Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1995 E. 2022/224 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1995 Esas
KARAR NO: 2022/224
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/05/2019
NUMARASI: 2017/745 2019/511
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; alacaklı müvekkili şirket tarafından, borçlu davalı şirkete karşı cari hesap bakiye alacağına ilişkin olarak icra takibi yapıldığını, takibe davalının itirazda bulunduğunu, borçlu faktoring şirketinin haksız, yasaya aykırı ve kötü niyetli kesintiler ile müvekkilinden fazla tahsilat yaptığını, başlatılan icra takibi ile haksız alınan bedellerin geri istendiğini, bunun üzerine borçlu şirket tarafından icra dosyasına 8.852,00-TL ödeme yapıldığını, geri kalan kısmına ise itiraz edildiğini, karşı tarafın itiraz ettiği bedellere ilişkin açıklamanın, taraflarınca mail vasıtası ile gönderdiklerini, davalı tarafın vekili vasıtası ile taraflarına gönderdikleri hesap ayrıntısı ile karşı tarafın da ikrarında olduğu üzere müvekkili şirketten haksız alınan fazla ödemelerin; 5.000,00-TL 30.08.2016 Tarihli vadesi gelmemiş çeke ilişkin risk toplamı olup, işbu çek vadesinde ödenmediğini, bu nedenle vadesinde ödenmiş çeke ilişkin herhangi bir ekstra ödeme almanın yasal olmadığını, 20.066,00-TL menfi tespit davasına konu doğmuş ve doğabilecek zararlar toplamı: davalı … şirketinin kendisine yapılan ödemelere ilişkin böyle bir sebeple kesinti yapmasının hiçbir yasal dayanağının olmadığını, ( kabul anlamına gelmemek kaydıyla) böyle bir alacağın ileride doğması ihtimalinde bile işbu durum ayrıca yargılamayı gerektirici bir durum olduğunu, böyle bir sebebin, borçludan fazla ödeme almayı gerektirici bir durum olmadığını, karşı tarafın, kötü niyetli bir şekilde fazla tahsil yapılan bedelleri tam olarak geri ödemediği gibi açılan takibe de kötüniyetli olarak ve süreci uzatmak için itiraz ettiğini, dava konusu takbin yerinde olduğunu, müvekkili şirket tarafından faktoring işlemi nedeniyle üzerine düşen tüm sorumlulukların yerine getirildiğini, ödeme aracı olarak verilen tüm çeklerin karşılığının davalı şirkete ödendiğini, karşı taraf, son derece kötü niyetle fazla ödeme olarak verilen çekleri taraflarına teslim etmediği gibi, fazla yapılmış olan ödemeyi de taraflarına iade etmediğini, yaptığını ileri sürdüğü kesintilerin ise muhtemel masraflar adı altında bahsedilen haksız, yasaya aykırı ve farazi masraflardan ibaret olduğunu, müvekkili şirketin banka yolu ile fazla ödendiğini, geri ödeme talep ettiğinde itiraz görmüş olan 21.290,00-TL bedel nedeniyle davalı zımnında alacağı bulunduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik, takip miktarı olan 21.290,00-TL alacak üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacının, dava dilekçesinde belirtmiş olduğu hususların gerçeği yansıtmadığını, müvekkili ile davacı şirket arasında 03.01.2007 tarihinde faktoring sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasındaki faktoring sözleşmesi doğrultusunda davacı 20.10.2015 tarihli faktoring işlemiyle … Ltd. Şti. (“…” Veya “Dava Dışı Şirket”) tarafından keşide edilmiş … Seri Numaralı, 15.02.2016 Keşide Tarihli 50.000,00 TL miktarlı çekin (“Menfi Tespit Davasına Konu Çek”) de aralarında bulunduğu üç adet çeki müvekkiline ciro etmek sureti ile devir ettiğini, usulüne uygun olarak yapılan faktoring işlemi neticesinde müvekkili tarafından …’ya 82.950,00 TL tutarında finansman sağlandığını, bahse konu tutarın,faktoring işlemiyle aynı tarih olan 20.10.2015 tarihinde diğer davalının hesabına müvekkil şirket tarafından ödendiğini, tüm bu süreç ertesinde, dava dışı … müvekkil aleyhine, Ankara 8 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/841 Esas sayılı dava dosyasını ikame etmek suretiyle, menfi tespit davasına konu çek’in de aralarında bulunduğu birçok çekin, iradesi dışında, şirketin muhasebecisi tarafından imzalanmak suretiyle düzenlendiğini idda etmiş, ertesinde de iradesi dışında tedavülde olan bu çekten dolayı öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve ertesinde yine bu çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile söz konusu çekin iptaline karar verilmesini talep ettiğini, Ankara 8 Asliye Ticaret Mahkemesinin söz konusu ihtiyati tedbir talebini yerinde görerek herhangi bir teminat dahi almaksızın işbu çek hakkında ihtiyati tedbir kararı verdiğini, ertesinde de söz konusu dava dosyasının Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/725 Esas sayılı dosyasıyla birleştirme kararı verdiğini, yine söz konusu çek hakkında … tarafından yapılan başvuru üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/153796 Sor. numaralı dosyasından da arama ve el koyma kararı alındığını, bu bakımdan taraflarınca gününde ibraz edilen çekin karşılığı ödenmediği gibi, çek aslı da banka tarafından alıkonulmak suretiyle savcılık dosyasına gönderildiğini, müvekkilinin söz konusu çekin bedelinin yasal süresinde ödeneceğine güvenerek, davacı tarafa finansman sağladığını, bu haliyle müvekkilin iyi niyetli hamil olduğunu söz konusu çek vadesinde ödenmediği gibi, müvekkili şirket, aleyhine ikame olunan bir menfi tespit davası ile karşı karşıya kaldığını, bu durum da müvekkili firmanın maddi zarara uğramasına sebep olduğunu, davacının faktoring işlemine konu etmiş olduğu çeklerden bazıları, müvekkili tarafından yasal süresinde muhatap bankalara ibraz edilmişse de; işbu çeklerin bedelinin gününde tahsil edilemediğini, söz konusu çeklere ilişkin olarak davacıdan kısmi tahsilatlar yapılmışsa da, davacının borçlarını ödemekte zorlandığı, mali durumunun bozulduğunun tespit edildiğini, müvekkili firmanın, ihtarname tarihi itibariyle alacak bakiyesi olan 876.197,38-TL’nin ödenmesi, bu ödeme yapılana kadar, müvekkili şirketin elinde bulunan tüm kıymetli evraklar ile sair mal ve haklar bakımından, rehin, hapis ve mahsup hakkının kullanılacağı davacıya ihtar olunduğunu, davacı tarafından faktoring işlemine konu edilen ve ibraz tarihinde ödenmeyen çekler bakımından faktoring sözleşmesinin 20. Maddesinde yer alan temerrüt faizi oranı (Aylık %3) uygulandığını, bu durum taraflar arasındaki cari hesap hareketlerinden de açıkça anlaşılacağını, davacı tarafın temerrüt faizini dikkate almaksızın alacaklı olduğunu iddia etmesinin hukuka uygun olmadığını, işbu takip borçluları ile müvekkil firma arasında herhangi bir sözleşmesel ilişki bulunmaması sebebiyle işbu icra takiplerinde muhataplardan, fazlaya ve faiz oranlarına dair talep hakkımız saklı tutulmak kaydıyla, ticari avans faizi (Yıllık %9,75) talep edildiğini, müvekkilinin söz konusu çekler bakımından temerrüt faizi oranı üzerinden (Aylık%3) hesaplanacak faiz tutarını tahsil edemediği gibi, faktoring işleminde uygulanan faiz miktarını dahi tahsil edemediğini, bu haliyle bir değerlendirme yapıldığında müvekkili şirketin, işbu çekler sebebiyle ortaya çıkan faiz tutarından mahrum kaldığını belirterek davanın reddi ile alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacı şirket tarafından, davalı ile aralarındaki faktoring işlemine binaen fazladan yapılan tahsilat nedeniyle cari hesap alacağına dayalı 30.142,20 TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı, davalı … şirketi tarafından borcun 8.850,20 TL’lik kısmı kabul edildiği, bakiye kalan 21.291,00 TL’lik kısmına itiraz edildiği anlaşılmıştır. Davalı yan 17/02/2016 tarihli Beyoğlu … Noterliğinin … Yevmiye sayılı ihtarnamesi ile taraflar arasındaki faktoring sözleşmesinin feshinin ihbarı ile hesabın katı ile hesap kat tarihi olan 17/02/2016 tarihi itibariyle toplam 876.197,38 TL alacağın en geç 24 saat içinde ödenmesi için ihtar gönderildiği, takip tarihi olan 31/10/2016 tarihi itibari ile de davalının ticari defter ve kayıtlarına göre davacıya 32.029,20 TL borçlu olduğu görülmüştür. Takip tarihi itibariyle davalı … şirketinin kendi ticari defter kayıtlarına göre davacıya 32.029,20 TL borçlu olduğu, nitekim davacı şirket vekilinin cari hesap talebine göre cevaben göndermiş olduğu e-posta metninde, davacı yanın alacağının 32.029,20 TL olduğunu kabul ettiği, bununla birlikte rapor içerisinde yer verilen kalemler yönünden ihtiyaç kesintisi yaparak bakiye borcun icra dosyasına ödenmiş olduğu görülmüştür. Davalı yanın davacıya verdiği mail cevabında yapılan kesintilerin 5.000,00 TL vadesi gelmemiş çeklere konu risk toplamı, 613,00 TL karşılıksız çıkan çeklerin geri ödendikleri tarihe kadar işlemiş temerrüt faizi, 20.066,00 TL menfi tespit davasına konu doğmuş ve doğabilecek zararların toplamı olarak 25.679,00 TL düşüldükten sonra kalan bakiye 6.350,20 TL olduğu belirtilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın da davalı … şirketi tarafından yapılan kesintilerin yerinde olup olmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Bu itibarla davalı vekili her ne kadar menfi tespit davasına konu 50.000,00 TL tutarlı çekten dolayı doğmuş veya doğabilecek zararlar ile vadesiz gelmemiş çeklere konu risk toplamından dolayı bir takım kesintiler yapmış ise de takip tarihi itibariyle söz konusu çeklerden dolayı uğranılan bir zarar bulunmadığı, ileride doğabilecek zararlar için zarar miktarı ve davacının sorumluluğu belirlenmeden kesinti yapılamayacağı, davacıya gönderilen mail cevabında temerrüt faizi adı altında 613,00 TL bedel talep edildiği, bu bedelin de cari hesap alacağından mahsup edilmek suretiyle takibin 30.142,00 TL miktar üzerinden başlatılmış olması dikkate alındığında davalının takip dosyasına yaptığı kısmi itirazın haksız olduğu kanaatine varılmakla davalının takip dosyasına yaptığı kısmi itirazın reddine, takibin devamına karar verilmiştir. Davalının takip dosyasına yaptığı itirazın haksız olması yanında, alacağın likit yani belirlenebilir olması nedeniyle davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiş, davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrar etmiş, müvekkilinin 15/02/2016 tarihli 50.000-TL bedelli keşidecisi dava dışı … LTD. ŞTİ olan çekin yasal süresinde ödeneceğine güvenerek davacı tarafa finansman sağladığı ancak söz konusu çekin ödenmediği gibi müvekkilinin menfi tespit davasına muvaffak olduğunu, bu davada kendisini avukat ile temsil ettiren müvekkilinin avukata vekalet ücreti ödemek zorunda kaldığını, davacı şirketin mevcut borçlarını ödeyemeyen çok sayıda alacaklısı bulunan gayri faal bir şirket olduğunu yine şirket yetkilisi …’un aleyhine birçok icra dosyası bulunduğunu, bahse konu menfi tespit davası sonunda zararlarının olması halinde müvekkilinin bu zararları davacıdan tahsilinin mümkün olmayacağını dolayısıyla da hapis hakkını kullanmasının gayet olağan olduğunu, ayrıca müvekkilinin bahse konu menfi tespit davasının aleyhe sonuçlanması halinde harçlar ve yargılama giderleri de ödemek zorunda kalacağını, yine söz konusu çeke savcılık tarafından el konulması nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu temerrüt faizi tutarının da bulunduğunu, davacının borçlu olarak yer aldığı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden müvekkiline gönderilen 1.haciz ihbarnamesi doğrultusunda işbu icra dosyasına toplamda 3.096,06-TL ödeme yapıldığını ancak davacının bu ödemeleri dikkate almadan haksız taleplerde bulunduğunu ancak mahkemenin bu ödemeyi dikkate almadığını, bu hususun usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının faktoring işlemine konu ettiği çeklerden bazılarının yasal sürede ibraz edilmiş ise de, bedelinin tahsil edilemediğini, kısmi tahsilatlar yapılmış ise de, davacının ödeme güçlüğü çektiğinin tespit edildiğini bunun üzerine sözleşmenin 19 ve diğer maddeleri gereğince müvekkilince sözleşmenin haklı nedenlerle sona erdiğinin ihtarname tarihi itibariyle müvekkilinin alacağı olan 876.197,38-TL nin ödenmesinin istendiğini, hesap katından önce menfi tespite konu çekin tahsil edilemediği gibi çeke de el konulduğunu, hesap katı öncesindeki süreçte ödenmeyen çekler yüzünden sözleşmenin 20. Maddesi uyarınca aylık %3 oranında faiz işletildiğini, davacının süresinde ödenmeyen çekler için tahakkuk eden vade farklarının itirazsız ödediğini, yine muaccel hale gelen bu alacak yönünden de aylık %3 oranı üzerinden değerlendirme yapıldığında işleyecek faizin de artacağını buna rağmen davacının alacaklı olduğunu iddia etmesinin haksız olduğunu, ayrıca davacı tarafından müvekkiline verilen ve faktoring işlemine tabi tutulan 30/03/2016 tarihli 45.000-TL bedeli ile 30/05/2016 tarihli 30.000-TL bedelli çeklerle ilgili iki ayrı takip başlattıklarını, bu takiplerde yıllık %9,75 oranında avans faizi istediklerini, dolayısıyla müvekkilinin sözleşme gereğince talep hakkı bulunduğunu, aylık %3 oranı üzerinden hesaplanacak faiz tutarının dahi tahsil edemediğini, mahkemenin yargılama sırasında 21/11/2018 tarihli raporu aldığını, bu rapora itiraz ettiklerini, mahkemenin bu itirazları yerinde görerek temerrüt faizi alacağı bulunup bulunmadığı yönünden ek rapor alınmasına dair ara karar verdiğini, alınan ek bilirkişi raporunda ise müvekkilinin takip tarihi itibari ile davacıdan 9.706,26-TL alacaklı olduğunun belirlendiğini, bu raporda müvekkili tarafından başlatılan takiplere konu edilen çekler sebebiyle mahrum kalınan temerrüt faizinin dahi dikkate alınmadığını, bu eksikliğin taraflarınca fark edilmesine rağmen davanın niteliği ve yargılamanın uzamaması bakımından itiraz konusu yapılmadığını zira takip tarihi itibariyle müvekkilinin davacıdan 9.706,26-TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, buna rağmen mahkemenin davayı kabul ederek icra inkar tazminatına hükmettiğini, somut olayda sadece defter incelemesi ile yetinerek rapor hazırlanmasının yeterli olmadığı halde mahkemenin defter incelemesi ve faiz hesabını bir yana bırakarak sadece elektronik posta görüntüsünün hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu zira bu elektronik postanın delil niteliğini haiz olmadığı ile müvekkili bakımından bir kabul yahut anlaşma niteliği taşımadığı buna rağmen mahkemenin ek bilirkişi raporundaki hususları göz ardı ederek sadece elektronik posta görüntüsünü esas almak suretiyle hüküm kurmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında 30.142,20-TL asıl alacağın tahsili için 31/10/2016 tarihli ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak cari hesap bakiye alacağının gösterildiğini, ancak davalının ise kısmi itirazda bulunduğu, buna göre 8.851,20-TL borcun kabul edilerek kalan 21.291-TL lik kısma ve bu kısmın ferilerine itiraz edildiği, ayrıca davalı tarafından 14/11/2016 tarihine 8.851-TL nin icra dosyasına ödendiği, davacı tarafa ise 15/11/2016 tarihinde reddiyat yapıldığı görülmüştür. Davalı tarafından faktoring sözleşmesi kapsamında verilen çeklere dayalı olarak Ankara … İCra Müdürlüğünün … E ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyalarına icra takipleri başlatıldığı anlaşılmıştır. Davalı tarafından davacı ve dava dışı …’a gönderilen 17/02/2016 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 19 ve diğer maddeleri gereğince sözleşmenin feshedildiği belirtilerek 876.197,38-TL nin en geç 24 saat içerisinde ödenmesinin istendiği görülmüştür. Davacı ile davalı arasında 03/01/2007 tarihinde faktoring sözleşmesi düzenlendiği görülmüştür. Dava dilekçesinde eki bulunan 08/08/2016 tarihli elektronik postada … isimli avukatın davacı şirketin cari hesap ekstresini istediğini, avukat … tarafından …’a gönderilen elektronik postada davacının 32.029,20-TL alacağı bulunduğu, an itibari ile davacıya iade edilebilecek tutarın 6.350,20-TL olduğu 5.000-TL nin vadesi gelmemiş çeklere konu risk toplamı 613-TL nin karşılıksız çıkan çeklerin geri ödendikleri tarihe kadar işlemiş temerrüt faizleri, 20.066-TL nin de menfi tespit davasına konu doğmuş ve doğabilecek zararlar toplamı 6.350,20TL nin de bakiye olarak gösterildiği görülmüştür. Dava dışı … Ltd. Şti tarafından huzurdaki davanın davalısı faktoring şirketine karşı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/725 E sayılı dosyasında menfi tespit davası açıldığı görülmüştür. 22/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda; İncelemeye ibraz edilen davacı şirkete ait 2015 yılı yevmiye ve kebir defterlerinin açılış beratlarının yasal süresinde almmış olduğu, ancak kapanış beratlarının alınmamış olduğu, envanter defterinin açılış tasdikinin yasal süresinde yaptırılmış olmakla birlikte, kapanış beratları yasal süresi içerisinde alınmamış olan defterlerin usulüne uygun tutulmadığı, davacı yanın incelemeye ibraz ettiği cari hesap ekstresine göre, 17.02.2016 ihtarname tarihi itibarıyla davalı faktöring şirketine 850.582,54 TL borçlu olduğu, 31.10.2016 takip tarihi itibariyle ise davalı yandan 32.035,43 TL alacaklı göründüğü, bununla birlikte takibin 30.142,20 TL üzerinden başlatıldığı, incelenen davalı şirkete ait 2015 ve 2016 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdik/beratların yasal süresinde yaptırılmış olduğu, bu anlamda sunulan defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalı yanın incelemeye ibraz ettiği cari hesap ekstresine göre 31.10.2016 takip tarihi itibarıyla davacı yana 32.029,20 TL borçlu olduğu, zira 08.08.2016 tarihinde, davacı şirket vekilinin cari hesap talebine cevaben göndermiş olduğu e-posta metninde, davacı yanın alacağının 32.029,20 TL olduğunu kabul ettiği, bununla birlikte rapor içerisinde yer verilen kalemler yönünden ihtiyat kesintisi yaparak bakiye borcu icra dosyasına ödemiş olduğu, davalı şirketin bu yönde bir tasarrufta bulunup bulunamayacağı konusunun uzmanlık alanı dışında kaldığından, bu konuda takdirin Mahkemeye ait olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. 19/03/2019 tarihli bilirkişi ek raporunda; davalı yanın sözleşmeyi feshinin ve buna dayalı olarak davacı hesabını kat etmesinin haklı nedenlere dayanıp dayanmadığı hususunun tespitinin uzmanlık alanına girmediğini, buna bağlı olarak davacı yanın temerrüde düşürülüp düşürülmediği, dolayısıyla davalı şirketin hesap kat tarihinden itibaren yapılan ödemelere kadar temerrüt faizi işletip işletemeyeceği yönünden herhangi bir değerlendirme yapılamadığını, bununla birlikte takdiri Mahkemeye ait olmak üzere davalı yanın temerrüt faizi talep edebileceği ve buna göre de fesih İhtamamesi tarihi olan 17.02.2016 tarihinden itibaren, Kambiyo Senetleri sayesinde yapılmış olan tahsilat miktar ve tarihleri de dikkate alınmak sureti ile Faktoring Sözleşmesi uyarınca aylık %3 oranı üzerinden temerrüt faizi işletebileceğinin kabulü halinde, davalı yanın takip tarihi itibarıyla davacı yandan 9.706,26-TL alacaklı olacağı, davalı yanın kök rapora karşı beyan dilekçesinde yer verdiği, Menfi Tespit davası kapsamında maruz kalmış ve kalabilecek olunan gider ve masrafların hesaplanması, icra müdürlüklerinde yapılabilecek hesaplama olup, uzmanlık alanı çerçevesinde değerlendirilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67. Maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf davalının haksız ve yasaya aykırı biçimde müvekkiline fazla tahsilat yaptığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Taraflar arasında faktoring sözleşmesi bulunduğu ve davacı tarafça sözleşme ilişkisi süresince fazladan tahsilat yapıldığı iddia edilmiş olup, davacı taraf 30.142,20-TL asıl alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatmış, davalı taraf ise söz konusu takibe kısmi itirazda bulunarak 8.851,20-TL borcu kabul ederek icra dosyasına yatırmış, kalan 21.291-TL lik alacağa ve ferilere itiraz etmiştir. Yargılama sırasında bilirkişi incelemeleri yaptırılmış olup, alınan 22/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda davacı kayıtlarında takip tarihi itibariyle davalıdan 32.035,43-TL alacak göründüğü, davalı yanın ibraz ettiği cari hesap ekstresinde ise takip tarihi itibariyle davalının davacıya 32.029,20-TL borçlu bulunduğu yine bilirkişi tarafından incelenen davalı tarafça davacıya gönderilen e-posta metninde davacının alacağının 32.029,20-TL olduğunun kabul edildiği yönünde tespitler yapıldığı anlaşılmıştır. Her ne kadar alınan ek bilirkişi raporunda davalı tarafın sözleşme gereğince temerrüd faizi işletebileceğinin kabulü halinde davalının takip tarihi itibariyle davacıdan 9.706,26-TL alacaklı olduğu belirtilmiş ise de, tacirin ticari defter ve kayıtlarının lehine delil olma özelliği olduğu gibi aleyhine delil olma özelliği de bulunmaktadır. Bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davalı tarafın incelemeye sunduğu cari hesap ekstresinde davacıya takip tarihi itibariyle borçlu göründüğü, yine dosya içerisinde bulunan ve davacı vekilinin talebi üzerine gönderilen e-postada da davalı tarafın borcu olduğunu kabul ettiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı aleyhine menfi tespit davası açılmış ve bu dava nedeniyle vekil tutarak masraflar yapıldığı ileri sürülmüş ise de, takip tarihi itibariyle söz konusu davanın davalı aleyhine sonuçlanması ve bu dava nedeniyle zarara uğranıldığı hususları ispatlanamamıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.454,38 TL harçtan, peşin alınan 363,59 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.090,79 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.16/02/2022