Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2598 E. 2020/315 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2598 Esas
KARAR NO : 2020/315
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2018
NUMARASI : 2018/224 2018/1039
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ 11/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalılardan …. A.Ş arasında diğer davalının kefaletiyle faktoring sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği müvekkilinin Temmuz – Kasım 2017 dönemi için 26.575,98 TL alacağı bulunduğunu, ancak alacağın ödenmediğini, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalıların haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …. A.Ş vekili, müvekkiline Gaziantep 2.SCM’nin kararıyla kayyım atandığını, Gaziantep 3.SCM’nin kararıyla da kayyımların görev ve yetkilerinin TMSF’ye devredildiğini, Gaziantep Mahkemelerinin yetkili olduğunu, alacağın likit olmadığını, yapılan inceleme ve soruşturmalar sonuçlanıncaya kadar davanın bekletilmesi gerektiğini, davacının bileşik faiz alacağını ihlal ettiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı …. vekili, davalı şirkete mahkeme kararıyla kayyım atandığını, yine mahkeme kararıyla atanan kayyımların görev ve yetkilerinin TMSF’ye devredildiğini, alacağın şüpheli olduğunu, borcun likit olmadığını, inceleme ve soruşturmaların beklenilmesi gerektiğini, bileşik faiz yasağının ihlal edildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalılara mahkeme kararıyla kayyım atandığı ve yine mahkeme kararıyla bu kayyımların görev ve yetkilerinin TMSF’ye devredildiği, 678 Sayılı KHK’nun 37.maddesinde; TMSF’nin kayyım atandığı şirketler aleyhine nasıl bir yol izleneceğinin hükme bağlandığı, buna göre davalılara karşı takip yapılamayacağı gerekçeleriyle davanın usulden reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; kararın hatalı olduğunu, 678 Sayılı KHK’nun 37.maddesinde kayyım atanıp kayyımın görevlerinin TMSF’ye devredilen şirketler hakkında dava veya icra takibi açılamayacağı yolunda hiçbir hüküm bulunmadığını, davalı şirketlerin kapatılmadığını, tasfiye edilmediğini, yalnızca TMSF’nin kayyım olarak atandığını, yine aynı KHK’nun 33.maddesinde de dava açılamayacağı veya takip başlatılamayacağı yolunda bir hüküm bulunmadığını, kaldı ki davalılar tarafından yapılan itirazda böyle bir hususun ileri sürülmediğini, kararın zorlama yorum neticesi verildiğini, hukuka aykırı olduğunu bildirmiştir. Dosya içerisinde bulunan 18/12/2015 tarihli faktoring sözleşmesinin davacı ile davalı … A.Ş arasında düzenlendiği, davalı …Ş’nin ise kefil kabul beyanı kısmını imzaladığı görülmüştür. Davalıların cevap dilekçesi ekinde sundukları Gaziantep 3.SCM’nin 2016/5555 D.İş sayılı kararında; … A.Ş Yönetimi ve … A.Ş Yönetimine 674 Sayılı KHK’nun 14.maddesine göre atanan kayyımların görev ve yetkilerinin TMSF’ye devrine karar verildiği görülmüştür. Yine davalıların cevap dilekçesi ekinde sunulan TMSF’nin 25/10/2016 tarihli yazısında; ….Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün oluşturulduğu görülmüştür.Yine cevap dilekçesi ekinde bulunan TMSF’nin 27/09/2016 tarihli yazısı ekinde atanan kayyımların, kayyımlıklarının sonlandırılmasına ve TMSF’ye devrine karar verildiğinin belirtildiği görülmüştür. Dosya içerisinde takip dosyasının yer almadığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece davalılara mahkeme kararıyla kayyım atandığı ve kayyımların görev ve yetkilerinin TMSF’ye devredildiğinden 678 Sayılı KHK’nun 37.maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir. İstinaf aşamasında davalı şirketlerin durumuyla ilgili olarak TMSF’ye yazı yazılmış, gelen cevabi yazıda; davalı şirketlere mahkeme kararıyla atanan kayyımların yetkilerinin TMSF’ye devredildiği, davalıların tüzel kişiliklerinin ve taraf ehliyetlerinin bulunduğu, kayyım atanmasıyla ve yetkilerin TMSF’ye devredilmesiyle borç ve yükümlülüklerin TMSF’ye geçmediği, davanın TMSF’ye yöneltilemeyeceğinin bildirildiği görülmüştür. 678 Sayılı KHK’nın, TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin kefaleti başlıklı 37.maddesinin 1.fıkrasında TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin mal varlığına müracaat edilmesi gerektiği, ikinci fıkrasında ise TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin müşterek müteselsil borçluluğu kapsayan kefaletler dahil kefil olduğu borçlarda ise kayyımlık devamı süresince borcun öncelikle asıl alacaklıdan ya da diğer kefillerden tahsili yoluna gidileceğinin hükme bağlandığı görülmüştür. Somut olayda davacı ile davalı … A.Ş arasında faktoring sözleşmesi imzalandığı, diğer davalı …’nin ise sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, ancak daha sonradan her iki davalıya da mahkeme kararıyla kayyım atandığı ve yine mahkeme kararıyla davalı şirketlere atanan kayyımların görev ve yetkilerinin TMSF’ye devrine karar verildiği ve TMSF tarafından da yönetim kurulları oluşturularak üyeliklerine atamalar yapıldığı anlaşılmaktadır. 678 Sayılı Kanunun 37.maddesi; TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketler aleyhinde borçların tahsilinde izlenecek yolu belirlemekte olup anılan madde bu şirketler aleyhine takip yasağı veya dava yasağı getirmemektedir (Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 2017/7110 Esas – 2018/12260 Karar sayılı ilamı). Dolayısıyla mahkemece yargılamaya devam edilip bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/11/2018 tarih, 2018/224 esas, 2018/1039 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 55,60 TL posta gideri olmak üzere toplam 176,90 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-4 ve 353/1-a-6 maddeleri uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.11/02/2020