Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2267 E. 2019/2222 K. 21.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2267 Esas
KARAR NO : 2019/2222 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2019
NUMARASI : 2016/810 E.,
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/10/2019
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalılardan … müvekkili aleyhine senede dayalı takip başlattığını, müvekkilinin davalılara borcunun bulunmadığını, senedin sahte olduğunu, davalılardan …’in müvekkilinin ortağı ve yetkilisi olduğu ….San. Tic.A.Ş’de ofisboy-tahsilat elemanı olarak çalıştığı dönemlerde hukuka aykırı olarak elde ettiği ıslak imzalı belgelerin üzerlerinin sonradan doldurulmak ve/veya kes kopyala yapıştır yöntemleriyle sahte olarak ortaya çıkarıldığını, konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını belirterek müvekkilinin davalılara borçlu olmadığınıın tespitine senedin iptaline ve takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …, davalılardan … parça parça verdiği borç para karşılığında davaya konu senedi adı geçenden aldığını ve diğer davalı …’ya temlik ettiğini, davacıyı tanımadığını iyi niyetli 3.kişi konumunda buluduğunu bildirmiştir.Davalı … vekili, müvekkilinin davacının ortağı ve yetkilisi olduğu ….San. Tic.A.Ş’nin uzun yıllardan beri gizli ortağı olduğunu, bunun 20.01.2012 tarihli protokol ve taahhütname başlıklı belge içeriğinden de anlaşıldığını, müvekkilinin gizli ortaklıktan ayrılma karşılığında dava konusu senedin verildiğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını bildirek davanın reddini istemiştir.Davalı … vekili, müvekkilinin davaya konu senedi davalılardan …’ten alacağın temliki yoluyla devir aldığını, müvekkilinin keşideciyi tanımadığını, iyi niyetli 3,kişi olup, şahsi def’ilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini bildirirek davanın reddini istemiştir.Davacı vekili, 30.10.2016 tarihli replik dilekçesinde davalı …’in sunduğu protokol ve taahhütname başlıklı belgeninde sahte olarak düzenlendiğini ileri sürmüştür. Mahkemece 07.09.2016 tarihinde HMK’nun 209.maddesi uyarınca teminat alınmaksızın takibin durdurulmasına karar verilmiştir.Davalı … vekili 28.12.2016 havale tarihli dilekçesi ile icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulamayacağını, sadece İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde karar verilebileceğini ileri sürerek itirazda bulunmuştur. Mahkemece duruşma yapılarak yapılan inceleme sonucunda 20.01.2017 tarihinde verilen ara karar ile tedbire itiraz kabul edilmiş ve HMK’nun 209. maddesi uyarınca konulan tedbirin kaldırılmasına , İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca %20 teminat karşılığında icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde tedbir kararı verilmiştir.Mahkemece verilen bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuş ve süresinde vermiş olduğu dilekçesiyle; takibe konu senet hakkında suç duyurusunda bulunduklarını ve kendilerince yaptırılan bilirkişi incelemesi ile senedin sahteliğinin anlaşıldığını, HMK 209’a göre verilen tedbir kararına ilgililerin herhangi bir itirazının olmadığını, senet metninin sonradan eklenmiş olup, müvekkilinin böyle bir senet düzenlemediğini hazırlık soruşturmasının henüz sonuçlanmadığını, dosyada bulunan bilirkişi raporunda senetteki yazıların imzanın üzerinde olduğunun açık bir şekilde ifade edildiğini, müvekkilinin imzasının kullanıldığı evraka senet görüntüsü eklenerek, 400.000 TL miktarlı evrak oluşturulduğunu, mahkeme ya da savcılık tarafından herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmadığından teminat karşılığında tedbir kararı uygulamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, diğer takip borçluları hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı gibi alacaklı vekili tarafından diğer iki borçlu yönünden feragat dilekçesi sunulduğunu, bu durumun hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi kötü niyeti de gösterdiğini, alacaklı tarafından senet miktarı 400.000 TL olmasına rağmen 40.000 TL üzerinden ihtiyati haciz alınarak müvekkilinin tüm mal varlığı üzerine haciz uyguladığını bildirmiştir.Dairemizce 02/05/2017 gün ve 2017/1548 Esas 2017/1260 Karar sayılı ilam ile” davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu, menfi tespit davaları İcra İflas Kanunun’nun 72.maddesinde düzenlenmiş olup ve İİK’nunda ki bu düzenlenme daha özel nitelikleri bulunan verilecek tedbir kararının İİK’nun 72.maddesi uyarınca değerlendirilmesi gerektiği, mahkemece de bu yönde değerlendirme yapılmış olduğu ve yazılı şekilde hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı” gerekçesiyle istinaf talebi reddine karar verildiği görülmüştür. Dairemizce 02/05/2017 gün ve 2017/1548 Esas 2017/1260 Karar sayılı ilamı sonrasında ilk derece mahkemesince yargılamaya devam edildiği görülmüş olup; İlk derece mahkemesince yapılan 04/07/2019 günlü duruşmada davalı … Kosavalı vekilinin ihtiyati tedbire itiraz dilekçesi ve duruşmadaki bu yöndeki beyanıyla; İİK 72/3 maddesi gereğince Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra veznesine davacı borçlu tarafından girecek paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir konulmasına şeklindeki 23/01/2017 tarihli ihtiyati tedbir kararına itiraz ettiklerini, müvekkil iyiniyetli 3.kişi hamil olduğunu, müvekkili davacı …’ı tanımadığını, dolayısıyla taraflar arasındaki alacak verecek mevzusunu bilmesi kendisinden beklenemediği gibi keşideci lehtarla arasındaki münasebetler müvekkilime karşı ileri süremeyeceğinden ihtiyati tedbir kararının kaldırılarak takibin devamına, icra veznesinde bulunan paranın alacaklı müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ettiği, Davacı … vekilinin davalı vekilinin dilekçesine karşı beyan dilekçesi ve 04/07/2019 günlü duruşmadaki beyanında; dosya borcu %20’lik teminat ile beraber dosyaya depo edildiğinden takipte alacaklı görünen davalı …’nın bu aşamada herhangi bir hak kaybının mevcut olmadığını, davalılardan … adına Bakırköy 7.Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/1 Esas sayılı dosyası ile açığa imzanın kötüye kullanılması suçu dolayısı ile açılan ceza davası halen derdest olduğunu, bu davanın sonucu Bakırköy 6. ATM’nin 2016/810 Esas sayılı dosyasını etkileyebileceğinden ceza dosyasının kesinleşmesinin beklenmesini talebin reddini talep ettiği, İlk derece mahkemesinin taleplere istinaden 04/07/2019 günlü duruşmada bu talebi değerlendiği ve davalı tarafın ihtiyati tedbir kararına ilişkin itirazının reddine karar verdiği, 09/07/2019 günlü ara karar ile “davanın İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan bir dava olup ve takipten sonra açılan işbu davada ancak şartları varsa İİK’nun 72/3 maddesi bağlamında icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde tedbir kararı verilebileceği, zira İİK’nun 72.maddesi HMK’nun 209.maddesine göre daha özel bir düzenleme olduğu, eldeki davada tedbir talebinin İİK’nun 72.maddesi uyarınca değerlendirilmesi gerekmekte olup bu suretle verilen 23.01.2017 tarihli ara kararda bir isabetsizlik görülmediği ve tedbirin kaldırılması halinde ileride telafisi imkansız zararlara sebebiyet verilebileceği” şeklinde gerekçelendirdiği görülmüştür. Davalı … vekili kararı istinaf etmiş ve dilekçesinde tedbirin kaldırılması her aşamada talep edilebileceğini , müvekkilinin iyiniyetli hamil konumunda olduğunu, aksini ispat külfetinin ise davacı yanda olduğunu halen bu yönde bir ispat bulunmadığını , dava konusu senedin ne için düzenlendiğini açıklayan senedin teslimini de içeren, senedin ve senetteki borç miktarının doğruluğunu teyit eden protokol ve taahhütname belgesiyle ilgili yapılan incelemede; “İnceleme konusu “Protokol ve Taahhütname” başlıklı belgedeki yazılar ile imzanın (…adına atılı) kesişme noktalarının bulunmadığı, yazının ve imzanın altta/Üstte olduğu hususunda değerlendirme yapılamadığı, söz konusu belgenin el yazısı ile yazılmış olduğu, imzanın metni onaylar mahiyette olup olmadığı hususunda teknik bir değerlendirme yapılamadığı,” şeklinde Adli Tıp raporunun mevcut olduğunu ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerektiğini beyanla ihtiyati tedbirin devamına ve itirzlarının reddine ilişkin kararın kaldırılmasını talep ve itiraz etmiştir.HMK 341. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinden verilen hangi kararların istinaf edilebileceği açıklanmıştır.İhtiyati tedbir/ihtiyati haciz kararlarının reddi ile bu taleplerin kabulü halinde ise itiraz üzerine verilen kararlar istinaf olunabilecektir.İlk ihtiyati tedbir kararı 23/01/2017 tarihinde verilmiş ve bu karar hakkında istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve Dairemizce 2.5.2017 tarih ve 2017/1548 Esas /1260 Karar sayılı karar ile itiraz hakkında karar verilmiştir.Mahkemenin 9.7.2019 tarihli ara kararı önceden verilen ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine ilişkin olup, bu karar HMK 341. madde kapsamında İSTİNAF EDİLEBİLİR bir karar değildir. Mahkemenin ayarıca gerekçe yazması ve istinaf kanun yolunun açık olduğunu kararında belirtmesi olmayan bir hakkı taraflara bahşetmeyecektir.Sonuç olarak mahkeme istinaf incelemesinden geçmiş bir ihtiyati tedbirin devamına karar vermiş ve kaldırılması talebini reddetmiştir. Bu ara kararın müstakilen istinafı mümkün olmadığından istinaf başvurusunun bu nedenle reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere 1- İlk derece Mahkemesinin 09/07/2019 tarihli ara kararı HMK 341. maddeye göre istinafı kabil bir karar olmadığından davalı yanın başvurusunun REDDİNE 2-Peşin harcın davalı yana iadesine 3- İstinaf yargılama giderlerinin davalı … üzerinde bırakılmasına 4-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayinine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu KESİN olmak üzere ve oy birliğiyle karar verildi. 21/10/2019