Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2313 E. 2020/142 K. 24.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2313 Esas
KARAR NO : 2020/142
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI : 2017/494 2019/155
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)|Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 24/01/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin piyasada “… Seti (Anaokulu, 1.Sınıf, 2.Sınıf, 3.Sınıf Eğitim seti) ” adı altında satıldığı öğrenilen çocuklara yönelik kitap seti içindeki siyer (…) kitap eserlerinin maliki olduğunu, müvekkilinin bilgisi dışında davalılardan … ve …’nin kendisini eser maliki yahut temsilci olarak tanıtıp farklı dönemlerde davalılar … – … Yayınevi , … Yayıncılık, … – … Yayın Evi ile anlaştığını, müvekkiline herhangi bir telif bedeli ödenmeksizin eserin ticarileştirip gelir elde edildiğini, davalıların birlikte hareket ettiğini belirterek FSEK’ten kaynaklanan haklara tecavüzün durdurulmasına, tecavüzün ref ve men’ine, sonlandırılmasına, FSEK’in 68/1 maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesine, ayrıca FSEK 70/3 maddesi gereğince tazminattan başka temin edilen karın da hesap edilerek toplam maddi tazminatın ilerde talebini arttırmak ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 40.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, kararın gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Ltd. Şti adına …. şirketin 11/08/2015 tarihli sözleşme çerçevesinde eseri basıp çoğalttığını, kendisini eser sahibi olarak belirten …’den bir yıllığına toplam 10.000 adet eser için işleme, çoğaltma, yayma, dağıtma ve yayınlama haklarını aldıklarını ve adı geçene 5000 tane setin telif creti karşılığı olarak verildiğini, basım faaliyetinin bir yıl süreli olarak gerçekleştiğini ve 11/08/2016 tarihinde sona erdiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili, davacının dava konusu eserlere dair aktif dava takip yetkisi bulunmadığını, davacının ne eser sahibi, ne müellif, ne hak sahibi ne de malik olmadığını, eserlerin dava dışı üçüncü şahıslara ait olduğunu, Kartal ….Noterliği’nce düzenlenen sözleşmede bu durumun açıkça görüldüğünü bildirerek davanın reddini istemiştir.Davalı … vekili, davacının bu eserler üzerinde hiçbir hak ve yetkisi bulunmadığını, eserlerin üçüncü kişilere ait olduğunu, davacının mülkiyet iddiasının yerinde olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı …, dava konusu siyer kitaplarının dava dışı …’ye ait olduğunu, bu durumun Kartal ….Noterliği’nce düzenlenen 29/08/2007 tarihli düzenleme şeklinde emanet tespit tutanağından anlaşıldığını, dava dışı … ve diğer kişilerin ilmi heyet oluşturarak bir eğitim seti hazırladıklarını, bu eğitim seti içinde dava konusu eserleeerin de yer aldığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı …, dava konusu eserleri dava dışı telif hakkı sahibi olarak bildiği kişilerden sözleşme ile eserleri bastığını, davacının telif hakkı sahibi olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davaya konu “Siyer’i Nebi” isimli kitabın FSEK kapsamında eser niteliğinde olduğu, bu eserin de içinde yer aldığı kitap setinin basılarak satışa sunulduğu, eseri hazırlayanın davacının eşi … olduğu, davacının yalnızca baskı aşamasında matbaa işlemleri ile ilgili görüşme ve çalışma yaptığı, bizzat davacının eşinin ve davacının gösterdiği tanıkların beyanının da bu yönde olduğu, FSEK’in 66.maddesine göre dava açma hakkının mali ve manevi hak sahibine ait olduğu, davacının dava açarken kendisinin eseri bizzat yazan kişi olduğunu iddia ettiği, daha sonra eşinden mali hakları devraldığına dair sunduğu sözleşme muvafakatın davacıya aktif dava ehliyeti kazandırmayacağı, kendisinin hak sahibi olduğu ididası ile açılan davada gerçek hak sahibi olmadığı anlaşıldıktan sonra gerçek hak sahibine mali hakların devralınmasının davacıyı aktif dava ehliyeti kazandırmayacağı gerekçeleriyle davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili İstinaf sebebi olarak; huzurdaki davada hangi davalının ne suretle eser tecavüzünde bulunduğunun tartışmaya mahal vermeyen açıklıktaki delillerle sabit olduğunu, sadece müvekkilinin tanıkları değil, davalı tanıklarının dahi heyet tabir edilen grubun kitap seti hazırlamak için bir araya geldiklerini, siyer kitaplarının hazırlanması işini müvekkilinin eşine düştüğünü, bu kitabı müvekkilinin eşi ile birlikte çalışarak hazırladıklarını beyan ettiklerini, yine tanık beyanlarıyla siyer kitabının müvekkilinin evinde, müvekkil ve eşinin yaptığı ortak çalışma sonunda hazırlandığı hususunun da sabit olduğunu, mahkemenin müvekkilinin eser maliki olmadığı kanaatine varılması ihtimaline binaen dosyaya izin ve muvafakat belgesi ibraz edildiğini, dava konusunun 2008-2017 dönemini kapsamasına rağmen Kültür Bakanlığı tarafından sadece 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin bandrollerin gönderildiğini, davalıların tam olarak basma eserleri ve satış rakamlarını açıklamamaları sebebiyle ilgili yerlere müzekkereler yazılmasını, cevaplar geldiğinde de rapor alınmasını talep ettiklerini, ancak delillerin toplanmadan ve bilirkişi incelemesi yapılmadan tahkikatın bitirildiğini, mahkemeye ayrıca eser üzerindeki mali hakların devir ve temliki sözleşmesini de sunduklarını, bu sözleşme ile siyer eserinin geçmişteki hakları da kapsayarak şekilde eser malikinin sahip olduğu tüm hakların müvekkiline devredildiğini, ancak mahkemenin bu hususun dava ehliyetindeki eksikliği gidermediği gerekçesine yer verdiğini, müvekkilinin siyer eserinin maliki olduğunu, sundukları izin ve muvafakat belgesi gereğince aktif husumet ehliyetinin bulunduğunu, davalı … tanıfı …’nin davacının eşi …’na hak sahibi olarak tazminat ödemeyi teklif ettiklerini açıkça beyan ettiğini, yine davalı … tanığı … siyerin yazılması işinin … Hanıma düştüğü ve kendisine hakkı olduğu için 100 kadar kitap verildiğini, siyerin çoğunlukla onun fikri olduğunu ve adı geçenin isteği üzerine siyer isimli kitabın setten çıkartıldığını beyan ettiğini, …’nun ise; davacı ile tanımadığı bir takım kadınların kendisine gelip bir meblağ üzerinde anlaştıklarını, bayanların davacıya birşey ödemek istemediklerini beyan ettiğini, tanık …’ın ise …. hocanın evinde eşi ile çalışan birisi olduğunu, şiirleri kendisinin yazdığını, bu nedenle eşinin katkısı olduğunu beyan ettiğini, tanık …’nun ise siyer eserlerini eşi davacı ile oluşturduğu yolunda beyanda bulunduğunu, kendileri tarafından siyer eserlerinin hangi tarihte hangi bilgisayarda hazırlandığının anlaşılması için müvekkilinin bilgisayarından alınan CD’de yer alan dijital dökümanların dosyaya ibraz edildiğini ve gerekirse bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, dinlenen tanık beyanlarının bütününün değerlendirmesinden gerek müvekkilinin, gerekse eşinin dört ayrı siyer kitabının içeriğini oluşturup yazıp, hazırlayıp baskıya hazır hale getirdiklerini, ancak baskı aşamasında taraflar arasında anlaşmazlık yaşandığının anlaşıldığını, müvekkilinin eşinin tek başına eser maliki kabul edilmesi durumunda dahi dosyaya sundukları mali hakların devri ve temliki sözleşmesi kapsamında müvekkilinin davayı açmak ve takip etmek yetkisinin bulunduğunu, eserle ilgili hakların 5846 Sayılı FSEK’in 48,52 ve iligili maddeleri ile TBK 183 ve ilgili hükümleri uyarınca devredildiğini, mahkemenin bu hususları gözden kaçırdığını, mahkemenin bu sözleşmeyi HMK’nun 125.maddesi uyarınca yapılımş ibr sözleşme gibi yorumlamasının hatalı olduğunu, mahkemenin aktif husumet ehliyeti eksikliğini dava açıldıktan sonra hiçbir şekilde irdeleyemeyeceğine yönelik kabulünün de doğru olmadığını, gerçek hak sahibinin muvafakat vermesi durumunda dahi husumet eksikliğinin giderilmesinin yeterli olduğunu, …’nun da müvekkiline muvafakat veridği gibi geçmişe etkili olacak şekilde dava konusu hakların tamamını müvekkiline devir ve temlik ettiğini, davanın usulden rededilmesine rağmen her bir talep yönünden, her bir davalı yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, oysa avukatlık asgari ücret tarifesinin 3/2 ve 7/2 maddesi gereğince tüm davalılar yönünden aynı hukuki gerekçe (husumet) reddi halinde tüm davalılar için bir kez maktu vekalet ücreti miktarını aşmayan nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, kararın usul ekonomisine aykırı olduğunu bildirmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nce verilen cevabi yazı ekinde; bandrol talep formu ve taahhütnamelerinin gönderildiği, eser sahibi olarak …, …, … , …, …, …, …, …, … isimlerinin yer aldığı görülmüştür. Dosyaya sunulan 11/08/2015 tarihli eser telif ve dağıtım hakkı sözleşmesinin … ile davalı …. Ltd. Şti arasında düzenlendiği, …’nin eser sahibi olarak yer aldığı görülmüştür. Kartal ….Noterliği’nde 29/08/2007 tarihinde düzenlenen düzenleme şeklinde emanet tespit tutanağının incelenmesinde; …’nin telif hakkı kendisine ait olduğunu beyan ettiği ve içinde fıkıh set 1, siyer set 1, Akaid set 1, fıkıh hazırlık, Akaid hazırlık, siyer hazırlık isimli kitapların noterlik kanunu gereği emanete alınmasını istediği görülmüştür. Dosyaya sunulan 26/01/218 tdarihli izin ve muvafakat başlıklı belgenin incelenmesinde; …’nun izin ve muvafakat veren olarak yer aldığı, “… Hazırlık Seti ( Anaokulu, 1.Sınıf, 2.Sınıf, 3.Sınıf Eğitim seti) ” adı altında satıldığı öğrenilen çocuklara yönelik kitap setleri içinde bulunan siyer (….) kitap eserlerinin (toplam 4 adet ) malikinin … olduğu, …’na bu eserlerin oluşturulması için yardımlarından doğan her türlü hakkını İstanbul Anadolu FSHHM’nin 2017/494 esas sayılı dosyası ile açılan dava, yine başlatılan yahut başlatılacak her türlü hukuki ve cezai işlemin davanın … tarafından takip ve yürütülmesine, bu hukuki cezai işlemlerden yahut davalardan tahakkuk edecek tazminat hak ve alacakların … tarafından kullanılmasına ve tahsil edilmeine izin muvafakat ettiğinin gayri kabili rücu olarak beyan ve taahhüt ettiği görülmüştür. Dosyaya sunulan 20/02/2019 tarihli “Eser üzerindeki mali hakların devri ve temliki sözleşmesi” nin davacının eşi … ile davacı tarafından imzalandığı, buna göre dava konusu eserlerin tüm mali haklarının … tarafından davacıya devredildiği görülmüştür.18/01/2018 tarihli celsede davalı … tanığı olan … ve … dinlendiği, 21/06/2018 tarihli celsede davacı tanıkları …, …, yine 22/11/2018 tarihli duruşmada davacı tanıkları …, … ve …’in, 07/02/2019 tarihli duruşmada ise davacı tanığı …’nun dinlendikleri görülmüştür. Kararda davalılar … ve … vekil ile temsil edildiklerinden tecavüzün ref’i ve men’i yönünden, ayrıca maddi ve manevi tazminat yönünden ayrı ayrı 3’er kez davacı aleyhine 3.931,00’şer TL vekalet ücretine hükmedildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, FSEK’ten kaynaklanan haklara tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davalılar, davacının eser sahibi olmadığını savunmuşlardır. Mahkemece bu konuda tanıklar dinlenilmiştir. Tüm dosya kapsamından dava konusu eserin sahibinin davacı olmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla FSEK’in 66.maddesi uyarınca dava açma hakkı mali ve manevi hak sahibine ait olduğundan davacının işbu davayı açmakta aktif husumet ehliyeti mevcut değildir. Daha sonradan davacı tarafça dosyaya sunulan 26/01/2018 tarihli muvafakatname başlıklı belge içeriği ve 20/02/2019 tarihli “Eser üzerindeki Mali Hakların Devri ve Temlik Sözleşmesi” başlıklı belge içeriği de davacıya aktif dava ehliyeti kazandırmayacaktır. Bu hususlar ilk derece mahkemesince karar yerinde gerekçeli bir şekilde açıklanmıştır. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/01/2020