Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2342 E. 2019/2142 K. 15.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2342 Esas
KARAR NO : 2019/2142
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2019
NUMARASI : 2018/210 E. – 2019/104 K.
DAVANIN KONUSU: Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan
KARAR TARİHİ: 15/10/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 1870 yılından beri kullanılagelmekte olduğu tanınmış … markasının sahibi olduğunu, bu ibareden oluşan çok sayıda tescilli markalarının bulunduğunu, yapılan araştırmada davalı tarafa ait … esas unsurlu tescilli markaların bir kısmının tescil edildiği emtialar bakımından kısmen ve bir kısmının da tamamen kullanılmadığının tespit edildiğini belirterek 556 sayılı KHK’nın 14.maddesi gereğince dava dilekçesinde tescil numarası verilen 24 adet markanın yine dilekçede atıf yapılan listede belirtilen emtialar bakımından kısmen veya tamamen iptalini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin faaliyetlerini tanınmış … markası altında yürüttüğünü, TPE nezdinde de tanınmış marka olarak kayıt altına alındığını, Komili ibaresinden oluşan onlarca markası bulunduğunu, tescil kapsamındaki bazı ürünler üzerinde müvekkili tarafından, diğer bazı ürünler bakımından da bağlı şirketler tarafından kullanılmakta olduğunu, … markasının ayırt edici karakterinin zedelenmesini önlemek amacıyla değişik firmalara karşı davalar açıldığını, davacının 556 sayılı KHK’nın 43.maddesi anlamında dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını ve dava açacak kişiler arasında yer almadığını, zarar gören kişi olmadığı için markanın iptalinde hukuki menfaatinin de bulunmadığını, dava hakkının kötüye kullanıldığını ayrıca davanın ayrı ayrı tescilli olan markalar bakımından tefrikini talep ederek davanın reddini savunmuştur. İstanbul Anadolu (Kapatılan) 2.FSHHM’nin 04.04.2017 tarihli 2016/3 E. – 2017/62 K.sayılı kararıyla; Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarih ve 2016/148 Esas ve 2016/189 sayılı kararıyla 556 sayılı KHK’nın 14.maddesinin iptali nedeniyle davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve davalı lehine vekalet ücretine hükmolunmasına karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; iptal edilen KHK hükmü nedeniyle oluşan boşluğun Türk Medeni Kanunu’nun 1.maddesi gereğince hakim tarafından doldurulması gerektiğinden konusuz kaldığından bahisle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesinin doğru olmadığını, dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına hükmedilirken vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasının HMK 331.maddeye açıkça aykırı olduğunu, vekalet ücretinin hangi gerekçe ile davacı üzerinde bırakıldığının kararda açıklanmadığını, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde; müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, çok sayıda markası bulunduğunu, markaların yoğun bir şekilde kullandığını, davanın dayanağı yasa maddesinin Anayasa Mahkemesice iptal edildiğini, davalının zarar gören konumunda olmaması nedeniyle dava açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığını, çünkü marka iptal edilse bile marka tanınmış olduğundan davalının markayı kullanma hakkının bulunmadığını, markanın kullanıldığına ilişkin delil sunulmadığı iddiasının doğru olmadığını, kullanıma ilişkin fatura defter ve benzeri belgelerin çokluğu nedeniyle mahallinde incelenme talep edildiğini, mahkemece yerinde inceleme yapılmadığını, yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılamayacağını, davacının yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin istinaflarının haklı olmadığını savunmuş ve daha sonra verdiği 06/02/2018 günlü dilekçeyle de davalı şirketin başka bir şirketle birleşmesi nedeniyle markaların yeni şirket adına kaydının gerçekleştirilmesi için kayıt üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir. Dairemizin, 13.03.2018 tarihli, 2017/4034 E. – 2018/703 K. sayılı kararıyla; “İstinaf talebinin kısmen KABULÜ ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Anayasa Mahkemesi kararıyla davanın dayanağını oluşturan yasa hükmünün iptali nedeniyle dayanağı kalmayan davanın reddi şeklinde hüküm kurulmak ve Yargılama gideri ile vekalet ücreti bakımından tarafların tüm delilleri toplanarak hasıl olacak sonucu göre karar verilmek üzere HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine ” karar verilmiştir.İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/03/2019 tarihli 2018/210 Esas – 2019/104 Karar sayılı kararıyla; “Dairemizin kararı uyarınca yargılama giderlerinin hangi tarafa yükleneceğine ilişkin değerlendirme yapıldığı, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması karşısında, iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten sonra, HMK’nun 33. maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi bulunmadığından ve dava tarihindeki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, anılan iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum gereğince reddine karar verilmesinde, tarafların sorumluluğu bulunmadığından, davacının davada haksız çıkan taraf olarak nitelenip yargılama gideri ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulamayacağı (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2010/15051 Esas, 2010/17596 Karar sayılı ve 27/12/2010 tarihli kararı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 2017/1520 Esas, 2018/427 Karar sayılı kararı), HMK’nun 331/1. maddesinde davanın konusunun kalmaması nedeniyle davanın esası hakkında bir karar verilmemesi halinde, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin takdir edileceğinin belirtildiği, ancak mevcut davada markayı kullanma zorunluluğu ortadan kalktığı için davanın esastan reddine karar verildiği, bu nedenle HMK’nun 331/1. maddesinin uygulanamayacağı ” gerekçesiyle, davanın reddine, davanın, Anayasa Mahkemesi’nin dayanak Kararname hükmünü iptal etmesi nedeniyle reddine karar verildiğinden, karşılıklı olarak yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; istinaf kararında açıklıkla ifade edilmesine rağmen, dava kapsamında haklılık durumunu belirlemek üzere hiçbir inceleme yapılmadığı ve hiçbir delil toplanmadığını, mahkeme tarafından 22/12/2016 tarihinde verilen kesin süre neticesinde davalı tarafça, dava konusu olmayan bir klasör klasör dolusu farklı mahkeme kararı ve farklı mahkemelerden farklı davalar kapsamında alınmış kullanımla ilgili olmayan bilirkişi raporları sunulduğunu, dava konusu markanın kullanıldığına ilişkin tek bir fatura dahi sunulmadığını, davalı tarafından 28/03/2019 tarihli duruşmada bilirkişi incelemesi yapılmasının talep edildiğini, mahkemenin talebi reddettiğini, gerekli inceleme ve değerlendirme ile davalının markayı kullanmadığının ortaya çıkacağını, mahkemenin inceleme yapılmasının davaya yenilik getirmeyeceğinin peşin kabulü ile ilerleyerek, dava sonunda müvekkili lehine hükmedilmesi gereken vekalet ücretine hükmedilmemesinin açık bir hukuka aykırılık olduğunu, mahkemenin 28/03/2019 tarihli kararında belirttiğinin aksine mevcut davada markayı kullanma zorunluluğunun ortadan kalkmadığını, Anayasa Mahkemesinin kararında hukuka aykırı görülen hususun, bunun KHK ile düzenlenemeyecek olması olduğunu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 14/06/2019 tarihli 2019/1765 Esas-2019/4421 Karar sayılı kararından kullanım zorunluluğuna bakışının değişmediğinin anlaşıldığını beyanla; mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne, müvekkili lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE;Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı adına tescilli markaların tescil kapsamındaki emtialar üzerinde kullanılmadığı iddiasıyla 556 sayılı KHK’nın 14.maddesi gereğince iptali istemine ilişkin olduğu, mahkemece davanın dayanağı kararname hükmünün Anayasa Mahkemesi’nce iptali nedeniyle davanın konusuz kaldığından bahisle davanın reddine, karşılıklı olarak yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına karar verildiği görülmüştür. Dairemizin, 13.03.2018 tarihli, 2017/4034 E. – 2018/703 K. sayılı kararıyla; ” Yargılama gideri ile vekalet ücreti bakımından tarafların tüm delilleri toplanarak hasıl olacak sonucu göre karar verilmek üzere HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine ” karar verilmesine rağmen ilk derece mahkemesince, tarafların delilleri değerlendirilmeden , “iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum gereğince reddine karar verilmesinde, tarafların sorumluluğu bulunmadığından, davacının davada haksız çıkan taraf olarak nitelenip yargılama gideri ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulamayacağı” ve “mevcut davada markayı kullanma zorunluluğu ortadan kalktığı için davanın esastan reddine karar verildiği, bu nedenle HMK’nun 331/1. maddesinin uygulanamayacağı ” gerekçesiyle, Dairemizin geri çevirme kararının yerine getirilmediği görülmüştür.Davanın hukuki dayanağı 556 Sayılı KHK 14. Maddenin, dava açıldığı tarihte yürürlükte olduğu, yargılama sırasında Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarih ve 2016/148 Esas ve 2016/189 sayılı kararıyla iptali nedeniyle davanın reddine karar verildiği, yasal düzenleme ortadan kalktığından iptal talebi hakkında red kararı verilmişse de; mahkemenin iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi bulunmadığını gerekçe göstererek, inceleme yapmaktan kaçınamayacağı, kaldı ki Dairemizin önceki kararıyla; tarafların delillerinin toplanarak dava tarihindeki haklılık durumunun belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi yönünden dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine karar verildiği, davalı vekilinin markanın tescil kapsamındaki ürün ve sınıflarda kullanıldığını savunduğu ve bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiği, bu kez mahkemenin farklı gerekçelerle ve inceleme yapmaksızın “karşılıklı olarak yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına” karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın yargılama gideri ile vekalet ücreti bakımından tarafların tüm delilleri toplanarak hasıl olacak sonucu göre karar verilmek üzere HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/03/2019 tarihli 2018/210 Esas – 2019/104 Karar sayılı kararının, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,2- Yargılama gideri ile vekalet ücreti bakımından tarafların tüm delilleri toplanarak hasıl olacak sonucu göre karar verilmek üzere HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, 3-Davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmekle, talep halinde istinaf karar harcının iadesine,4-İstinaf yargılama gideri olarak davacı tarafından yapılan, 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, 51,50 TL (posta-teb.müz.) gideri olmak üzere toplam 149,60 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 15/10/2019 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.