu bilinmektedir. Buna göre her iki eser de birbirinden farklıdır. Bir başka ifadeyle davalı tarafın eseri davacının eserinden alıntı şeklinde oluşturulmamıştır. Benzerlik gösteren ayrıntılar Türk Halk Müziği eserlerinde kullanılan kalıplaşmış, anonim olmuş unsurlardan kaynaklanmaktadır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen davacı üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/12/2021