Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2914 E. 2020/34 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2914 Esas
KARAR NO : 2020/34 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/09/2016
NUMARASI : 2013/145 E. – 2016/137 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/01/2020
İstanbul 2.fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nden verilen 02/09/2016 tarihli kararına karşı davacı davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine Dairemizce verilen 11/10/2017 tarihli kararın davalı tarafça temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17/09/2019 Tarihli, 2018/409 Esas, 2019/5485 Karar sayılı kararıyla bozulması üzerine dosya dairemize intikal etmekle, duruşmalı yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacılar vekili dava dilekçesinde; Müvekkillerinin murisi … oyunculuğunu üstlendiği “…” adlı (45) adet filmin yapımcısı olan davalının halen başta Televizyon kanallarına olmak üzere filmlerin satışı yapılarak gelir elde ettiğini, cd ve dvd olarak da sattığını bu filmlerdeki rolünden dolayı sadece sinema gösterimi için murisin ücret aldığını, FSEK’nun 80. maddesi gereğince eser sahibi ve bağlantılı haklar kapsamında icracı sanatçı sıfatıyla sahip olduğu haklar karşılığında bugüne kadar kendisine yahut ölümünden sonra mirasçılarına hiçbir ödeme yapılmadığını, FSEK 80. maddesi hükmü gereği, icracı sanatçının filmler üzerinde eser sahibinin yanında komşu haklara sahip olduğunu, aynı kanunun 52. maddesi hükmü gereği, eserlerden doğan hakların kullanımının yazılı olarak devredilmesi ile mümkün olabildiğini, dava dışı yapımcıya karşı açılan ve İstanbul l. FSHHM’sinde 2013/48 E. sayısıyla görülen davanın karara bağlandığını ve ilk derece mahkemesince dava konusu filmler üzerinde icracı sanatçı sıfatıyla murisin mali ve manevi hak sahibi olduğu, bu hakların ancak, yazılı devirle kullanılabileceği, kullanım karşılığında icracı sanatçıya bedel ödenmesi gerektiğinin belirtildiği, dava konusu filmlerden elde edilen gelirlerin icracı sanatçı olarak sinema gösterimi dışında elde edilen gelirlerden elde edeceği payın hesabında dikkate alınması gerektiğini ve hesaplanan payın (3) katı tutarı tazminata hükmedilmesini dava konusu filmlerin televizyonlarda gösterilmesinden kaynaklanan haklar karşılığı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000- TL filmlerin sinema ve televizyon kanalları dışında satışından doğan haklar karşılığında sağlanan gelirlerden dolayı da 10.000 TL olmak üzere 30.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu edilen filmlerin yapım/alenileşme tarihlerinde yürürlükte olan kanunun davacılara işbu davayı açma hakkı vermediğini, davacıların aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığını, davaya konu 45 adet filmin 1995 yılı öncesine ait ve FSEK’in 8.maddesi ile düzenlenen “sinema eseri’ kapsamında olduğunu, dolayısıyla filmlerin yapım tarihlerinde yürürlükte olan FSEK’in 8/4 maddesinde “sinema eseri sahibinin bu eseri imal ettiren, yani “yapımcı” olduğunun belirtildiğini, davacıların dayanak olarak FSEK’in 80 maddesindeki ” Eser Sahibinin haklarına komşu haklar’’ düzenlemesini ve bu düzenlemede yer alan “icracı sanatçı” kavramını gösterdiklerini, bu düzenlemelerin filmlerin yapım tarihlerinde yürürlükte olan kanun ile değil, FSEK 4110 sayılı kanun ile 1995 yılında yapılan değişiklikle yürürlüğe girdiğini, dolayısıyla davacıların “kanunların geriye yürümezliği” ya da “hukuk güvenliği ilkesine“ aykırı olacak şekilde sonraki tarihli bir kanun değişikliğinden hareketle geçmişe yönelik talepte bulunduklarını, 1995 yılında yapılan değişikliklerden hareket edildiğinde “hukuk güvenliği ilkesi“ ve “kanunların geriye yürüme yasağı” ilkelerinin ihlal edilmiş olacağını, davacıların murisi … sinema oyuncusu olduğunu, davalının dava konusu filmlerin yapımcısı olmadığını, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını ve Medeni Kanunun 2. maddesi ile düzenlenen “dürüstlük kuralı” ile bağdaşmadığını, Yargıtay 11. HD’nin 2015/6545 Esas, 2016/3675 Karar sayılı ilamıyla 4110 sayılı kanun ile yapılan değişiklikten önce meydana getirilen filmlerde o tarihler itibariyle icracı sanatçı hakları mevcut olmadığını, davacılar murisi ile yapımcı arasında akdedilen sözleşmenin kural olarak belirli bir sonucun tarif edildiği, iş görme sözleşmesi niteliği taşıdığı, bu sözleşmenin de eser sözleşmesi niteliğinde olduğu ve murisin şifai sözleşme ile oyunculuk haklarını davalıya devretmesi ve davalının aynı zamanda eser sahibi olması nedeniyle FSEK 27 son maddesi uyarınca, eser üzerinde 70 yıl süre ile koruma altında bulunduğunun belirtildiğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.Mahkeme Kararı;İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 02/09/2016 tarihli 2013/145 Esas-2016/137 Karar sayılı kararıyla; “12/06/1995 tarihinden önce meydana getirilen sinema eserlerinde eser sahipliğinin yapımcıya ait olduğu gerekçesiyle ve Yargıtay 10. HD’nin 2015/6545 Esas, 2016/3675 Karar sayılı ilamı gereğince davanın reddine “karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf Başvuruları;Davacılar vekili istinaf başvurusu dilekçesinde ; Dava konusu ihtilafın sinema eseri sahipliği değil, bağlantılı hak sahipliğine ilişkin olduğunu, yerel mahkemenin dayanak olarak sunduğu Yargıtay kararı ile yerel mahkeme tespitlerinin çeliştiğini, müvekkillerinin murisinin filmler üzerinde icracı sanatçı olması sebebiyle bağlantılı hak sahibi olduğunu, davanın konusunun sinema eseri sahipliği değil, komşu yani bağlantılı haklardan doğan tazminat talepli olduğunu, 5846 Sayılı Kanun düzenlenmesinin esas alınacağı ve filmlerin yapım tarihlerinin herhangi bir sınırlamaya tabi olmadığı konusunda tartışma bulunmadığını, Fikir Sanat Eserleri Kanunun 80.maddesinin 1.fıkrasında icracı sanatçıların eser üzerinde komşu hak sahibi olduğunu düzenlendiğini 1/A 4.madde de davalarına dayanak teşkil edecek şekilde hükme yer verildiğini, dava konusu filmlerden doğan komşu haklarının yazılı şekilde davalıya devredildiğine ilişkin herhangi bir sözleşme bulunmadığını belirtilerek, yerel mahkeme kararının bozularak, davaya ilişkin tüm talepler bakımından kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin katılma yolu ile istinaf dilekçesinde ; Davacıların murisi … dava konusu sinema eserlerinde icracı sanatçı olarak 5846 S. Kanun’un 80. Maddesi uyarınca komşu hak sahibi olduğunun belirtildiğini, bu yorum ve tespitlerin “hukuk güvenliği” ve “kanunların geriye yürütülemeyeceği” yönündeki en temel hukuk ilkelerine aykırılık teşkil ettiğinden, bunların kabulünün mümkün olmadığını, dava tarihlerinde yürürlükte bulunan mevzuatta “Eser Sahibinin Haklarına Komşu Haklar” ve “icracı sanatçı” düzenlemesi bulunmadığını, icracı sanatçılarla ilgili düzenlemelerin hukukumuza 1995 yılında yapılan düzenleme ile girdiği için de dava konusu filmlerde başrol oynayan …’ın icracı sanatçı olarak kabulünün mümkün olmaması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının gerekçe yönünden incelenerek bu yönde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dairemizce duruşma açılarak yapılan incelemede; ilk derece mahkemesince alınan raporlara itiraz edildiğinden ve raporlar yetersiz olduğundan dairemizce rapor ve ek rapor alınmıştır.Dairemizce dosya kapsamında alınan 20/04/2017 tarihli bilirkişi heyeti kök raporunda; “sektörel bazdaki anlaşmaların %2-%20 arasında olduğu ve en son …. San. Tic. Ltd. Şti. İle … arasında yapılan %10 oranındaki oyuncu sözleşmesinin esas alındığını, 2003-2006 yıllarına ait 693.955 VCD ile 58.000 adeti DVD olmak üzere toplam 751.955 adet bandrolün olduğu, bu dönemlere ilişkin defter ve belgeler bulunmadığından birim fiyat tespiti ve tazminata esas olacak tutarın belirlenemediği, 2007-2013 dönemlerine ait tespitlerde; VCD ve DVD ortalama birim fiyat tespitinden hareketle, aynı dönemlerde Kültür ve Turizm Bakanlığından alınan 163.501 adet bandrol sayısı dikkate alındığında tespit edilen gelirin 699.942,68 TL olup, %10’nun 69.994,27 TL olduğunu, tazminat tutarının belirlenmesi ve FSEK 68.madde gereğince 3 kat hesaplanmasının mahkemenin taktirinde olduğunu beyan etmişlerdir. Bilirkişilerden, 2003-2006 döneminde alınan bandrol miktarları belli olduğundan sektör bilirkişilerinin de içinde olduğu heyetten bandrollerin alındığı tarihlerde sektör rayiçlerine göre hesaplama yapılması için ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişilerin 23/06/2017 tarihli ek raporda;bandrol adedi ve %10 telif bedeli üzerinden 2003 ve 2013 arası satışlar için 347.668 TL tazminat tespit edilmiştir. FSEK 68.maddesi gereğince bunun 3 katı 1.043.052 TL’dir. Yargıtay içtihatlarına göre bandrollere göre değil, fiili satışlar esas alınarak tazminat hesabı yapılması gerekli ise de defter kayıtlarında satışlara yer verilmediğinden o yolla tespit yapılamamıştır. bandroller birbirini takip eden yıllarda alındığından tüketilmeden sonrakilerin alındığını kanıtlamak davalıya ait olup, davalı henüz kullanılmayan bandrollerin varlığını kanıtlayamamıştır. önceden alınan bandroller tükenmeden sonrakinin alınmasına gerek olmadığından alınan tüm bandrollerin kullanıldığı anlaşılmakla dairemiz ara kararı geriğince yapılan hesaplama FSEK hükümlerine uygundur. Ayrıca … performansının filmin satışlarında belirleyci olması nedeniyle bilirkişilerce takdir edilen %10 oyuncu telif bedeli de dairemizce makul bulunmuştur. Dairemiz Kararı; Dairemizin 11/10/2017 tarihli 2016/71 Esas-2017/3073 Karar sayılı kararıyla; “Davacı vekilinin sinema ve TV kanallarındaki kullanımlarına ilişkin istinaf isteminin REDDİNE, -Diğer kullanımlar yönünden davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile; 6100 Sayılı HMK’nun 353-1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 2.FSHHM’nin 2013/145 Esas, 2016/137 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, -Davanın kısmen kabulü ile; dairemizce alınan son bilirkişi raporunda belirtilen 347.684,00 TL tazminat miktarının FSEK 68.maddesi gereğince 3 katı arttırılarak 1.043.052,00 TL alacağın bulunduğu kabul edilerek bu kalemlere ilişkin taleple sınırlı olarak 10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak miras payları oranında davacılara verilmesine ” karar verilmiştir.Davalı vekilinin ve ihbar olunan … Ltd. Şti vekilinin temyiz başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.Yargıtay Bozma Kararı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17/09/2019 Tarihli, 2018/409 Esas, 2019/5485 Karar sayılı kararıyla; ” 1-İhbar olunan … Ltd. Şti. vekilinin 11.12.2017 tarihli temyiz dilekçesinin temyiz defterine kaydedilmediği, ihbar olunana karşı husumet yöneltilerek açılan bir dava da bulunmadığı ve mahkemece verilen kararda da ihbar olunan sıfatı ile karar başlığında gösterilmiş olup, aleyhine herhangi bir hüküm de tesis edilmediğinden, süresinde usulünce yapılmış temyiz istemi bulunmadığı gibi, hükmü temyiz etmekte hukuki yararı da olmadığından ihbar olunan vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. 2– Dava, davacıların murisi … icracı sanatçı olarak yer aldığı dava konusu sinema filmlerinin davalı tarafından TV ve diğer umuma iletim kanalları kullanılarak izinsiz yayınlanmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup Bölge Adliye Mahkemesince mahkemece TV kanalındaki kullanımla davalının ilgisi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararın bu farklı gerekçeyle doğru olduğu, dvd ve cd şeklindeki kullanımlar nedeniyle tazminat talebine gelince davanın kısmen kabulü ile taleple sınırlı olarak 10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiştir. Uyuşmazlık konusu sinema eserleri 4110 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden önce meydana getirildiğinden, söz konusu eserlerde başrol oyuncusu olarak yer alan davacıların murisi …. başlangıçta icracı sanatçı olarak komşu hak sahipliği bulunmamakla birlikte, 4110 sayılı Kanun ile değişik 5846 sayılı FSEK’in 80. maddesi ile icracı sanatçılara tanınan haklar, aynı Kanun’un 21/02/2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun ile değişik ek 2. maddesi uyarınca 12/06/1995’ten önceki icraları da kapsadığından, davacıların murisi … davada bahsi geçen sinema eserlerinde icracı sanatçı olarak 5846 sayılı FSEK’in 80. maddesi uyarınca komşu hak sahibi olmuştur. Öte yandan, uyuşmazlık konusu sinema eserlerinin yapımının tamamlandığı 12/06/1995 tarihinden önce yürürlükte bulunan 5846 sayılı FSEK 8. maddesi uyarınca da bir sinema eserinin sahibi onu imal ettirendir. Dolayısıyla, 5846 sayılı FSEK uyarınca eser sahibine tanınan mali ve manevi hak ve yetkileri herhangi bir sözleşme veya izne tabi olmaksızın elde eder. Bu bakımdan, somut olayın çözümünde FSEK’in 4110 ve 4630 sayılı kanunlar ile değişikliğinden önceki ve sonraki hükümlerin birlikte değerlendirilmesi gerekir.4110 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki FSEK 8. maddesi uyarınca sinema eserlerinin eser sahibi için koruma süresi 20 yıl ile sınırlı iken, 4630 sayılı Kanun ile sinema eserleri hakkındaki uzatılmış koruma süresinin eser sahiplerine avdet etmesi neticesinde dava konusu filmlerin yapımcısı/mali haklarını devralanı olan davalı şirket halen söz konusu eserler üzerinde eser sahipliği hakkına sahip bulunmaktadır. Yukarıda da açıklandığı üzere, 4110 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce meydana getirilen dava konusu filmlerde o tarihler itibariyle icracı sanatçı hakları mevcut olmadığından; yapımcı/eser sahibi olan davalı ile davacıların murisi olan … arasında akdedilen sözleşme kural olarak belirli bir sonucun taahhüt edildiği iş görme sözleşmesi niteliği taşımaktadır. Bu sözleşmeler de kural olarak eser sözleşmesi (BK m.355 vd., TBK m.470 vd.) niteliğindedir (E. Gökyayla, Film Yapım Sözleşmesi, s.85, İstanbul 2015). 5846 sayılı FSEK 80/1-A maddesi 1. bendine göre icracı sanatçının ancak eser sahibinin izniyle gerçekleştirdiği icrası üzerinde komşu hak sahipliği vardır. Yine aynı maddenin 5. bendi uyarınca da icracı sanatçılar haklarını uygun bir bedel karşılığında sözleşme ile yapımcıya devredebilirler. Dava konusu sinema eserlerinin meydana getirilmesi esnasında taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmamakla birlikte, davalı şirket/film yapımcıları ile davacıların murisi … başrol oyunculuğuna ilişkin şifahi sözleşme taraflarca ifa edilip söz konusu sinema filmleri meydana getirildiğine göre, artık murisin FSEK m. 80 ile sahip olduğu mali hakları davalı yapımcıya/devralana uygun bir bedel karşılığında sözleşme ile devrettiği ve davalı yapımcının/devralanın aynı zamanda eser sahibi olduğu, FSEK 27/son maddesi uyarınca eser üzerindeki hakkının da 70 yıl süre ile koruma altında bulunduğunun kabulü gerekir.Bu durumda, eser sahibi olan davalının 5846 sayılı FSEK uyarınca sahip olduğu eserlerin çoğaltılması, dağıtılması, temsil ve umuma iletimden oluşan mali haklarına dayalı olarak dava konusu eserler üzerindeki mutlak hak sahipliği kapsamında tasarruf yetkisi bulunduğundan muris … mirasçısı olan davacıların eser sahibine karşı bu filmlerin sinema salonu dışındaki gösterimleri nedeniyle FSEK 80/1 uyarınca mali hak ihlali ya da elde edilen kazançtan sözleşmeye dayalı olarak uygun bir bedel talep hakkı bulunmamaktadır. O halde, davalının, gerek yapımcısı olduğu gerekse de mali haklarını eser sahibi olan diğer film yapımcılarından usulüne uygun biçimde devraldığı filmler yönünden hukuka aykırı bir kullanımından söz edilemeyeceği gibi, muris … mirasçılarının dava konusu sinema eserlerini eser sahipliğinin kendisine tanıdığı mutlak ve yasal haklar kapsamında kullanan davalıdan icracı sanatçı olarak komşu hak sahipliğinden doğan bir hak talebinde bulunamayacağı gözetilmeksizin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru bulunmamış hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerektiği ” açıklanarak Dairemiz kararının oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiş, karara iki üyenin muhalefet şerhi koyduğu görülmüştür.Yargıtay bozma kararı üzerine, Dairemizce duruşma açılmış, davacılar vekilinin mahkememizin önceki kararında direnilmesini, davalı vekilinin bozma kararına uyulmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
GEREKÇE: İstinafın konusu telif haklarının ihlali iddiasıyla açılan tazminat davasının reddine ilişkin ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak tazminata hükmolunması istemine ilişkindir.Davacılar murisi …’ın başrol oyuncusu olduğu dava konusu filmlerin sinema ve televizyon kanallarında izinsiz yayınlandığını, CD ve DVD olarak satıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, televizyondaki satışlar için şimdilik 20.000TL, televizyon kanalları dışındaki satışlar için de 10.000 TL tazminat talep etmiştir.İlk derece mahkemesince Yargıtay 11. HD’nin 2015/6545 Esas, 2016/3675 Karar sayılı emsal kararındaki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkeme kararının dayandığı yukarıda numarası belirtilen Yargıtay 11.HD kararında “uyuşmazlık konusu sinema eserleri 4110 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden önce meydana getirildiğinden davacılar murisi …’ın başlangıçta icracı sanatçı olarak komşu hak sahibi bulunmamakla beraber, 4110 sayılı kanun ile değişik 5846 sayılı yasanın 80.maddesi ile icracı sanatçılara tanınan hakların, aynı kanunun 21/02/2001 tarih ve 4630 sayılı kanun ile değişik ek 2.maddesi uyarınca 12/06/1995’den önceki icraları da kapsadığı için komşu hak sahibi olduğu kabul edilmekte, ancak yapım tarihinde komşu hakları bulunmadığından film yapımcısı ile muris … arasında o tarihte iş görme sözleşmesi niteliğinde bir sözleşme kapsamında hakların devredilmesi, devir alanının aynı zamanda eser sahibi olması nedeniyle eser sahibi olarak çoğaltma, dağıtma, temsil, umuma iletmeden oluşan mutlak hakları bulunduğu belirtilerek … mirasçılarının tazminat talep haklarının bulunmadığı” kabul edilmiştir.Dairemiz kararında dayanılan,Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin aynı konudaki 2010/16404 Esas ve 2012/9213 Karar sayılı ve 29/05/2012 günlü kararında ise; “Davacılar murisinin baş oyunculuğunu icra ettiği, 1995 öncesine ait filmler üzerinde 5846 sayılı yasanın 80.maddesi ile aynı yasanın ek 2. Madde gereğince komşu hak sahibi olduğu kabul edilerek sanatçının mirasçıları lehine FSEK hükümleri gereğince tazminata hükmeden” mahkeme kararını onamıştır.İlk derece mahkemesinin kararına dayanak yaptığı, yukarıda numarası verilen Yargıtay kararı FSEK 80,27,52,54,8. maddeleri ile ek 2. madde ve geçici 1. madde hükümlerine uygun olarak verilen 2010/16404 Esas ve 2012/9213 Karar nolu önceki kararına aykırı olduğu gibi, kararın gerekçesi de uyumlu değildir. İlk derece mahkemesinin dayandığı Yargıtay kararında; ek 2.madde gereğince davacıların murisi … yapım yılı 1995 öncesine ait filmlerdeki icracı sanatçı hakları (komşu hakları) kabul edilmekte, ancak bu kabulle çelişkili olarak yapım yılında hakların sözlü sözleşme ile yapımcıya devredildiği gerekçesiyle tüm icracı sanatçı haklarının yapımcıya geçtiği kabul edilerek yasanın icracı sanatçıya tanıdığı haklardan yararlanmayacağı kabul edilmiştir. Uyuşmazlığın Çözümünde Uygulanacak Yasal Düzenlemeler ve Değerlendirilmesi;Komşu haklar olarak da bilinen “Eser sahibinin hakları ile bağlantılı haklar” ilk kez 5846 sayılı yasanın 80.maddesinde değişiklik yapan 4110 sayılı yasayla 07/06/1995 tarihinde kabul edilmiştir. Bu tarihten önce oyuncuların icraları üzerinde FSEK kapsamında korunan hakları mevcut değildir. Yine, daha önceki yasaya göre sinema eserlerinin sahipleri yapımcı iken yukarıda sözü edilen aynı yasa ile değiştirilen FSEK 8. maddesi ile “sinemogratik eserlerde yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarı eserin birlikte sahibi olduğu kabul edilerek, bu hakkı uygun bir bedel karşılığında yapımcıya devredebilecekleri” kabul edilmiştir. Böylece bu yasa ile sinema eseri sahipliği değiştirildiği gibi, icracı sanatçıların icralarına da ilk kez koruma sağlanmıştır. Yine aynı sayılı yasayla FSEK 27.maddesi değiştirilerek daha önceki yasayla 20 yıl olan koruma süresi “Eser sahibi veya komşu hak sahibinin hayatı boyu ve ölümünden sonra 70 yıl olarak” uzatılmıştır.21/02/2001 tarihinde 5846 Sayılı Yasa’nın bazı maddelerinde değişiklik yapan 4630 sayılı yasanın 35.maddesi ile, ek 2. maddede değişikliğe gidilerek,1.fıkraya göre “bu kanunla korunan T.C. vatandaşı eser sahipleri ve eser sahiplerinin hakları ile bağlantılı hak sahipleri tarafından üretilmiş Türkiye’de mevcut bütün eserlere, tespit edilmiş icralara ve fonogramlara uygulanır.” hükmü, Ek Madde 2/2.fıkrasında “1.fıkranın uygulanması sonucu kanun kapsamına alınan eserlerin tespit edilmiş icraların ve fonogramların yasal kopyalarını elinde bulunduran kişilerin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden 6 aylık sürenin sonuna kadar yazılı bir izne tabi olmaksızın bu kopyaları satabileceği, bununla birlikte eserler tespit edilmiş icralar ve fonogramlara ilişkin olmak üzere bu kanunla birlikte eser sahipleri ve diğer hak sahiplerine sağlanan hakların kullanılması eser veya bağlantılı (komşu) hak sahiplerinin iznine tabi olduğu” belirtilmiştir. Ek madde son fıkrasında; ise önceki yasada olduğu gibi “bu kanunun sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümlerinin 4110 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanacağı” belirtilmiştir. Sonuç olarak bu yasayla icracı sanatçı hakları (komşu haklar) kabul edilmiş ve uygulama bakımından komşu haklarla ilgili düzenlemenin yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce üretilmiş tüm eserlere ve tespit edilmiş icralara uygulanacağı kabul edilmekle birlikte, sinema eserleri bakımından hak sahipliğinin yeni düzenlemenin yürürlüğünden sonra gerçekleştirilecek eserler için geçerli olacağı şeklinde bir ayrıma gidilmiştir.FSEK Ek 2/2. madde ile; ilk kez bu yasayla tanınan eserler ile icracı sanatçıların icralarının, yasanın yürürlüğünden önceki yasalara göre elinde bulunduranların bu hakları kaybettiği, ancak ellerinde bulunan kopyaları da sadece 6 aylık süre içinde satışlarına ve elden çıkarmalarına izin verilerek, bu süreden sonraki tüm kullanımlar ise eser sahipleri ile icracı sanatçıların (komşu hak sahiplerinin) iznine tabi tutulmuştur. (Burada eser sahibinin haklarından söz edilmesinin nedeni ise daha önceki yasa ile kabul edilmeyen veri tabanı, bilgisayar programları gibi yeni eser türlerinin kabul edilmesi dolayısıyladır.) Yine geçici 1. maddesinde; “Aşağıdaki maddelerde aksi tayin edilmemiş ise ,bu kanun hükümleri yürürlükten önce ilk defa memleket içinde umuma arz yahut sicile kayıt edilmiş eserlere de uygulanır. Eser veya mahsulün 08/05/1326 tarihli “Hakkı Telif Kanunu hükümlerine tabi olup olmaması bu durumu değiştirmez” hükmü düzenlenmiştir. Bu madde 5846 sayılı yasanın ilk kez yürürlüğe girdiği tarihte kabul edilen bir düzenleme olup, o tarihte icracı hakları tanınmadığı için sadece eser sahiplerinin haklarından söz edilmiştir ve maddeden çok açık bir biçimde yeni yasayla tanınan hakların yürürlük tarihinden önce oluşturulan eserlere de uygulanacağı belirtilerek yasanın getirdiği yeni koruma geriye yürütülmüştür. Nitekim ek madde 2’de de açıkça yasanın getirdiği korumanın geçmişteki icraları da kapsayacağı kabul edilerek daha önce bunları yasal olarak bulunduranların haklarına sadece 6 aylık süre ile tasarruf hakkı tanınmıştır. Belirtilen bütün yasa maddeleri ile sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümler hariç yeni yasayla getirilen hakların yasanın yürürlük tarihinden önceki eser ve komşu haklara uygulanacağı kabul edilerek bu haklara konu kopyaları eski yasaya göre elinde bulunduranlara ise 6 ay süreli satışla sınırlı haklar tanınmıştır. Böylece 5846 sayılı yasada değişiklik yapan 4110 sayılı yasa ile sağlanan korumanın, sadece yasanın yürürlüğe girdiği 1995 tarihinden sonraki icralara değil, yasanın yürürlüğe girdiği tarihte Türkiye’de mevcut tespit edilmiş icralara da uygulanacağı, dolayısıyla komşu haklar bakımından geriye yürüyeceği açıkça kabul edilmiştir.İlk derece mahkemesinin dayandığı yukarıda sözü edilen Yargıtay kararı gerekçesinin bir bölümünde de zaten yeni yasayla getirilen komşu hakların 1995 tarihinden önce oluşturulan icraları da kapsayacağı kabul edilmiştir. İcracı sanatçıların haklarının kabul edilmesinin ve yasa ile tanınan hakların geriye yürütülmesinin nedeni, fikri mülkiyet haklarının ortak özelliği olan ve herkese karşı ileri sürülebilen tekel niteliğindeki mülkiyet haklarından yararlanmasını sağlamaktır. Aksine yaklaşım yasayla tanınan korumanın yok sayılması sonucunu doğurmaktadır. Korumanın devam ettiği sürece icracı sanatçı komşu hak sahibi olarak 5846 sayılı yasanın 80.maddesinin A/2 fıkrasında öngörüldüğü şekilde “icranın tespit edilmesine, çoğaltılmasına, satılmasına, dağıtılmasına, kiralanmasına, ödünç verilmesine, işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletilmesine, yeniden iletime, temsiline izin verme veya yasaklama hususunda” münhasıran hak sahibidir. Bu haklar icracı sanatçıya icrası üzerinde tanınan tekel haklarıdır. Bu düzenleme uluslararası sözleşme ve AB direktifleriyle uyum sağlamak için getirilmiştir ve tamamı icracı sanatçıları çok etkin korumayı hedeflemektedir.FSEK 80.maddenin sondan 3.fıkrasına göre ” eser sahiplerinin hakları ile bağlantılı haklara sahip olanlar da eser sahipleri gibi tecavüzün ref’i, tecavüzün men’i ve tazminat davası haklarından yararlanır. Davacılar yukarıda belirtilen yasa maddesi gereğince murislerin icrasını izinsiz kullananlara karşı belirtilen hakları ileri sürme yetkisine sahiptirler.””Eser sahipleri” ile “eser sahibinin hakları ile bağlantılı haklar yani icracı sanatçı hakları birbirinden farklıdır. Ancak koruma bakımından birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Yasada her birine tanınan koruma birbirinden bağımsızdır. Komşu hakların eserle bağlantılı olması aralarında hiyerarşik bir derecelendirme yaratmaz. Dava konusu olayda filmin yapıldığı tarihteki yasaya göre eser sahibi yapımcıdır. Ancak icracı(oyuncu hakları) hakları yasa ile kendisine verilmiş değildir. Filmlerin yapıldığı tarihte yapımcı, önceki yasa gereği eser sahibi olarak, icralar üzerinde hak sahibi değildir. Bu nedenle filmlerin baş oyuncusu olan davacıların murisi, icralar üzerindeki haklarını sözleşme ile yapımcıya bırakmıştır. Eser sahibi olan yapımcının 1995 yılından önce gerçekleşen sinema eserleri üzerindeki hak sahipliği bu tarihten sonra da eski yasaya tabi olmaya devam etmekle beraber, komşu haklar ne eski nede yeni yasaya göre kendisine ait olmadığından ve yeni yasa ile de kendiliğinden icracı sanatçıya geçtiğinden, yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren ek 2/3 maddesi gereğince, yapımcının elinde bulunan kopyalardaki , icracı hakları yönünden kullanım icracı sanatçı veya onun hak sahiplerinin iznine tabi olduğu düzenlenmiştir. Müktesep hakların korunmasını düzenleyen geçici madde 2/2 de de önceki yasaya göre hak sahibi olanların yeni dönemde eski yasa döneminden kalma nüshaları sadece 6 ay içinde satma hakkı tanındığından, bu geçiş dönemi sonunda bu yeni yasanın getirdiği haklar mevcut tüm eser ve icra sahiplerine otomatikman geçecektir. Belirtilen bu düzenleme nedeniyle sinema eseri sahibi olan yapımcı sinema filmini ticari olarak değerlendirmek istediğinde icracı hak sahiplerinin iznini almaya zorunludur.İlk derece mahkemesince emsal olarak alınan, Yargıtay kararında sözü edilen murisle yapımcı arasında akdedilen devir sözleşmesinin incelenmesinde; davalının filmin yapımcısı olmadığı, sinema eseri üzerindeki hakları yapımcıdan devralan 3. Kişilerden bu hakları devraldığı anlaşılmaktadır.Yapımcının yeni yasa gereği (FSEK 80. Madde ve Ek 2/2. madde) icralar üzerinde hak sahibi olmadığı, davalının da FSEK54/1 maddesi gereğince icralar üzerinde hak sahibi olamayacağı ve yapımcı ile aralarındaki sözleşmeyi davacılara karşı ileri süremeyeceği, yapımcı veya akdi haleflerinin, icracı sanatçının mirasçılarının izni olmadan yayma, temsil, çoğaltma gibi yasayla tanınan ve tek tek belirtilen hakların hiç birini izinsiz kullanamayacağı, izinsiz kullanım halinde icracı sanatçının mirasçılarına telif hakkı ödemekle yükümlü olduğunu kabul etmek gerekmektedir.Davacıların davada; yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki kullanımlar nedeniyle hak talep ettiği, davalının müktesep haklarının, FSEK geçici 2. madde gereğince yasanın yürürlük tarihinden önceye ait kullanımlardan kaynaklandığı, ancak yasanın yürürlüğünden sonraki dönemde gerçekleşen tüm kullanımlar için 80.maddenin tanıdığı tüm haklar kapsamında icracı sanatçının ve mirasçılarının mutlak hak sahibi olduğu, Ek madde 2 nin öngördüğü 6 aylık geçiş döneminin sonunda Yapımcının eser sahibi olarak icracı sanatçının payından yararlanma hakkının yasayla birlikte kendiliğinden sona erdiği anlaşılmaktadır.Eski tarihli sözlü sözleşmeyle, murisin Borçlar Kanunu’na göre devrettiği haklar sinema gösterim haklarından ibarettir ve yapımcı o hakları da zaten kullanmıştır. 1995 tarihli yasayla FSEK 27.maddesi değiştirilerek daha önceki yasayla 20 yıl olan koruma süresi “Eser sahibi veya komşu hak sahibinin hayatı boyu ve ölümünden sonra 70 yıl olarak uzatılarak korumanın kalkması ile birlikte kamusal alana giren sinema eseri ve icralar üzerinde eser sahibi ile icracı lehine yeniden 70 yıl süreli yeni fikri mülkiyet haklarına vücut verilmiştir. FSEK 51.madde de “ileride çıkarılacak mevzuatın eser sahibine tanıması muhtemel mali hakların devrine veya bunların başkaları tarafından kullanılmasına,ilişkin sözleşmeler batıldır. İleride çıkarılacak mevzuatla mali hakların şümulünün genişletilmesi veya koruma sürelerinin uzatılmasından doğacak selahiyetlerde vazgeçmeyi yahut bunların devrini ihtiva eden sözleşmeler hakkındaki aynı hükümler caridir.” hükmü düzenlenmiştir.Bu düzenleme ile açıkça sonraki yasa ile genişletilen haklardan veya uzatılan koruma süresinden sadece eser sahiplerinin ve komşu hak sahiplerinin (80.maddenin yaptığı atıf yapması nedeniyle komşu hak sahiplerinin) yararlanacağı ve bunlardan feragatin dahi geçersiz olduğu kabul edildiğinden, 4110 Sayılı yasa ile getirilen icracı sanatçı hakkının tanınması, gerekse bunların koruma süresinin 70 yıla çıkarılması haklarından münhasıran, sadece icracı sanatçı yararlanacağından, yasanın yürürlüğünden sonra FSEK 52. Madde düzenlemesinde öngörüldüğü şekilde icracı sanatçı ile yapımcı arasında mali hak devrine ilişkin geçerli bir sözleşme yapılmadığından, eski tarihli sözleşme üzerinden yapımcıya o tarihli yasada öngörülmeyen, 70 yıl süreli sözleşmesel haklar tanınması, hatta bu haklardan önceki tarihli sözleşme ile vazgeçildiğinin kabulü, FSEK 51. Maddesinde düzenlenen emredici hüküm gereğince mümkün değildir. Davaya konu filmlerin yapım tarihinde sinema eserlerinin koruma süresinin sadece 20 yıl olduğu, yapımcının sanatçıdan sözleşme ile devir aldığı hakların kullanımının da 20 yıllık koruma süresi ile sınırlı olduğu, 20 yılın sonunda eser üzerindeki haklar o dönemin yasasına göre korumanın kalkması ile kamusal alana girip herkesin kullanımına açıldığından, Yargıtay 11. HD’sinin emsal kararlarına göre “eski yasa döneminde yapılan sözleşmelerin, 20 Yıllık koruma süresinin sonunda kendiliğinden sona ereceği ve tüm hakların tekrar yapımcıya geçeceği dolayısıyla da o sözleşmelerin sadece eski koruma süresi ile sınırlı olarak hüküm ifade ettiği kabul edilmekle” yapımcı ile muris sanatçı arasındaki sözlü sözleşmeye yeni yasanın getirdiği koruma süresince de geçerlilik tanınması da çelişkidir.Böylece 1995 tarihinden sonraki yasalarla sanatçı lehine getirilen ve adeta dokunulmaz kabul edilen mutlak mülkiyet haklarının, …’la yapımcı tarafından yapılan sinema filminin sinema salonlarında gösteriminden ibaret olan ve Borçlar Kanunu’na tabi ve yeni yasa karşısında hükmü bulunmayan bir sözleşme nedeniyle yok sayılması mümkün olmadığı gibi, belirtilen yeni yasal düzenleme söz konusu olmasa da salt sözleşme hukukundan hareketle dahi yapımcı sözleşmesine 70 yıl süreli geçerlilik tanınması mümkün olmayacaktır. Film yapım tarihinde, davacıların murisi icrasını gerçekleştirirken, o tarihteki sınırlı kullanım alanları ile ön görülebilir kullanım alanları dikkate alınarak oyunculuk bedeli belirlenmiştir. O tarihte TRT nin tekeli kaldırılarak çoklu kanallara, renkli ve çoklu televizyona geçileceği, internet, uydu yayınları, CD, DVD gibi yeni teknolojilere bağlı olarak kullanım alanlarının artacağı, koruma süresinin 20 yıldan 70 yıla çıkacağı, dolayısıyla da filmin sözleşme tarihindeki beklentileri orantısız şekilde aşan büyük ekonomik değer kazanacağının ön görülmemiş olduğundan ve sözleşme tarihinde oyunculuk ücretinin belirlenmesinde bu kullanımların dikkate alınmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme hukukunda, bu tür durumların ” sözleşme sırasında bilinmeyen kullanım modelleri” olarak adlandırıldığı, sözleşme sırasında ön görülmeyen yeni kullanım biçimlerinin sağladığı ekonomik değerden hakların dezavantajlı koşullar ile devrine karşı haklarını devredenin korunması amacıyla mukayeseli hukukta,ön görülmeyen kullanımlardan sağlanan kazanca oransal katılma zorunluluğu getirilmiştir, Örneğinin Fransız Fikri mülkiyet kanununun 131-6 madde ile sözleşme sırasında ön görülmeyen kullanımlarda sağlanan kazanca hakkı devredenin oransal katılımı ön görülmüştür. Yine İspanyol Fikri mülkiyet kanununun 34-5 maddesine göre kullanım haklarının devri, devir tarihinde bilinmeyen veya mevcut olmayan yayın ve kullanım biçimlerini kapsamaz. Belçika Fikri Mülkiyet Kanunu’nun 3 ve 1. Madde 6 fıkrasına göre ” henüz bilinmeyen kullanım modellerine ilişkin devri” yasaktır. Alman telif yasasının 31.madde 4.fıkrası henüz bilinmeyen kullanım modellerine ilişkin hakların devri ve bunlara ilişkin borçlar geçersizdir. Bu tür yeni kullanım alanları ile ilk tekniklerden bağımsız yeni teknikler ve bağımsız ekonomik alanlar kasdedilmektedir. Sinematoğrafik eserlerin video kaset ve CD veya internette, veya müzik eserlerinin cep telefonlarında kullanımı veya kullanım alanı bilinmekle beraber ekonomik değerinde çok belirgin şekilde farklılaşması halinde aynı durum söz konusudur. Daha önce rağbet görmeyen eserlere farklı nedenlerle beklenmeyen yüksek talep oluşması da benzer durumlar arasında sayılmaktadır.Davalı vekili, filmlerin yayını için …le aralarında yayın sözleşmesi bulunmadığını, yayınların kendilerine ait olmadığını savunmuş ve davanın ihbar edildiği … kanalının sahibi olan …AŞ vekili 03/012014 günlü cevap dilekçesinde; filmlerin … Film’den devir alındığını belirterek buna ilişkin devir sözleşmesi ibraz etmiştir. Davanın ihbar edildiği … film vekili de 03/07/2014 günlü dilekçesinde aynı filmler nedeniyle müvekkiline karşı İstanbul 4 Nolu FSHM de 2013/174 numaralı davanın açıldığını bu kullanımların davalıyla ilgisinin bulunmadığını belirtmiştir. Toplanan delillerden TV kanalında ki kullanımla davalının ilgisi bulunmadığı anlaşıldığından kanallardaki kullanım yönünden davanın reddine ilişkin kararı bu farklı gerekçe ile haklıdır, DVD ve CD şeklindeki kullanıma gelince;Davacılar DVD ve CD şeklindeki satışlar için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000 TL talep etmiştir. İlk derece mahkemesince alınan raporlara itiraz edildiğinden ve raporlar yetersiz olduğundan dairemizce rapor ve ek rapor alınmış, yukarıda içeriğine yer verilen, kök rapor ve ek rapor kapsamında; bilirkişilerce takdir edilen %10 oyuncu telif bedeli Dairemizce makul bulunmuştur. Dava konusu satışlar 2003-2013 dönemine ilişkin olup, FSEK 68.maddeye göre talepte bulunulduğundan ve Yargıtay içtihatlarına göre de bu maddeye göre talepte bulunulması halinde farazi bir lisans kurulmuş sayılması nedeniyle zamanaşımı süresi 10 yıl olup bu süre geçirilmeden dava açıldığından zamanaşımı itirazı da haklı bulunmamıştır. Açıklanan gerekçe ile; FSEK 80. Madde ile 1995 de ilk kez komşu hakların tanındığı, ve icracı haklarının izinsiz kullanımının yasaklandığı,FSEK Ek 2. madde ve geçici 1. Madde ile bu hakların yürürlük tarihinden önceki icraları da kapsayacak şekilde geri yürütüldüğü, sözleşmenin yapıldığı tarihte koruma süresinin 20 yıl oluşu nedeniyle eski sözleşmenin bu sürenin sonunda hüküm ifade etmemesi (emsal içtihatların da bu yönde olması),FSEK 27. Maddesi ile koruma süresinin 70 yıla çıkarıldığı, FSEK 51. Madde gereğince korumadan münhasıran komşu hak sahiplerinin yararlandırıldığı ve haklardan vazgeçmenin mümkün olmadığı, FSEK 52, madde gereğince hak devrinin ancak yazılı sözleşme ile ve devredilen her hakkın tek tek belirtilmesi ile mümkün olduğu, sözleşmede belirtilmeyen hakların devredilmemiş sayıldığı,FSEK 80. maddenin sondan 3. Fıkrası gereğince icracı sanatçıların da eser sahiplerinin açtığı tazminat ve tecavüz davalarını açma hakkına sahip olmaları nedeniyle, hakların davacılara ait olduğu, davalının yapımcının yeni yasal düzenlemeler karşısında sözlü sözleşmeye dayanmasının mümkün olmadığı, FSEK54/1 maddesi gereğince iyiniyeti de korunmadığından icracı sanatçının mirasçıları olarak davacılar FSEK 68. madde gereğince izinsiz kullanımlar için tazminat isteme hakkına sahip olduğu kanaatiyle, DAİREMİZİN ÖNCEKİ KARARINDA DİRENİLMESİNE, taleple sınırlı olarak DVD ve CD satışları için davanın kısmen kabulüne, Televizyon ve sinemadaki kullanımlara yönelik tazminat taleplerinin reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Dairemizin 11/10/2017 tarih, 2016/71 Esas, 2017/3073 Karar sayılı ilamında direnilmesine 2-Davacı vekilinin sinema ve TV kanallarındaki kullanımlarına ilişkin istinaf isteminin REDDİNE, 3-Diğer kullanımlar yönünden davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile; 6100 Sayılı HMK’nun 353-1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 2.FSHHM’nin 2013/145 Esas, 2016/137 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, -Davanın kısmen kabulü ile; dairemizce alınan son bilirkişi raporunda belirtilen 347.684,00 TL tazminat miktarının FSEK 68.maddesi gereğince 3 katı arttırılarak 1.043.052,00 TL alacağın bulunduğu kabul edilerek bu kalemlere ilişkin taleple sınırlı olarak 10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak miras payları oranında davacılara verilmesine, 4-İlk derece yargılaması yönünden; -Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca hesap olunan 683,10 TL karar harcından peşin alınan 512,35 TL’nin mahsubu ile 170,75 TL harcın davalıdan tahsiline,-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, -Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 2.250,00 TL bilirkişi ücreti, 765,80 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 3.015,80 TL’nin ret ve kabule göre takdiren hesaplanan 1.005,00 TL ve 512,35 TL peşin harç olmak üzere toplam 1.517,61 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 5-İstinaf yargılaması yönünden; -İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 79,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 1.950,00 TL bilirkişi ücreti, 192,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 2.221,70 TL’nin davalıdan alınıp davacılara verilmesine,-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, -İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve duruşma sayısı da dikkate alınarak 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara ödenmesine,6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 15/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.