Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2219 E. 2022/359 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2219 Esas
KARAR NO: 2022/359
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/03/2019
NUMARASI: 2017/603 E. – 2019/123 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı adına kayıtlı … tescil numaralı … ibareli markanın kesintisiz 5 yıl süre ile kullanılmama nedeniyle 6769 sayılı SMK m.9/1 uyarınca iptali ve sicilden terkini ile ilgili markanın 3.kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonda sundukları 5.6.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile kötüniyetli tescile dayalı olarak hükümsüzlük kararı verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının 1996 yılından bu yana elektrik sektöründe hizmet veren, sektöründe tanınan bilinen bir firma olduğunu, müvekkiline ait “…” markasının ise elektrik sektöründe elektrik yalıtımına ilişkin bir terimi ifade ettiğini, davalının iştigal konusu olan sektörde patentini almış olduğu yeraltı kablolarının birbirine fazla yaklaşarak elektrik akımının bozulmasına engel olacak bir malzemeyi, 2018 yılı içerisinde … markası ile piyasaya sürme hazırlığı içerisinde olduğunu, markanın tescili için ilk müracaat tarihlerinin ise 09.11.2015 yılı olduğunu, … markasının tescili için müvekkili şirketin 2014 yılından bu yana uğraştığını, henüz 1 sene önce tescil edilmiş bir markanın 5 senedir ciddi ve kesintisiz olarak kullanılmadığı iddiasının ise zorlama bir iddia oduğunu, davacının ise 2007 yılında faaliyete başladığını ve gayrimenkullerle ilgili alanda faaliyet gösterdiğini, davacı şirketin ticaret unvanında yer alan … ibaresinin ise bir müzik terimi olduğunu, davacı tarafın iddialarının tamamının mesnetsiz olup, taleplerinin reddi gerektiğini beyan etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19.03.2019 tarih ve 2017/603 Esas – 2019/123 Karar sayılı kararıyla; “… hükme dayanak alınan son rapor kapsamı, marka hukukuna ilişkin yerleşik içtihat ve bilimsel görüşler , ticari sicil kayıtları ve marka tescil belgesi ile davacının başvuruya esas marka başvuru belgeleri bir arada incelendiğinde; davalının markasını tescil aldığı tarih itibarıyla 5 yıllık kullanmama gerekçesine dayalı davacı yanın talebinin yerinde olmadığı, bu hususun anlaşılması üzerine davacının davasını ıslah ettiği ve davalı tescilinin kötüniyetli olduğunu ileri sürdüğü, ancak davacının ticaret unvanı olarak ticari sicile tescil tarihi daha önceki bir tarih olmakla birlikte gayrimenkul alanında … ibaresini tanınır bilinir hale getiridiğinin ispat edilemediği, kaldi ki … ibaresi ile davalının tescil aldığı .. ibaresinin çok farklı kelime anlamı ifade ettiği, davalı tescilinin kötüniyetli olduğunun ispat edilmediği anlaşıldığından somut olayda kötüniyete ve önceki hak sahipliğine dayalı olarak açılan davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Mahkemenin davalının kötüniyetle yaptığı tescile cevaz verme gerekçesi olarak müvekkil markasının tanınmış marka olmamasını göstermesinin hatalı olduğunu, tanınmış olmayan markalara yönelik de yedekleme amacıyla kötüniyetli tescillerin yapılmakta olduğunu,Mahkemenin ‘Davalının iştigal konusuyla hiçbir ilgisi olmayan bir alanda marka tescili yapmasının kötüniyetle tescil yönünde delil oluşturmayacağı’ yönündeki tespitinin hatalı olduğunu, oysa davalının tescil yaptırdığı 36.sınıfta iştigalinin bulunmadığının, markayı bu sınıfta (gayrimenkul sektörü) kullanmadığının sabit olması karşısında kötüniyetin kabulünün gerektiğini,Mahkemenin müvekkilin … markası ile davalının .. markası arasında benzerlik bulunmadığını tespit etmesine karşın; müvekkilin marka başvurusuna davalının benzerlik gerekçesiyle kötüniyetli olarak itiraz ettiği ve bu nedenle TPE nezdinde müvekkilin marka tescilinin haksız yere engellendiğini, Davalının markayı yedeklemek amacıyla tescil ettirdiği dosya kapsamıyla sabit iken, mahkemece ‘Davada kötüniyetin ispatlanamadığı’ gerekçesine yer verilmesinin hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER:* Davalı adına tescilli … nolu ticaret ve hizmet markasının … şekil ibaresi olup, markanın 7,9,11,35,36,37,43 sınıflar için 9.11.2015 tarihinde tescil edildiği, sicilde ise 29.11.2016 tarihinde yayınlandığı tescil belgesi kapsamından anlaşılmıştır. * Bilirkişiler …, … ve … 15.10.2018 tarihli raporlarında; “Davacı şirketin, ticaret Unvanının esas ve ayırt edici unsurunu oluşturması, faaliyet alanını kapsaması ve aynı zamanda davacı şirketin faaliyet alanı ile herhangi bir irtibatının bulunmaması sebebiyle, 36 emtia sınıfında “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” hizmet listesinde “…” ibareli marka üzerinde öncelikli ve üstün hakkının bulunduğunu, davalı şirketin iştigal konusu ile ilgisi bulunmayan ve dosya kapsamına göre yakın zamanda iştigal konulan arasında da yer almayacağı anlaşılan “….” ibareli markayı 36. emtia sınıfında “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” listesinde tescil ettirmesinin “yedekleme” amacı taşıdığı ve bu nedenle bu kapsamdaki tescilin kötü niyetli tescil olduğunu, davalı şirket adına … numarası ile tescilli … ibareli markanın 36. emtia sınıfının “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” hizmet listesinden hükümsüzlük şartlarının oluştuğunu” bildirdikleri anlaşılmıştır.* Bilirkişiler …, Doç.Dr. … ve … 4.1.2019 tarihli raporlarında; “… Davacı yana ait markanın tanınmış marka vasfına sahip olmadığını, “…” teriminin davalının iştigal alanı olan, elektrik yalıtımına ait bir terim olması – davacı yan tarafından yaratılmış, bulunmuş bir terim olmaması hususları dikkate alındığında davalının markayı kötü niyet ile tescil ettirmediği yönünde kanaat oluşturduğunu, davacının marka başvurusunda bulunduğu 36. sınıfta davalının markayı kullandığına dair delil bulunmasa ve davalı yanın şirket ana iştigal alanı, amacı ve konusunda 36. sınıfta yer alan hizmetler yer almasa da bu durumun kötü niyetin varlığını kanıtlamaya yetmeyeceğini, şirket iştigal alanı, konu ve amacının hukukumuzda her zaman tadil edilebileceğini, genel olarak kabul edilen marka tanımı ve Yargıtay kararlan ışığında kötü niyet incelendiğinde, davalı tarafın marka yedekleme, şantaj, marka ticareti veya başkasının markasından haksız yararlanma gibi eylemlerde bulunduğuna dair kanıt sunulmadığını, davalının kötü niyet iddiasının kabul edilemeyeceğini, nihai takdir ve kanaatın yalnızca mahkemeye ait olduğunu” bildirdikleri görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesi tarafından, “… davalının markasını tescil aldığı tarih itibarıyla 5 yıllık kullanmama gerekçesine dayalı davacı yanın talebinin yerinde olmadığı, bu hususun anlaşılması üzerine davacının davasını ıslah ettiği ve davalı tescilinin kötüniyetli olduğunu ileri sürdüğü, ancak davacının ticaret unvanı olarak ticari sicile tescil tarihi daha önceki bir tarih olmakla birlikte gayrimenkul alanında … ibaresini tanınır bilinir hale getirildiğinin ispat edilemediği, kaldi ki … ibaresi ile davalının tescil aldığı … ibaresinin çok farklı kelime anlamı ifade ettiği, davalı tescilinin kötüniyetli olduğunun ispat edilmediği anlaşıldığından somut olayda kötüniyete ve önceki hak sahipliğine dayalı olarak açılan davanın reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Mahkemece ilk olarak aldırılan 15.10.2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; “Davacı şirketin, ticaret unvanının esas ve ayırt edici unsurunu oluşturması, faaliyet alanını kapsaması ve aynı zamanda davacı şirketin faaliyet alanı ile herhangi bir irtibatının bulunmaması sebebiyle, 36.emtia sınıfında “…” ibareli marka üzerinde öncelikli ve üstün hakkının bulunduğu, davalı şirketin iştigal konusu ile ilgisi bulunmayan ve dosya kapsamına göre yakın zamanda iştigal konulan arasında da yer almayacağı anlaşılan “…” ibareli markayı 36. emtia sınıfında tescil ettirmesinin “yedekleme” amacı taşıdığı ve bu nedenle bu kapsamdaki tescilin kötü niyetli tescil olduğu, davalı şirket adına … numarası ile tescilli … ibareli markanın 36. emtia sınıfında hükümsüzlük şartlarının oluştuğu” kanaatinin bildirildiği; Mahkemece yeni bilirkişi heyetinden aldırılan 04.01.2019 tarihli raporda ise; “… Davacıya ait markanın tanınmış marka vasfına sahip olmadığı, “…” teriminin davalının iştigal alanı olan elektrik yalıtımına ait bir terim olması – davacı yan tarafından yaratılmış, bulunmuş bir terim olmaması hususları dikkate alındığında davalının markayı kötü niyet ile tescil ettirmediği, davacının marka başvurusunda bulunduğu 36. sınıfta davalının markayı kullandığına dair delil bulunmasa ve davalı yanın şirket ana iştigal alanı, amacı ve konusunda 36. sınıfta yer alan hizmetler yer almasa da bu durumun kötü niyetin varlığını kanıtlamaya yetmeyeceği, şirket iştigal alanı, konu ve amacının hukukumuzda her zaman tadil edilebileceği, genel olarak kabul edilen marka tanımı ve Yargıtay kararlan ışığında kötü niyet incelendiğinde, davalı tarafın marka yedekleme, şantaj, marka ticareti veya başkasının markasından haksız yararlanma gibi eylemlerde bulunduğuna dair kanıt sunulmadığı, davalının kötü niyet iddiasının kabul edilemeyeceği.” kanaatlerine yer verildiği görülmüştür. Özetlenen her iki bilirkişi raporu arasında esasen çelişki bulunmadığı, raporlarda ortak tespitlere yer verilmek suretiyle farklı hukuki kanaatlerin belirtildiği; mahkemece bu yön üzerinde durularak Yargıtay uygulamalarına uygun olarak hazırlanan ve denetime daha elverişli bulunan son rapora gerekçesi açıklanmak suretiyle üstünlük tanınarak hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde son bilirkişi raporuna üstünlük tanınarak, hükümsüzlük talebine konu davalı markası yönünden hükümsüzlük koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması yerinde olduğundan, davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/03/2022