Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2276 E. 2022/490 K. 21.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2276 Esas
KARAR NO: 2022/490
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/03/2019
NUMARASI: 2017/482 E. – 2019/92 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 21/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 32 yıldan fazla süredir kullandığı “…” ticaret unvanının ve yine müvekkili adına tescilil “…” markasının davalı tarafından izinsiz ve haksız olarak kullanıldığını ve bu kullanımın müvekkili marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu iddia ederek, tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, durdurulmasını, önlenmesini, davalının ticaret unvanından … ibaresinin çıkartılmasını, sicilden terkinini, söz konusu ibareyi taşıyan davalı yana ait tüm tabela, antetli kağıt, kaşe, broşürler, internet sitesi, kartvizit, google gibi tanıtım materyallerinden çıkartılarak silinmesini, toplatılmasını, işyerinde mevcut tabelaların sökülmesi, imhasını ve verilecek hüküm özetinin tirajı yüksek üç büyük gazetede yayınlanmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; marka hakkının ihlalinin bir haksız fiil türü olması nedeniyle işbu davanın Borçlar Kanunu’nda düzenlenen iki yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, bu nedenle öncelikle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı firma ile müvekkili arasında 15 seneyi aşkın büredir devam eden bir ticari ilişkinin mevcut olduğunu, iki firma arasında senelerce süren ticari ilişkinin ardından davacı tarafından kendilerine ait markanın izinsiz ve haksız kullanıldığının iddia edildiğini, bu durumda davacının müvekkilinin unvanını ilk kez duymuşçasına davranması ve huzurdaki davayı ikame etmesinin dürüstlük kurlalarına aykırı olduğunu iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19.03.2019 tarih ve 2017/482 Esas – 2019/92 Karar sayılı kararıyla; “… davacı tarafın çok uzun bir süreden beri davalının kullanımına ses çıkarılmadığı, hatta davalı şirketin bu isimle davacı şirket kurucuları tarafından kurulduğu, süre gelen ticari ilişki ve zaman dilimi gözetildiğinde, 14/07/2017 tarihinde davacının bu davayı açmasının TMK md. 2 anlamında hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğundan ve davalının kullanımı ticari unvana dayalı olduğundan, davacının davasının reddine karar” verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davalı şirketin müvekkil şirket ortakları tarafından büyüme amaçlı kurulduğunu, belirli bir süre taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmadığını, ancak 2009 yılında davalı şirketin tasfiyesi kararının alındığını, 2012 yılında ise davacı şirket ortaklarının hisse devri yaparak ayrıldığını, Bu tarihten sonra davacının kendi markası olan ‘…’ unvanını kullanması için davalı şirkete geçerli bir rıza ve yazılı izin vermediğini, davalının kendisini davacının İzmir bölge bayisi gibi tanıttığının öğrenilmesi üzerine davacının sessiz kalmayarak tecavüzün önlenmesi için davalıya ihtar gönderdiğini, kullanım devam edince bu davanın açıldığını, Yargıtay kararları uyarınca, daha önce kullanım izni verilmiş olsa bile davanın açılması ile rızanın ortadan kalktığının kabul edilmesi gerektiğini, bu nedenle mahkemece tecavüzün varlığının tespiti gerekirken aksi düşünce ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, … sayılı “…” ibareli markanın 17. Sınıfta 15/01/2017 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın 35 sınıfta 04/02/2013 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın, 17, 18 ve 25 sınıfta 19/05/2011 tarihinden itibaren 10’ar yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu tespit edilmiştir. *İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen kayıtlardan, davalı … Ltd.Şti’nin … sicil numarası ile ticaret siciline kayıtlı ve faal olduğu anlaşılmıştır. *12/12/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak, davalı kullanımının davacının tescilli markalarıyla birebir ayniyete varacak düzeyde olduğu ve karıştırılma ihtimali taşıdığı ve bu nedenle tecavüze esas oluşturduğu yolunda görüş belirtildiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ve durdurulması taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “… davacı tarafın çok uzun bir süreden beri davalının kullanımına ses çıkarılmadığı, hatta davalı şirketin bu isimle davacı şirket kurucuları tarafından kurulduğu, süre gelen ticari ilişki ve zaman dilimi gözetildiğinde, 14/07/2017 tarihinde davacının bu davayı açmasının TMK md. 2 anlamında hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğundan ve davalının kullanımı ticari unvana dayalı olduğundan, davacının davasının reddine karar.” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece toplanan deliller ve yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda; davalı şirketin 05/01/2001 tarihinde bu isimle davacı şirket ortakları tarafından kurulduğu ve 10/01/2001 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, davacı şirketin de 02/12/1986 tarihinde kurulup faaliyette bulunduğu, davacı adına olan markanın ilk olarak 2007 yılında tescil başvurusunun yapıldığı, dosyaya ibraz edilen taraf şirketlere ait fatura ve ticari kayıtlara göre uzun zamandan beri (yaklaşık 15 yıl) aralarında süre gelen ticari ilişki bulunduğu, davalı şirketin davacı şirket ortakları tarafından kurlup 01/02/2012 tarihinde hisselerinin devredilerek ortaklıktan ayrıldıkları, bu duruma göre davacının çok uzun bir süreden beri davalının bu kullanımına ses çıkarmadığı, süre gelen ticari ilişki ve zaman dilimi gözetildiğinde davacının bu davayı açmasının TMK md. 2 anlamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğundan davanın reddine karar verilmesi isabetli olduğundan, davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/03/2022