Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2876 E. 2022/679 K. 15.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2019
NUMARASI: 2017/308 2019/246
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 15/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı-karşı davalı vekili; müvekkilinin fotokopi makineleri, faksimile cihazlar, yazıcılar, tarayıcılar, telefon cihazları ve santralleri ile taşınabilir bilgisayarlar (note-book) alanında Türkiye’de tanınmış bir şirket olduğunu, 1974 yılından beri … dahil pek çok büyük şirketin Türkiye distribütörlüğünü ve tek satıcılığını yaptığını; verdiği kaliteli hizmetin yanı sıra, büyük paralar harcayarak gazete, dergi, televizyon, radyo, sinema, dış mekanlarda reklam çalışmaları yaptığını, “…” markasını 25.10.2011 tarihinden itibaren … no ile 09.sınıfta yer alan emtialar bakımından tescil ettirdiğini, davalının söz konusu markayı imal, ithal ettiği ürünler ile yazılı ve basılı evraklarında, tabelalarında, “www…com”, “www….com.tr.” – “www…com” isimli web sitelerinde etkili bir şekilde kullandığının, bu siteler üzerinden müvekkilinin ticari faaliyet konusu ve tescilli markalarının tescil kapsamında yer alan hizmetler verdiğinin ve pazarlama yapıldığının tespit edildiğini, davalının müvekkilinin tescilli markası olan “…” markasını marka kapsamında yer alan emtialar için birebir aynısını kullandığını, tarafların birbirinden ayırt edilemeyecek kadar benzer ve hatta neredeyse aynı olan alan adını, aynı ve benzer hizmetler alanında kullanmaları nedeniyle iltibas tehlikesinin meydana geldiğini, markalar arasındaki benzerliğin tüketicilerin satın almayı düşündükleri mal veya hizmet yerine bir başka mal veya hizmet almak durumunda bırakılması olduğu gibi tüketicilerin iki farklı mal karşısında olduklarını bilmelerine karşın bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasındaki idari-ekonoınik anlamda bir bağın olduğu düşüncesine kapılmaları anlamına geleceğini; bu nedenle davalının davaya konu “…” markasını kullanmasının müvekkilinin 556 sayılı KHK’den doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğini, TTK anlamında haksız rekabet oluşturduğunu; davalı şirketin müvekkili şirket ile ayın ve benzer alanlarda ticari faaliyet gösterdiğini, müvekkiline ait markanın birebir aynısını kullanarak müvekkili şirketin müşterilerinin kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatlerini zarara uğrattığını beyanla, davalı şirket tarafından “www…com”, “…com.tr”, “www…com” internet erişim adresinin kullanılmasının müvekkili şirket aleyhine haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine ve 556 Sayılı KHK’nın ilgili maddeleri uyarınca yargılama esnasında tedbiren haksız kullanımının engellenmesine ve bu sitelere erişimin durdurulmasına, tedbir kararının yargılama sonuna kadar uygulanmasına, yine davalı şirket tarafından kullanılan ve üzerinde “…” markasının bulunduğu ” fotokopi makinaları, fax cihazları, yazıcılar, tarayıcılar (scanner), PC’ler ve diğer cihazlar ile bu ürünlerin üretiminde kullanılan araç ve gereçler ile sözkonusu markanın yeraldığı reklam, kartvizit, broşür gibi tüm yazılı evraklar ve tanıtım vasıtaları ile ile tabela ve yol kenarında halka açık alanlarda bulunan levhaların tedbiren toplatılmasına ve imhasına, bu suretle markaya vaki tecavüzün men’ine ve durdurulmasına, haksız rekabetin men’ine ve durdurulmasına, müvekkili şirketin marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerinden dolayı davalı 20.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari reeskont faiziyle birlikte, 15.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, karar kesinleştikten sonra hükmün trajı en yüksek üç gazeteden birinde ilanına, ilan masrafının davalı şirket tarafından ödenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde, müvekkili şirketin 1988 yılından beri Türkiye’de önemli ölçekler de iş yapan bir firma olduğunu, davacı ile zaman zaman ticari ilişkilerinin bulunduğunu, davalı tarafın ihtarname göndermeden müvekkili şirket hakkında arama el koyma kararı çıkarttırdığını bu sırada davacı yanın markasından haberdar olduklarını, müvekkili şirketin ithal ettiği ürünlerin isimlerinin “..” şeklinde olduğunu, “…” ibaresinin sadece “…” markasının ürettiği ürünlerin serisini belirtmek amacıyla kullanılan seri ismi olduğunu ve tek başına “…” şeklinde bir marka kullanımının söz konusu olmadığını, ayrıca “… …” ibaresinin …’nın resmi internet sitesinde … şeklinde yer aldığını, bu nedenle dünyaca tanınmış marka olan …’nın TPE nezdinde tescil edilmemiş dahi olsa “tanınmış marka” sıfatına haiz olması nedeni ile davalı şirket markasından öncelikli koruma hakkına sahip olduğunu, kaldı ki davacının tazminat ve diğer taleplerine konu ettiği marka ve logo tasarımının, … tarafından işaret ettiği ürün serisini tanımlamak amacıyla davacının markasının tescilinden çok daha önceki tarihte kullanıldığını, davacının … markasının seri ismi olarak kullandığı ibare ve logoyu iltibasa neden olacak şekilde sonradan TPE nezdinde tescil ettirdiğini, “…” ibaresinin bir seri adı olduğunu, bu sebeple düşük koruma sağlayan ve tam anlamıyla marka tanımının karşılığı olabilecek bir ibare olmadığını, müvekkilinin “…” ibaresinin seri adı olarak yer aldığı … ürünlerini 2009 yılında satmaya/ithal etmeye başladığını, müvekkilinin fiilen önceki tarihli kullanım hakkı bulunduğundan davacının marka tecavüzüne yönelik iddialarının hukuken mümkün olmadığını, Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi’nin 6. maddesinin tescil edilmemiş olmakla birlikte pazarda çok tanınan markaların sahiplerini, aynı markanın daha sonradan başkaları tarafından da tescil edilmesini önleme suretiyle korunmasını sağlamak üzere geliştirildiğini, www….com adresine girildiğinde söz konusu adresin … markası altında konumlandığını ve … grup şirketleri içinde yer aldığını, 2000 yılında … … modeliyle başlayarak günümüze değin değişik modellerde … serisinde makine üretimi yapıldığın, söz konusu internet sitesinin altında “Telif hakkı 2015 … Ltd Tüm hakları saklıdır ” ibaresinin yer aldığını, bu ifadeyle … adının …’nın kullanımına ait olduğunun anlaşıldığını, … logosunun …’ın sattığı … ürünlerinin seri adı olduğunu, tek başına bir markanın sağladığı yararları sağlamadığını, ürünlerin üzerinde … ibaresinin … markasıyla birlikle yer aldığını, dava dilekçesinde ve bilirkişi raporunda yer alan …’a ait internet sitelerindeki görüntülerde kullanılan ürünlerin tamamının üzerinde … markasının bulunduğunu, hiç birinde tek başına … ibaresinin yer almadığını, model adı olarak kullanılan … ibaresinin yanında …, … ve benzeri ürünlerin serilerini işaret eden numaraların olduğunu, …’ın …’la geçmişte ticari ilişkisinin olduğunu ve söz konusu … ibareli ürünlerin 2013-2014 yıllarında … tarafından, …’dan satın alındığını, aynı yıllarda …’ın …’a aynı ibareli ürünü sattığını, dosyaya sunulan faturalar ile davaya konu markanın … tescilinden önce … tarafından ithal edilip, satıldığının kanıtlandığını bu açıklama doğrultusunda …’ın bu malları sattığını bilmesine karşın …’la alışverişe girdiğini; …’ın bu kullanıma uzun süre göz yumduğunu, …’ın tescilden önce mal satması nedeniyle tescilsiz dahi olsa hakkının korunması gerektiğinnden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, karşı davasına ilişkin beyanlarında ise özetle; müvekkili şirketin davacı şirketin marka hakkına herhangi bir tecavüzünün söz konusu olmadığını, hem …’nun … markala ürünlerden bir serinin ismi olması, hem … olarak tescilli bulunması ile birlikte tanınmış marka olan …’nın Paris Sözleşmesi uyarınca marka hakkının Türkiye sınırlarında korunacak olması ve müvekki şirketin davacı şirketten daha önceki tarihte … markalı … serisine ait ürünleri alıp satması nedeni ile kazanılmış bir hakkı bulunduğunu ve açıkça zarara uğradığını, bu nedenle müvekkili şirketin uğradığı ve/veya uğrayacağı maddi zarara ilişkin hakları saklı kalarak, 15.000.00 TL manevi tazminatın davacıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.Davacı-Karşı davalı vekili 13.06.2016 tarihli cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde, markaların tescili ve korunmasında kural olarak ülkesellik ilkesinin geçerli olduğunu; bu ilke uyarınca; her devletin marka korumasını sadece kendi ülkesinde sağladığını, her devletin sadece kendi ülkesindeki ihlallerde tecavüze uğrayan ve kendi kanunlarına göre hak sahibi olan kişinin kendi ülkesindeki hukuk yollarına başvurmasına izin verildiğini, bu ilke uyarınca marka sahibinin, izni olmaksızın markasının kullanılmasına ancak Türkiye sınırları içinde engel olabileceğini, Türkiye’deki bir tescile dayanarak markanın Türkiye dışında bir başka ülkede kullanılmasının yasaklanamayacağını, ülkesellik ilkesi gereğince aynı işaretin marka olarak birçok ülkede o ülkelerin ulusal hukukuna göre tescil edildiğinde tescil edildiği ülkenin hukuku uyarınca o ülkenin sınırları içinde marka hakkının doğduğunu, müvekkilinin “…” markasını 25.10.2011 tarihinden itibaren … sicil numarası ile 9. sınıfta yer alan emtialar için Türk Patent ve Marka Kurumu nezdindc tescil ettirdiğinden, 5833 sayılı Kanun ve 556 sayılı KHK uyarınca marka hakkı sahibine tanınan hakların sahibi olduğunu, davalı-karşı davacının belirtildiği gibi eskiden müvekkili ile ticari ilişkisinin olduğunu, davalı-karşı davacının müvekkilinin eski bayilerinden olduğunu, ancak bu ticari ilişkinin sona erdiğini, davalı-karşı davacının tüm tanıtıcı emtialarında ve hizmetlerinde kendini “… Türkiye ithalatçısı” olarak tanıttığını, müşterilerde “Türkiye Yetkili Distribütörü” algısı oluşturmaya çalıştığını, sahte yetki belgeleri düzenleyerek hem kendini hem de üçüncü kişileri yetkili bayii olarak lanse ettiğini, müvekkilinin yetkisinin sona erdiği izlenimini uyandıracak ilanlar verdiğini, yetkili olmadığı halde “www….com” gibi alan adları ile piyasada yer edinmeye çalıştığını, müvekkili aleyhine haksız rekabet teşkil eden kötüniyetli eylemlerde bulunduğunu; bu nedenle İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’nde haksız rekabetin tespiti, men’i, önlenmesi, durdurulması, maddi ve manevi tazminat talepli dava açtıklarını, davalı-karşı davacının … firması ile akdi bir bağlantısının olmadığını ve söz konusu marka ile ilgili herhangi bir yasal (lisans anlaşması vsj hak ve ehliyete sahip olmadığını) “…” markasının müvekkiline ait olduğunu ve bu nedenle bu markanın Türkiye’deki yasal hak sahibi olarak, bu markayı taşıyan ürünleri Türkiye’ye ithal, satış ve pazarlama, tanıtım, depolama vb. hakların tek sahibi olduğunu, dava dilekçelerinde talep etmeleri üzerine Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda,”www …. Com.”, “www …com.tr” ve “…-fotokopi.com” sitelerinin davalı-karşı davacıya ait olduğunu, yetkilisinin … olduğunu,”www….-…com” isimli sitenin “www….com” isimli siteye doğrudan yönlendirildiğini, site içeriklerinde üstünde “…” logolarının olduğu fotokopi makineleri ve katalog bulunduğunu, siteden internet yolu ile satış yapılmadığının tespit edildiğini; …’ın sattığı ürünler üstünde …’ın tescilli markasını kullandığını; “…” markasının 556 sayılı KHK’nın 9. maddesi uyarınca internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde kullanıldığını, tarafların birbirinden ayırt edilemeyecek kadar benzer ve hatta neredeyse aynı olan markayı aynı ve benzer hizmetler alanında kullanmasının iltibas tehlikesini meydana getireceğini, …’ın “…” markasını kullanmasının …’ın hem 556 sayılı KHK’dan hem de Ticaret Kanunu’ndan doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğini, …’ın karşı dava dilekçesinde ifade ettiği hakları ileri sürebilmesi için marka hakkı sahibi olması gerektiğini, böyle bir hakkı olmayan …’ın davacı olma sıfatı ve hakkının olmadığını bu nedenle, davalı tarafından karşı dava yolu ile talep edilen manevi tazminat davasının haklı ve hukuki bir dayanağı olmadığından bahisle reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “davaya konu markanın KHK kapsamında korunan markalardan olması, markayı taşıyan malların Türkiye’de piyasaya sunulması, markayı taşıyan malların marka sahibinin rızası dahilinde piyasaya sunulması koşullarının oluşması nedeni ile …’ın her ne kadar … marka ürünlerin Türkiye’de satışını münhasıran yapabilecek tek yetkili distribütör olsa da …’ın paralel ithalat yolu ile orijinal “… …” markalı ürünleri satmasına engel olamayacağı, bu nedenlerle …’ın “… ” marka ürünleri satmasının …’a ait … sicil numarası ile tescilli “…” şekil markasına tecavüz fiilini oluşturmayacağı sonucuna ulaşılmış, markaya tecavüze dayalı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür. Yargıtay’ın istikrarlı kararlarında, tescilli bir markanın kullanımı haksız rekabet teşkil etmemektedir. Tescilli bir marka dolayısıyla haksız rekabet, ancak markanın tescilli olunduğu halden farklı bir şekilde kullanılması halinde gerçekleşebilir. Yani tescilli bir marka, tescil kapsamı dışında mal veya hizmetlerde kullanılıyor yahut tescil edildiği şekilden oldukça farklı bir şekilde kullanılıyor ve bu başkasının marka hakkını ihlal ediyor ise, haksız rekabetin varlığı iddia edilerek, bu tür kullanımların önlenmesi talep edilebilir. Yukarıda, açıklandığı üzere her ne kadar … tarafından …’ın kötü niyetli kullanımından bahsedilmiş ise de, iddianın ispat külfeti yerine getirilmemiş, davalı-karşı davacı …’ın …’a ait … sicil numaralı “… şekil” markasını kullanmasının ve kanuna uygun olarak paralel ithalat yolu ile … markalı ürünlerin satışını gerçekleştirmesinden kaynaklandığı ve dürüst kullanım niteliğinde olduğu, dikkate alındığında haksız rekabeti doğuran herhangi bir eylemi bulunmadığı sonucuna ulaşılmış davacı karşı davalının haksız rekabete dayalı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı açmış olduğu karşı davada manevi tazminat talebinde bulunmuştur. T.T.K’nun 20/2 maddesinde tacirlerin özen yükümlülüğü artırılmış ve tacirlere ticari işlerinde ‘’basiretli tacir” gibi davranma zorunluluğu yüklenmiştir. TTK’nın 56. maddesi iktisadi rekabetin her türlü suistimalini yasaklamıştır. Yasadaki bu sınırın aşılması MK’nın 2. maddesinde yazılı bulunan objektif iyi niyet kurallarına aykırı bir biçimde ekonomik rekabetin kötüye kullanıldığı hallerde meydana çıkmaktadır. Karışıklığa meydan verebilecek bir ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa yol açılması, yalnız başına iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış olarak kabul edilmelidir. Hukukumuzda, yerleşmiş içtihatlarda bu prensibe değinilmiştir. Yargıtay kararlarına göre manevi tazminata hükmederken TTK m.18/2’deki “basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü”ne aykırı davranılıp davranılmadığı esasını dikkate almaktadır. Davalının basiretli bir tacir gibi davranması zorunluluğunun doğal sonucu, ticari yararın zarara uğratılmaması veya böyle bir tehlikeye maruz kalmayı önleyici davranışları da gerektirir. BK m.58’e göre; kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderin biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu karann yayımlanmasına hükmedebilir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre, BK.’nun 58 (EBK m.49) maddesi, daha geniş bir kavram olan “şahsi menfaatin ihlali” esasına dayandığı halde, TTK.’nun 56 inci maddesi sadece “ekonomik menfaatin ihlaline” ve hatta böyle bir tehlikeye maruz kalınmasına istinat etmektedir. Söz konusu TTK m.56 ve BK m.58’inci maddelerin birlikte değerlendirilmesinden çıkan sonuca göre, hakimin haksız rekabet eylemi dolayısıyla manevi tazminata hükmedebilmesi için davacının iktisadi menfâati yönünden zararın veya tehlikenin ve kusurun mevcudiyeti yeterlidir. Somut olaya dönüldüğünde ise; dava dışı …’nın ürünlerinde kullanılan “…” ibaresini tescil ettirmek sureti ile paralel ithalat yolu ile orijinal ve aynı marka ürünleri satan …’ı marka hukukunun sağladığı olanaklarla dava ettiği, …’ın iş yerinde arama ve elkoyma işlemlerinin yapıldığı, …’ın bayilerine ihtarname yollamak sureti ile bayiler ile … arasında ticari ilişkilerinin zedelenmesine sebebiyet verdiği, kötü niyetli hareket ettiği, davacının daha önceleri ticari ilişki içerisinde bulunduğu davalının, … marka ürünlerin pazarlanmasında davaya konu ibareyi kullandığını, doğrudan kendi tescilli markasına yönelik bir kullanımının bulunmadığını, -davacı karşı davalı tacirin bu sıfatı nedeniyle- bildiği ya da bilmesinin gerektiği, tüm bunlara rağmen kötü niyetli ve haksız olarak hakkında tedbir vs tedbirlere yöneldiği şu basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı davranışlarda bulunduğu haksız ve kusurlu olduğu sonucuna ulaşılmış, karşı dava yönünden manevi tazminat şartlarının oluştuğu, talep edilen tazminat miktarının dosya kapsamı eylemin ağırlı hak ve nesafet kurallarına uygun olduğu kanaatiyle manevi tazminata yönelik karşı davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. ” izahı yapılan gerekçelerle davacı-karşı davalının markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, ortadan kaldırılmasına yönelik davası ile maddi ve manevi tazminat davalarının reddine, manevi tazminata yönelik karşı davanın kabulü ile 15.000,00 TL manevi tazminatın davacı-karşı davalıdan alınarak, davalı-karşı davacıya ödenmesine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; asıl dava yönünden davanın 556 Sayılı KHK uyarınca çözümlenmesi gerektiğini, alınan 06/03/2018 tarihli rapordaki tespitlerin tamamına itiraz ettiklerini ancak itirazlarının mahkemece yeterli düzeyde değerlendirilmediğinin, asıl davanın markaya tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesi davası olduğunu, müvekkilinin … markasını 25/10/2011 tarihinde 9.sınıftaki emtialar yönünden tescil ettirdiğini, müvekkilinin markasının toshıba ile bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkilinin markasının izinsiz kullanılmasının marka haklarını ihlal edeceğini, tescilli bir markanın hükümsüz kılınana kadar sahibine kanundan doğan haklar bahşedeceğini, ayrıca …, … ltd.şti nin Türkiye’de hak sahibi olduğuna dair iddiası ve talebinin bulunmadığını, mahkemenin ilgili web sitelerinin kime ait olduğu hususunda inceleme yaptığını buna göre bu sitelerin davalı şirkete ait olup, yetkilisinin … olduğunun ve www….-…com isimli sitenin www….com.tr isimli siteye doğrudan yönlendirildiğini, bu site içeriklerinde sitede bulunan fotokopi makineleri, katalog ve site sayfalarında logosunun bulunduğu ve sitede yayınlanan fotokopi makineleri üzerinde de logosu ve … ibarelerinin bulunduğunu, siteden internet yoluyla satış yapılmadığının tespit edildiğini, bu raporun müvekkilinin iddialarını doğruladığını, müvekkilinin tescilli markası olan … nun davalı tarafından tek başına büyük ve vurgulayıcı olarak kullanıldığını, yine davalının sattığı ürünler üzerinde de markanın kullanıldığını, bu nedenle mahkemenin ihtiyati tedbir kararı verdiğini, marka tescilinde ülkesellik prensibi bulunduğunu, müvekkiline ait markanın hükümsüzlüğü ya da iptalinin istenmediğini, dava konusu olayda paralel ithalat durumunun mevcut olmadığını, bilirkişi raporundaki davalı kullanımını KHK 12.maddesindeki dürüst kullanım çerçevesinde değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, yine 13.madde uyarınca marka tescilinden doğan hakların tüketildiği iddiasının hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını, dosyada mevcut bulunan Prof.Dr. …’ın hazırladığı uzman görüşünün bu davaya ilişkin hazırlanmadığını, bu dosyaya sunulmasının da doğru olmadığını, bu uzman görüşünün müvekkili adına davalı aleyhine İzmir 4 ATM nin 2016/806 E sayılı dosyasında açtıkları davanın konusu olduğunu, davalının bunları sunarak bilirkişinin kafasını karıştırdığını, mahkemenin gerekçeli kararında İzmir Cumhuriyet B.Savcılığının takipsizlik kararına atıfta bulunduğunu oysa ortada bir mahkeme kararının bulunmadığını, bu kararın gerekçeye esas alınmasının hatalı olduğunu, karşı dava yönünden ise, dava hakkının Anayasal bir hak olduğunu, müvekkilinin marka haklarının ihlal edildiğini bu nedenle İzmir Cumhuriyet B.Savcılığına şikayette bulunduklarını İzmir 4 SCM tarafından arama kararı verildiğini, bu karar gereğince davalı şirket merkezinde ürünlerin tespit edildiğini ve fotokopi makinesinin davalı şirket yetkilisine yediemin sıfatıyla teslim edildiğini, yapılan işlemlerin hukuki ve meşru olduğunu, bu işlemden dolayı müvekkili aleyhine tazminata hükmedilemeyeceğini, Yargıtay HGK ve 4.H.D nin emsal kararları bulunduğunu, bilirkişi raporundaki bu husustaki tespitin de doğru bir tespit olmadığını, davalıyı salt zararlandırmak ve ticaretini engellemek amacıyla şikayet ettiklerinin kanıtlanamadığını bildirmiştir. TPMK’dan gelen marka tescil belgesinin incelenmesinde; … tescil numaralı “…” ibareli markanın 9.sınıfta 25/10/2011 de davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. 25/05/2016 tarihli bilirkişi raporunda; “www…,com, www….com.tr, wWww….-…com sitelerinin … Limited Şirketine ait, şirket yetkilisinin/sahibinin … iletişim adresinin ise; …Cad. No:… … Plaza Kahramanlar /İzmir olduğu, İnternet sitelerinde bulunan ürünlerin üzerinde… logosu olduğu ve yine ürün isimlerinde … ifadesinin marka/model ismi şeklinde kullanıldığı, Web sitelerinde ürün satışı olmadığı, ürünlerin özellikleri hakkında bilgi verildiği” yolunda görüş bildirmiştir. 06/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “556 sayılı KHK m. 61 hükmü uyarınca tescilli … markasına tecavüz eyleminin oluşmadığı, TTK m. 55’te düzenlenen haksız rekabet koşullarının mevcut olayda oluşmadığı, …’ın maddi ve manevi tazminat talep edebileceği” yolunda görüş bildirmiştir. Dosyanın daha önceden tedbir kararı nedeniyle istinaf incelemesi için Dairemize geldiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin men’i, durdurulması ile maddi ve manevi tazminat taleplerine, karşı dava ise, manevi tazminat talebine ilişkindir. Dosya içeriğinden davacı tarafın … tescil numaralı “…” ibareli markasının 9.sınıfta tescilli olduğu anlaşılmıştır. Yargılama sırasında bilirkişilerden raporlar alınmıştır. Dosya içeriğinden … ibaresinin … şirketi tarafından 2000 yılından itibaren Hindistan, Malezya, Kore, Avrupa Birliği ülkeleri, ve ABD’de tescilinin gerçekleştirildiği, davalı tarafın kullanmış olduğu, … ibaresinin davacının tescilli markasıyla aynı olduğu, davalının … markalı ürünlerin satışını yaptığı, … ibaresinin … firması tarafından üretilen bir kısım ürünlerde kullanıldığı, her ne kadar davacı taraf … firmasının Türkiye’de … markalı ürünlerin tek yetkili distribütörü ise de, davalı tarafın paralel ithalat yoluyla orjinal … … markalı ürünleri satmasına engel olamayacağı, dolayısıyla bu durumun marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği, bu durumun 556 Sayılı KHK 12 ve 13.maddesinde düzenlenen dürüst kullanım çerçevesinde kaldığı kanaatine varılmış olup, davacı karşı davalı vekilinin asıl davadaki hükme yönelik istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir.Karşı dava yönünden yapılan değerlendirmede ise, davacı karşı davalının davalı karşı davacının işyerinde arama yaptırdığı orjinal ürünlerin yediemin olarak karşı davacıya bırakıldığı, yine karşı davacının bayilerine ihtarlar gönderildiği, bu durumun bayileriyle sorun yaşamasına neden olabileceği, bu nedenle karşı davada karşı davacının tazminat talebinde haklı olduğu, zaten soruşturma sonunda da karşı davacının kullanımlarının 556 Sayılı KHK 12.maddesi kapsamında değerlendirilerek takipsizlik kararı verildiği anlaşılmakla karşı davaya yönelik istinaf sebepleri de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı karşı davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı karşı davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 161,40 TL (80,70×2) harçtan, peşin alınan 88,80-TL (44,40+44,40) harcın mahsubu ile bakiye 72,60-TL harcın davacı karşı davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı karşı davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/04/2022