Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2508 Esas
KARAR NO: 2022/315
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/06/2019
NUMARASI: 2017/1130 2019/663
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; davacı taraflar arasında inşaat iş ve işlemleri sebebi ile süregelmekte olan bir ticari ilişkinin olduğunu, … tarafından düzenlenip … şirketine verilen çeklerden 11/05/2017 tarihli 35.000,00-TL bedelli çek ile 10/06/2017 tarihli 35.000,00-TL bedelli 2 adet çek, çeklerin lehdarı olan … zilyetliğinde iken bu çekler ziyaa sureti ile kaybolduğunu, keşide tarihi 11/05/2017 olan çekin iptali için İstanbul Anadolu 5. ATM’nin 2017/464 esas sayılı dosyasında çek ile ilgili ödemeden kararı verildiğini, diğer çek için de başvurulmasına rağmen müzekkere cevapları gelmemesi sebebi ile dosyanın halen derdest olduğunu, çekin müvekkillerinden ticari ilişkisi olmayan davalının eline geçtiğini, çekin tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, müvekkillerinin bu kişilere hiçbir borcu bulunmadığını beyanla müvekkillerinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, müvekkilleri aleyhine başlatılan icra takibinin iptaline, davalılar aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, İİK72/2-3 uyarınca tedbir kararı verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacı tarafların dava konusu 3 adet çeki …’nın keşidecisi olduğu ve …’nın adına düzenlendiği ve cirantası olduğu bu çeklerin davacı şirketler tarafından nakit para borcu sebebi ile müvekkiline teslim edildiğini, müvekkilinin ciranta olduğu 10/06/2017 keşide tarihli çekin tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden İstanbul anadolu … İcra Müdürlüğünün … tal.sayılı dosyası ile haciz işlemi yapıldığını, davacı … icra dosyasına 10.300,00-TL nakit ödeme bulunduğunu, 19/12/2017 tarihinde de bu menfi tespit davasını müvekkiline karşı ikame ettiğini, söz konusu 2 ödenmeyen çekin de lehdarı olan … firması çeklerin kaybolmak suretiyle iradesi dışında elinden çıkmış olduğunu, bu çeklerden hiçbir ilişkisinin mevcut olmadığını, davacı yetkili hamil …’a karşı borcunun bulunmadığını iddia ettiğini, müvekkilinin para alacağı sebebi ile 3 adet çek davacılar tarafından müvekkiline verildiğini, 25/05/2017 keşide tarihli çek de davacılar tarafından ödendiğini beyanla davanın reddi ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden devamına, davacılar aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “Uyuşmazlık konusu çekte davacılar keşideci ve lehtar ciranta olup ciro imzasına herhangi bir itirazı bulunmamaktadır. Çekin çalındığı yönünde de dosya içinde bir delil bulunmadığı görülmüştür. Bu durumda davalı meşru hamil olduğundan davanın reddi gerekir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 16/12/2015 tarih, 2015/6669 esas ve 2015/17046 karar sayılı ilamı. Davacı, lehtar konumunda olduğu çekten dolayı bedelsizlik iddiasına dayanarak, menfi tespit isteminde bulunmuştur. Çekin arka yüzünde lehtar ismi ve ciro imzası bulunmaktadır. Davalı ise lehtardan ciro ile çeki alan konumundadır. Çek metninde geçerli bulunan ciro silsilesine göre çeki elinde bulunduran hamil, yetkili hamil konumundadır. Davacı, cironun iptal edildiğini ve davalı hamilin kötüniyetli olduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorunda olup, cirosu iptal edilmediği sürece davacıların bunun sonuçlarına katlanmak zorunda olduğu kabul edilmelidir. (Y.19.H.D. 2015/12761E- 2016/4162K) Davalının davacı şirket cirosundan sonra gelen ciranta olduğu, ciro silsilesinde eksiklik olmadığı, davalının kötüniyetli hareket ettiğine dair delil bulunmadığı görülmektedir; bu durumda davalının meşru hamil olduğu gözetilerek davanın reddi gerekir. (Y. 19.H.D. 2014/3921E -2014/6661K) Sonuç olarak, davacının çekin çalındığını ve davalının yetkili hamil olmadığını ispatlayamadığı, çalıntı iddialarının aynı zamanda suç oluşturması nedeniyle HMK.nun 226. maddesi hükmü gözetilerek davacılara yemin teklif hakkının hatırlatılmadığı” gerekçeleriyle davacının davasının reddine karar vermiş, davacılar vekili tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; mahkeme kararının eksik inceleme ile verildiğini, müvekkili davacılar arasında inşaat işleriyle ilgili ticari ilişki bulunduğunu, bu ilişki sebebiyle davacı … firması tarafından düzenlenip davacı … firmasına verilen çeklerden iki adedinin kaybolduğunu, bunun üzerine davalar açtıklarını ancak çekin müvekkilleri ile arasında ticari ilişki bulunmayan davalının eline geçtiğini ve davalının da takibe koyduğunu, müvekkillerinden … firmasının çekin bankaya ibrazından aylar önce çek iptal davası açtığını, müvekkillerinin hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, takip yapılmasına da sebebiyet vermediğini, çeklerin ibraz edilmemesi karşısında borçlu olmalarının da söz konusu olmadığını, takibin yetkisiz kişilerce yapılmış olup, kötü niyetli olduğundan iptali gerektiğini, müvekkillerinin hiçbir borcu bulunmadığını bildirmiştir. Davalı tarafından davacılar aleyhine toplam 40.637,94-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı çekin 10/06/2017 tarihli 35.000-TL bedelli keşidecisinin davacı … Şti. , lehtarın davacı … Şti., cirantaların ise davalı …, … olduğu çekin ibraz edildiği, mahkeme kararı nedeniyle işlem yapılmadığının şerh verildiği görülmüştür. İstanbul 9. ATM’nin 2017/459 E 2018/450 K sayılı ilamının incelenmesinde davacı … firması tarafından hasımsız olarak zayi sebebiyle çek iptal davası açıldığı, yargılama sırasında dava konusu çekin ibraz edildiği, davacı vekilince de çekle ilgili menfi tespit davası açıldığının beyan edildiği gerekçeleriyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf dava konusu çekin kaybolduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Dava konusu çekin keşidecisinin davacı … Şti., lehtarın ise davacı …Ltd.Şti., davalının ise çekte davacı … Ltd.Şti’nden sonra geldiği görülmüştür. Davacıların çekteki imzalara yönelik herhangi bir itirazları bulunmamaktadır. Çek metninin içeriğinde davalı ile davacılardan … Ltd.Şti arasında ilişki bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı taraf çekin kaybolduğu hususunu ve yine davalının çeki iktisabında ağır kusurlu ya da kötü niyetli olduğu hususunu usulüne uygun deliller ile ispatlayamamıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacılar vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacılar vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, fazladan yatırıldığı anlaşılan 8,10-TL maktu istinaf harcı ile 121,30-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talebi halinde ilk derece mahkemesince yatıran davacı tarafa iadesine, 3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/03/2022