Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/220 E. 2021/1943 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/220 Esas
KARAR NO: 2021/1943 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2018
NUMARASI: 2015/68 E., 2018/1224 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkili şirket yetkilisi ile davalı şirket yetkilisi …’nın ticari ilişki sebebiyle tanıştıklarını ve adı geçenin müvekkili şirketin evrak takip işlerini yapmaya başladığını, bu şahsın müvekkilinin alacaklı olduğu 3.şahıslardan teslim alması gereken kambiyo senetlerini ve bazı belgeleri müvekkilline teslim etmek üzere almasına rağmen kambiyo senetlerini müvekkiline teslim etmediğini, bu kambiyo senetlerinin davalı şirket tarafından dava dışı … AŞ’ye cirolanarak nakde çevrildiğini ve bedellerinin de … tarafından zimmetine geçirildiğini, konuyla ilgili olarak başlatılan hazırlık soruşturması sonunda adı geçen aleyhinde İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/156 E.sayılı dosyasında kamu davası açıldığını, müvekkilinin müşteri çeklerinin kendisine iadesini talep etmesi üzerine davalı şirket yetkilisi …’nın bu çekleri veremeyeceğini söylediğini, müvekkilinin de şikayetçi olacağını bildirmesi üzerine müvekkili şirket hesabına 11/09/2013 tarihinde 100.000 TL gönderildiğini, müvekkiline gönderilmeyen çeklerin bedellerinin toplamının ise 284.974,00 TL olduğunu, bunun üzerine müvekkilince davalı aleyhine icra takibi başlattıklarını, takipten önce davalı tarafından 100.000 TL ve … hesabından müvekkili şirket yetkilisi … hesabına 40.000 TL ödeme yapıldığını, akabinde davalı şirket yetkilisinin bu 40.000,00 TL için müvekkili şirket yetkilisi aleyhine takip başlattığını, tabinin …’nun itirazı üzerine durduğunu, ancak itirazın iptali davası açılmadığını, Asliye Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açılmasından sonra davalı şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasında müvekkili aleyhine takip başlatıldığını, bu takibin usulsüz tebligat ile kesinleştirildiğini, tebligatın iptali için açtıkları davanın derdest olduğunu belirterek müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespitine ve müvekkili lehine % 20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı davaya cevap vermemiştir. Mahkemesince toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre; “davalı şirket tarafından 11/09/2013 tarihinde davacının hesabına gönderilen 100.000,00-TL nin iadesi istemli icra takibi başlatıldığı, davacı şirket vekili; taraflar arasında hiçbir ticari ilişki bulunmadığını, davalı şirket tarafından davacı şirkete kesilmiş herhangi bir fatura bulunmadığı gibi, müvekkili şirkete herhangi bir mal veya hizmet de verilmediği, davalı tarafından yapılan 100.000,00-TL lik ödemenin, davalı şirket yetkilisi tarafından dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanılarak elde edilen ve müvekkiline teslim edilmeyen çek bedellerine istinaden yapıldığını iddia ettiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve Vergi Denetim Kurulu tarafından düzenlenen raporda belirtildiği üzere, bahse konu çekler hakkında davalı tarafından düzenlenen 357.599,00-TL bedelli faturanın davacıya teslim edilmediği, söz konusu faturanın … nezdinde çeklerin faktoring yapılması için düzenlendiği, akabinde faturanın iptal edildiği, faturanın herhangi bir mal teslimi ya da hizmet teslimi olmaksızın düzenlendiği, taraflar arasında mal alışverişine dayalı ticari ilişki bulunmadığı, davalı tarafından davacının hesabına gönderilen 100.00,00-TL lik ödemenin, davacının uğradığı zarara karşılık yapıldığı ve takip tarihi itibariyle yapılan ödeme dışında davacının davalıdan halen alacaklı olduğu, ayrıca, davalının takip dosyasına dayanak yaptığı havale dekontu, ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterdiği, bu karinenin aksini havaleyi gönderen kişinin ispat etmesi gerektiği, bu durumda ispat yükünün alacaklı olduğunu iddia eden davalı tarafa ait olduğu, davada dayanılan havale dekontunda gönderilen paranın ne için gönderildiği yazılı olmadığından, söz konusu dekont davacının alacağını ispata elverişli olmadığı” gerekçesiyle davanın kabulü ile 100.000,00- TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafında; dava dilekçesinin hiçbir şekilde tebliğ edilmediğini, sonraki evrakların da TK.35’e göre tebliğ edildiğini, müvekkili şirketin 2017 yılı Ekim ayında şirket merkezini ve ünvanını değiştirdiğini, bu hususun 01/11/2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiğini, yeni adresin … Mah. … Cad. No: … Tuzla İstanbul adresinde faaliyet gösterdiğini, ancak tebligatların eski adrese yapıldığını, bu şekildeki tebligatın TK 35/2’ye aykırı olduğunu, sadece kararın müvekkilinin yeni adresine tebliğ edildiğini, …’nın Asliye Ceza Mahkemesi’nde beraat ettiğini, davacı şirket ile müvekkili şirket arasındaki ilişkinin ise müvekkili şirket yetkilisi … davacı yetkilisi … ve 3.kişi …’ın adi ortaklık işi için anlaştıklarını, bu işin yetkilisinin ve muhasebe işlerinin de … olarak kararlaştırıldığını, …’nın taahhüt ettiği sermaye borcunu yerine getirmek için işler davacı şirket üzerinden yürüyeceğinden dolayı 100.000 TL’lik kısmını davalı şirket hesabından davacı şirket hesabına yatırdığını, dava konusu dektonttaki paranın gönderiliş sebebinin bu olduğunu, aradaki güven nedeniyle dekonta açıklama yazılmadığını, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki olmayıp şirket yetkilileri arasında ortaklık işinden dolayı çeklerin cirolandığını ve ödemelerin yapıldığını, bilirkişi raporunda cari hesaptan bahsedildiğini ve 100.000 TL’nin cari hesap borcundan kaynaklandığının belirtildiğini, oysa davacının fatura kesmediğini, davalı yetkilisi …’nın aldığı bütün çekleri kredileri vs.ortaklık için kullandığını, ancak davacının adi ortaklık için sermaye taahhüdünü yerine getirmediğini, bununla da yetinmeyip çekleri şahsi işi ve şirketi için kullanmak istediğini ve …’yı finans ve muhasebe işlerinden uzaklaştırdığını, davacı şirket yetkilisinin kendi namına haksız menfaat sağladığını, ayrıca davalı şirket yetkilisi hakkında da çirkin iftiralarda bulunduğunu, dosyanın esasına ilişkin usulsüz yapılan tüm tebligatlara ve içeriklerine ve diğer hususlara cevap haklarının saklı tuttuklarını bildirerek kararın bozulmasını istemiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasında 100.000 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak banka dekontu ile ödenen tutar gösterildiği, dayanak banka dekontunun incelenmesinde herhangi bir açıklama yapılmaksızın davalı tarafından davacı hesabına internet bankacılığı yoluyla 100.001,00 TL havale edildiği görülmüştür. Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı tarafından davalı … LTD.ŞTİ.hakkında vergi tekniği raporunun dosyaya gönderildiği görülmüştür. Davacı şirket yetkilisi …’nun davalı şirket yetkilisi … hakkında güveni kötüye kullanma suçundan dolayı suç duyurusunda bulunduğu, hazırlık soruşturması sonunda … aleyhine atılı suçtan kamu davası açıldığı, mahkemece 29/03/2018 tarihinde sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı, olayın hukuki uyuşmazlık niteliğinde olduğu gerekçeleriyle beraat kararı verildiği, mahkemenin gönderdiği cevabi yazı içeriğinden kararın kesinleşmediği anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan 23/05/2018 tarihinde sunulan muhasebeci bilirkişi raporunda; davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, buna göre davacı tarafından davalıya 11/09/2013 tarihinde 206.420 TL’lik 15 adet çekin verildiği, davalı şirketin ise 20/09/2013 tarihinde 100.000 TL havale yaptığı, cari bakiyeye göre davacının davalıdan 106.420 TL alacaklı olduğu, bu çeklerin dışında şüpheli alacak hesabına 33.000 TL ve 5554 TL bakiye bulunduğu, davacının davasını 01/03/2017 tarihli beyanıyla istirdat davasına dönüştürdüğü, davacının ticari defterleri ve cari hesap tablosunun incelenmesinde; bahse konu çek bedellerinin karşılıksız kaldığı, davalı tarafından davacı şirkete bir mal veya fatura girişinin olmadığı, bu çekler hakkında davalı tarafından davacıya 375.599 TL bedelli fatura düzenlendiği, ancak faturanın davacıya teslim edilmediği, bu sebeple de davacı defterlerinde yer almadığı, davalı tarafından düzenlenen bu faturanın … nezdinde çeklerin faktoring yapılması için düzenlendiği, akabinde faturanın iptal edildiği, iptal edilen bu faturayla ilgili vergi denetim kurulu tarafından inceleme yapıldığı, düzenlenen vergi tekniği raporunun sonucunda faturanın zilyetliğinde bulunan çeklerin faktoringe tabi tutulabilmesi amacıyla düzenlendiği, faturanın mal ya da hizmet teslimi olmaksızın sahte olarak düzenlendiğinin tespit edildiği, davacının icra dosyasına usulüne uygun tebligat yapılmaması nedeniyle toplam 133.396,41 TL ödeme yaptığı, buna göre cari hesap bakiyesi olan 106.420 TL ile şüpheli alacaklar hesabı bakiyesi 38.554 TL ile birlikte toplam 278.370,41 TL davacı alacağı bulunduğu, neticede davalının gönderdiği 100.000 TL’nin davacıya olan borcuna mahsuben bir ödeme olduğu yolunda görüş ve kanaat belirttiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, başlangıçta İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra menfi tespit davası olarak açılmış, ödeme nedeniyle istirdada dönüşmüştür. Davalı taraf, usule ilişkin olarak dava dilekçesinin hiçbir şekilde tebliğ edilmediğini, sonraki evrakların da TK’nun 35.maddesine göre tebliğ edildiğini, bu durumun usule aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de; davalı adına çıkarılan tebligatın tanınmadığından bahisle bila tebliğ dönmesi üzerine mahkemece Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden yapılan adres araştırmasında davalının adresinin “… Mah. … Cad. … Apt.No:… Kadıköy/ İSTANBUL” şeklinde olduğunun bildirildiği, mahkemenin de bu adrese dava dilekçesi, delil listesi ve ekindeki belgeler ile tensip tutanağının çıkarılan tebligata eklenerek gönderildiği ve … imzasına 23/11/2016 tarihinde tebliğ edildiği, …’nın da davalı şirketin yetkilisi ve ortağı olduğu, buna göre davalının davadan haberdar olduğu ve dava dilekçesinin de usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar davalı vekili 01/11/2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde şirketin adres değişikliğinin yayınlandığı ve yeni adresin de Tuzla’da olduğunu belirtmiş ise de, mahkemeye bu değişiklik davalı tarafından bildirilmemiş olup bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. İşin esasına yönelik istinaf taleplerinin değerlendirilmesine gelince; davalı taraf, davacı aleyhine banka dekontuyla davacıya ödediği tutarın tahsili için takip başlatmıştır. Takip dayanağı banka dekontunda paranın davacıya niye gönderildiğine dair bir açıklama bulunmamaktadır. Havalenin mevcut bir borcun ödenmesi için yapıldığının kabulü gerekir. Dolayısıyla davalı tarafından herhangi bir açıklama yapılmaksızın gönderilen bu paranın davalının davacıya olan mevcut borcunun ödenmesi için yapıldığı kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davalı tarafça aralarında davacı ve davalının da bulunduğu adi ortaklık ilişkisi kapsamında bu paranın davacıya gönderildiği, ancak daha sonradan adi ortaklığın yürümemesi nedeniyle bu paranın iadesi gerektiği savunulmuş ise de; davalı taraf bu hususu usulüne uygun delillerle kanıtlayamamıştır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 6.831,00 TL harçtan peşin alınan 1.707,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.123,25 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen davalı üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/11/2021