Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2544 E. 2022/538 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2544 Esas
KARAR NO: 2022/538
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2019
NUMARASI: 2017/84 2019/215
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 31/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili firmanın Türkiye’de tekstil işi ile uğraşan alanında köklü bir firma olduğunu, ürünleri üzerinde özellikle tescilli “…” ve “…” markalarını kullandığını, markaları 25. sınıftaki kıyafet ve giysi ürünleri olmak üzere birçok alanda tescilli olduğunu, müvekkiline ait markaları taşıyan taklit ürünler gümrükte şikayetleri üzerine yakalandığını ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Halkalı Gümrük Müdürlüğünden …-… sayılı 2017/11 konulu 10/04/2017 tarihli durdurma kararı aldıklarını, söz konusu kararda … San. Tic. Ltd. Şti. firması tarafından Almanya’ya gönderilmek üzere … plakalı araçta müvekkiline ait markayı taşıyan ticari tanımlı eşyaların bulunduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine Gümrük Kanunun maddesinin 3.fıkrası gereği İstanbul 1. FSHHM 2017/36 D.iş dosyası açılarak ihtiyati tedbir kararı alınmış karar uygulanması için Gümrük Müdürlüğüne süresi içinde gönderildiğini, gümrükte durdurulan ürünlerde müvekkiline ait markanın kullanıldığını, taklit ürünler üzerinde müvekkili markalarının birebir şekilde kullanıldığını, müvekkiline ait markaların Türkiye’de tescilli olduğunu, müvekkilinin tescilli markalarının davalı tarafından taklit edilmesi suretiyle üretilmesi ve/veya satılması 6769 sayılı SMK’nın ilgili hükümlerine aykırılık teşkil ettiğinden, marka hakkına SMK md. 149 vd. uyarınca tecavüz fiillerinin tespitine ve tecavüz fiillerinin önlenmesine, durdurulmasına, markaya tecavüzün kaldırılması ve maddi ve manevi zararın tazminini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla şimdilik 10.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini, tarafların tacir olduğu da dikkate alınarak dava açıldığı tarihten itibaren en yüksek ticari faizinin işletilmesini, taklit markalı ürünlerin kalitesizliğinden ötürü müvekkilinin markasının itibar kaybına karşılık SMK md. 150/2 uyarınca 5.000 TL tazminatın davalıdan tahsilini, el konulan ürünlerin imhasına, kararın ilamına, değişik iş dosyasında yapılan masraf, yargılama ve vekillik ücretleri de dahil olmak üzere ücretlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin giyim sektöründe fason üretim yaparak faaliyet gösterdiğini, marka hakkı sahibinin müvekkilinin anlaşması bulunan … şirketi olduğunu, büyük şirketlere kıyafet üretimi yapmakta ve ürünlerin marka etiketlemelerini de gerçekleştirdiğini, müvekkili ile dava dışı … Almanya arasında yapılan sözleşme nazara alındığı takdirde Türkiye’nin de tarafı olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca müvekkili marka ihlali iddiası bakımından sorumlu tutulamayacağını, davanının pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili ile dava dışı … Almanya arasında yapılan sözleşme nazara alındığı takdirde, davacı tarafın müvekkilinin fason üretim gerçekleştirdiği … Almanya’nın tescilli “…” markasını, … Almanya’nın ismini vererek ve reklamını yaparak, uzun bir süre kullandığını, sonrasında “…” markasını tescil etmiş olsa da, davacı şirket tarafından uzun zamandır bilindiğini ve sessiz kaldığını, dolayısıyla, müvekkilinin … Almanya için fason olarak ürettiği kıyafetlere ilişkin olarak marka hakkı ihlali iddiasında bulunulması hakkının kötüye kullanılması halini teşkil ettiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının … Almanya tanınmış marka haline geldikten sonra tescil talebinde bulunduğunu, manevi tazminat talebinde bulunabilmelerinin mümkün olmadığını, davacının talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğu gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, itibar kaybı yönünden davacı tarafın herhangi bir itibar kaybı olmadığını, bu yöndeki tazminat talebinin reddi gerektiğini, davacı tarafın ürettiği ürünler ile müvekkilinin fason üretimini gerçekleştirdiği ürünler ve tüketici kitlesinin birbirinden farklı olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “Sonuç olarak davacının dava dışı firmanın ticari faaliyetlerinden haberdar olduğu, bir dönem sosyal medya paylaşımları ile bahse konu markanın kullanımına ve yayılmasına müsaade ettiği, sonradan aralarındaki anlaşmazlıkların baş gösterdiği, yurt dışında marka kullanımının önlenmesine yönelik yargılamaların bulunduğu, dosya kapsamı sunulan deliller sosyal medya paylaşımları, dikkate alındığında davacının markanın kullanılmasına müsaade ettiği, sosyal medya paylaşımları ile desteklediği ve dava dışı firmanın da yurt dışında hak sahibi olduğu gözetildiğinde davalının fason üretime dayalı yurt dışı pazarına yönelik üretiminin markaya tecavüz olarak değerlendirilmeyeceği, davacının 5 yılı aşkın süreyle markasal kullanıma göz yumduğu ve sessiz kaldığı, dava dışı firmanın markasal kullanımlarına yönelik eylem ve tutumları (fuara ve defileye davet vs) dikkate alındığında fason üretim yapan davalıya yönelik markaya tecavüze dayalı iddia ve taleplerinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı ve hakkın kötüye kullanılması olarak kabulünün gerektiği dolayısıyla gerekli hukuki korunmadan yararlanamayacağı” gerekçesiyle davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalının markaya tecavüz oluşturan fiillerinin tespit edildiğini ancak talebin dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın kötüye kullanımı anlamına geleceğinden davanın reddedildiğini, bu gerekçenin hatalı olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, mahkemenin dava dışı firmayı davalı yerine koyarak faaliyetlerinden haberdar olunduğu gerekçesiyle red kararının doğru olmadığını, davacının davalı firmanın yaptığı fason üretimden ve bu mallarda davacının … ve … markalarını kullandığından kesinlikle haberdar olmadığını, markaların ülkesel olduğunu, yani dava dışı firmayla davacı arasında yurt dışında devam eden marka kullanımının önlenmesi davasının olayda davalı firmanın müvekkilinin tescilli markasına tecavüz etmesini haklı kılmayacağını, müvekkilinin sessiz kalması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, Almanya’da usuli nedenlerle hukuki sürecin müvekkili aleyhine sonuçlandığını, somut olayda SMK’nın 7 ve 29.maddeleri kapsamında markaya tecavüzün gerçekleştiğini, davalının kötü niyetli bir şekilde müvekkilinin tanınmışlığından ve tescilli markasından haksız menfaat elde etmek için yurt dışı bir firmayla ihracat anlaşması yaparak ve fason olarak ürettiği ürünleri yurt dışına göndermesinin markaya tecavüz olduğunu, somut olayda MK 2 kapsamındaki gibi bir durumun söz konusu olmadığını, mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığını bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul 1. FSHMM nin 2017/36 D.iş sayılı dosyasında tedbir istenildiği, mahkemenin de Gümrük Kanununun 57. Maddesi gereğince teminat karşılığında davalı adına bulunan çıkış beyannamesi kapsamındaki 161 kap, 180 adet … markalı bayan elbise ürünlerinin dava sonuna kadar gümrükte bulundukları yerde muhafazasına karar verildiği görülmüştür.TPMK’dan celbedilen yazı cevabının incelenmesinde … numaralı “…” ibareli markanın 18,24 ve 25.sınıflarda 15/11/1999 tarihinde, … numaralı “…” ibareli markanın 18,24,25 ve 35.sınıflarda 23/12/2008 tarihinde davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. Dosya içerisinde bulunan Frankfurt Bölge Mahkemesinin 03/01/2017 tarihli kararının tercümesin incelenmesinde, davacının … SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ davalının ise, … olduğu, davacının davalı adına bulunan marka tescilinin davacıya devrini istediği, mahkemenin de davayı reddettiği kararın kesin olarak verildiği görülmüştür. 11/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “davalının ihracat şeklinde gerçekleştirdiği ticari faaliyetlerinde davacı tarafa ait … ve … markalarını tescil edildiği giysi emtiası bakımından kullanmasının davacının tescilli markalarından kaynaklı marka haklarını ihlal ettiği, ihracatın henüz gerçekleşmemiş olması nedeniyle Yargıtay kararları dikkate alındığında davacı lehine tazminata hükmedilebileceği, davalı tarafın, davacının sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığı iddiasının somut delillerle ispatlanamadığı, Almanyadaki hak sahipliği konusunun doğrudan işbu davanın konusu olmadığı, bu sebeple değerlendirmelerin Türkiyedeki hak sahipliği ve ticari faaliyetler esas alınarak yapıldığı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması ile maddi, manevi ve itibar tazminatı taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davacının sessiz kalmak suretiyle fason üretim yapan davalıya yönelik marka haklarına dayalı talepte bulunmasının dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacağı ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Mahkeme gerekçesinde bu şekilde bir tespite gitmiş ise de, söz konusu bu hususun maddi dayanaklarının denetime elverişli olarak ortaya konulmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan davalı yanca sunulan söz konusu deliller mahkemenin vardığı sonuca götürmemektedir. Zira davacı ile dava dışı … arasındaki ilişki veya hukuki uyuşmazlıkların davalıyı kapsar şekilde yorumlanması sunulan deliller itibariyle doğru değildir. Davalının dava dışı şirket için fason üretim yaptığı ve bu ürünlerde davacının markasının ihlal edildiğini davacının 5 yılı aşkın süredir bildiği hususu somut olay bakımından ispatlanamamıştır. Açıklanan bu yönler itibariyle davacı vekilinin istinaf talepleri yerindedir. Öte yandan mahkemece yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda davalının eylemlerinin davacının marka haklarını ihlal ettiği yönünde görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı taraf davasında tazminat da talep ettiğinden bu yönden yargılama eksik kaldığından davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile tazminat talepleri konusunda da yargılamaya devam edilip bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 2.fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24/05/2019 tarih, 2017/84 E – 2019/215 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 38-TL posta masrafı olmak üzere toplam 159,30-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.31/03/2022