Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2844 E. 2022/624 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2844 Esas
KARAR NO: 2022/624
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2019
NUMARASI: 2017/507 2019/359
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, basım yayım ve dağıtım hakları müvekkili firmaya ait olan basılı eserlerin davalı firma tarafından kendilerine ait www…com, www…com sitelerinde satıldığını, bu hususların İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1474 D.İş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, davalı firmaya müvekkili tarafından herhangi bir izin veya icazet verilmediğini, müvekkili firmaya ait internet adresinde basılı eserlerin hiçbir şekilde internet üzerinden satışının yapılmadığına ilişkin uyarı bulunduğunu, davalıya yapılan şifahi bildirimler yapıldığını ancak haksız eylemini sonlandırmadığını, bu durumdan müvekkilinin ve bayilerinin zarara uğradığını beyanla davalı aleyhine 10.000,00 TL maddi tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili, müvekkili şirketin Türkiye’nin en büyük internet kitap satış sitelerinden olan …com ve …com’un sahibi olduğunu, internet üzerinden kitap alışverişi denilince ilk akla gelen firmalardan olduğunu, bu nedenle pek çok yayınevinın, eserlerinin müvekkil şirket siteleri üzerinden satışı için bayilik, dağıtım ve benzeri başlıklar altında müvekkil şirket ile anlaşmalar yapmayı teklif ettiğini, Davacı taraf ile müvekkili arasında 2013-2014 eğitim yılında bayilik sözleşmesi yapıldığını, müvekkili şirketin kitap satışlarını rastgele yapmadığını, 2013-2014 sözleşmesine ek sözleşmede yapıldığını, 2015 yılı içerisinde taraflar arasında bazı anlaşmazlıklar yaşandığını, davacı şirketin müvekkili firmaya zaman zaman %75 indirim ile satış hakkı tanırken, birden bu indirimleri durdurmasını talep ettiğini, davacı tarafın talebi üzerine istenilen ürünlerde istenilen oranlarda indirim yapılmasına rağmen bu sefer de kitapların iadesi ve talep edilen kitapların zamanında gönderilmemesi hususunda anlaşmazlık yaşandığını ve nihayetinde davacının taraflar arasındaki sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini bildirdiğini, fakat karşılığında yeni kitap teslim edilmeyen 110.000TL bedelli çekin müvekkiline iade edilmediğini, müvekkilinde bulunan davacı tarafça basılı olan eski kitapların da iade alınmadığını, taraflar arasında yapılan yazışmalar sonunda müvekkilinin davacının öne sürdüğü bütün koşulları yerine getirdiğini, buna rağmen müvekkilini firmaya ait olan çekin iade edilmediğini, bunun üzerine İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2015/1184 esas sayılı dosya ile menfi tespit ve çek iptali davası açıldığını dava devam ederken herhangi bir tedbir kararı verilmediği için110.000TL çekin müvekkilince ödendiğini, akabinde davacı şirketin çek bedelini müvekkili firmaya ödediğini, müvekkil şirketin davacı tarafın bastığı eserleri bayilik sözleşmesine istinaden satın aldığını, bu eserlerin davacı tarafça iade alınmaması üzerine, elinden çıkarmak amacı ile indirimli oranlarda satışını yapmak zorunda kaldığını, davacının davayı kötü niyetle açtığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “FSEK m.23/ll.c.2’ye göre; “ kiralama ve kamuya ödünç verme yetkisi eser sahibinde kalmak kaydıyla, belirli nüshaların hak sahibinin yayma hakkını kullanması sonucu mülkiyeti devredilerek ülke sınırları içinde ilk satışı veya dağıtımı yapıldıktan sonra bunların yeniden satışı eser sahibine tanınan yayma hakkını ihlal etmez….” Buna göre, eser veya çoğaltılmış nüshalar bir kez eser sahibi tarafından veya eser sahibinden mali hakları devralan yayıncı tarafından satıldıktan sonra artık eser sahibinin ya da mali hak sahibi olarak yayıncının bundan sonra yapılan satışlara engel olma yetkisi ortadan kalkar. Zira eserin ilk iradi satımı ile birlikte hak sahibinin tekel niteliğindeki yayın hakkı tükenir. Mesela, bir romanın yayın haklarını alan bir yayınevinin romanı baş bayilere, onların bayilere, bayilerin de tüketiciye romanları satması artık hak sahibi tarafından engellenemez. Bu ilkeye “yayma hakkının tüketilmesi ilkesi” adı verilmektedir. Bu ilkeye göre yayma hakkı değil sadece satış hakkı tükenir. Eserin kiralanması veya ödünç verilmesi yetkisi ise eser sahibinde kalır. Yine tükenmenin konusu eser olmayıp, eserin nüshalarıdır. Bu hükmün gereği olarak, yayma hakkının tüketilmesi ilkesi ülkeseldir. Türkiye’de satışa sunulan ya da dağıtımı yapılan nüshalar açısından bu hak Türkiye’de tükenir. Somut olayda, davacının yayımcısı ve dağıtımcısı olduğu kitapların satışının yapılması ile artık satış hakkı tükendiğinden davacının, başkalarını satışa çıkarılan kitapların satışını yapmama yönünde engellemesi FSEK 23/II.c.2 hükmü gereğince mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır. Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller ve hükme esas alınan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde: yukarıda açıklanan mevzuat kapsamında, internet sitesinde gerçekleşen satışların taraflar arasındaki sözleşme gereği alınan kitapları kapsadığı, eserlerin bir kere satılmış olduğu, telif sahibinin müdahale hakkının tükendiği, davacının davalıyı satışa çıkarılan kitapların satışını yapmama yönünde engellemesinin FSEK 23/II.c.2 hükmü gereğince mümkün olmadığı ve davacının bu yönde tazminat talebinde bulunamayacağı” gerekçeleriyle davacının davasının reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Yerel Mahkemece her ne kadar taraflar arasında internetten satış yapıldığına dair anlaşma olduğunu bildirse de müvekkil şirket ile davalı şirket arasında internetten satış yapılması konusunda herhangi bir rıza gösterilmesinin söz konusu olmadığını, müvekkil şirket ile davalı arasındaki anlaşmanın bayilik sözleşmesi olup, davalı şirketin müvekkilin kitaplarını kendi bayinde satmasına izin veren bir sözleşme olduğunu, zaten müvekkilinin diğer müşteri ile de bölgesel bayilik üzerine çalıştığını, müvekkilinin bölgesel bayilik sistemi ile çalıştığı için herhangi bir bayisine internetten satış konusuna muvafakat vermesinin diğer bayilerinde zarara uğramasına neden olabileceğini, bu nedenle müvekkilinin, davalı şirkete internetten satış konusunda muvafakat vermediğini, zira dava dilekçelerinde de belirttikleri üzere müvekkilinin basılı yayınlarının İnternet üzerinden satışına hiç bir suretle izin vermediğini, bu hususun kendi internet sitesinde de açıkça belirtildiğini, her ne kadar Yerel Mahkeme tarafından FSEK m.23/II.c.2 maddesine dayanılarak tazminat taleplerimizin yerinde olmadığı bildirilse de; söz konusu maddede mülkiyet hakkının devrinden sonra eser sahibine tanınan yayma hakkının engellenemeyeceğinin bildirildiğini, oysa müvekkil şirket tarafından, davalıya devir amacı doğrultusunda satışı engelleyici bir eylemde bulunulmadığını, davalı şirket müvekkil şirket ile arasındaki anlaşma gereğince söz konusu yayınları yayma hakkına sahip olduğunu, ancak huzurdaki davada asıl konunun bayilik sözleşmesinin sona ermesinin ardından davalının sözleşmeye aykırı şekilde yayınları dağıtmaya devam etmesine ilişkin olduğunu, yine en büyük uyuşmazlığın davalının yetkisinin olmadığı halde kitapları internetten satışa sunarak müvekkilin diğer bölgelerdeki bayilerinin zarara uğramasına neden olmasından kaynaklandığını, dosyaya sunulan raporlarda davalının müvekkile ait kitapları yetkisi olmadığı halde internetten satışını yaptığının ortada olduğunu, hal böyleyken davalarının reddedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasında yapılan 12/01/2015 tarihli sözleşmede davacının yayıncı davalının ise bayi olarak yer aldığı, davalının 30.000-TL karşılığında ürün listesini göndererek yayıncının belirleyeceği proforma faturasına istinaden takas yapmak için iade edileceğini, bayiye 15 takım kitap verileceğini, yine yeni sezon ve denemelerden de gönderileceğinin belirtildiği, 110.000-TL lik çekin yayınevi tarafından teslim alındığının belirtildiği görülmüştür. Dava öncesinde İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1474 D.İş sayılı dosyasında davacı tarafından davalı aleyhine tespit talep edildiği, tespit işlemi sonunda bilirkişi tarafından düzenlenen 02/11/2016 tarihli raporda http://www…com adlı web sitesinin incelendiğini, arama başlığına zeka küpü yazıldığında 4 sayfada toplam 79 adet zeka küpü adlı kitapçığın çıktığı, 76 adet zeka küpü yayınlarına ait kitapların yer aldığı: bu web sitesinin alan sorgulamasının yapıldığında ise, sitenin … sunucularından çalıştığı, alan adını kaydeden şahsın belirtilmediği, http://…com adlı web sitesinin incelenmesinde ise zeka küpü yayınları (eski) ve zeka küpü yeni kitaplar başlıkları altında toplam 160 adet zeka küpü yayınlarına ait kitapların yer aldığının görüldüğünü, bu sitenin alan adı sorgulaması yapıldığında site adını kaydeden kişinin … firmanın ise … Ltd.Şti olduğunun görüldüğünü belirtmiştir. Yargılama sırasında alınan 19/10/2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının yayımcısı ve dağıtımcısı olduğu kitapların satışının yapılması ile artık satış hakkı tükendiğinden davacının başkalarının satışa çıkarılan kitapların satışını yapmama yönünde engellemesi FSEK 23/2 c2 hükmü gereğince mümkün olmadığını ve bu yöndeki tazminat taleplerinin de yerinde olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itiraz ederek yeni bir bilirkişiden rapor alınmasını istediği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, maddi tazminat talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalının internet sitelerinde basın yayın ve dağıtım hakları davacıya ait olan basılı eserlerin izinsiz şekilde satışının yapıldığını bu nedenle zarara uğradığını iddia etmiş, davalı taraf ise davacı ile aralarında bir dönem bayilik ilişkisi bulunduğunu, bu ilişki çerçevesinde davacının sattığı kitapların kendilerinde bulunduğunu ancak bayilik ilişkisinin sona ermesinden sonra davacı tarafın kitapları iade almadığını, bu nedenle kitapları satmakta olduklarını savunmuştur. Mahkemece FSEK 23/2c2 maddesi gerekçe yapılarak dava reddedilmiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir. 5846 Sayılı FSEK 23.maddesi uyarınca bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Aynı kanunun 23/2c3 maddesi “kiralama ve kamuya ödünç verme yetkisi eser sahibinde kalmak kaydıyla belirli nüshaların hak sahibinin yayma hakkını kullanması sonucu mülkiyeti devredilerek ülke sınırları içinde ilk satışı veya dağıtımı yapıldıktan sonra bunların yeniden satışı eser sahibine tanınan yayma hakkını ihlal etmez” şeklindedir. Somut olayda davalı taraf bayilik ilişkisinin sonlanmasından sonra kendisinde kalan kitapların satışını yapabilecektir. Bu şekilde satış yapılmasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu tür satış davacının yayma hakkını ihlal eder nitelikte değildir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.13/04/2022