Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2478 E. 2022/310 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2478 Esas
KARAR NO: 2022/310
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2018
NUMARASI: 2014/1638 2018/317
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkili şirketin 2001 yılından beri sağlık alanında faaliyet gösteren köklü bir firma olduğunu, on dört yıldır şirket bünyesinde finans ve satın alma yöneticisi olan çalışan …’e Noterde düzenlenen vekaletname ile bir takım yetkiler verdiğini, adı geçenin kendisine verilen yetkileri kötüye kullanarak yetkisi olmadığı halde çok sayıda sahte çek ve bono keşide ettiğini, … tarafından imzalanan davalı … lehine …- … adına keşide edilen çeklerden davalı … Faktöring şirketine ciro edilen 82.000,00 TL bedelli bir adet çek ile ilgili olarak öncelikle icra takibine veya ihtiyati hacze konu edilmemesi bakımından dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir kararı verilmesini, anılan çek nedeniyle müvekkil şirketin davalılara borçlu olmadığının tespitini, dava konusu çekin iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin müşterisi …’ ün davacıdan olan alacağına istinaden dava konusu 82.000,00 TL bedelli çeki aldığını, davacının basiretli davranmadığını, yetkisiz olduğu iddia edilen …’ün daha önce düzenlediği başkaca çekleri benimseyip ödeyen davacı şirketin, dava konusu çekten de aynı şekilde sorumlu olduğunu, dava konusu çek hakkında suç duyurusunda bulunulması ve ibraz aşamasında muhatap bankaca imzaların tutmadığının belirtilmesinin çekin kambiyo vasfını ortadan kaldırmayacağını, müvekkilin takip hakkını etkilemeyeceğini ya da kötü niyetli olduğunu göstermeyeceğini, müvekkilinin iyi niyetli yetkili hamil olduğu ve takip hakkının bulunduğunu belirterek; öncelikle ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, davanın reddini ve davacının %20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Davalı …, davaya süresi içerisinde cevap vermemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “borçlu şirketin çalışanı …’e verdiği vekaletname ile bir kısım yetkiler verilmiş ise de, kambiyo taahhüdünde bulunma, hususunda adı geçen vekillerin yetkilendirilmediği, takip konusu senedin de söz konusu vekaletnameye istinaden … tarafından imzalandığı görülmektedir. Davacı şirketin … tarafından keşide edilen münferit sayıda çek yada senedi ödemiş olması da bu durumun teamül haline geldiğinin ispatı için yeterli görülmemiştir. Kaldı ki ceza davasında delillerde bu durumu doğrulamaktadır. Sanık … keşide ettiği çekleri sene sonunda geriye doğru toplu olarak işlemiş şirket bunu fark etmemiştir. Mahkememizin seri halindeki 2015/261 esas 2016/846 karar sayılı dosyasında davacı ile davalı …’ ün aynı olduğu, yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilerek, kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 2016/220 esas 2016/233 sayılı kararı ile 30/12/2016 tarihinde onandığı anlaşılmıştır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2012/9762 Esas 2012/11428 Kararında da belirtildiği üzere vekaletnamesinde kambiyo senedi düzenleme yetkisi bulunmayan yetkisiz vekil … tarafından düzenlenen davaya konu çekin davacı şirketi borç altına sokması mümkün olmadığı , mal karşılığı düzenlenmeyen, şirket yetkilisi olmayan kişinin düzenlediği çekten dolayı …’ün alacaklı olmadığı, …’ün çeki Factoring firmasına ciro etmesi ve Factoring firmasının nakit ödeme yapmış olmasının davalıyı davacı şirkete karşı alacaklı hale getirmeyeceği” gerekçeleriyle davanın kabulüne karar vermiş, davalı … Faktoring A.Ş. vekili tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı … Faktoring A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin müşterisi ve aynı zamanda davalı olan …- … tarafından 03/07/2014 tarihinde yapılan faktoring işlemi kapsamında 28/06/2014 tarihli 82.000-TL bedelli faturalı alacağın müvekkiline temlik edildiğini, bu işlem ile birlikte dava konusu çekin ödeme aracı olarak müvekkiline teslim edildiğini, ancak çekin imza uyuşmazlığı nedeniyle müvekkiline ödenmediğini, davacının da huzurdaki davayı açtığını, öncelikli olarak davacının yapılan işlemle ilgili olarak Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılamanın devam ettiğini, bu dosyanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, zira davacının çeklerin imzalanması ve çeklere teyit yetkisini bizzat çalışanı … isimli kişiye verdiğini, sonrasında ise haksız şekilde suç duyurusunda bulunduğunu, bu nedenle ceza davası sonucunun bu davayı etkileyeceğini, davacının bu güne kadar farklı müşterilerden 7 adet çekinin müvekkiline geldiğini, bunun 5 adedinin ödendiğini, ödenenler arasında 01/07/2014 tarihli 80.000-TL bedelli çekin de bulunduğunu ancak işler kötüye gidince davacının kötü niyetli olarak huzurdaki davayı açtığını, dava konusu çeke gelene kadar daha önce 6 adet çeki müvekkiline gelen keşideci ile müvekkili arasında ticari teamülün bulunduğunu, çekle ilgili davacının arandığını ve çalışanı …ünde çeke teyit verdiğini ve işlemin yapıldığını ancak davacının dürüstlük kuralına aykırı davranarak menfaat elde etmeye çalıştığını, bu çeklerin incelenerek bedellerinin ödenip ödenmediği, imzaların kim tarafından atıldığı hususunun incelenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu bildirmiştir. Davacı vekili istinafa karşı verdiği cevap dilekçesinde, imza inkarının mutlak defilerden olduğunu, daha öncede Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/261 E sayılı dosyasında bu davayla aynı mahiyette olan davanın kabulüne karar verildiğini, İstanbul BAM ın istinaf talebini reddettiğini, yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 19.H.D nin de kararı onadığını bildirmiştir. Dava konusu çekin 07/12/2014 tarihli 82.000-TL bedelli keşidecisinin davacı, lehtarın davalı … olduğu, hamilin ise davalı faktoring şirketi olup, çekin 08/12/2014 tarihinde ibraz edildiği, imza uyuşmazlığı nedeniyle işlem yapılmadığının belirtildiği görülmüştür. Mahkemece 23/02/2017 tarihli celsede Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/482 E sayılı dosyasının sonucunun beklenmesine karar verildiği görülmüştür. Dosya içeriğinde söz konusu bu davanın sanıklarının davalı … ile davacı şirket yetkilisi … ve …ün de sanık olarak yargılandığı anlaşılmıştır. 23/05/2016 tarihli bilirkişi raporunda; “Tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sunulan belgeler ile davacının defter ve belgeleri ile 2014/24787,Esas No.2015/9015 , İddianame göre; davacının 2014 yılı kayıtlarında dava konusu çekin bulunmadığı, davacının ait ticari defterlerin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesinde …’ün yanı sıra davalı … şüpheli konumundadır, E.2016/988 ,2016/76 nolu iddianame gereğince davacı şirket yetkilisi …’ın şüpheli konuma alındığı, Kocaeli 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/482 Sayılı 12.05.2016 tarihli duruşma tutanağında Şüpheli ve tanıkların ifadelerinin özetlenmeye çalışıldığı,daha ifadesi alınacak tanıkların bulunduğu” yolunda görüş bildirdiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davacı dava konusu çekin … isimli çalışan tarafından kendisine verilen yetkilerin kötüye kullanılarak düzenlendiğini iddia etmiş, davalılardan faktoring şirketi ise davanın reddini savunmuştur. Dosya içerisinde bulunan vekaletnamenin incelenmesinde davacı tarafından dava dışı …’e bir kısım yetkiler verilmiş ise de, çek keşidesi için özel yetki verilmediği görülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 504/3 maddesi “vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.” şeklindedir. 6361 Sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununun 9/2 maddesi gereğince faktoring şirketleri kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz veya tahsilini üstlenemez. Somut olayda mahkemece verilen karar davalı … tarafından istinaf edilmemiştir. Bir başka ifade ile davacının davalı …’e borçlu olmadığı hususu kesinleşmiştir. Yine dava konusu çekteki keşideci imzasının davacı şirket adına atılan imzanın yetkisiz vekil tarafından atılması nedeniyle ve bu durumun sadece yetkisiz olarak imza atan kişiyi sorumlu kılıp, davacı keşideciyi sorumlu kılmayacağı, Dairemizce benzer konuda verilen 2016/220 E – 2016/233 K Sayılı ilamın Yargıtay 19. H.Dnin 2018/2263 E – 2018/4361 K Sayılı ilamı ile düzeltilerek onanmasına karar verildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde Ağır Ceza Mahkemesindeki dava dosyasının sonucunun beklenmesi ve diğer istinaf talepleri yerinde olmadığından davalı faktoring şirketinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … A.Ş. vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 5.601,42-TL harçtan, peşin alınan 1.400,36-TL harcın mahsubu ile bakiye 4.201,06-TL harcın Davalı … A.Ş.den alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı … A.Ş. vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/03/2022