Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1977 E. 2022/244 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1977 Esas
KARAR NO: 2022/244 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2019
NUMARASI: 2015/220 E. – 2019/131 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
KARAR TARİHİ: 17/02/2022İ
stinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacılar vekili dava dilekçesinde; Eser sahibi müteveffa …’ın ‘…”, “…”,“…” “…” ve “…” adlı kitapların yazarı olduğunu, Davacıların varis sıfatıyla, sayılan eserler üzerinde 5846 sayılı yasadan kaynaklanan manevi ve mali haklara sahip olduklarını, “… adlı eserin davalı dernek ve yayınevi tarafından kendilerinden 5846 sayılı FSEK’e uygun biçimde yazılı izin alınmadan çoğaltılarak piyasaya sürüldüğünü öğrendiklerini, bunun üzerine Karşıyaka … Noterliğinin 21.10.2013 tarih ve … sayılı ihtarnamesini keşide ettiklerini, Buna karşılık Beyoğlu … Noterliğinin 01.11.2013 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile cevap verildiğini, davalı dernek ve yayınevi, eser sahibi …’ın “…” adlı eseri üzerindeki mali hakları Beyoğlu … Noterliği tarafından düzenlenen 11.08.1959 tarih ve … sayılı hibe senedi ile …, … ve davalılardan …’e devrettiğini; diğer iki şahsın vefat etmesi üzerine …’in 2013 tarihli devir sözleşmesi ile davalı derneğe devrettiğini, diğer eserlerle ilgili olarak da eser sahibinin tüm mali haklarını Ölümünden önce derneğe hibe ettiğini ancak isteği üzerine yeni eserlerin yeniden basılmadığını beyan edildiğini, Davalı dernek ve yayınevi eseri piyasaya sürmek bakımından hukuken haklı olduklarını ifade ettikleri ihtarname ekine 11.08.1959 tarihli hibe senedini koyduklarını, davalı dernek ve yayınevi, piyasaya çıkardıklarını ikrar ettikleri müteveffa eser sahibine ait “…’ adlı eser üzerinde mali hak sahibi olduklarını iddia ettiklerini, Bu iddialarının kaynağı ihtarname ekine koydukları hibe senedi ve görme imkanlarının olmadığı devir sözleşmesi olduğunu,Hibe Senedinin 5846 sayılı FSEK hükümlerine uygun biçimde mali hak devri sağlayan bir belge olmadığını, Hibe senedinin hangi eser için düzenlendiği anlaşılamadığını, hibe senedinde FSEK 52. maddeye uygun bir düzenleme bulunmadığını,.“”…’, “…’, “…”, “…” ve “…” adlı eserler üzerinde 5846 sayılı FSEK’ten kaynaklanan mali hakların varis sıfatı ile FSEK md 19 ve 63 uyarınca davacılara ait olduğunun tespitine; Fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla,FSEK70/3. düzenlenen gerçek olmayan vekaletsiz iş görme hükümlerine istinaden dava konusu kitapların her türlü satışından elde edilen kazanca karşılık gelmek üzere şimdilik 5.000 TL maddi , 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:Davalı …. ve … vekili cevap dilekçesinde; “…” isimli eser, müteveffa …’ın, Beyoğlu …Noterliğinin, 11.08.1959 tarih ve … yevmiye sayılı “Hibe” senedi ile …, … ve …’ e hibe edilmiş olduğunu, “Hibe Senedinde” açıkça, bir asıl ve iki kopya halindeki toplam 350 sayfa , henüz tape edilmemiş kitap üzerindeki telif, tabı,yayın,tercüme,satış vs. bilumum fikri ve mali hakları ile …, … ve …’ e hibe edildiği, kitap tab ettirilip yayınlanmadan evvel aralarından herhangi bir ya da ikisinin vefatı halinde kitap üzerindeki telif, tabı,yayın,tercüme,satış vs. bilumum fikri ve mali hakların, sağ kalanlara ya da kalana ait olacağının açıklanmış olduğunu, 10.08.1959 tarihinde Beyoğlu …Noterliğinin …, … ve … yevmiye nolu zabıtları ile bir asıl ve iki kopya halindeki toplam 350 sayfa , henüz tape edilmemiş kitap ilgili noterliğin kasasına bırakılmış olduğunu,08.08.1959 tarihli ve müteveffa … imzalı “…” başlıklı iki sahifeden ibaret yazıda , kitabın asıl ve nüshalarının nasıl tertip edildiği, zarfların hangi sırayla ve nasıl açılacağı, konunun manevi yönü de dikkate alınarak detaylı olarak açıklandığını,kesinlikle kitabın adı verilmemiş, sadece kitap olarak söz edilmiş olduğunu, Kitabın asıl ve nüshalarının hibe edildiği , üç kişiden … ve … vefat ettiğini, geriye …’in kaldığını, Davalı …’in noterden aldığı kendisine ait kopyayı açtığı zaman , kitabın adının da …” olarak kopyaların en üstünde yazdığını, Hak sahibi …’in talebi ve karşılıklı imzalanan 14.03.2013 tarihli sözleşme gereği, öncelikle sadece bu kitabı basımı , yayımı ve dağıtım vb işlerini yerine getirmek üzere, davalılardan Metapsişik Teknikler Ve İlmi Araştırmalar Derneği İktisadi İşletmesi Yayınevi MTİAD 1950 kurulduğunu, davalı … ile davalı Metapsişik Teknikler Ve İlmi Araştırmalar Derneği İktisadi İşletmesi Yayınevi MTİAD 1950 arasında imzalanan 14.03.2013, 08.04.2013 ve 14.09.2015 tarihli üç adet sözleşme ile kitapla ilgili mali hakların nasıl devredildiğinin açıkça belirlenmiş olduğunu, vefatın üzerinden 50 yıl geçmiş olduğundan, davacıların yasal olarak hak iddialarının dinlenmesinin mümkün bulunmadığını, davanın ilk önce zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, Müteveffa …’ın eseri olduğu iddia edilen “…” isimli eser, müteveffa ve eseri tüm haklarını hibe ettiği …, … ve …’in birlikte çalışmaları ile hazırlanmış olduğunu, Tek başına müteveffanın eseri olarak tanımlanmasının mümkün bulunmadığını, davacıların “Hibe Senedi” nin geçerli olmadığı iddialarının doğru olmadığını, FSEK md,22-25-6/1,21,23/1 de aranan şartların “Hibe Sözleşmesinde açıkça yazıldığını, Gerek müteveffa …’ın hazırladığı “Hibe Sözleşmesi” , gerekse davalı … ve müvekkili davalılarla yapılan “Edebi Eser Mali Haklar Devir Sözleşmesi” kanunun aradığı şartları birebir taşımakta olduğunu, Kitapla ilgili özel bir kazanım mevcut bulunmadığını, Sözleşmede belirlendiği şekilde sadece kitabın kendisine harcandığını, davanın reddi gerektiğini beyan etmişlerdir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davaya konu “İlahi Nizam ve Kainat” adlı kitabın esas itibariyle ruh çağırma seanslarının tutanaklarından ibaret bulunduğunu, Söz konusu ruh çağırma seanslarının … île …, … ve … tarafından birlikte gerçekleştirildiğini,kitabın ilk sayfasındaki bilgilendirme yazısından da anlaşılacağı gibi, bu ruh çağırma seanslarını yapan kişiler çağırdıkları ruha “önder” adını verdiklerini, .“Celse” olarak adlandırılan her bir ruh çağırma seansında o seansı düzenleyen bir “yönetici”, çağrılacak ruh ile bağlantıya geçeceği düşünülen bir “medyum”, söylenenleri tutanağa geçirecek olan bir “katip” veya ses kayıt cihazı ve “tanıklar” bulunduğunu, Seansta çağrılan ruhun o seanstaki diğer kişilerle ancak “medyum” vasıtasıyla temasa geçeceği düşünüldüğünden, seans sırasında medyumun ağzından çıkan ifadelerin ses kaydına alımı veya tutanağa geçirilmesi suretiyle gerçekleştiğini, Seans sırasında bir tür transa giren medyumun ifadelerinin bazen kesik kesik, kısık sesli veya anlamsız olacağı için bu ifadeleri içeren tutanakların daha sonra temizlenerek düzenlenmesi (örn. anlamsız ifadelerin çıkarılması, kopuk ifadelerin birleştirilmesi) işleminin tutanaklar seans sonunda kendisine bırakılan “yönetici” tarafından yapıldığını, kesik ve kopuk ifadeler yöneticinin kendisi tarafından yorumlandığı için, yöneticiye ait bu yorumlar ve hatta bazen onun kendi ifadelerinin de metnin içine girebileceğini,metapsişik araştırmalarla ilgilenen tüm çevrelerce de gayet iyi bilindiği üzere, davaya konu “…” kitabının yazılmasını sağlayan seanslarda “yönetici” …, “medyum” … ve “katip” de … dan oluştuğunu, Kitabı oluşturan (metapsişik araştırmalarla ilgilenenlerin “önder” adlı bir ruh tarafından söylendiğine İnandıkları) ifadeler, esasen “medyum” …’in ağzından çıkan Özgün ifadeler olduğunu, Bu itibarla, eser esas itibariyle …’in , … tarafından daktilo edilmiş olan ifadelerinden oluşmakta olduğunu, … ise sadece seansların (celselerin) yöneticisi olarak, bu  fadeleri düzenleyen (redakte eden) ve kesintisiz bir metin haline gelmelerini sağlayan kişi olduğunu, Kendisinin adı bu nedenle kitabın başlığında “yazar” olarak geçmediğini, “… tarafından düzenlenmiştir” ifadesinden de açıkça anlaşılacağı gibi “düzenleyen” olarak zikredilmekte olduğunu, Bu düzenleme sırasında …’ın kendi yorumlarını da kaleme kattığı veya bazı ifadeleri kendisine göre yorumlayarak kaleme geçirdiği düşünülecek olsa bile, bu durumun eseri tek başına …’ın çalışması haline getirmeyeceğini, olsa olsa onun ortak bir eser şeklînde ortaya çıktığı anlamına geleceğini, … ‘İn fikirleri, duyguları ve düşüncelerinin ürünü veya İlhamları kapsamında .FSEKI/B maddesinde belirtilen sübjektif unsurun sahibinin esasen davalı … olduğunu, Zira …’in kitaba İlişkin fikirlerini … ile paylaştığını ve bu fikirler çerçevesinde …’ın sadece kitabın yazılışını düzenleyen kişi olduğunu, kitabın önsözü incelendiğinde de bu konu ayrıca açıklığa kavuşmakta olduğunu, eserin sahibinin … olduğunu, Kabul manasına gelmemek kaydıyla , eserin kısımlara ayrılması mümkün değilse ve birden çok eser sahibinin meydana getirdiği eser ayrılmaz bir bütün oluşturuyorsa, bu durumda eserin sahibi onu vücuda getirenlerin birliği olup bu durumda ise, eser üzerinde iştirak halinde mülkiyetine benzer bir hak durumunun söz konusu olduğunu. B.K adi şirkete ilişkin hükümlerinin uygulanacağını, (FSEK md. 10/2). Öte yandan davacıların murisi … tarafından, dava konusu kitap ve bu kitaba ilişkin tüm hakların hibe edildiğini, dava konusu olay HİBE işleminden kaynaklandığı için olaya Uygulanması gereken yasanın Eski Borçlar Yasası olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 21.03.2019 tarihli 2015/220 E. – 2019/131 K. sayılı kararıyla; “Dosya kapsamında, davaya konu edilen “Ruh ve Kâinat”, “Mukadderat ve îcabat”, “Ruhlar Arasında” ve “Allah” adlı diğer kitapların artık basılıp yayılmakta olmadıkları; kitaplardan en son basılanın “Allah” adlı kitabın 1993 tarihli dördüncü basısı olduğu sunulan deliller kapsamından anlaşıldığı, FSEK uyarınca ileri sürülebilecek tüm tazminat taleplerinin, tıpkı diğer alacak hakların tabi olduğu zamanaşımı süresine bağlı olduğu, somut dava dosyasında ise bu talepler için 10 yıllık en üst zamanaşımı süresinin (TBK m. 72/1 ve 146; BK m. 60/1 ve 125) ve hatta ceza zamanaşımı süresinin dahi (eylemin bir cezayı gerektirmesi durumunda) 5846 sayılı yasanın 71/1 madde düzenlemesi ile bu maddede belirlenen miktar ve nitelik itibariyle 5237 sayılı TCK da öngörülen olağanüstü zamanaşımı sürelerinin geçmiş olduğu hususu gözetildiğinde davalılarca ileri sürülen zamanaşımı savunmasının, yerinde olduğu …Dava konusu olan “…” adlı eser yönünden ise; eser üzerindeki mali hakların 11.8.1959 tarihli ve “Hibe Senedi” başlıklı belgeyle, bağışlama (hibe) hukuki sebebine dayalı olarak ivazsız (karşılıksız) şekilde devredildiğinin anlaşıldığı, davacının her ne kadar bu devrin geçersiz olduğunu ileri sürüyorsa da; FSEK m. 48/I ve 52. madde düzenlemelerinin ve BK hükümlerinin devre ilişkin hükümlerinin incelenmesi gerektiği, FSEK 48/1 düzenlemesinde eser üzerindeki mali hakların süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı veya sınırsız; karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredilebileceğinin düzenlendiği,… FSEK m. 52. madde düzenlenmesinde mali hakların devri için yazılı şeklin ve devre konu hakların sözleşmede belirtilmiş olmasının geçerlilik şartı olarak yasada yer aldığı, dosyada mübrez 11.08.1959 tarihli “Hibe Senedinde de bu koşullara uyulduğu; bu nedenle, devir işleminin, anılan “Hibe Senedinde ayrı ayrı sayılmış bulunan “tab” (çoğaltma), “yayın” (umuma iletim), “tercüme” (işleme) ve satış (yayma) mali hakları için FSEK m. 52’ye göre geçerli bir hak devri sağladığı,…. o zamanki şartlara göre yeterli ayrıntıyı içeren hibe senedinde eser adının belirtilmemesi yönündeki savunmasının MK 2. maddesine aykırı olduğu,..hibe işleminin geçerli olduğu,… toplanan delillere göre eserin ortak eser niteliğinde bulunduğu, davacıların murisi …’ın tek başına eser sahibi olmadığı, davaya konu eserin davalılardan … ile davacıların murisi … tarafından birlikte meydana getirildiği ve ayrılmaz bir bütün teşkil eden “müşterek eser” (FSEK m. 10/1) niteliğinde olduğunun anlaşıldığı,…. FSEK 10.madde kapsamında “…” isimli eserin ortak eser niteliğinde olduğu, eser sahiplerinin davalı …, vefat eden … ve … olduğu, hibe senedinin düzenlenme amacından da anlaşıldığı üzere asıl ruhsal celselerde aktif rolün davalı …’in üzerinde olduğundan, Davacıların murisinin Davalı …’ e kendi payı üzerindeki haklarını ivazsız olarak hibe ettiği, bu tasarrufun FSEK 52’ye uygun olduğu , dolayısıyla mali hakkı hibe yoluyla usulen devralmış olan sıfatı olan …’in diğer davalıyla yaptığı mali hak devir sözleşmesinin de usule uygun olduğu, Mali hakları kullanma hakkı kendisine verilen …’in ise eserin basım hakkını verme yetkisine sahip olduğu,…FSEK madde düzenlemelerinde hibe ile ilgili yasal bir düzenleme olmayıp, mali hakların devri ibareleri yer almadığı,MK’da HİBE işleminin hangi hallerde iptal edilebileceği ve bu iptal talebinde kimlerin bulunabileceği hususları ile, yasada sayılan haller ile sınırlı olarak 1 YIL İçinde HİBENİN iptalinin talep edilebileceğinin düzenlendiği, noterde saklanan kopyaların davacıların murisi olan ortak eser sahibinin iradesine uygun şeklinde bastırıldığı ve bastırılan kitabın içindeki bilgiler , hükme dayanak alınan ilk bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirildiğinde ivazsız hak devrinin davaya konu kitaba ilişkin olduğunun toplanan deliller ile subuta erdiği,… davacıların murisi ortak eser sahibinin kendi payı üzerindeki mali haklarını hibe senedinde “telif, tabı, yayın, tercüme, satış ve sair bilumum fikri ve mali haklarımı” şeklindeki hakların davacıların murisinince davalı …’e hibe edildiği, bu hibenin FSEK 52. maddeye uygun olduğu, dolayısıyla davacının tek başına eser sahibi olmadığı gibi, ortak eser sahibi olarak …’ın hakkını bir kez devretmekle (“aslen iktisap” teşkil eden ilk devirle) hakkın malvarlığından çıktığı, dolayısıyla murislerin mirasbırakanlarının sağlığında malvarlığından çıkmış olan yani artık kendilerine ait olmayan bir hakka dayanarak mali yada manevi hak isteminde bulunamayacakları” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacılar vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin davayı tamamen yanlış değerlendirdiğini, konuyla ilgisiz bilirkişilerden yanıltıcı raporlar aldırarak iddia ve delilleri incelenmeden karar verildiğini, karardaki gerekçeleri kabul etmediklerini, davada tecavüzün tespiti, önlenmesi ve ortadan kaldırılması, hak sahipliğinin tespiti ve elde edilen karın ödenmesi ve manevi tazminat talep ettiklerini, yargılama sonunda “…” adlı kitabın eser sahibinin davacıların murisi olduğunun ortaya konulduğunu, kitabın basıldığını davalı taraf kabul ettiğinden tecavüzün sabit olduğunu, davaya konu “…”, “…”, “…”, “…” isimli eserlerle ilgili olarak hak sahipliğiyle ilgili davalıların da itirazı olmayıp sadece artık basılmadığını beyan ettiklerini, davalıların ilk yıl olan 2013 te 281.261,22TL gelir elde etmelerine karşın, dava açıldıktan sonra ödeme yapmamak için sonraki yıllar internetten kitabı bedava yayınladıklarını, ancak ilk yıl kazancının örneklenebileceğini. -Mahkemenin iki rapor aldığını ancak ilk rapora göre karar verdiğini, davalıların çelişkili bir şekilde hem kitabın yazarının … olmadığını ileri sürdüklerini, hem de kitaptaki haklarını devrettiğini söylediklerini, ancak “…” adlı kitabın üzerine … ismini yazdıklarını, davalıların aksi yöndeki davranışlarının MK 2 maddesine aykırı olduğunu. -Davalıların savunduğu hibe senedinde kitabın yazarının … olduğunun açıkça belirttiğini, kitapta da onun tarafından düzenlendiği yazıldığını, diğer şahıslara geçersiz hak devri yaptığını, sadece kendi payı üzerindeki hakları devrettiğine dair bir beyanının olmadığını, murisin ifadesinin resmi makamlar önünde geçerli bir ikrar olarak kabul edilmesi gerektiğini, eserin sadece …’a ait olduğunu, https://www…net/…htm isimli WEB sayfasında, davalı … ile uzun yıllar önce yapılan bir röportajdan da kitabın …’a ait olduğunun anlaşıldığını. -Davalıların “…” adlı kitabın yazarının … olduğunu ikrar ettiklerini, kitabın yazarı olarak adını yazdıklarını, TMK 2. Madde gereğince dürüstlük kuralına uymakla yükümlü olduklarını, davalılar vekilinin davaya cevap dilekçesi 1. Maddesinde ikrar ettiğini ve kendilerine keşide edilen Beyoğlu …Noterliğinin 01.11.2013 tarihli … yev.no.lu ihtarnamesinin tüm içeriğinde de açıkça yazıldığını. -Karara dayanak raporda bilirkişilerin dava konusu kitap ve notere teslim edilen kitabı karşılaştırmadan her ikisinin aynı olduğu varsayımından hareket ettiklerini, davalı derneğin web sayfalarında dahi eser sahibinin … olduğunun açıklandığını, davalılarca ortak eser kavramı ortaya atılmışsa da, …, …, … isimli kişilerin tarih boyunca hiçbir kitap yada eser sahibi olmadığını, murisin ise birçok kitabı bulunduğu gibi Ruhçuluk öğretisinin Dünya Çapında en önemli kişisi olup birçok makale, köşe yazısı ve derlemelerinin mevcut olduğunu. -Mahkemece alınan bilirkişi raporunda bilirkişilerin davalı savunmalarının da üzerine çıkarak genişlettiklerini, psikolog bilirkişinin uzmanlık alanının bebek, çocuk ve ergen terapistliği olup, metapisişik olaylar ve ruhsal celseler ve bu celselerin seyri konusunda bilgi veremeyeceğini, mali bilirkişinin hesaplama yapmadığını, mali bilirkişinin 11/08/1959 tarihli 20654 sayılı hibe senedini inceleyerek geçerli olduğu ve …’ın haklarını devrettiğine yönelik beyanlarının uzmanlık alanı dahilinde olmadığından geçersiz olduğunu, hibe senedinin FSEK 52. Maddeye uygun olmadığını, mahkemenin zamanaşımıyla ilgili kararının geçersiz olduğunu, eser sahibinin ölümünden sonra geçen sürenin zamanaşımı değil eserin anonim hale geldiği süre olup, eser sahibinin ölümünden sonra 70 yıllık koruma süresi olduğunu, halen bu süre devam ettiğinden zamanaşımı süresinin işlemeye başlamadığını beyanla kararın kaldırılarak, yeniden yetkin bilirkişilerce inceleme yaptırılarak, davanın kabulü yönünde karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; 11/08/1959 tarihli ve “Hibe Senedi” başlıklı belge ile eser üzerindeki hakların bağışlama hukuki sebebine dayalı olarak karşılıksız olarak devredildiğini, FSEK 48/1 maddesine göre ivazsız devrin geçerli olduğunu, 11.08.1959 tarihli “Hibe Senedi’nde” de yasanın aradığı koşullara uyulduğunu, “Hibe Senedin’ nde ayrı ayrı sayılmış bulunan “tab” (çoğaltma), “yayın” (umuma iletim), “tercüme” (işleme) ve satış (yayma) mali hakları için FSEK m. 52’ye göre geçerli bir hak devri sağladığını, mahkemenin devir sözleşmelerinde, üzerindeki mali haklar devre konu edilen eserin “belirli olması” şartının da tüm tasarruf işlemleri için aranan genel bir geçerlilik şartı olarak arandığı; fakat bu şartın, “devre konu eserin sözleşmede mutlaka adıyla anılması” anlamına gelmediğine karar verdiğini, psikolog bilirkişinin değerlendirmelerinin yerinde olduğunu, mahkeme kararında eserin “müşterek eser” (FSEK m. 10/1) niteliğinde olduğu şeklindeki hükmü, tüm savunmalarında belirttiklerini, bilirkişi raporunda da tespit edildiğini, FSEK 10.madde kapsamında “…” isimli eserin ortak eser niteliğinde olduğunu, eser sahiplerinin davalı …’in müvekkilleri ile yapmış olduğu mali hak devir sözleşmesinin de usule uygun olduğunun tespit edildiğini, müvekkillerinin murisin iradesine uygun hareket ettiklerini “…”, “…”, “…” Ve “…” isimli eserler, müteveffanın isteği doğrultusunda bir daha yayınlanmadığını beyanla, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesinde, yargılama sırasında sunduğu dilekçelerindeki beyanlarını tekrarla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosyada mübrez Beyoğlu … Noterliği’nin 11 Ağustos 1959 tarihli ve … yevmiye numaralı “Hibe Senedinde”; “ ben aşağıda imzası bulunan …, tarafımdan düzenlenmiş olup, …, … VE … taraflarından 10.08.1959 tarihinde …, … ve … yevmiye numaralı zabıtlar ile üç ayrı zarf içinde Beyoğlu … Noterliğine emaneten bırakılan cem’an 350 daktilo sayfası tutarında bir asıl iki kopyalı, henüz tap ettirmemiş kitap üzerindeki telif, tabi, yayın, tercüme, satış ve sair bilumum fikri ve mali haklarımı …, … VE …’e müsavi hisseler nisbetinde hibe ettim. Kitap tab ettirilip, yayınlanmadan evvel aralarından herhangi birisi veya ikisi vefat edecek olursa kitabın telif tabı, tercüme, yayın ve satış gibi bilumum hakları sağ kalanlara, veya kalana ait olacaktır” şeklinde olduğu anlaşılmıştır. Aynı Noterliğin “Resen Zabıt” başlıklı 10.08.1959 tarihli belge ekinde yer alan 8 Ağustos 1959 tarihli “…” başlıklı 2 sayfalık davacıların murisi tarafından yazılan belgede, Noterliğe bir asıl ve iki kopya halinde teslim edilen kitap kopyalarının …, …, …’na teslim sırasını belirlediği, ilk olarak …’in teslim alacağı, sırayla … ve …’na teslim edileceği, ölen kişinin sıradan çıkacağı, kitabı alanın derhal vazifeye başlayacağı ve bu şartlar altında üç arkadaşa aynı derecede telif hakkını verdiğini beyan ettiği anlaşılmıştır. İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 01/07/2002 tarihli 2000/1476 Esas 2002-830 Karar sayılı veraset ilamından, muris …’ın 19/02/1960 tarihinde vefat ettiği geriye mirasçıları murisin kardeşi davacı …’in, diğer davacılar murisin kardeş çocuklarının mirasçısı olarak kaldıkları anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince Bilirkişiler Uzman Psikoloğ …, FSEK uzmanı yazar …, mali bilirkişi …’den oluşan bilirkişi heyetinden alınan 05.01.2017 tarihli heyet raporunda; Davaya konu “… adlı eserin hazırlanan hususiyet ve üslupsal olarak belli bîr sistematiği ve açıklamayı bünyesinde barındıran FSEK 2/1 anlamında dil ve yazı ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğunu, davaya konu kitabın FSEK 10 anlamında ortak eser olduğunu, eser sahiplerinin davacıların murisi ile davalı …,vefat eden … ve … olduğunu, davacıların murisinin Davalı …’ le yaptığı hibe şeklindeki kendi payı üzerindeki ivazsız tasarrufun FSEK 52’ye uygun olduğu ve davalı ortak eser sahiplerinden … tarafından davacıların murisi olan ortak eser sahibi tarafından yapılan ivazsız devre dayanılarak diğer davalıyla yaptığı mali hak devir sözleşmesi ile ortak eserin basım hakkının verilmesinin mümkün olduğunu, bu suretle davacıların taleplerinin takdirinin mahkemeye ait olduğunu beyan etmişlerdir. İlk derece mahkemesince bilirkişiler Prof Dr …, … ve …’dan oluşan bilirkişi heyetinden alınan 09.10.2018 havale tarihli raporlarında; Söz konusu eserin yazımında davalıların katkıları mümkün olmakla birlikte söz konusu eserin yazarının … olduğunu, Dosyada mevcut noter onaylı hibe senedi ile …’ın telif, tabı, yayın, tercüme, satış ve sair bilumum fikri ve mali haklarını hibe ettiği görüş ve kanaati oluştuğunu, ancak mahkemenin tazminata hüküm kurması halinde yapılan mali inceleme davaya konu kitabın satışı için kurulan ve başkaca faaliyeti bulunmayan METAPSİŞİK TETKİKLERİ VE İLMİ ARAŞTIRMALAR DERNEĞİ İKTİSADİ İŞLETMESİ nin davaya konu kitaptan 2013-2018 yılları arasında toplam 44.096 adet satıldığı satışlardan 433.416,06 TL ciro elde ettiği ve resmi beyanlarından işletmenin 2013-2018 döneminde 131.639,13 TL zarar beyan ettiği hususunun tespit edildiğini beyan etmişlerdir.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin dava dilekçesinde, murisleri …’ın mirasçısı sıfatıyla davaya konu ‘…”, “…”,“…” “…” ve “…” adlı kitapların hak sahibi olduklarının tespiti,‘…” isimli kitap yönünden hibe senedi ve devir sözleşmesinin iptali, tecavüzün tespiti, önlenmesi, ortadan kaldırılması, FSEK 70/3 maddesi uyarınca vekaletsiz iş görmeden kaynaklanan temin edilen karın ve manevi tazminatın davacılara ödenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, “…”,“…” “…” isimli kitapların basılıp yayılmadığı, “…” adlı kitabın en son 1993 yılında basıldığı ve 10 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle bu kitaplar yönünden açılan davanın reddine, ‘…” isimli kitap üzerinde, davalı …’in FSEK 10.madde kapsamında ortak eser sahibi olduğu, davacıların murisinin Davalı …’ e kendi payı üzerindeki haklarını ivazsız olarak hibe ettiği, bu tasarrufun FSEK 52’ye uygun olduğu , dolayısıyla mali hakkı hibe yoluyla usulen devralmış olan sıfatı olan …’in diğer davalıyla yaptığı mali hak devir sözleşmesinin de usule uygun olduğu, 1 yıl içerisinde hibe senedinin iptali için dava açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davaya konu ‘…” isimli kitabın, davalılar … ve Metapisişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği İktisadi İşletmesi arasında yapılan 14/03/2013 tarihli, 08/04/2013 tarihli ve 14/09/2015 tarihli mali hak devir sözleşmesi ile basıldığı ve yayınlandığı anlaşılmıştır. Davacılar tarafından, bu kitabın eser sahibinin murisleri … olduğu ve mali hakların kendilerine miras yoluyla intikal ederek hak sahibi oldukları ileri sürülmüştür. Davalılar vekili ise kitap üzerinde davalı …’in ortak eser sahibi olduğu ve müteveffa tarafından hibe senedi ile kitap üzerindeki mali hakların müvekkiline hibe edildiği ileri sürülmüştür. Davacılar vekilinin dava dilekçesinde hibe senedinin; hangi eser için düzenlendiği anlaşılamadığından geçersiz olduğu, FSEK 52. Madde kapsamında devredilen hakların gösterilmediği, FSEK hükümlerine göre mali hakların devredildiği hibe edilemeyeceği, hibe senedinde üçüncü kişilere devretme hakkı/yetkisi verilmediği bu nedenle geçersiz olduğu, …’in de geçersiz hibe senedine dayanarak üçüncü kişilere hakları devredemeyeceğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Davacılar vekilinin dava dilekçesinde hibe senedinin; hangi eser için düzenlendiği anlaşılamadığından geçersiz olduğu, istinaf dilekçesinde hibe senedine konu olan ve Noter’e teslim edilen kitapta ve hibe senedinde kitap isminin bulunmadığı, bilirkişiler tarafından da kitaplar üzerinde karşılaştırma yapılmadığı ileri sürülmüş, dosyanın incelenmesinde mahkemece alınan ilk bilirkişi raporuna itirazında da bu hususu ileri sürdüğü ancak itirazın değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Dosya içerisinde kitap nüshası bulunmadığından incelenememekle birlikte, mahkemece ilk heyetten alınan bilirkişi raporunda ” Dosyada mübrez dava konusu uyuşmazlıktaki “…” isimli kitap incelendiğinde kitabın kapağında “… tarafından düzenlenmiştir” ibaresinin bulunduğu, kitabın ilk sayfasında ise “7959 yılında “…” adını verdiğimiz … Planından gelen bu bilgiler, … tarafından düzenlenmiş, o tarihten beri noter, banka kasalarında korunmuş, zamanı geldiği için 54 yıl sonra yayınlanmıştır. Elinizdeki kitap, orijinal metnin günümüz Türkçesine uyarlanmış halidir” açıklamasının bulunduğu açıklanmıştır. Bu durumda mahkemece, dosyaya “…” isimli kitabın bir örneği konulduktan sonra, önceden rapor alınan bilirkişi heyetinden yada yeni bir heyet oluşturularak, Noterden kitap aslının celbi veya Noterde aslı üzerinde inceleme yetkisi verilerek, karşılaştırma yapıldıktan sonra eser sahipliği yada müşterek eser sahipliği konusunda rapor düzenlenmesinin istenilmesi, dosyaya sunulan kitabın günümüz Türkçesine uyarlanmış hali olmadığının ve uyarlamanın kim tarafından yapıldığının tespiti ile eser sahipliği yönündeki FSEK’de düzenlenen karinelerin de değerlendirilerek, davacıların murisinin tek başına eser sahibi olup olmadığı, müşterek eser sahipliğinin olup olmadığının değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerekirken, kitabın Noterde bulunan aslı üzerinde inceleme yapılmaması yerinde değildir. Davacıların, davaya konu “…”,“…” “…” ve “…” adlı kitaplar üzerinde mali hak sahibi olduklarının tespitine ilişkin talep hakkında ise mahkemece olumlu yada olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmakla, bu yöndeki davacılar vekilinin istinaf talebinin de yerinde olduğu kanaatine varılmış, davacılar vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın Dairemizin kararında işaret edilen eksiklikler konusunda yargılamaya devam olunmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacılar vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 21/03/2019 tarihli 2015/220 E. – 2019/131 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemizin kararında işaret edilen hususlarda yargılamaya devam edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacılar avansından kullanıldığı anlaşılan; 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 57,70 TL (posta-teb-müz) masrafının davalılardan alınarak, davacılara verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 17/02/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.