Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2670 E. 2021/1900 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2670 Esas
KARAR NO: 2021/1900
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2019
NUMARASI: 2014/328 E. – 2019/197 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 05/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin müvekkili kooperatifin inşaatlarında 2005 Aralık ayında çalışmaya başladığını, davalı şirket yöneticileri ile fikir birliği içindeki eski kooperatif yöneticilerinin 2005 yılı sonundan 2011 yılı Haziran ayına kadar yapılması gereken tüm inşaat işlerini ve bu inşaat işlerine ilave kooperatif adına her türlü işi hiçbir ihale yapmadan, kooperatif genel kuruluna bilgi vermeden ve yönetim kurulunda görüşmeden davalı şirkete yaptırdığını, 25/06/2011 tarihinde yapılan kooperatif genel kurulunda eski yöneticilerin ve denetim kurulu üyelerinin azline ve hesap tetkik komisyonu kurularak yapılan suistimal varsa araştırmasına karar verildiğini ancak, 18/06/2011 tarihinde davalı şirket ile kooperatifin iki yönetim kurulu üyesi arasında hesap mutabakatı ve muacceliyet sözleşmesi başlıklı bir belge ile kooperatifin borcunun 198.500 TL olduğunu ve bu borcun tasfiyesi için beş adet bono tanzim edildiğini, bu sözleşme kapsamında toplam 198.500 TL tutarlı beş adet bononun davalı şirkete verildiğini, 25/06/2011 tarihli genel kurulda 18/06/2011 tarihli sözleşmeden ve bonolardan söz edilmediğini, bu nedenle bonoların genel kurul yapılıp eski yöneticilere azil edildikten sonra eski yöneticiler tarafından eski tarihli olarak tanzim edildiği intibanın uyandığını, yeni yönetim kurulunun gerek davalı şirkete gerekse kooperatifin eski yöneticilerine noterden muhtelif ihtarlar gönderdiğini ancak bonoların dayanakları konusunda hiçbir bilgi verilmediğini, davalı şirketin ise İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, işlerin birim fiyatlarının mahalli rayiçlere göre yeniden hesaplanması gerektiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle takip konusu yapılan bonolardan dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, davalının %40 oranında kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 14/11/2014 tarihli ıslah dilekçesinde, yargılama sırasında 198.500 TL bedelli bonolar yönünden icra dosyasına yatırılan toplam 262.628,60 TL’nin davalıdan istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 2005 yılından bu yana davalı kooperatifle çalışmasını sürdürdüğünü, anlaşmaların karşılıklı imzalandığını ve edimlerin yerine getirildiğini, müvekkili şirket tarafından yapılan işler de dahil tüm yönetimin genel kurulda ibra edildiğini, müvekkili şirketle sözleşme imzalayıp imalat yaptıran kooperatif yetkililerinin yetkilerini nasıl kullandıkları ya da bu yetkiye haiz olup olmadıkları hususlarının müvekkili şirketle bir ilgili bulunmadığını, müvekkili şirketin tüm edimlerini yerine getirdiğini, ayrıca davacı kooperatifin başkaca işlerin yapımı konusunda da müvekkili ile sözleşmeler akdedildiğini, yeni yönetim kurulu tarafından devam eden boya işleri için avans ödemesi yapıldığını ancak, 20/07/2011 vadeli ilk senedin ödemesiyle ilgili bir bilgi verilmediğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuş, davacının %40 oranında icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2.03.2019 tarih ve 2014/328 Esas – 2019/197 Karar sayılı kararıyla; “Somut olayda davacı hakkında davalı tarafça başlatılan takip; taraflar arasında yapılmış 18/06/2011 tarihli Hesap Mutabakatı ve Muacceliyet sözleşmesi gereği düzenlenen 5 adet bonoya dayandırıldığı, taraflar borcun (alacağın) varlığını yazılı belgeye bağladıklarından, alacağın varlığı ve miktarı tartışmasızdır. Alacağın varlığı bu şekilde yazılı belgeye bağlandıktan ve ödemelerin de yine aynı sözleşme gereği takip dayanağı bonolarla ödeneceği kararlaştırıldıktan sonra, davacı tarafın iddia ettiği şekliyle alacağın varlığını veya borcun bulunup bulunmadığını araştırıp tartışmaya HMK’nın 200.maddesindeki düzenleme karşısında yasal olanak bulunmamaktadır. Alacağın varlığı ve miktarının, açıklandığı şekliyle bulunduğunun kabulü gerektiğine göre; davacı takip borçlusuna düşen, sözkonusu borcun ödendiğinin veya istenemez (örneğin zamanaşımı) olduğunun HMK’nın 200.maddesi gereğince kesin kanıtlarla kanıtlanması yükümlülüğüdür. Davacı tarafça bildirilen ve toplanan deliller sözkonusu borcun ödendiğini veya istenemez olduğunu kanıtlamamaktadır. Dolayısı ile yerinde görülmeyen davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Yargılama devam etmekte iken takip dosyasında tahsil edilen bedelin 18/06/2012 tarihli tedbir kararı ile alacaklıya ödenmemesine karar verilerek kararın infaz edildiği ve İİK’nın 72/4. maddesindeki tazminat koşullarının gerçekleştiği anlaşıldığından, davacı borçlunun tazminata mahkumiyetine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde;”Genel kurul kararları ile inşaat işlerinin ihale yolu ile yapılmasının kararlaştırıldığını, ancak davalı şirkete hiç ihale yapılmadan bir biri ile ardışık sözleşmeler ile 2005- 2011 yılları arasında inşaat işleri yaptırıldığını, bu konuda kooperatif karar defterlerine alınmış kararların da bulunmadığını, 22.10.2014 tarihli bilirkişi raporunda davalı şirketin müvekkil kooperatife kestiği ve ödemesinin yapıldığı ödeme kalemleri detaylı olarak incelendiğini, buna göre toplam 1.249.684,94 TL’nin herhangi bir sözleşmeye dayanmadan, usulüne uygun olmayan sözleşme ile kooperatif genel kuruluna gerekli açıklama yapılmaksızın, genel kurul onayı alınmaksızın ödendiği ve yönetim kurulu karar defterine de bu konuda bir karar alınmadığının tespit edildiğini,
28.02.2014 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ise; davalıya 705.487,06 TL fazladan ödeme yapıldığı, sözleşmedeki şartlar dikkate alındığında ise 1.249.684,94 TL fazladan ödeme yapıldığının tespit edildiğini, bu durumda davaya konu bonoların bedelsiz kaldıklarının tespit edildiğini, İstanbul 31.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/381 Esas – 2020/229 Karar sayılı kararıyla açıklanan usulsüzlükleri yapan eski kooperatif yöneticilerinin mahkumiyetine karar verildiğini, kararda kooperatifin nasıl zarara uğratıldığının ve davalıya usulsüz ve fazladan yapılan ödemelerin ayrıntılı olarak gösterildiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası. (Davalı tarafından, davacı hakkında başlattığı 20/07/2011 vade tarihli 38.500 TL bedelli, 22/08/2011 vade tarihli 40.000 TL bedelli, 20/09/2011 vade tarihli 40.000 TL bedelli, 20/10/2011 vade tarihli 40.000 TL bedelli, 21/11/2011 vade tarihli 40.000 TL bedelli bonolara dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi.) *İstanbul 31.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/381 Esas – 2020/229 Karar sayılı dosyası. (Eski kooperatif yöneticilerinin görevi kötüye kullanma ve zimmet suçlarından mahkumiyetlerine dair.)
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Yargılama sırasında borcun ödenmesi nedeniyle dava istirdada dönüşmüştür. Davacı kooperatif, eski yöneticilerin usulsüz işlemler kapsamında davalı şirkete yapmadığı işler için ödemeler, yaptığı işler için ise hak edişinden çok fazla miktarda ödemeler ve borçlanmalar yaptığını, davaya konu bonoların da bu kapsamda haksız olarak düzenlendiğini, usulsüzlüğün ceza davasına da konu olduğunu beyanla menfi tespit (daha sonra ıslah dilekçesiyle istirdat) isteminde bulunmuş; davalı ise iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, “..davaya konu takibin taraflar arasında yapılmış hesap mutabakatı ve muacceliyet sözleşmesi gereği düzenlenen 5 adet bonoya dayandırıldığı, borcun varlığı yazılı belgeye bağlandığından, alacağın varlığı ve miktarının tartışmasız olduğu, davacının sözkonusu borcun ödendiğinin veya istenemez (örneğin zamanaşımı) olduğunun HMK’nın 200.maddesi gereğince kesin kanıtlarla kanıtlayamaması nedeniyle davanın reddine, İİK’nın 72/4. maddesindeki tazminat koşullarının gerçekleştiğinden davacının tazminata mahkumiyetine” karar verilmiştir.Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacının menfi tespit talebi, eski kooperatif yöneticilerinin davalı şirket lehine usulsüzlükler yaparak, kooperatifi zarara uğrattığı ve bu kapsamda haksız olarak verilen takibe konu bonoların bedelsiz kaldığı iddiasına dayalıdır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemeleri ile, davalıya yaptığı işlerin hak edişinden çok daha fazla (değerlendirmelere göre 705.487,06 TL ile 1.249.684,94 TL arasında) ödemeler yapıldığı, takibe konu bonoların da fazladan gösterilen borçlanmaya dayalı olarak davalıya verildiği; karar tarihinden sonra sonuçlanan İstanbul 31.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/381 Esas – 2020/229 Karar sayılı dosyasında bu işlemlere atıf yapılarak eski kooperatif yöneticilerinin görevi kötüye kullanma ve zimmet suçlarından mahkumiyetlerine karar verildiği de gözetildiğinde; belirtilen ceza dosyasının celbedilerek ceza dosyasında alınan bilirkişi raporları da gerektiğinde yapılacak yeni bir bilirkişi incelemesi ile karşılaştırılmalı olarak incelenerek, oluşacak duruma göre davaya konu bonoların bedelsiz kalıp kalmadığının tespiti gerektiğinden, eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olduğundan ilk derece mahkemesin kararının kaldırılarak belirtilen şeklide işlem yapılması için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/03/2019 tarih, 2014/328 esas, 2019/197 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 88,40 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 209,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.05/11/2021