Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2627 E. 2021/1889 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2627 Esas
KARAR NO: 2021/1889
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2017
NUMARASI: 2014/368 2017/1122
DAVANIN KONUSU: İstirdat|Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:08/02/2012
KARAR TARİHİ: 05/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili sunmuş olduğu dava dilekçesinde; davalının Bolu ilinde Türkiye’nin en büyük devremülk tesislerini yaptığını ve işletmeye geçirdiğini, inşaat işlerinden dolayı davalı … Ltd. Şti. ile bir ticari ilişki içerisine girdiğini, bu şirkete keşidecisi davacı firma olan toplam 375.494TL bedelli 14 adet çekin verildiğini, ancak … yetkilisinin 20/01/2010 tarihinde çekleri çantasından çaldırdığını ve bunun üzerine 03/03/2010 tarihinde Kadıköy Cumhuriyet Savcılığından çeklerin kaybolduğuna dair şikayette bulunduğunu, daha sonra Kadıköy 1.ATM’ye başvurduğunu, mahkemenin 2010/157 esas 2010/848 karar sayılı ilamıyla çeklerin çalındığından dolayı TTK 676 mad gereğince iptaline ve çeklerle ilgili ödeme yasağı verildiğini, bu kararın da temyiz edilmeyerek kesinleştiğini, bu durumda şirketçe çek iptal kararını ve ödeme yasağı ibraz eden …’a bu 14 çekin toplam bedeli olan 375.494,00 TL nakit ödendiğini ve 13/12/2010 tarihli ibranamedir imzalı belgenin yetkililerinden alındığını, buna rağmen davalılar tarafından bu çeklerin icra müdürlüklerinde davacı aleyhine kambiyo senetlerine mahsus icra takibiyle işleme konulduğunu ve mal varlığı hakkında hacizler uygulandığını, işbu çeklerin davalılardan istirdadına ve bu çeklerden dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine, davalıların kötü niyetli olması nedeniyle davalıların ellerinde bulundurdukları çeklerin ve takip miktarının %40’ından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar … ve … vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde; davalıların belirtilen çeklerin meşru hamilleri olup, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, çek zayi kararının çeki elinde bulunduran meşru hamil olan davalılar yönünden bağlayıcı olmadığını, çek zayi kararlarının hasımsız olarak verilen kararlardan olup, 3.kişi konumundaki davalıları bağlamayacağını, ayrıca kambiyo senetlerinin mesnetten mücerret olduğunu,, davacının lehtar …’a 13/12/2010 tarihinde 375.494 TL ödeme yaptığını belirttiğini, oysa ki davacının İstanbul 3.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/1116 esas ve 2011/1115 esas sayılı dosyaları ile açmış olduğu davalarda lehdar …’a ödeme yapmış olduğu iddiasında bulunduğunu, herhangi bir belge de sunmadığını, dava dosyasına sunulan ibranamenin ise her zaman düzenlenebilecek evraklardan olup, meşru hamil olan davalılara karşı hiçbir hüküm ifade etmeyeceğini, davalı lehtar …’ın çekleri 20/01/2010 tarihinde çaldırdığını ileri sürerek çek zayi kararı aldığını, ancak hırsızlıkla ilgili şikayetini ise olaydan 2 ay sonra yaptığını, Kadıköy Ticaret Mahkemesinde çek zayi kararı incelendiğinde çalındığı iddia edilen çeklerin farklı farklı kişilerde ortaya çıktığı ve bazıları hakkında icra takibinin de yapılmış olduğunun ortaya çıktığının görüleceğini, açılmış işbu davanın hiçbir mesnedi olmadığını beyanla, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, nihai karar tesis edilirken icra takiplerinin davacı yönünden durdurulmuş olması nedeni ile davalıların uğradıkları zararın yatırılan teminattan karşılanmasına, kötü niyetli davacının her bir davalı için ayrı ayrı %40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde; müvekkilinin işbu dava konusu olayla ve çeklerle hiçbir ilgisi ve bağlantısı bulunmadığını, hiçbir çekte davalının imzası yer almadığını, davalının ne anılan icra takipleri ile ilgisinin ne de anılan 14 adet çekte imzası bulunmaması sebebiyle davanın reddine ve davacının %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.09.2017 tarih ve 2014/368 Esas – 2017/1122 Karar sayılı kararıyla; “Borçlu olunmadığının tespiti talep edilen davaya konu çeklerin toplam 14 adet çek olup, yine bu çeklerin takibe konu edildiği İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas ile İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyalarda takibe konu edildiğinin belirtildiği, davacının söz konusu çeklerde keşideci konumunda olduğu, davacı tarafça herhangi bir şekilde imza inkarı ya da sahtecilik iddiasının ileri sürülmediği, gerek çek tarihinde gerekse dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTKnun 644.maddesi uyarınca keşidecinin müruru zaman sebebi ile veya senede dayanan hakların muhafazası için kanun hükmünce yapılması gereken muamelelerin ihmal edilmiş bulunması dolayısıyla, poliçeden doğan borçları düşmüş olsa bile hamilin zararını ve sebepsiz olarak iktisap etmiş oldukları meblağ nispetinde, ona karşı borçlu kalırlar hükmünün bulunduğu, yine imzaların istiklali prensibi gereği, keşidecinin bono, çek, poliçe gibi kıymetli evraklar sebebiyle sorumluluğu borcun ödenmesi sebebiyle sona erebileceği, her ne kadar davacı tarafça söz konusu borcun davalı lehtar … Ltd Şti vekili tarafından ibra edildiği ileri sürülmüşse de, söz konusu ibraname başlıklı belgede bu çeklerin karşılığında … Şti tarafından lehtarı … A.Ş olan (bunun namına yazılı) ve … Ltd. Şti tarafından keşide edilmiş ve şirket yetkilisi …’ın kefil olarak imzaladığı 455.957,00TL bedelli senedin alındığının düzenlendiği, oysa çeklerde keşideci ve asıl borçlunun bu dosyamızın davacısı olan davacı … A.Ş olduğu, dolayısıyla bir senet düzenleyecek ve bir ödeme yapılacak ise bu senette de keşideci ve ödemeyi yapacak olanın davacı şirket olması gerektiği, dolayısıyla tam tersine davalı şirketten alınan senet göz önüne alındığında davacının davalı şirkete ödeme yaptığı yönündeki iddianın doğru olmadığı gibi, daha önce davacı vekilliği yapan … tarafından söz konusu belgenin imzalanmış olduğu, yine davacı şirket defterleri üzerinde yaptırılan incelemede de davaya konu çeklerin ya da söz konusu çekler karşılığında yapılan ödemeler veya verildiği iddia olunan senedin davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, her ne kadar ticari defterlere göre davacı ile davalı arasında ticari bir ilişkinin bulunmadığı belirtilmiş ve çeklerin ticari defterlerde yer almadığı görülmüş ise de, çek keşide edip, borçlanabilmek için mutlak surette taraflar arasında ticari bir ilişkinin bulunmasının zorunlu olmadığı gibi, söz konusu çeklerin üçüncü bir kişinin filini taahhüt, kefalet vs.gibi sebeplerle de imzalanmış ve keşide edilmiş olabileceği, kaldı ki tek başına defterlere kaydetmemenin söz konusu çekler sebebi ile sorumlu olmadığı anlamını da taşımayacağı, imzası inkar edilmeyen çek, bono gibi kambiyo evrakının sebepten mücerret oluşu da dikkate alındığında, davacının imzalayarak verdiği çeklerden dolayı sorumlu olmadığı iddiasını yazılı bir delille ispatlayamadığı gerekçeleriyle davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davaya konu 14 çekin keşideci olan davacı tarafından 05.01.2010 tarihli sözleşme gereğince davalı …’a verildiğini, çeklerin bu şirketten çalınması üzerine davalı tarafından açılan dava sonucunda çeklerin iptal edildiğini, Çeklerin zayi olması nedeniyle davalının sözleşme kapsamındaki işi artık yerine getiremeyeceğini bildirmesi üzerine 15.03.2010 tarihli Fesih ve İbraname ile ‘Davalının 14 çeki iade etmesinin, iade edilene kadar 455.957,00 TL bedelli teminat çekinin davalıdan alınmasına’ karar verildiğini, Mahkemece davalı şirket yetkilisinin imzaladığı bu ibranamenin değerlendirilmeyerek, 13.12.2010 tarihli ibranameye atıf yapılmasının hatalı olduğunu, kaldı ki davalı …’ın ibranamenin geçersizliğini ileri sürmediğini, Bildirilen delillerin tam olarak toplanmadığını, dosyadaki delillerin de değerlendirilmesinde hataya düşüldüğünü, Diğer davalıların çekleri hangi şekilde elde ettikleri hususunun araştırılmadığını, davalıların neye göre iyiniyetli hamil kabul edildiklerinin anlaşılamadığını, Keşidecei olan davacı ile lehdar arasında ticari ilişki bulunmaması nedeniyle ciro silsilesinin kopuk olduğunu, ciranta olan diğer davalılar arasında da herhangi bir hukuki ilişkinin olduğunun ispatlanamadığını, Cirantaların çek iptal kararlarına rağmen, iptal kararını iptal ettirmeden icra takibine girişmiş olmaları nedeniyle iyiniyetli hamil oldukları savunmasından yararlanamayacaklarını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *14/04/2017 tarihli bilirkişi raporu. (SMMM … ve Yrd. Doç. Dr. … tarafından tanzim olunan; davacının 2009 ve 2016 yılları arasındaki ticari defterlerinin incelemeye sunulduğu, defterlerin birbirini teyit etmesi nedeni ile TTK 85.madde gereğince delil niteliğine haiz olabileceği, 14 adet çekin davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının ticari defterleri uyarınca davalı … Ltd Şti ile ticari bir ilişkisinin mevcut olmadığının anlaşıldığı, davalının dosya kapsamında belirtmiş olduğu adresine gidildiği ve verilen adreste davalının bulunmadığı, dosya kapsamına göre diğer davalıların … Ltd Şti ile ticari bir ilişkisinin mevcut olup olmadığını gösterir bir belgeye rastlanmadığı kanaatini içerir rapor.)
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.Davacı, davaya konu çeklerin keşidecisi olduğunu, ticari ilişki kapsamında çeklerin lehdar olan davalı …’a verildiğini, çeklerin lehdar uhdesinde çalınmak suretiyle zayi olduğunu ve lehdar tarafından zayi davası açılarak çeklerin iptal ettirildiğini, davalı …’ın çeklerin iptal kararını ibraz etmesi nedeniyle 14 adet çekin toplam bedeli olan 375.494,00 TL’nin nakit olarak ödendiğini ve 13.12.2010 tarihli ibranamenin alındığını, diğer davalıların çekleri hukaka aykırı yollarla ele geçirerek kötüniyetle icra takipleri başlattığını beyanla menfi tespit – çeklerin istirdadı isteminde bulunmuş; davalılar ise iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, “…davaya konu çeklerin toplam 14 adet çek olup, davacının çeklerde keşidecisi olduğu, davacı tarafça herhangi bir şekilde imza inkarı ya da sahtecilik iddiasının ileri sürülmediği, imzaların istiklali prensibi gereği keşidecinin bono, çek, poliçe gibi kıymetli evraklar sebebiyle sorumluluğu borcun ödenmesi sebebiyle sona erebileceği, her ne kadar davacı tarafça söz konusu borcun davalı lehtar … Ltd Şti vekili tarafından ibra edildiği ileri sürülmüşse de, söz konusu ibraname başlıklı belgede bu çeklerin karşılığında … Şti tarafından lehtarı davacı olan 455.957,00TL bedelli senedin alındığının düzenlendiği, oysa çeklerde keşideci ve asıl borçlunun bu dosyamızın davacısı olduğu, bir senet düzenleyecek ve bir ödeme yapılacak ise bunun davacı şirket olması gerektiği, tam tersine davalı şirketten alınan senet göz önüne alındığında davacının davalı şirkete ödeme yaptığı yönündeki iddianın doğru olmadığı, yine davacı şirket defterleri üzerinde yaptırılan incelemede davaya konu çeklerin ya da söz konusu çekler karşılığında yapılan ödemeler veya verildiği iddia olunan senedin davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, imzası inkar edilmeyen çek, bono gibi kambiyo evrakının sebepten mücerret oluşu da dikkate alındığında, davacının imzalayarak verdiği çeklerden dolayı sorumlu olmadığı iddiasını yazılı bir delille ispatlayamadığı gerekçeleriyle davanın reddine” karar verilmiştir.Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davaya konu çeklerin kambiyo senedi niteliğinde olduğu gözetildiğinde, davacı ile davalı lehdar … arasındaki çeklere ilişkin ibraname sadece kendi aralarında hukuki sonuç doğuracak olup, mücerretlik ilkesi gereğince bu durumun çekleri iyiniyetle iktisap eden cirantalara karşı ileri sürülebilmesi olanaklı değildir. Davalı …’ın davaya konu çeklerle ilgili olarak davacıya ibraname verdiği gözetildiğinde bu davalıya karşı davacının menfi tespit talebinin kabulü gerekirken, davanın tümüyle reddine karar verilmesi hatalıdır. 6102 Sayılı TTK’nın 792. maddesinde “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca ispat yükü davacıya ait olup, davacının davalıların çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu olduklarını ileri sürüp kanıtlaması gerekmektedir. Bununla birlikte davalıların çeki edinme nedenini açıklama mecburiyeti bulunmadığından, dosya kapsamına göre mahkemenin bu konudaki değerlendirmesi isabetli olduğundan davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Tüm bu açıklamalar ışığında davacının istinaf isteminin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2017 gün, 2014/368 Esas, 2017/1122 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davacının, davalı … Ltd. Şti’ne yönelik menfi tespit talebinin kabulü ile; davacının davaya konu çekler nedeniyle bu davalıya borçlu olmadığının tespitine, Çeklerin takibe konulmasında bu davalının kötüniyeti bulunmadığından davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine, 4- Davacının diğer davalılara yönelik davasının subut bulmadığından REDDİNE, 5-İlk derece mahkemesi tarafından konulmuş bulunan TEDBİRLERİN KALDIRILMASINA, 6-İlk derece yargılaması yönünden; a-)Alınması gereken 25.649,99 TL harçtan, peşin alınan 5.576,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 20.073,89 TL harcın davalı … Limited Şirketi’nden alınarak hazineye gelir kaydına, b-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T gereğince 28.479,64 TL nispi ücreti vekaletin davacıdan alınarak kendini vekil ile temsil ettiren davalılara verilmesine, c-)Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 34.734,58 TL vekalet ücretinin davalı … Ltd. Şti’nden alınarak davacıya verilmesine, d-)Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 21,15 TL başvurma harcı, 5.576,10 TL peşin harç, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti ile 1.196,00 TL posta ve tebligat masrafları olmak üzere toplam 7.993,25 TL’nin davalı … Ltd. Şti’nden alınarak davacıya verilmesine, e-)Davalı …, … vekili tarafından yapılan 41,00TL yargılama giderinin davacıdan alınıp bu davalılara verilmesine, 7-İstinaf yargılaması yönünden; a-)İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, b-)İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 28,43 TL posta masrafı olmak üzere toplam 114,13 TL’nin davalı … Ltd. Şti’den alınarak davacıya verilmesine, c-)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/11/2021