Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/27 E. 2019/116 K. 21.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/27 Esas
KARAR NO : 2019/116
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/973
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/01/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili şirketin eski sahibi …’in 15/01/2018 düzenleme tarihli, 16/02/2018 vade tarihli, 100.000,00 EURO bedelli bonoyu kendi eliyle tanzim edip davalıya verdiğini, müvekkili şirketini de borçlu göstermek için şirkete ait kaşeyi bono üzerin ebastığını, oysaki senet üzerindeki düzenleme ve vade tarihlerinin gerçeği yansıtmadığgını, geçmiş tarihli bono düzenlendiğini, kaldı ki kaşenin müvekkili şirkete ait olmayip sahte olarak düzenlendiğini, müvekkili şirketin 03/01/2018 tarihinde tescil, 11/01/2018 tarihinde de ilan edilen bir şirket olduğunu, bu şirketin … tarafından devir alındığını ve devrin 19/07/2018 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığını, şirketin kuruluş sermayesinin toplamının da 30.000 TL olup bunun yalnızca 7.500 TL’sinin tescilden önce ödendiğini, kuruluş sermayesi bu kadar küçük olan şirketin nasıl bir faaliyette bulunmuş da bu miktarda borç altına girmiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, öte yandan senet alacaklısı şahsın da benzer bir olay nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılandığını ve 10 yıl hapis cezasına mahkum edildiğini belirterek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, kararın kesinleşinceye kadar takibin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Davalı vekili, iddiaların doğru olmadığını, bir şirketin birden fazla kaşesinin bulunabileceğini, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davası olduğu, İİK’nun HMK’ya göre özel kanun olup öncelikle uygulanması gerektiği, söz konusu bu davada HMK’nun 209.maddesi uyarınca tedbir kararı verilemeyeceği, öte yandan İİK 72/3’teki şartların da bulunmadığı gerekçeleriyle İİK 72 ve HMK 209’a dayalı tedbir taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf sebebi olarak; davanın ihtiyati haciz aşamasında açıldığını, sadece borcun olmadığı iddia edilmeyip ayrıca sahtelik iddiasında da bulunduklarını, senetten takiple haberdar oldukları için takipten önce menfi tespit davası açamayacaklarını, mahkemenin İİK 72/3’e göre talebi reddettiğini, ancak HMK ‘nun 209.maddesi uyarınca da takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini, Yargıtay 19.HD’nin 17/05/2012 tarihli ve Yargıtay 12.HD’nin 13/12/2012 tarihli kararları uyarınca HMK’nun 209.maddesinin gözetilmesi gerektiğini, öte yandan senetteki kaşenin müvekkiline ait olmadığını, sundukları belgeler incelendiğinde anlaşılacağını, müvekkili şirketin kuruluşundan 4 gün sonra bu miktarda borca girmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, ayrıca alacaklının da tacir olmadığını, söz konusu senedin müvekkilinin ticari defterlerinde kayıtlı olmadğını bildirmiştir.
Davalı tarafından davacı aleyhine senede dayalı olarak toplam 109.408,90 EURO üzerinden takip yapıldığı, ayrıca ihtiyati haciz giderlerinin de talep edildiği görülmüştür.
Takip ve dava konusu senedin 15/01/2018 tanzim, 16/02/2018 vade, 100.000,00 EURO bedelli, keşidecisinin … ve davacı şirket, lehtarın ise davalı olduğu, senedin nakden düzenlendiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ihtiyati tedbir talebinin reddi kararına yöneliktir. İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. Somut olayda HMK’nun 209. Ve İİK’nun 72.maddesi uyarınca takibin durdurulması yönündeki talebin reddi doğru olmakla birlikte dosya içeriğine göre İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca teminat karşılığında icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesi gerekirken, bu yön gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,
2-İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/973 esas sayılı dosyasında 01/11/2018 günlü tensiple verilen ve 07/11/2018 tarihinde gerekçesi yazılan tedbirin reddi kararının KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda gerekçede belirtildiği üzere bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 53,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 151,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.21/01/2019