Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2744 E. 2019/2880 K. 30.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2744 Esas
KARAR NO : 2019/2880
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/12/2019
NUMARASI : 2018/92 2019/411
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 30/12/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin 1952 yılından beri “…” marka ve ticaret unvanıyla tanınan bir firma olduğunu, müvekkilinin TPE nezdinde birçok “…” markasının bulunduğunu, ayrıca bu markanın yurtdışında da tescil edilmiş tanınmış bir marka olduğunu, davalının ise müvekkilinin markasına iltibas oluşturacak şekilde “… ” olarak 3 farklı adreste şube açtığını ve bu ismi tabela ve görsellerde kullandığının tespit edildiğini belirterek davalının müvekkiline ait tescilli marka haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin HMK’nun 403.maddesi uyarınca tespitine, önlenmesine, tescilli markanın kullanıldığı tabelaların sökülmesine, reklam vasıtası, basılı evrak ve benzeri her türlü ürünün toplatılması için tedbir kararı verilmesi ile maddi ve manevi tazminat ile fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, daha önce Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1991/383 Esas sayılı dosyasının işbu davanın tarafları ve konusuyla aynı olup kesin hüküm itirazında bulunduklarını, müvekkilinin ticaret unvanının “…Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi” olup … tarihinde tescil edildiğini ve müvekkilinin marka tescilinin de 21/02/2005 tarihli olduğunu, markanın da “… & …” 29,30 ve 43.sınıflarda tescilli olduğunu, ayrıca markanın 21/02/2015 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle yenilendiğini, davacının ismindeki ibarenin italik şekilde yazılı olduğunu, iltibas durumunun mevcut olmadığını, müvekkilinin baklava kesimi şeklini kullandığını, benzerlik bulunmadığını, tarafların hitap ettiği ortalama bir tüketicinin, ikisinin de farklı markalar olduğunu anlamasının ve ayırt etmesinin zor olmadığını, ayrıca markaların görsel ve işitsel olarak birbirlerinden farklı olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, 03/04/2018 tarihinde ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiği, daha sonra davacı vekilinin talebi üzerine dosyada alınan 22/05/2019 tarihli bilirkişi raporu gerekçe yapılmak suretiyle 30.000,00 TL teminat karşılığında davalının markasal kullanımının her türlü yayınlar, hizmetler ve mallar, ürünler, ambalajlar, tabela, ilan, reklam, broşür, afiş vs her türlü tanıtım malzemesi, basılı kağıtlar, faturalar ve sair her türlü ticari evrak ile internet alan adları da dahil olmak üzere internet üzerinde kullanmasının tedbiren önlenmesine, davalı yanın, davacı adına tescilli markası ile iltibas teşkil eden markanın kullandığı tabelaların tedbiren sökülmesine, reklam vasıtası, basılı evrak vb her türlü ürünün tedbiren toplatılarak yediemine teslimine karar verilmiş, bu karara davalı vekilince itiraz edilmiş ise de, söz konusu kararın infaz edilememesi nedeniyle davacı vekilince 26/07/2019 tarihinde yeniden mahkemeden ihtiyati tedbir kararı verilmesinin istendiği, mahkemenin de aynı mahiyette 29/07/2019 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verdiği, davalı vekilinin bu karara 01/08/2019 tarihli itiraz dilekçesiyle itiraz ettiği, itirazında; davacının teminat yatırmamasının kendi ihmalinden kaynaklandığını, tekrar ihtiyati tedbir verilebilmesi için ortada yeni bir vakıa olması gerektiğini, somut olayda davacının müvekkilinin markasını bilmesine rağmen 28 yıl boyunca sessiz kaldığını, dolayısıyla bu davanın açılamayacağını, tedbir kararının hukukun en önemli ilkelerinden biri olan masumiyet karinesini çiğnediğini, davacı şirket yetkilileri hakkında 2017 yılında silahlı terör örgütüne üye olma ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan dava açıldığını, ancak bu durumu bugüne kadar dile getirmediklerini, aynı tedbir kararının davacı hakkında verilmesini istediklerini, ayrıca davanın karar aşamasına gelmiş olup tedbir kararı verilmesini gerektirecek hiçbir durumun mevcut olmadığını, tedbir kararında itiraz süresi ve merciinin belirtilmediğini, kararın bu yönüyle HMK’ya aykırı olduğunu ayrıca 30.000,00 TL teminatın çok düşük kaldığını, hakkaniyete aykırı olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, duruşma açılarak yapılan inceleme sonucu10/09/2019 tarihinde; alınan raporda davalının kendi adına “….” markası tescilli ise de, fiili kullanımının tescilli markasından kaynaklı olduğu, kullanımın, renk, görsel ve kelime itibariyle davacı markasına yakınlaştırılarak söz konusu olabileceğinin bildirildiği, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği gerekçeleriyle itirazın reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili İstinaf sebebi olarak; davacının 28 yıl müvekkilinin kullanımına sessiz kaldığını, karar aşamasına gelmiş bir dosyada tedbir talebinin HMK’nun 141.maddesinde yer alan davanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığını, tedbir verilmesini gerektirir faydalı bir durumun mevcut olmadığını, dosyanın neredeyse karar aşamasına geldiğini, HMK’nun 391/2 maddesi gereğince tedbirin açık ve somut olarak hangi sebebe dayandığının mevcut olması gerektiğini, oysa kararda somut bir gerekçe bulunmadığını, gerekçenin kararın zorunlu unsurlarından biri olduğunu, bu durumun Anayasa’nın 141.maddesinde de düzenlendiğini, mahkemenin müvekkilinin markasını tescilli halinden farklı kullandığını belirttiğini, burada herhangi bir ihlal ya da mevzuata aykırılık olmadığını, müvekkil sadece … sözcüğünü daha büyük olarak kullandığını, davacının da tescil ettirdiğinden farklı kullandığını, ancak bu durumun değerlendirilmediğini, tedbirin son derece ağır olmasına rağmen teminat miktarının 30.000,00 TL gibi cüzi bir miktar olduğunu, bunun da hukuka aykırı olduğunu bildirmiştir. Dosyada mevcut bulunan davacı markalarının Gaziantepli … (29,30) , … + şekil (30), … + şekil (35,39,42,43), … (29,30,32), … + şekil (29,30,32,33,43), … (43), …. Satış Noktası (29,30,43), … Klasik (29,30,43), … (29,30,35,43), … (29,30,32,33,35,42,43) şeklinde olduğu, davalı markasının ise … olup 5,29,30 ve 43.sınıflarda 2005 yılında tescil edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 22/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davalının adreslerinde gerçekliştirdiği tespit edilen kullanımların davalı markasının koruma kapsamının dışında olduğu, davacı yanın tescilli markalarıyla iltibas oluşturacak şekilde benzerlik arzettiği, bu kullanımların davacı markasına tecavüz teşkil eder ve haksız rekabete sebebiyet verir mahiyette olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davanın 23/02/2018 tarihinde açıldığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat ile fazlaya dair hakların saklı tutulması talebine ilişkindir. Mahkemece başlangıçta ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, ancak davacı vekilinin talebi üzerine 22/05/2019 tarihli bilirkişi raporu gerekçe yapılmak suretiyle teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu içeriğinden, inceleme yapılan adreslerdeki davalı kullanımlarının davacı yanın tescilli markalarıyla iltibas oluşturacak şekilde benzerlik arzettiği, bu kullanımların davacı yanın markasına tecavüz teşkil eder mahiyette ve haksız rekabete sebebiyet verir mahiyette oldukları yönünde görüş bildirildiği görülmüştür. Gerek bilirkişi raporu içeriği, gerekse raporda yer alan davalı kullanımlarına ilişkin görseller dikkate alındığında, davalı vekilinin istinaf taleplerinin yerinde olmadığı, ayrıca tarafların iştigal alanları da gözetildiğinde teminat miktarının da yeterli olduğu kanaatine varılmıştır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.30/12/2019