Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2078 E. 2022/314 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2078 Esas
KARAR NO: 2022/314
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2019
NUMARASI: 2018/418 2019/239
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; “…” ibareli markanın müvekkili adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … sayı ile tescilli olduğunu, müvekkilinin bu markayı işyerlerinde, reklam panolarında, internet sitesinde, tabela ve reklam vasıtalarında kullandığını, davalının belirtilen adreste aynı sektörde faaliyet göstermekte ve www…com.tr isimli internet sitesinin isminde ve içeriğinde müvekkiline ait marka ve unvanları kullanmakta olduğunu, davalıya Büyükçekmece … Noterliğinin 02.05.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile her türlü markaya tecavüzünün sonlandırılması hususunun ihtar edildiğini, bunun üzerine davalının ticaret unvanını değiştirdiğini, ancak halen fatura bilgilerinin dahi aynı olduğunu, davalı şirketin kullandığı “…” ibaresinin müvekkilinin tescilli markasına aynen benzediğinden, bu durumun haksız rekabet nedeniyle müvekkilin markasına tecavüz oluşturacağını iddia ederek, tecavüzün önlenmesini, müvekkiline ait tescilli markanın kulanıldığı internet sitesine erişimin engellenmesini, tabelaların sökülmesini, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasını, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL manevi ve 20.000,00 TL maddi tazminat ve yoksun kalınan kazancın davalıdan tahsili ile verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkil şirket ortaklarından …’ın davacı şirketin eski ortağı olduğunu ve marka üzerinde hak sahibi olduğunu, markayı davacı ile birlikte ihdas ve istimal etmiş olduklarını, müvekkil şirket ortağı …’ın davacı şirketten ayrıldığı tarihte ortada tescilli bir marka ya da marka başvurusunun olmadığını, ortaklığın sona ermesinden sonra ortaklardan birinin markayı kendi adına tescil ettirmesi halinde, markayı kendi adına tescil ettiren ortağın aynı marka üzerinde geçmişte birlikte hak sahibi olduğu diğer ortağa karşı marka tescilinden kaynaklanan hakları ileri sürmesinin mümkün olmadığını, davacı şirketin ortaklarının, müvekkil şirketin … Ltd.Şti unvanı ile kurulacağını bilmesine rağmen, bunda bir sakınca görmemiş olduğunu ve şirket kurulduğunda taraflar arasında ticari bir ilişkinin dahi var olduğunu, taraflar arasında kurulan ticari ilişkinin “…” ibaresinin kullanımına onay verildiği anlamına geldiğini, müvekkili şirketin markayı kullanmak adına haklı sebeplerine karşın herhangi bir husumete yol açmamak adına tebliğ aldıkları ihtarname ile birlikte şirket unvanını değiştirmiş olduğunu, basılı faturaları yeni şirket unvanı ile birlikte yenilemiş oluğunu, piyasaya yeniden giren bir şirketmiş gibi güncellemelerini yaptıklarını, piyasada müvekkili firmaya ait “…” ibaresi taşıyan ürünlerin bulunmadığını ve müvekkilinin söz konusu markayı kullanmadığını, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, davacının talep ettiği maddi ve manevi zarar ile yoksun kalınan kar iddialarını somutlaştırmadığını ve ayrıca dava konusu … markasının yeterince tanınmış bir marka olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “davacı markasının tanınmış marka olmadığı, davacı şirketin 12/01/2015 tarihinde kurulduğu, … Ltd.Şti’nin ise 02/05/2016 tarihinde kurulduğu, daha önce davacı şirketin ortağı olan …’ın 05/05/2016 tarihinde bu şirketteki paylarını diğer şirket ortağı …’a devrederek ortaklıktan ayrıldığı, dava konusu olan …com.tr uzantılı alan adının da davalı şirketin eski unvanı olan … Ltd.Şti adına 06/05/2016 tarihinde kayıt edildiği, böylece davacı yanın dayanak marka tescil başvurusunu gerçekleştirmiş olduğu 12/05/2016 tarihinden evvel davalı firmanın eski ticaret unvanında ve adına tescil ettirmiş olduğu alan adı içerisinde “…” unsurunu kullandığı, böylece dava konusu markanın davalı firma ortağı … ile birlikte oluşturulduğu anlaşılmakla, ortaklık ilişkisinin sona ermesinden sonra ortaklardan birisinin markayı kendi adına tescil ettirmesi durumunda, markayı kendi adına tescil ettiren kimsenin aynı marka üzerinde geçmişte birlikte hak sahibi olduğu diğer ortağa karşı marka tescilinden kaynaklanan hakları kullanması mümkün değildir. Ayrıca taraf şirketler arasında 2016 yılında ticari faaliyetler geçrekleştirilmiş olup, karşılıklı olarak faturalar tanzim edilmiş olması, davalı tarafça davacı tarafa kesilmiş olan faturlarda davalı tarafın “…” ibaresini kullanmış olması ve davacı tarafın buna ses çıkarmaması karşısında, davacının bu davayı açmakta HMK 2 maddesi anlamında iyi niyetli olmadığı” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik inceleme düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın reddine karar verildiğini, bu kararın hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda, müvekkile ait markanın tanınmış marka olarak kabul edilemeyeceği, davalının markanın birlikte oluşturulduğu ve kendilerine karşı ileri sürülemeyeceği yönündeki beyanlarına itibar edilebileceğinin bildirildiği bu tespitlerin hatalı olduğunu, uzun süre sessiz kalma nedeniyle müvekkil şirket bakımından hak kaybından bahsedilebileceği kanaatinin bildirildiğini ancak ihlale karşı uzun süre sessiz kalma ve hatta sessiz kalmanın söz konusu olmadığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacıya ait .. tescil numaralı … markasının 1, 2,3,4, 5 ve 35. Sınıflarda 12/05/216 tarihinde tescil edildiği görülmüştür. Davalı tarafından sunulan mayıs ve haziran 2016 tarihli faturalarda sol üst köşesinde … ibaresinin ve logonun kullanıldığı, yine sunulan 16/01/2015 tarihli ticaret sicil gazetesinde davalı şirketin eski ticaret unvanının … Limited Şirketi olduğu, şirketin 12/01/2015 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafından davacıya gönderilen 04/06/2018 tarihli ihtarnamede davalıya ait faturaların değiştirileceği, internet sitesinde yer alan logo ve … unvanının kullanımına son verildiği hususunun bildirildiği görülmüştür. 15/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “… markasının 1, 2,3,4, 5 ve 35. Sınıflarda davacı adına tescilli olduğu, dosyaya yeterli bilgi ve belge sunulmadığından davacının markasının tanınmış marka olarak kabul edilemeyeceği, … hakim unsurlu markanın davacı tarafından tescil müracaatından önce davalı tarafından eski ticaret unvanında ve adına tescil edilmiş alan adında kullanıldığını, davalı firma yetkilisi …’ın davacı firmada var olan hissesi ve tarafların ticari birlikteliği göz önüne alındığında davalının markanın birlikte oluşturulduğu ve kendilerine karşı ileri sürülemeyeceği yönündeki beyanlarına itibar edilebileceği, tarafların davalının ticaret unvanında ve markasal olarak … ibaresinin kullanımı ile 2016 yılının mayıs ayında karşılıklı ticaret yaptıkları, 2018 yılının mayıs ayında ise mevcut ihtilafın ortaya çıktığı, bu halde tecavüz iddiaları bakımından sessiz kalma nedeniyle hak kaybından bahsedilebileceği” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi, internet sitesine erişimin engellenmesi ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davacıya ait … tescil numaralı markanın 12/05/2016 tarihinde tescil edildiği, davalı şirketin ise 12/01/2015 tarihinde ticaret siciline tescil edildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Davalı şirketin önceki ticaret unvanı … Limited Şirketi şeklinde olduğu, davacı tarafça çekilen ihtarname sonunda davalının unvan değişikliğine gittiği görülmüştür. Davalı firmanın yetkilisi olan … davacı şirketin eski ortaklarındandır. Adı geçen kişi 05/05/2016 tarihinde davacı şirketteki payını diğer ortak …’a devrederek ortaklıktan ayrılmıştır. Yine dava konusu erişime engellenmesi istenen …com.tr. Uzantılı alan adının da davalı şirket adına 06/05/2016 kaydedildiği anlaşılmaktadır. Buna göre internet sitesinin kayıt tarihi davacının marka tescil tarihinden daha öncedir. Yine dosya içeriğinde davacı markasının davalı şirket ortağı … ile birlikte oluşturulduğu, buna göre ortaklardan birinin kendi adına tescil ettirdiği markaya dayanarak geçmişte birlikte hak sahibi olduğu diğer ortağa karşı talepte bulunamayacaktır. Mahkemece açıklanan bu hususlar karar yerinde isabetli bir şekilde değerlendirilmiştir. Açıklanan bu hususlar değerlendirildiğinde davacı vekilinin istinaf taleplerinin- reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/03/2022