Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2502 E. 2022/545 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2502 Esas
KARAR NO: 2022/545
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/04/2019
NUMARASI: 2018/70 2019/157
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 31/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının sahibi olduğunu, müvekkilinin dünya çapında tanınan firmalardan olduğunu ve bünyesinde pek çok kahve markasını barındırdığını, davalı tarafindan başvurusu yapılan markaların gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, davalı tarafindan markaların tesadüfen tescil ettirilmesinin mümkün olmadığını, markaların birebir aynı olması ve benzer sınıflarda tescil ettirilmesinin bunun göstergesi olduğunu, davalı şirketin ortağı …’ın 2010-2011 yılları arasında müvekkilinin distribütörlüğünü yaptığı … firmasının yetkilisi olarak müvekkili ile iletişimde olduğunu, şirketler arasında irtibatı sağladığını, ürün görsellerinin de oldukça benzer olduğunu, davalı şirketin müvekkilinin itibarından yararlanıp onun ürünlerini taklit etmeye çalıştığını, dava konusu markaların tamamen müvekkili tarafindan yaratılan orijinal markalar olduğunu, seri marka izlenimi yaratarak halk tarafindan kanştırılmaya sebebiyet verdiğini ve davalı yanın kötü niyetli olduğunu idida ederek, davalı adına tescilli … numaralı “…” markası ile … nolu “…” markalarının hükümsüzlüğü ile sicilde terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacı tarafin Türkiye’de … ibareli bir adet markasının olduğunu, 11 sınıfin ortak olduğunu ve bu sınıfta yer alan “elektrikli kahve, espresso makinelerinin” ortak olduğunu, müvekkilinin “…” markası ile örtüşen hiçbir emtia bulunmadığını, davacıya ait “…” ibareli ise 2 adet markasının olduğunu ve bu markaların müvekkilinin markalarından farklı olarak 16.sınıfta tescilli olduğunu, … ibaresinin davacı şirket dışında pek çok şirket tarafindan tescil edildiğini, davacının iddiasının aksine “…” ve “…” ibareli markaların davacı ile özdeşleştirilebilecek bir tanınmışlığı bulunmadığını, müvekkiline ait markaların 07,11 ve 16. sınıflarda tescilli olduğunu ve davacı markası arasında örtüşen hiçbir emtia bulunmadığını, davacı şirketin hiçbir şekilde … markasını kullanmadığını, 16. sınıfta “…” markası adı altında satış yaptıklarını, davacı tarafindan fiilen kullanılmayan “…” markasının tanınmış marka olarak kabul edilemeyeceğini, aksine müvekkilinin “…” markasını fiilen 5 yıldır kullandığını ve davamn 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “Dosyadaki belgeler ve delillere göre, davacı şirket ile dava dışı … Dış Tic.Ltd.Şti arasında 2002 yılından beri ticari ilişki bulunduğu ve bu şirketin davacı şirketin Türkiye’de distribütörlüğünü yaptığı, davalı şirket ile dava dışı … Gıda Ltd.Şti’nin ortak ve yöneticilerinin aynı kişiler olduğu, davalı tarafça marka başvuru tarihinden önce davacı tarafından … Gıda Ltd.Şti’ye kesilen faturalarda “…” markasının yer aldığı ve böylece davalı tarafın davacı marka ve ürünlerinden haberder olduğu halde, tanınmışlığından istifade etmek için kötü niyetli olarak dava konusu markaları adına tescil ettirdiği, bilirkişi raporunda belirtilenin aksine markalar arasında benzerlik ve karıştırma ihtimali de bulunduğu” gerekçeleriyle davanın kabulü ile, davalı adına olan … tescil başvuru nolu “…” markası ve … tescil başvuru nolu “… ” markalarının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacı tarafın markalarının tanınmış marka olduğu hususunda yeterli kanaate ulaşılamadığı, markaların farklı sınıflarda tescil edilmesi nedeniyle karıştırılma ihtimali bulunmadığı, taraf markaları arasında benzerlik olmadığı yolunda görüş bildirildiği halde mahkemenin raporun aksi yönünde karar verdiğini, davacı adına … ibareli markanın 11 ve 21.sınıflarda 12/03/2012 de tescil edildiğini, davacının bu marka haricinde daha geniş emtia yönünden yeni bir marka tescil ettirme yoluna gitmediğini, dolayısıyla müvekkiline ait markalar ile bu marka arasında sınıfsal olarak benzerlik bulunmadığını, markaların benzer olduğu kabul edilse dahi sınıfsal benzerlik bulunmadığından ayrıca davacı markası da tanınmış olmadığından karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, yine davacı markasının tanınmış olmadığının bilirkişi raporuyla da tespit edildiğini, davacının sunduğu yurt dışı tescil belgelerinin markanın tanınmışlığı için tek başına yeterli olmadığını, davacının ticaret unvanının esas unsurunun … ibaresi olduğunu, davacının … markasıyla dünyada üretip sattığı bir kahve filtresi kağıdı bulunmadığını, yani davacının … markasının 16.sınıfta kullanmadığını, bu konuda dosyada delil bulunmadığını, zaten 16.sınıf yönünden tescilinin de bulunmadığını, … markasının zaten davacı adına 16.sınıfta tescili bulunduğunu, dava konusu … markasının sadece kahve makineleri için kullanıldığını, 16.sınıfta kullanılmadığını, davacının kullanım ve tescillerinin kahve ve diğer aksesuarları kapsamadığını, müvekkilinin 21.sınıf yönünden tescili bulunmadığını, dolayısıyla sınıflar arasında ve alt ürün gruplarında herhangi bir örtüşme bulunmadığını, davacı tarafın … markasının 30.sınıfta kullanıldığına ilişkin beyanlarının geçerli olmadığını, zira 30.sınıfta … ibareli bir marka tescilinin mevcut olmadığını, … ibaresinin SMK’nın 5. Maddesi anlamında marka olabilecek ibarelerden olmadığını, bu ibarenin bir şekilde tescil edilmiş olmasının bu ibarenin tescil edilebilirliğinin sorgulanmasına engel olmadığını, nitekim birçok markanın 16.sınıfta kahve filtresi kağıdı için yaygın olarak 1/2,1/4,4,2,102,106 gibi açıklamalar kullandığını, bu açıklamaların kahve makinelerinin haznelerine hangi ebat kahve filtresi kullanacaklarını gösterir genel kabul görmüş bilgilendirmeden ibaret olduğunu, müvekkilinin de … ve … olarak kullandığını, davacı ile müvekkili arasında 2 yıl önce bir görüşme olduğunu kendi markalarının satılmasını istediğini, ancak müvekkilinin bunu kabul etmediğini, dava dilekçesinde ekspress gıda unvanlı bir şirket ile bağlantı kurularak müvekkiline kötü niyet atfedilmeye çalışıldığını, sunulan mahkeme kararının ise dava konusu ile herhangi bir ilgisinin olmadığını, kaldı ki sunulan mahkeme kararı başlıklı belgede dava dışı … gıdanın davacının distribütör veya acentası olmadığının beyan edildiğini, bu belgenin salt ortakları aynı diye müvekkili aleyhine delil olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca bu belgenin usulüne uygun olarak apostil şerhli olarak mahkemeye sunulması gerektiğini, davacının … unvanı ve markası altında var olduğunu iddia ettiği bilinirliğini asla … ibaresine teşmil edilemeyeceğini, müvekkilinin markayı fiilen 5 yılı aşkın süredir kullandığını, davacının ise … markasını 7,11 ve 16.sınıfın ürünlerinde tescil ettirmediğini ve hiç kullanmadığını, sessiz kalmanın gerçekleştiğini bildirmiştir.Davalıya ait … tescil numaralı … markasının 7 ve 11.sınıflarda 28/12/2011 de tescil edildiği, yine … tescil numaralı … ibareli markanın ise 16.sınıfta 13/05/2014 tarihinde tescil edildiği görülmüştür. Davacıya ait … tescil numaralı … markasının 11 ve 21.sınıflarda 10/08/2011 tarihinde;…tescil numaralı… markasının 16.sınıfta 05/03/1997 tarihinde, … tescil numaralı …markasının 16.sınıfta 16/11/2011 tarihinde tescil edildiği görülmüştür. 24/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “Davacı tarafın “…” ve “…” markafarmın tanınmış marka olduğu konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığı, davacı adına tescilli … numaralı “…” markası ile davalı tarafın “…” ve “… ” filtre kağıdı markalarının benzer olduğu: fukar markaların farklı sınıflarda tescil edilmiş olmaları sebebiyle karıştırılma ihtimalinin gerçekleşmediği, davacı adına tescilli … ve … nolu “…” markaları ile davalı tarafın “…” ve “…” markaları arasında benzerlik olmadığı, davalı tarafın … numaralı … ve … numaralı “… ” ibareli marka başvurulurı esnasında “basiretli tacir İlkesine” aykırı davrandığı: bu hususun kötü niyetli tescil kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konusundaki takdirini Sayın Mahkemeye ait olduğu” yolunda görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalıya ait markaların hükümsüzlüğü talebine ilişkindir. Davacı taraf davalının markaları tescilinde kötü niyetli olduğunu iddia etmiştir. Somut olayda davacı şirketle dava dışı … TİC.LTD.ŞTİ arasında 2002 yılından itibaren ticari ilişki bulunmaktadır. Söz konusu bu ilişkide dava dışı şirket davacı şirketin Türkiye distribütörlüğünü yapmıştır. … isimli şahıs hem davalı şirketin hem de adı geçen dava dışı şirketin ortağıdır. … isimli şahsın dava dışı şirket adına davacı ile mail yazışmaları bulunmaktadır. Yine davacı ile dava dışı şirket arasındaki ticari ilişkinin 2002 yılında 2011 yılı sonuna kadar devam ettiği, dosyadaki Almanya Bielefeld Bölge Mahkemesi kararı içeiğinden anlaşılmaktadır. Davalı şirketin ise bu ticari ilişkinin sonlanmasından sonra 28/12/2011 tarihinde marka başvurusunda bulunduğu görülmüştür. Buna göre yaklaşık 10 yıl süren ticari ilişki çerçevesinde firmaların birbirlerinin markalarından habersiz olduğu söylenemeyecektir. Davalının bu markaları tesadüfen bulup tescil ettirmiş olması hayatın olağan akışına ve basiretli tacir kavramına aykırıdır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı tarafın dava konusu markaların tescilinde kötü niyetli olduğu yolundaki ilk derece mahkemesi kararı yerindedir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.31/03/2022