Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2704 E. 2019/2640 K. 25.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2704 Esas
KARAR NO : 2019/2640 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2019
NUMARASI : 2015/424 E., 2019/505 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/11/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili ilk derece mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde; davalının müvekkili hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı kambiyo senedine müstenit haciz yoluyla takip dosyasıyla 28.794,74 TL’lik alacak takibi yaptığını ancak müvekkilinin davalıya böyle bir borcu olmadığını, nitekim takip dayanağı bonolar üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, kaldı ki davalı ile müvekkil arasında müvekkilin bono keşide ederek davalıyı lehdar göstermesini gerektiren temel bir borçlar hukuku sözleşmesine kurulmuş olmadığını, müvekkilin davalıya borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile bono da yazılı miktar olan 18.000,00 TL’nin %20’si üzerinden kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili ilk derece mahkemesine sunduğu cevap dilekçesinde özetle: davaya usul yönünden itirazda bulunulduğu, müvekkil şirketin icra takibine konu senetleri … alandığından senede kefil olan …’nın imzasının …’ya ait olup olmadığını ve bilmesinin mümkün olmadığını bu sebeple davacının imza ve borcu itizarını kabul etmediklerini davanın reddine karar verilmesini ve %20 kötüniyet tazminatı talep ettikkleri belirtmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi, davanın başlangıçtan beri HMK 118/315 maddeleri gereğince yazılı yargılama usulüne tabi olarak yürütüldüğünü, davanın 25.01.2019 tarihli celsede davacı vekili tarafından takip edilmediğinden davalı vekilinin de davayı takip etmeyecekleri beyanı üzerine HMK 150/1 maddesi uyarınca dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, dava süresinde yenilendiğini, 19/04/2019 tarihli celsede 2. kez takip edilmediğini, yine davalı vekilinin davayı takip etmeyeceklerini beyanı üzerine HMK 150/1 maddesi uyarınca dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olduğunu, dava süresinde yenilenmiş olduğunu, 31/05/2019 tarihli oturumda davacı tarafından takip edilmediğinden, HMK150/6 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili kararın haksız olduğunu,yerel mahkeme tarafından usulüne uygun duruşma günü verilerek taraflarına tebliğ edilmediğini tebliğde bir ihtar ve açıklama yer almadığını, duruşma günü hazır olunmadığı hallerde ihtarlı tebligat çıkarılması gerektiğini bunun yapılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını yargılamaya devam edilerek karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: uyuşmazlık kambiyo senedine mahsus takip nedeniyle menfi tespit istemli davada davanın takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılma kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2007 tarih ve 2007/8-161 E., 2007/155 K. sayılı kararı ile de belirtildiği üzere adil yargılanma ve dinlenilme hakkının bir gereği olarak hakim, taraflara duruşmalarda hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkan vermeli, tarafları usulüne uygun bir biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkana rağmen, duruşmaya gelmek zorunluluğu yoktur. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi, dava dosyasının işlemden kaldırılması veya yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilmesidir.Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın çıkarıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal dinlenme ve savunma hakkı kısıtlanmış olur.AİHM’ye göre de iç hukuktaki duruşmada hazır bulunma hakkını kullanıp kullanmamaya karar verecek olan davanın bir tarafına, duruşmaya katılma imkanı verecek şekilde duruşmanın bildirilmemesi, silahlarda eşitlik ve çekişmeli yargılama ilkelerini özünden yoksun bırakır.Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukuki dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılannja hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde; tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. 6100 sayılı HMK’nun 150.maddesine göre, “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri taktirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez.”Taraflardan biri veya vekili mazereti nedeniyle belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmemiş, mazeret dilekçesi göndermiş, mahkemece de bildirilen mazeret kabul edilmiş ise, mazeret bildirilen tarafa tensip edilecek duruşma gününün davetiye ile bildirilmesi gerekir. Gelmeyen tarafın mahkeme gününü kalemden öğrenmesine veya masrafı yatırıldığında bildirilmesine şeklinde karar verilemez. Duruşmaya mazereti sebebiyle gelemeyen taraf mazeret dilekçesinde bu yönde bir talepte bulunsa ve mahkeme gününü kalemden veya Uyap’tan öğreneceğini veya masrafını sonra yatıracağını bildirse dahi mahkemece bu yönde bir karar alınamaz. Zira duruşma gününün gelmeyen tarafa davetiye ile bildirilmesinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Yasada bulunmayan bir kurala dayanılarak duruşma gününün kalemden veya Uyap’tan öğrenilmesi taraflardan istenemez.Somut olay bu ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, davanın yazılı yargılama usulüne tabi olduğu, 25/01/2019 tarihli celsede davanın davacı vekili tarafından takip edilmediği, dava vekili tarafından da takip edilmeyeceğinin beyan edildiği, dosyanın işlemden kaldırıldığı, davanın süresi içerisinde yenilendiği, 19/04/2019 tarihindeki celsede davacı vekilinin davayı takip etmediği, davalının da davayı takip etmeyeceğini beyan etmesi üzerine HMK 150/1 uyarınca dosyanın işlemden kaldırıldığı, tekrar yenilenmesi üzerine 31/05/2019 tarihli celsede davanın davacı vekilince takip edilmemesi ve mazeret dilekçesi de sunmaması sebebiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür. Uyap sistemi üzerinden yapılan tetkiklerde yenileme tensip tutanağı ile duruşma gün ve saatinin davacı vekiline elektronik tebligat yolu ile tebliğ edildiği, tebligatın 19/05/2019 tarihinde davacı vekiline tebliğ edilmiş sayıldığı anlaşılmıştır. Yerel mahkeme tarafından yeni duruşma gün ve saatinin davacı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, duruşma günü ile tebliğ tarihi arasında da makul süre bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir.Yukarıda açıkalanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşğıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,Harç peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 25/11/2019