Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1964 E. 2020/1532 K. 30.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1964 Esas
KARAR NO: 2020/1532
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/01/2017
NUMARASI: 2014/93 2017/6
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/09/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 356. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma açılarak yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, ” müvekkilinin TPE nezdinde 41 ve 43 sınıflarda … nolu ” …” markası bulunduğunu, bu markayı … Ltd. Şti. ‘ne ait köpek otelinde kullandıklarını, markayı tanıttıklarını, ancak müvekkilinin eski eşi olan davalının marka hakkını ihlal ettiğini, davalının internet sitesinde ve facebook hesabında bu markayı izinsiz kullandığını, haksız kazanç elde ettiğini, bu nedenle müvekkilinin zarar gördüğünü” iddia ile davalının işletmesindeki … markasının kaldırılmasını, www…com isimli internet sitesine hosting sağlayan şirket tespit edilerek ve yayın tarihinden itibaren tüm logların istenerek site yayınının durdurulmasını, bu sitenin uzantısını taşıyan tüm e-posta adreslerinin e-posta alım ve gönderiminin durdurulmasını, sitenin kuruluşundan itibaren sahip bilgilerinin ve şifre değişikliği yapılan tarihlerin, e -posta adresinin trafik içeriğinin ve logların istenmesinden sonra internet sitesinin ve e -posta trafiğinin tedbiren durdurulmasını, marka hakkına tecavüzün durdurulmasını, haksız rekabetin men’ini, ticari faaliyetinin durdurulmasını, tecavüzün giderilmesini, şimdilik 1000 TL maddi 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili 20/01/2015 tarihli cevap dilekçesinde, ” … markasının … Ltd. Şirketi tarafından gerçekleştirildiğini, bu şirketin davacıya ait olmadığını, %98 hissesinin müvekkiline, %2 hissenin ise … isimli kişiye ait olmak üzere 2011 yılında kurulduğunu, 2012 yılında şirket adının … Ltd. Şti. olarak değiştirildiğini, müvekkiline ait bu şirketin Ocak 2012 tarihinden bu yana …’ni işlettiğini, 2013 yılında müvekkilinin hisselerini … A.Ş.’ne devrederek şirket müdürü sıfatlıyla faaliyetlerini sürdürdüğünü, şirket müdürünün şirket faaliyetlerinden sorumlu olmadığını, dolayısıyla otelin işletmecisi şirket olduğundan husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, davacının marka tescilinden önce şirket üzerinde bu markanın kullanıldığını, bu unvanın faturalarda marka olarak ve işletmede 2012 ‘den bu yana kullanıldığını, Ocak 2012 tarihinden itibaren www…com internet sitesinin ve facebook sayfasının da kullanılmakta olduğunu davacının ise 2012 yılında sigortalı olarak şirkette çalıştığını, markanın şirketçe kullanıldığını bilmesine rağmen kötüniyetli olarak kendi adına tescil ettirdiğini, evlilik ilişkisinden ortaya çıkan sorun nedeniyle davacının markayı şirkete karşı kullanmaya çalıştığını, bu talebin kötüniyetli olduğunu, ayrıca 2012’den beri kullanımı davacı bildiğinden 3 talepte bulunmaması nedeniyle zamanaşımına uğradığını, davacının şikayeti üzerine İstanbul C.S tarafından 2014/130571 soruşturma nolu evrakta takipsizlik kararı verildiğini” savunarak davanın reddini istemiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde” tarafların 2009 yılında tanıştıklarını ve 2011 yılında evlendiklerini, tanıştıkları tarihte müvekkilinin … işlettiği, o tarihlerde tüm giderleri kendisi yaparak davalı adına …Ltd. Şirketinin kurulduğunu, şirketin bütün kuruluşunun davacının kardeşi … ile yengesi …’nin … Bank ve … Bank’tan aldıkları krediler ile yapıldığını, davalının o tarihte kardeşi ve yengesini iş akdi ile çalıştırıp, haksız olarak işten çıkardığını ve iş mahkemelerinde dava görüldüğünü, davalının ticari işletmesinin marka başvuru tarihinden sonra kurulduğunu, davalının ise kredi borçlarını ödemeyerek mağdur ettiğini, müvekkilinin boşanma davası açıp ayrı yaşamak hakkını elde edince dava açtığını” savunmuştur. Mahkemece marka tescil belgesi, ticaret sicil kayıtları SGK kayıtları gibi deliller celbedilip tarafların tanıkları dinlenmiş ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. Dosya içerisinde bulunan 09/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak “taraflar arasında davadan önceye dayalı bir adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu, ancak ortaklığın tasfiyesi sonucunda markanın hangi ortağa bırakıldığına dair bir anlaşmaya rastlanmadığı, bu davalının … ibaresini markasal olarak kullanmasının markaya tecavüz oluşturmadığı” görüşü açıklanmıştır. Davacı vekili bu rapora karşı 28/06/2016 ve 18/07/2016 havale tarihli 2 ayrı dilekçe ile itirazda bulunmuş ve ” taraflar arasında bir adi ortaklığın bulunmadığını, …Ltd. Şirketinin bir ” Limited Şirketi” olduğunu, adi ortaklık nitelendirmesi yapılarak sonuca gidilmesinin doğru olmadığını” savunarak ve önceki iddialarını tekrar ederek davanın kabulünü istemiştir. Mahkeme 10/01/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Red gerekçesi ” davalının şirketi temsile tek başına yetkili olduğundan husumet itirazının yerinde olmadığı, davalının markayı kullanıma devam ediyor olması nedeniyle zamanaşımının dolmadığı, tarafların evlilik birliği içinde emek ve sermayelerini bir araya getirerek şirket kurdukları, ancak davacının eski ortağı ile aralarındaki yargı süreci ve ihtilaf nedeniyle haksız rekabet iddiasıyla karşılaşmamak için işlemlerin davalı üzerinden yürütüldüğü, tarafları arasındaki hukuki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olduğu, marka üzerinde her iki tarafında gerçek hak sahibi olduğunu, ortaklardan her birinin bu markayı kullanma yetkisine sahip olduğunu, taraflar adi ortaklığı tasfiye ederken markanın kim tarafından kullanılacağı konusunda bir anlaşma , delil ibraz etmediklerinden, ortaklardan her birinin bu markayı kullanma yetkisine sahip oldukları, davacının boşanma davası ile bu davayı aynı tarihte açtığı, davalının kullanımının marka hakkına tecavüz ya da haksız rekabet oluşturmadığı biçimindedir. Bu karara karşı davacı vekili 18/01/2017 harç tarihli dilekçe ile istinaf isteminde bulunmuş ve dava dilekçesi ile yargılama aşamasında belirttiği iddiaları tekrar ederek, ” davalıyla tanışmadan önce dava dışı … ile ortak olduğu ve tasfiyesi halen İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde devam eden (2013/747 E.) “…” ile ilgili TPE nezdinde … nolu marka tescilinin de müvekkili ile dava dışı …’a ait olduğunu, …’nin müvekkilinin fikri ve projesi olduğunu, bu otelin HAMMER yöntemiyle hizmet veren ilk ve tek otel olduğunu, otelin kurucusunun müvekkili olduğunu, otelin internette ve tüm yurtta, sosyal medyada tanındığını, gene müvekkilinin 2012 yılında www…com alan adını satın aldığını, o dönemde müvekkilinin www…com alan adının da artık www…com internet sitesi olarak hizmet vereceğini de önceki internet sitesinin hizmet sağlayıcısına bildirdiğini, internet sitesinin faturasının müvekkili adına kesildiğini, ancak ödeme davalı kayıtlarından yapıldığı için davalının siteyi ve diğer bilgileri gördüğünü, taraflar evli olduğundan zaten davalının internet sitesinin şifrelerini ele geçirmesinin de mümkün olduğunu, şirketin ticari unvanının … olarak değiştirilmesinin müvekkilinin marka başvurusundan sonra olduğunu, … şirketinin ticaret unvanının ise … Ltd olarak değiştirildiğini, bu şirket hissedarları olan davalı ve …’nun hisselerinin … şirketine devrederek şirketten ayrıldıklarını, davalının … Ltd. Şirketinde tek başına şirketi temsile yetkili olduğunu, böylece 3 şirket devreye sokularak müvekkilinin markasından isimsiz olarak yararlanmaya çalışıldığını, araya … şirketinin sokulduğunu, herhangi bir adi ortaklığın söz konusu olmadığını, davalının dahi böyle bir iddiası yokken bilirkişilerin adi ortaklıktan söz edemeyeceklerini, evlilik birliği sona erince davalının kişisel husumeti tehdit ve şiddeti nedeniyle müvekkilinin markayı ve işletmeyi terk etmek zorunda bırakıldığını, eğer adi ortaklık varsa sigortalı çalışma ilişkisinin hasıl olabildiğini, markanın kullanılması konusunda davalıya herhangi bir yazılı izin vermediklerini, davalının kredileri ödememekle tehdit ederek markayı ve internet sitesini kullandığını, mahkememin evlilik birliğini adi ortaklık olarak gördüğünü, marka hukukundaki tescil ilkesinin mahkemece göz ardı edildiğini, markayı ihdas eden ve kullanan gerçek hak sahibinin de müvekkili olduğunu, davalının eylemlerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet olduğunu, alan adının haksız olarak davalı tarafından ele geçirildiği, müvekkilinin bilgisi ve haberi olmadan davalının alan adı sahipliğini değiştirdiğini, bu hususun hem … şirketinin müzekkere cevabında, hem de 19/12/2014 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiğini, mahkemenin eksik inceleme ile hüküm tesis ettiğini, davalının kötüniyetli olduğunu ve kötüniyetin korunamayacağını” iddia ile kararın kaldırılmasını, ihtiyati tedbir kararı ve esas hakkında karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf cevabında, ” delil sunma süresinin dolmasından itibaren 3 yıl geçmiş olmasına rağmen, davalının istinaf aşamasında bile yeni deliller sunmaya çalıştığını, bu delillerin dikkate alınamayacağını, müvekkilinin … markasının hem ticaret unvanında hem işlemede, faturalarda, internette 2012’den beri kullandığını, savcılıkça takipsizlik kararı verildiğini, davacının marka tescilinin kötüniyetli olduğunu, internet sitesinin kullanımının davacının marka tescilinden önce olduğunu, davacının sunduğu 23/01/2013 ve 29/01/2014 tarihli faturaların delil ibraz süresinin dolmasından çok uzun süre sonra sunulmuş olması bir yana, o tarihlerde müvekkilinin eşi ve şirketin sigortalı çalışanı olması nedeniyle faturaların davacı adına kesilmesinin söz konusu olabileceği, davacının iddialarının gerçek dışı istinaf talebinin haksız ve mesnetsiz olduğunu” beyanla istinaf taleplerinin reddini istemiştir. Dairemizce 2017/963 E ve 2017/2245 K sayılı ilamı ile Markanın dava dışı şirkete ait otelde kullanıldığı iddiasıyla marka haklarına tecavüzün önlenmesi için davalıya karşı dava açılmış ise de ;davalı oteli devretmiş olup otel adı geçen şirketçe işletildiğinden otel müdürü olan davalıya yönelik olarak açılan davada dava dışı şirketi bağlayıcı ve onun hakkında hüküm ifade edecek şekilde karar verilmesi mümkün olmadığından tecavüz iddiası yönünden davalıya husumet düşmez. Diğer yandan otel sahibinin taraf olmadığı bu dava kapsamında tecavüz iddiasının esastan değerlendirilmesine girilemeyeceğinden ve tazminat ise ancak tecavüzün tespiti halinde söz konusu olabileceğinden şirketin de taraf olmadığı bu dava kapsamında tazminata hükmolunması da mümkün olmadığından istinaf istemi yerinde olup, davanın dava şartı oluşmadığından reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile red kararı verilmesi doğru görülmemiş, istinaf konusu karar kaldıırlarak, farklı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Verilen bu karar davacı vekilince temyiz edilmekle Yargıtay 11. HD nin 2017/4624 E ve 2019/4277 Karar sayılı ilamı ile davacının iddiasına göre “…” markasını 09.02.2012 tarihinde ihdas ettiği 31.10.2013 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle TPMK siciline tescil ettirdiğini, markanın kullanım haklarının kendisine ait olduğunu, ancak davalının bu markanın benzerini kendi unvan ve işaretlerinde izinsiz olarak kullandığını, hem Facebook hemde … internet sitesinde müşterileri yanıltacak şekilde haksız kazanç elde ettiği, evlilik birliği ve iş ortaklığı sona erdikten sonrada markayı kullanmaya devam ettiğini, şirketteki hissesini … Aş. Ye devrettikten sonra bu şirketin yönetim Kurulu Başkanlığını yapmaya devam ettiğini, iddia etmesine rağmen bu iddiası üzerinde durulmadığını şirket hisse devirleri dava tarihinden önce yapılmış isede tecavüz tarihi itibariyle değerlendirme yapılmadığından bahisle hükmü bozarak dairemize iade etmiştir. Dairemizce Usul ve Yasaya uygun bozma ilamına uymak suretiyle bozma ilamındaki hususlarda bilirkişi heyetinden ek rapor alınma yoluna gidilmiş Bilirkişiler 22.05.2020 tarihli Ek raporlarında özetle; Davacı adına kayıtlı … Markasının davacı ve davalının birlikte ihdas edip kullandıkları marka olduğunu belirterek tecavüz ve haksız rekabet iddiasının yerinde olmadığını rapor etmişerdir. Dava, davacıya ait markanın davalının yöneticisi olduğu dava dışı şirkete ait otel markası olarak kullanımının önlenmesi ve tazminat istemine ilişkindir TPMK’nın 22.01.2015 havale tarihli göndermiş olduğu sicil kaydına göre “…” şekil markasının 41 ve 43. Sınıflarda davacı adına 09.02.2012 tarihinde 10 yıl süre ile tescil edildiği görülmüştür. Dosya içerisinde yer alan Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 29.12.2014 havale tarihli sicil kaydına göre Eski ünvanı …, … Ltd. Şti. olan sonradan 27.01.2012 tarihinde ana sözleşmesinin tadili ile … Ltd. Şti olan ve en son olarak isim değişikliği yaparak … Ltd. Şti. olan şirketin en son tescilinin 21.06.2013 tarihinde olduğu davalı … Merkenin hissesini 26.03.2013 tarihinde devrederek şirketle ilişkisini anlaşılmıştır. Davalı tarafından kesilen fatura tarihleri incelendiğinde 09.02.2012, 20.01.2012 28.01.2012 tarihli olduğu, …ne hitaben kesildiği, bu tarihte davacının markasını henüz tescil ettirmediği, davalının bu tarihler itibariyle markaya tecavüzünün söz konusu olamayacağı, yine davalının … Alan adını 26.01.2012 tarihinde tescil ettirdiği, bu tarih itibariyle davacının marka tescilinin söz konusu olmadığı, alan adı nedeniyle tecavüzden söz etme imkanı da bulunmadığı, davalının alan adını kullanarak davacının markasını ticari etki yaratacak şekilde kullandığı da dosyada sunulan belgelerle tespit edilemediği anlaşılmakla kanıtlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 1.FSHHM’nin 2014/93 Esas, 2017/6 Karar sayılı , 05/01/2017 tarihli hükmünün HMK 353/1-b-2,3 maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, 3-Davanın REDDİNE, 4-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,20 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Davanın reddinden dolayı karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine 7-Maddi tazminatın reddinden dolayı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine 8-Manevi tazminatın reddinden dolayı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine 9-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 20,50 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-İstinaf aşaması yönünden davacı taraftan alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 11- Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 12- İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden, davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 13-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/09/2020