Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2616 E. 2022/313 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2616 Esas
KARAR NO: 2022/313
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/05/2019
NUMARASI: 2017/333 2019/534
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalının müvekkili şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlattığını, 18/10/2016 tarihinde başlatılan bu takip kapsamında gönderilen ödeme emrinin müvekkiline tebliğ edilmediğinden ötürü ödeme emrine süresinde itiraz edilemediğini ve takibin kesinleştiğini, müvekkilinin davalı taraf ile arasında bugüne kadar ticari, hukuki vs herhangi bir ilişkisinin olmadığını, müvekkilinin takibe konu kambiyo senedinde ismi geçen kişileri de tanımadığını, dolayısıyla davalının haricinde bu kişilere karşı da mevcut herhangi bir borcunun söz konusu olmadığını, ödeme emrinde borcun sebebi olarak gösterilen çek üzerindeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, mezkur senedin müvekili şirket yetkilisinin bilgisi dışında imzası taklit edilmek suretiyle hazırlandığını, yapılacak imza incelemesi neticesinde de çek üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığının ortaya çıkacağını, bu nedenlerle müvekkili şirket ile davalı firma arasında herhangi bir borç doğurucu işlem yapılmaması nedeni ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, kötü niyetli ve haksız davalının iş bu takiple müvekkilinin mağduriyetine sebep olduğundan %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu çekin tahsil edildiği takdirde ödenmesi uğruna müvekkiline temlik cirosu ile verildiğini, çek üzerindeki ciro silsilesinin düzgün olduğunu, son hamil olan müvekkili bankanın kanuna göre iyi niyetli yetkili hamil konumunda olduğunu, bile bile davacının zararına hareket etmediğini, müvekkiline kötü niyet yada ağır kusur yüklenilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin dava konusu çek hakkında icra takibi başlatma hakkına sahip olduğunu, çek hakkında sahtecilik iddialarının bulunması, iyi niyetli 3. Şahıs olan müvekkili bankanın takip hakkını ortadan kaldırmayacağını, davacının %20 oranında kötü niye tazminatı talebi için şartların oluşmadığını, müvekkili şirketin iyi niyetli 3. Kişi olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine, davacının %20 den aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “Dava, imza inkarına dayalı menfi tespit davasıdır. Davacı çekin üzerinde yer alan kaşe üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmüş olup çekin incelenmesinde çekin üzerinde davacı şirket kaşesinin olduğu görülmüş, kaşenin üzerinde mevcut imzanın grafolog bilirkişi tarafından yapılan incelemesinde ; çekteki imzasının davacının eli ürünü olmadığı anlaşılmıştır. İmzanın sahteliği mutlak def’i olup herkese karşı ileri sürülebilir. Anılan durum karşısında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … e. Sayılı dosyası ile başlatılan takibe konu 29.800-TL bedelli çekteki imzanın davacı şirket yetkilisi …’ın eli ürünü olmadığı” gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu çek, tahsil edildiği takdirde müvekkil bankanın kredi alacağının ödenmesi uğruna müvekkiline temlik cirosu ile verildiğini, çek üzerindeki ciro silsilesinin düzgün ve son hamil olan müvekkil banka kanuna göre iyi niyetli yetkili hamil konumunda olduğunu, müvekkil banka iyi niyetli yetkili hamil olup bile bile davacının zararına hareket etmediğini, müvekkile kötü niyet ya da ağır kusur yüklenmesi mümkün olmadığından davanın reddi gerektiğini, mahkemenin şüpheye yer bırakmayacak şekilde açık olmayan bilirkişi raporunu hükme esas alarak davanın kabulüne karar verdiğini, ayrıca takibe konu çekin vekaleten imza edilmiş olma ihtimali bulunmasına rağmen bu husus incelenmeden davanın kabulüne karar verildiğini, yeterli araştırma yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir. Davalı tarafından davacı ve dava dışı şirket aleyhine çeke dayalı olarak toplam 36.080,45-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı çekin 25/09/2015 tarihli 29.800-TL bedelli keşidecisinin dava dışı …Ltd.Şti., lehtarın davacı, sonraki cirantanın … Ltd.Şti ve davalı banka olduğu, çekin 28/09/2015 tarihinde ibraz edildiği, ödeme yasağı kararı nedeniyle işlem yapılmadığı şerhinin yazdırıldığı görülmüştür. İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/40 E 2018/108 K sayılı ilamın incelenmesinde; davacı ile dava dışı …’ın davalı bankaya karşı imza itirazına dayalı olarak takibin iptali istemiyle dava açtığı, mahkemenin ise 5 günlük yasal sürede dava açılmadığından bahisle 13/02/2018 tarihinde davanın reddine karar verdiği görülmüştür. 05/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “Tersim tarzı bakımından mukayese imzaların basit fersimli olup, yatık (Z) harfine benzer hareketle başladığı harfin alt ucu sağa doğru uzatıldığı ve uzatılirken keskin yatay gramalâr yapılıp son gramanın alt ucu aşağıya doğru uzatılarak imzaların bitirildiği bu itibarla imzaların başlangıcı ve bitirilişi, gramaların yapılanması, çizgisel hareketlerin biçimlenmesi, devinim noktaları, işleklik derecesi, ebat,meyil istikamet, seyir sürat istif, kalem alışkanlıkları ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlik bulunmadığı, Tetkik konusu … Bankası Kurtuluş Şubesi’ne ait 25.09.2015 tarihli … sayılı 29.800TL’tık çek aslındaki birinci ciro “… LTD.ŞTİ.” kaşesi üzerindeki imzanın …’ın eli ürünü olmadığı” yolunda görüş ve kanaat bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf çekteki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. İmza inkarına dayalı sahtelik iddiası mutlak def’ilerden olup herkese karşı ileri sürülebilir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporundan imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı anlaşılmıştır. Davalının düzgün bir ciro silsilesine göre çeki devralması somut olay bakımından sonuca etkili değildir. Öte yandan bilirkişi raporu ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişlidir. Davalı vekilince imzanın vekaleten atılmış olma ihtimali üzerinde inceleme yapılmaması istinaf sebebi ileri sürülmüş ise de, davalı vekilince bu konuda bilgi ve belgeye dayalı somut hususlar ileri sürülmemiştir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinden davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.035,64-TL harçtan, peşin alınan 508,91-TL (464,51+44,40) harcın mahsubu ile bakiye 1.526,73-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/03/2022