Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1936 E. 2022/225 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1936 Esas
KARAR NO: 2022/225
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2019
NUMARASI: 2016/919 2019/176
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; 09/07/2015 tarihinde müvekkili şirkette kimliği belli olmayan kişiler tarafından hırsızlık yapıldığını, müvekkili şirketin kasasından 149.995,39-TL değerinde bazıları müşteri çeki olan, bazıları müvekkili şirketi adına boş çekler olan çeklerin çalındığını, çalınan çeklerin bilgilerinin savcılıkta kayıtlı olduğunu, olaya ilişkin 15/07/2015 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 2015/90952 soruşturma dosyasıyla suç duyurusuna bulunulduğunu, boş çek koçanları ve müşteri çekleri için ise İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/725 esas sayılı dosyasıyla çek iptali davası açıldığını, müvekkili aleyhine İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1318 D.iş dosyası ile ihtiyati haciz kararı verildiğini, bu karar üzerine davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla hacze gelindiğini, müvekkilin iş yerinde ki 11.000-TL değerinde mallara haciz konulduğunu, söz konusu hacze itirazlarını sunduklarını, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibi ile kesin hacze geçilip 20/09/2016 tarihinde ödeme emrinin tebliğ edildiğini ve davacı tarafından ödeme emrine itiraz edildiğini, başlatılan takibin tamamen asılsız olduğunu, davaya konu çekin de 09/07/2015 tarihinde çalınan boş çeklerin arasında olduğunu, davalı ile aralarında hiçbir ticari ilişki bulunmadığını, takibe konu çekin davacıya ya da çekteki diğer cirantalara müvekkili tarafından verilmediğini, müvekkili şirketin ticari defterleri incelendiğinde de böyle bir ticari ilişkinin var olmadığının saptanacağını, çekin kötü niyetli kişiler tarafından imzalanarak piyasaya sürüldüğünü, imzanın sahte olduğunun çek incelendiğinde saptanacağını, kaldı ki bankanın ödeme yapmadığını ve çekin arkasındaki imzanının müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını yazdığını, bankanın imzanın sahte olduğunu bildirmesine karşı ilgili çek hakkında haciz yoluna başvurmalarının iyi niyetli olmadıklarını gösterdiğini, kötüniyetle açılan takibin durdurulmasını ve akabinde takibin iptalini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas numaralı dosyasına dayanak teşkil eden çekin müvekkili şirketten çlınması sebebinin dikkate alınarak müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitini, %20den aşağı olmamak kaydıyla, kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkilinin meşru hamil sıfatını taşımakta olduğunu, iyiniyetle dava konusu çeki iktisap ettiğini, müvekkili şirketin dava konusu çeki kötüniyetle iktisap etmeyip tümüyle hukuka uygun şekilde elinde bulundurduğu çekin zilyetliğine sahip olduğunu, davacının müvekkili şirketle aralarında hiçbir ticari ilişki bulunmadığı sebebini göstererek çeki ödemekten kaçındığını, dosya borcunun %10u oranında teminat yatırılması halinde takibin tedbiren dava sonuna kadar geçici olarak durdurulması yönündeki tedbir kararına da itiraz ettiklerini, dava konusu olayın tek mağdurunun müvekkili olduğunu, bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “dava ve takip konusu çekte davacıya atfen tek imza atılmış olduğu, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda söz konusu imzanın şirket yetkililerinin eli ürünü olmadığı, bu şekilde söz konusu çekin davacı şirketi bağlamayacağı, davacının çek nedeniyle borçlu olmadığı anlaşılmakla: davacının, dava tarihi itibari ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına dayanak 05/09/2016 vade tarihli 11.000,00-TL bedelli çekten dolayı 11.000,00-TL tutar yönünden borçlu olmadığı anlaşılmıştır. Yargılama aşamasında icra dairesine yapılan ödemenin icra dairesince infazda nazara alınması gerekmektedir. İİK’nun 72/5 maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması halinde davalı alacaklının tazminattan sorumlu tutulabilmesi için borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli yapılması gereklidir. Somut olayda davalının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu ispat edilememiştir. Bu nedenle davanın kabul edilen kısmı yönünden davacı lehine tazminata karar verilmediği” gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin 25/02/2019 tarihli raporu esas aldığı, bu rapora bakıldığında incelenen mukayese evraklarının incelenen çekin tarihine yakın tarihler olmadığını, incelemenin yakın tarihli evraklar mukayese edilerek yapılması gerektiğini, bu konuda yargıtay kararlarının bulunduğunu, ayrıca incelemede kullanılması gereken teknik ve metotlara ilişkin olarak yargıtay 12. Hukuk dairesinin emsal nitelikte kararının bulunduğunu, oysa hükme esas alınan 25/02/2019 tarihli raporun imza incelemesinde hangi ortamda ne tür teknik cihazlar kullanılarak inceleme yapıldığı hususunun açıklanmadığını kaldı ki yalnızca imza incelemesi yapıldığını, yazı incelemesi yapıldığına dair raporda değerlendirme bulunmadığını, rapora yaptıkları itirazın mahkemece gerekçe belirtilmeksizin kabul edilmediğini, yine mahkemenin keşideci ile lehtar arasındaki ticari ilişkinin varlığını araştırmadığını, kişilerin imzalarını değiştirerek atmakta olduklarını bu nedenle ticari defterlerin incelenmesi gerektiğini, müvekkilinin çeki iyi niyetli iktisap eden meşru ve yetkili hamil olduğu, müvekkili ile davacı arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığı, bu nedenle müvekkilin imzanın davacıya ait olup olmadığını bilemeyeceğini bildirmiştir. Davalı tarafından davacı ve dava dışı kişiler aleyhine çeke dayalı olarak toplam 12.624,23 TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla takip başlatıldığı, takip dayanağı çekin 30/08/2016 tarihli 11.000,00 TL bedelli olduğu, keşidecisinin davacı, lehtarının dava dışı …, sonraki cirantanın …, hamilin ise davalı olduğu çekin 31/08/2016 tarihinde ibraz edildiği, çek üzerindeki imza ile banka kayıtlarındaki imzanın uyuşmadığı yolunda şerh edildiği görülmüştür. 25/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda; İnceleme konusu “… Bankası A.Ş. Eyüp Şubesine ait keşide yeri İstanbul, keşide tarihi 30.08.2016 olan … çek numaralı 11.000 TL (OnbirbinTL.) miktarlı çekin ön yüzünde “… ‘a atfen atılı keşide imzası ile atfedilen şirket yetkilileri … Ve …’e ait mevcut mukayese imzalar arasında, işleklik derecesi, alışkanlıklar, tersim biçimi, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptanmadığından inceleme konusu keşide imzasının mevcut mukayese imzalarına kıyasla … ve …’in eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf takip ve dava konusu çekteki imzasını inkar etmiştir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda çekin ön yüzünde davacıya atfen atılı keşideci imzasının davacı şirket yetkililerinin eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Söz konusu raporun, rapor içeriğinde de yazdığı üzere Stereo kameralı mikroskop, imza ölçüm aletleri beyaz ışık ve ışık ışınları, scanner tarayıcı, bilgisayar analiz programları kullanılarak grafolojik, grafometrik ve kaligrafik esaslar dahilinde inceleme yapılarak hazırlandığı, yeterli mukayese belgelerin değerlendirildiği, bu haliyle raporun ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli bulunduğu, kişiyi sorumlu kılanın imzası olup, somut olay bakımından yazı incelemesi yapılmasının sonuca etkili olmadığı, ayrıca takibin çeke dayalı olup, davanın da imza inkarına dayalı açılması nedeniyle ticari ilişkinin incelenmemesinin somut dava bakımından sonuca etkili olmadığı yine imza inkarının mutlak def’i niteliğinde olup, herkese karşı ileri sürülebileceği hususları gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 751,41 TL harçtan, peşin alınan 187,852 TL harcın mahsubu ile bakiye 563,558 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.16/02/2022