Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2049 E. 2022/228 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2049 Esas
KARAR NO: 2022/228
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2019
NUMARASI: 2016/1031 2019/226
BİRLEŞEN DAVADA
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar … ve …. vekili asıl davada; müvekkilleri ile davalı arasında hiçbir ticari ilişki bulunmadığını, müvekkillerinin davalıyı tanımadığını, ayrıca ciranta olan dava dışı …’u da tanımadıklarını, davalının dava konusu çeki nasıl ele geçirdiğinin bilinmediğini, bu çekin müvekkili şirket tarafından taşınmaz alımı için müvekkili …’ keşide edildiğini, bu müvekkilinin de 25/02/2016 tarihli düzenleme şeklinde alım satım sözleşmesine istinaden 3. Şahıs …’ verdiğini, bu kişinin de çeki ciro etmeden kaydettiğini, bunun üzerine … tarafından kaybolan çekler için iptal davası açıldığını ve yargılama sonunda çekin iptaline karar verildiğini, ancak davalının kötü niyetli ve hukuksuz olarak ele geçirdiği çek ile müvekkilleri aleyhine takip başlattığını, müvekkillerinin zarara uğradığını belirterek müvekkillerinin çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine ve %20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların iddiasının doğru olmadığını, çek iptal kararının müvekkilinin yokluğunda verildiğini, müvekkilinin iyi niyetli ve meşru hamil olduğunu, davacı tarafın dava açmasında hukuki yararının bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Davacı … vekili birleşen davada; asıl davanın davacılar tarafından müvekkili aleyhine menfi tespit davası açıldığını, müvekkilinin iyi niyetli ve meşru hamil olduğunu, müvekkilinin yokluğunda çek iptal kararı verildiğini belirterek her iki davanın birleştirilmesine ve çek iptal kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalılar vekili; Birleşen davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; her iki davanın da aynı çeke ilişkin olduğu, bu çekle ilgili olarak İstanbul 8. A.T.M’nin 2016/426 E sayılı dosyasında açılan çek iptal davası sonunda çekin iptaline karar verildiği, kararın davalı birleşen davacı tarafından istinaf edildiği ve İstanbul BAM 13. H.D. Kararı ile istinaf talebinin usulden reddine karar verildiği, kararın kesinleştiği, daha sonra davalı birleşen davacı tarafından çekin takibe konulduğu, çekin iptal edildiğinden kambiyo senedi vasfını kaybettiği, takibin dayanaksız kaldığı, buna göre davacıların dava açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı, çek iptal kararının da kesinleşmiş olup, kesinleşen bir mahkeme kararının başka bir mahkeme tarafından iptalinin mümkün olmadığı gerekçeleriyle asıl davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacılar birleşen dava davalıları vekili istinaf dilekçesinde; asıl davadaki dava dilekçesini tekrar etmişler ayrıca mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığını, her ne kadar çek iptal kararı mevcut ise de, karşı tarafın başlattığı icra takibi neticesinde çek bedelinin ödendiğinin davanın reddi kararı ile herhangi bir sonucun ortaya çıkmadığını, müvekkillerinin iptal edilen bu çekin borçlusu mu alacaklısı mı olduğunun belli olmadığını, taraflar arasında ilişki bulunmadığı gibi müvekkilinin karşı tarafı da tanımadığını, menfi tespit davalarının kabul edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Davalı birleşen davacı vekili; müvekkilinin iyi niyetli 3.kişi konumunda olduğunu, müvekkilinin düzgün ciro silsilesi ile hamil olduğu çeki bankaya ibraz ettiğinde ödemeden men yasağı kararı olduğunu öğrendiğini, bunun üzerine çek iptal davasında 19/10/2016 tarihinde müdahale talep ettiklerini ancak davanın hasımsız görülmesi nedeniyle bu talebin kabul edilmediğini, çekin iptali ile ilgili kararı istinaf ettiklerini ancak taraf sıfatının haiz olmadıkları gerekçesi ile usulden reddedildiğini, bunun üzerine birleşen davayı açtıklarını, mahkemenin red kararının doğru olmadığını, davacının iddialarının ispatlanamadığını, müvekkilinin iyi niyetli hamil olduğunu, asıl davada talep etmelerine rağmen mahkemenin kötü niyet tazminatına karar vermediğini, birleşen davada ise mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığını, çek iptal davasında TTK’nın 761. Maddesindeki sürelere uyulmadığını ve bekletici mesele yapılmaması sebebiyle iyi niyetli 3.şahıs konumundaki müvekkilinin açıkça mağduriyet yaşadığını, kaldı ki zayi nedeniyle çek iptal davasında verilen hükümlerin maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğini, ilgililerce her zaman çek iptal kararının iptali için dava açılabileceğini, mahkemenin eksik inceleme ile karar verildiğini bildirmiştir. Davalı birleşen davacı … tarafından davacılar birleşen davalar ile dava dışı … aleyhine çeke dayalı olarak toplam 110.645,21-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla takip başlatıldığı, takip dayanağı çekin 25/09/2016 tarihli 100.000-TL bedelli keşidecinin davacı …. Lehtarın davacı … sonraki cirantanın dava dışı … hamilin ise davalı … olduğu çekin 03/10/2016 da ibraz edildiği, ödeme yasağı kararı nedeniyle işlem yapılmadığının şerh edildiği, dosya borcunun 31/10/2016 da davacı …. Tarafından yatırıldığı ancak dosyadaki paranın alacak veya ödenmemesi için tedbir kararı bulunduğu görülmüştür. İstanbul 8.A.T.M’nin 2016/426 E-732 K sayılı dosyasının incelenmesinde; … tarafından aralarında dava konusu çekin de bulunduğu, bir kısım çekler için zayi nedeniyle hasımsız çek iptal davasının açıldığı, yargılama sırasında ödemeden men kararı verildiği ve çekin iptaline karar verildiği, kararın müdahil … tarafından istinaf edildiği, İstanbul BAM 13.H.D.nin 2017/180 E- 215 K sayılı ilamı ile hasımsız açılan çek iptal davalarında 3.kişilerin asli ya fer’i müdahale talebinde bulunamayacakları kararı istinaf edenin taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesi ile HMK’nın 153/4 maddesi uyarınca usulden reddine karar verildiği görülmüştür. 27/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Esas dava yönünden; İbraz edilen bilgi ve belgelere göre davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğü … E sayılı İcra Dosyasına Konu … Beyoğlu şubesinin … hesabının 25.09.2016 keşide tarihli … nolu 100.000.-TL’lik çekten dolayı takip tarihi itibarı ile davalıya borçlu olmadığı, Birleşen dava yönünden; Davacı …” nin talebi olan esas dava yönünden birleşmesi ve İstanbul 8.Asliye Ticaret 2016/426 E. 206/732 Karar sayılı çek iptal kararının değerlendirmesi sayın mahkemenin takdirinde olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Asıl dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit, birleşen dava ise çek iptal kararının iptali davasıdır. Mahkemece asıl davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, birleşen davanın ise kesinleşmiş bir mahkeme kararının başka bir mahkeme kararı ile, iptaline karar verilemeyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı birleşen davalı aleyhine, davalı birleşen davacı tarafından icra takibi başlatılmış olup, bu icra takibine karşı menfi tespit davası açılmasında davacı birleşen davalının korunmaya değer güncel hukuki menfaati bulunmaktadır. Bu açıdan mahkemece asıl dava yönünden hatalı değerlendirme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, davacı birleşen davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede ise, bilindiği üzere çek iptal davası hasımsız olarak açılan bir davadır. Bu davanın kesinleşmiş olması davada taraf olmayan davalı birleşen davanın davacısına karşı sonuç doğurmaz. Ayrıca bu tür davalar hasımsız açılması nedeniyle verilen iptal kararının iptali, hukuki menfaati olduğu sürece davalı birleşen dava davacısı tarafından istenebilecektir. Dolayısıyla mahkemenin hatalı değerlendirme sonucu birleşen davayı da reddetmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esasa dair yönleri incelenmeksizin kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esasa dair yönler incelenmeksizin ayrı ayrı KABULÜNE, 2-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/04/2019 tarih, 2016/1031 E. – 2019/226 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-Bu aşamada taraf vekillerinin esasa dair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 5-Davacı birleşen davalının istinaf peşin harcının talebi halinde kendisine iadesine, 6-Davalı birleşen davacının istinaf peşin harcının talebi halinde kendisine iadesine, 7-İstinaf aşamasında davacı birleşen davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 242,60 TL (121,30+121,30) istinaf yoluna başvurma harcı ile 11,25-TL posta masrafı olmak üzere toplam 253,85-TL’nin davalı birleşen davacıdan alınarak davacı birleşen davalıya verilmesine, 8-İstinaf aşamasında davalı birleşen davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 34,75-TL posta masrafı olmak üzere toplam 156,05-TL’nin birleşen dava davalısından alınarak davalı birleşen davacıya verilmesine, 9-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 10-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a-4 ve 353/1-a-6 maddeleri uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.16/02/2022