Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/2035 E. 2019/2015 K. 07.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2035 Esas
KARAR NO : 2019/2015 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2018
NUMARASI : 2018/546 E., 2018/549 K.
DAVANIN KONUSU: İhtiyati Haciz
KARAR TARİHİ: 07/10/2019
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : İhtiyati hacze itiraz eden vekili 13/06/2018 tarihli dilekçesinde özetle; müvekkillerinin … San. Tic. Ltd. Şti. Ve … aleyhine ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu, ihtiyati haciz talep eden ile müvekkili şirket arasında müvekili tarafından verilen müşteri çekleri karşılığı kullanılan kredi ilişkisine dayanan sözleşme bulunduğunu, ancak takibe konu bononun temel satım ilişkisine ait fatura ve benzeri belgelere konu olan bir bono olmadığını, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu ihtiyati haciz kararından önce 28/05/2018 tarihinde İstanbul …. İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasından takibe geçilip ödeme emrinin müvekkiline tebliğ edildikten sonrasında ise müvekkilinin durumunda hiç bir değişilik olmamasına rağmen takipten sonra ihtiyati haciz kararı alınarak Mersin … İcra Dairesi’nin … Talimat sayılı dosyası ile şu ana kadar müvekkilinin hiç maruz kalmadığı şekli ile iş yerinde ihtiyati hacze gelinmiş ve müvekkillerinin menkul ve gayrimenkul mallarının haciz edildiğini ve müvekkilinin işyerinde muhafaza işlemi yapılmak istenildiğini, … açısından ihtiyati haciz ve icra takibinin genel yetki kurallarına göre Mersin İcra Dailerelerinde başlatılması gerektiğini, İstanbul Mahkemelerinin yetkili olmadığını, alacaklı tarafça takibe konu edilen bononun yönetmelik ve ilgili kanuna açıkça aykırı haliyle mal ve hizmte alımına konu faturaya konu olmayan bono olduğunu bu haliyle bu bonoya dayalı olarak takip yapılmasının yasaya açıkça aykırı olduğunu, alacaklı tarafın ihtiyati haciz dilekçesinde müvekkili şirketin mal kaçırma ihtimali olduğundan bahsedildiğini, müvekkillerinin 2011 yılından beri ulusal bazda faaliyette bulunan bir şirket olduğunu, dilekçelerinin ekinde sundukları belgelerden de anlaşılacağını şu ana kadar her hangi bir çeki yazılmadığını, endeksli çek raporu, mizan ve kurumlar vergisi beyannameleri, ödeme belgeleri sunulduğunu, tüm bu unsurların incelendiğine müvekkillerinin şirketin mal kaçırma hazırlığında olduğu iddiasının tutarsızlığının açıkça görüleceğini belirterek müvekkili hakkında verilen ihtiyati haciz kararına itirazlarının kabulünü ve kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin alacaklıya yükletilmesini talep etmiştir. Talep eden vekili tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.İlk derece mahkemesince, “İİK’ nun 265/1 maddesinde ihtiyati hacze itiraz düzenlendiği, itiraz sebeplerinin mahkemenin yetkisine, teminata ve ihtiyati haczin sebebine (alacağın rehinle temin edildiği, muaccel olmadığı, muaccel alacak için İİK 257 md koşullarının oluşmadığı) ilişkin olarak sınırlandırıldığı, somut olayda, itiraz eden vekilinin yetki itirazında bulunduğu ancak talebe konu bono üzerinde ihtilaf halinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğuna dair kayıt yer aldığından yetki itirazının yerinde olmadığı, ayrıca talebe konu olan bononun sözleşme kapsamında, itiraz edenler tarafından, talep eden şirket adına düzenlenerek verilmiş olduğu, vade tarihinin 03/05/2018 olup ödenmediği, itiraza konu hususların tahdidi itiraz sebepleri arasında yer almadığı, açılması halinde menfi tespit veya istirdat davasında tartışılabileceği” gerekçesiyle itiraz edenin yetki itirazının bono üzerinde yer alan yetki şartı nedeniyle reddine, sair itirazlarının İİK.265.maddesi koşullarını taşımadığından reddine karar verildiği görülmüştür. Borçlular vekili ek karar hakkında istinaf kanun yoluna başvurmuş ve dilekçesinde müvekkili … gerçek kişi olduğundan tacirler arası yetki sözleşmesinin sözkonusu olmadığını ve bu borçlu açısından yetki anlaşması yapılamayacağını , bononun muaccel olmadan takibe konu edildiğini ,kaldı ki alacaklı faktoring şirketinin yasa gereği bono alamayacağını ,müvekkilinin mal kaçırma ihtimali veya bunu şüpheli kılan hiçbir durum bulunmadığı nedenle ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığı halde ihtiyati haciz kararı verilmesinin de yasaya uygun bulunmadığını ,bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak itirazlarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Dava ihtiyati hacze itiraz üzerine verilen red kararının istinaf edilmesinden kaynaklanmaktadır.İlk derece mahkemesince 20/02/2017 tanzim tarihli ve 03/05/2018 vade tarihli 2.000.000 TL tutarlı, keşidecisi … SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ mütesilsil kefili … olan ve alacaklı şirketin lehdar olduğu bir adet bonoya dayalı olarak ihtiyati haciz kararı verilmiştir.1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 17. maddesine göre; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü yer almakta olup, HMK’nın 17. maddesinde düzenlenen yetki sözleşmesi İİK’nın 50. maddesi göndermesi ile icra dairesinin yetkisi hakkında yapılan yetki sözleşmelerine ve bu meyanda kambiyo senetlerine dayalı takiplerde senet üzerinde yer alan yetki şartına da uygulanır. Diğer taraftan 6100 sayılı HMK’nın yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar, sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Yine bonoda yetki şartı bulunması halinde yetki şartının geçerli olması için HMK’nın 17. maddesine göre, uyuşmazlığın tacirler arasında doğmuş olması şartı aranmaktadır.Alacaklı haciz isteyen yan ile keşideci borçlu şirket arasındaki yetki şartı HMK 17. maddeye göre geçerlidir. Üzerinde durulması gereken husus avalistin durumudur.Aval verenen şirket yetkilisi olduğu ve ” kambiyo senedi” olan ticari bir senede aval verdiği nedenle yetki şartı aval veren için de geçerli olmakla mahkemenin 17. maddesindeki yetki şartını bu borçlu açısından da yeterli ve gecerli görmesi doğrudur.Bu nedenle istinaf başvurusunun ilk derece mahkemesi kararı yerinde ve doğru olduğundan esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçe ile, 1 – İtiraz eden borçluların istinaf başvurusunun HMK 353/ b-1 uyarınca ESASTAN REDDİNE 2-Harç peşin alınmış olmakla ayrıca alınmasına yer olmadığına 3-istinaf yargılama giderlerinin istinaf eden borçlu yan üzerinde bırakılmasına 4-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayinine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu u HMK 362 1-f uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi. 07/10/2019