Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2642 E. 2022/316 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2642 Esas
KARAR NO: 2022/316
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/06/2019
NUMARASI: 2016/592 2019/570
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, icra takibine konu senetle ve senette müvekkil adına atılmış imzayla müvekkilinin ilgisinin bulunmadığını, bu durum davalı tarafa bildirilmesine rağmen takibe devam edildiğini, müvekkilinin aracına ve maaşına haciz konularak müvekkilinin mağdur edildiğini, müvekkilinin 15.000 TL değerindeki aracın kaydına haciz konulduğunu, işbu aracın değerinin borcu karşılayacak nitelikte olduğunu ileri sürerek müvekkilinin borçlu bulunmadığını tespiti ile davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; bilirkişi raporuna karşı vermiş olduğu beyan ve itiraz dilekçesinde; incelemenin hatalı yapıldığını, somut gerçeklikten uzak bir rapor verildiğini, bu duruma elverişsiz cihazların sebep olduğunu, incelemenin ATK yahut EGM kriminal polis labaratuvarından yapılması gerektiğini bildirmiş, ayrıca duruşmadaki beyanında davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “MK 6. maddesi gereğince bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Menfi tespit davasında borçlu, borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa bu durumda ispat yükü davalı alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme ile düştüğünü ileri sürüyorsa ispat yükü doğal olarak davacı borçluya düşer. Somut olayda, davacı borçlu borcun varlığını inkar ettiğinden ispat yükü davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı, davacının borçlu olduğunu ispatla yükümlüdür. Davalının dayandığı kambiyo senedindeki imzanın davacıya ait olmadığı bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Davalı, davaya cevap vermeyerek davacının iddialarını inkar ettiğini deyimlemiş ise de taraflar arasındaki alt ilişkiyi kanıtlayıcı herhangi bir delil bildirmemiş, grafolog bilirkişi raporuna itirazda da bulunmamıştır. Bu durumda, davalı tarafça davacının borçlu olduğu kanıtlanamamış, davanın kabulü ile, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibi nedeniyle 4.656,64 TL yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine, 2.331,00 TL ‘nin davalıdan istirdadına, davalının icra takibini kötüniyetle başlattığı kanıtlanamadığı” gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermiş, davalı vekili tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu senedin vade tarihinde ödenmemesi üzerine takip başlattıklarını, ancak mahkemenin açılan davada müvekkiline yeterli ispat ve savunma imkanı tanımayarak ve eksik inceleme ile karar verdiğini, bilirkişi raporunda “borçlusu …, kefili …” şeklinde tarafların sıfatında hata yapıldığını, bu hususu dile getirmelerine rağmen dikkate alınmadığını, senet üzerinde kefil kısmı açık ve net bir şekilde silinerek ikinci borçlu olarak …’ın gösterildiğini, bu durumun raporun dikkatsiz ve özensiz bir şekilde oluşturulduğunu gösterdiğini, yine kararda bilirkişi raporuna itiraz etmediklerinin belirtildiğini, istinaf incelemesinde de görüleceği üzere rapora 26/10/2018 tarihli UYAP tan gönderdikleri dilekçe ile itiraz ve beyanlarını sunduklarını, mahkemenin bu dilekçeden dahi haberdar olmadığını, dosyanın dikkatsiz ve özensiz şekilde incelenip karara bağlandığını, bilirkişi raporuna itirazlarını tekrar ettiklerini, yine mahkemenin ispat külfetinin müvekkiline yüklenmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin iddiasını ispatlayabilmesi için ek rapor tanzimi talebinin dikkate dahi alınmadığını, bu durumun Yargıtay kararlarına da aykırı olduğunu (Yargıtay 12.H.D. 2016/1048 E 2016/13844 K) bildirmiştir. Davalı tarafından davacı ve dava dışı … aleyhine bonoya dayalı olarak toplam 4.656,64-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı bononun 15/05/2014 tanzim 30/12/2014 vade tarihli 4.000-TL bedelli borçlu kısmında davacı ile … isminin yazılı olduğu, lehtarın ise dava dışı …, hamilin ise davalı olduğu görülmüştür. 03/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda; İnceleme konusu, “Borçlusu …, kefili …, alacaklısı … olan 15.05.2014 düzenleme, 30.12.2014 ödeme tarihli “4.000-dörtbin TL” tutarlı senette, borçlu ve kefil adına atılmış imzalar ile … ait mevcut mukayese imzalar arasında ; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, doğrultu, seyir, hiz ve baskı derecesi bakımından farklılık saptandığından senette bulunan imzaların, mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’ın eli ürünü olmadığı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davalı vekilini bilirkişi raporuna itiraz ettiği görülmüştür. İcra Müdürlüğü tarafından mahkemeye gönderilen 24/04/2019 tarihli cevabi yazıda davacı tarafından icra dosyasına 2.331-TL ödeme yapıldığının bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf takip ve dava konusu bonodaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmiştir. Davalı taraf ise bilirkişi raporuna beyan ve itiraz dilekçesinde raporun hatalı olduğunu bildirerek ATK yahut polis kriminal laboratuvarından rapor alınmasını istemiştir. Davalı tarafça raporun yetersiz olduğu iddia edilmiş ise de, raporun incelenmesinde yeterli mukayese belgelerin incelemeye esas alındığı, incelemenin bir kısım teknik aletlerle ve incelemeye uygun yöntemlerle yapıldığı bu haliyle raporun ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. İlk derece mahkemesince davalının davaya cevap vermediği belirtilmiş ise de, davalı vekilinin bilirkişi raporunda sonra itiraz ve beyan dilekçesi sunduğu görülmekle bu konudaki eksiklik sonuca etkili olmadığından eleştirilmekle yetinilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 318,09-TL harçtan, peşin alınan 59,64-TL (44,40+15,24) TL harcın mahsubu ile bakiye 258,45-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/03/2022