Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1845 E. 2022/240 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1845 Esas
KARAR NO: 2022/240 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2019
NUMARASI: 2016/176 E. – 2019/62 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili firmanın TPE nezdinde …, …, …, … ve … numaralı tescilli markaların sahibi olduğunu, müvekkili adına tescilli benzer özellikte başkaca markaların da bulunduğunu, müvekkilinin tescilli markalarının ortak özelliğinin; “…” ibaresinin yanı sıra, esas unsurlarının figüratif “…” harfi olması olduğunu, söz konusu markaların mizanpajına bakıldığında, kelime unsurunu oluşturan “…” kelimesinin markanın üst kısmında büyük harf karakterleri ile, fakat markanın diğer ana unsurunu oluşturan figüratif “…” harfinin ise daha baskın bir biçimde ve kelime unsuruna göre daha büyük ve daha dikkat çekecek biçimde tertip edildiğini, markalara asıl karakterini veren ana unsurun figüratif “…” harfi olduğunun göze çarptığını, davalı adına … sayı ile tescilli “…” markası ise, müvekkilinin markaları ile karıştırılma ihtimali barındırdığını, nitekim taraflar arasında, figüratif “…” harfi sebebiyle pek çok dava görüldüğünü ve müvekkilinin bu davaları kazandığını, bazılarının kesinleştiğini, sonuç olarak; davalı firmanın … sayı ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının dava konusu markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde dava açmadığından sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı, ayrıca Ankara 4. FSHHM’nin 2013/245 Esas ve 2014/234 Karar sayılı davasını takip etmediğini, davanın açılmamış sayıldığını, daha sonra tekrar hükümsüzlük davası açmasının kötü niyetli olduğunu, kazanılmış hakkın söz konusu olduğunu, davacının delil olarak sunduğu örnek mahkeme kararlarında “…” kelimesi ve “…” harfinin bulunmadığını, tarafların markaları arasında, bütüncül izlenimde, benzerlik bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI:İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 05.03.2019 tarihli 2016/176 E. – 2019/62 K. sayılı kararıyla; “…Toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile davalının markasının davacının seri markaları ile iltibas yaratacak derecede benzer olması nedeniyle, davanın kabulüne ve davalının … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; markanın bütün olarak bıraktığı izlenim dikkate alındığında, iltibas şartlarının oluşmadığının açık olmasına rağmen hatalı olarak hükümsüzlük kararı verildiğini, mahkeme kararının aksine müvekkilinin markasında baskın ve asli unsurun … ibaresi olduğunu, hem görsel hem de fonetik olarak farklı ve ayırt edici olduğunu, bu ibarenin markanın tam ortasına yatay olarak büyük puntolarla tüketicinin direkt gözüne çarpacak şekilde konumlandırıldığını, bu kelimenin baş harfi olan … harfinin ise çok açık gri renkte, çok küçük puntolarla belli lebirsiz yazıldığını, … ve … harfinin tali nitelikte olduğunu, … kelimesinin 34. Sınıfta … numarası ile tescilli markalarından olduğunu, markalar arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığını, sigara kullanıcılarının sigarayı ismiyle istedikleri düşünüldüğünde ambalajdaki görselliğin iltibasa elverişli olmadığını ortaya koyduğunu. -Mahkemenin sigara ve tütün kullanıcılarının bilinçli tüketici olmadığı gerekçesi ile ortalama tüketicinin dikkat düzeyini dikkate almadan kurulan hükmün hatalı olduğunu, markaların iltibas değerlendirmesi yapılırken, karıştırılma ihtimalinin belirlenmesinde, özel alıcı/tüketici kitlesi varsa bu tüketicilerin benzer işaretleri karıştırıp karıştırmadıklarının belirlenmesinde, bu özel alıcı kitlesinin tercihlerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini, sigara kullanıcılarının 18 yaşın üzerinde, akli baliğ olmuş, gelişigüzel ürün seçmeyen ve tütün kalitesi ve içim zevkine göre karar veren tüketiciler olduğunu, normal tüketiciden farklı olarak ekstra dikkat içerisinde olacaklarını ve bilinç düzeylerinin diğer sektörlerden daha fazla olacağının kabulü gerektiğini, yasal düzenlemeler gereği tüketicilerin ürünü raftan karşılaştırarak alamadığını, kasiyerden veya satıcıdan markanın ismini söyleyerek aldıklarını, davacının markalarının Türkiye’de satış izni bulunmadığını. -Markaların karıştırılabilirliği bakımından geniş bir sektörel inceleme yapılması gerektiğini, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, müvekkilinin markasının asıl unsuru olan “…” kelimesi ile “…” kelimelerinin fonetik ve görsel açıdan farklı olduğunu, sigara kullanıcılarının ekstra dikkatli ve bilinçli olduğu gözetildiğinde ve yasal düzenlemeler karşısında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını. -Mahkemece sessiz kalma yoluyla hak kaybının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin markasının asli unsurunu oluşturan … kelimesinin … ve … numaraları ile tescilli olduğunu, davaya konu markanın başvuru tarihinin 01/07/2011 tarihli olup davanın 30/09/2016 tarihinde açıldığını, davacının müvekkilinin markalarından haberdar olmasına rağmen dava açmadığını, müvekkilinin markaya yatırımlar yaptığını, sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleştiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesine cevap vermemiştir.
DELİLLER: Dosya içerisinde bulunan TPMK kayıtlarından; … numaralı “…” markasının 18/09/2008 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 18/09/2008 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 11/02/2010 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 22/07/2014 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 04/03/2013 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 03/01/2013 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 28/12/2012 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 02/09/2015 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 05/03/2015 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 05/03/2015 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 26/03/2013 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 20/05/2014 tarihinde 34. sınıfta, … numaralı “…” markasının 26/03/2013 tarihinde 34. sınıfta davacı adına tescil edildikleri anlaşılmıştır, Hükümsüzlüğü istenen … numaralı “…” markasının 01/07/2011 tarihinde 34. sınıfta davalı adına tescil edildiği tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 11/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacının seri marka sahibi olduğu, davacı markalarında “…” harfinin hafif sağa yatık (italik) vaziyette bitişik el yazısı şeklinde tasarlanmış olduğu, uzun dik kenarının birbirine paralel iki düz çizgiden oluştuğu, harfteki yuvarlak başlık kısmının başlangıç ve bitiş yerlerinde çizgiler uzatılarak kıvrımlar meydana getirildiği, kompozisyon içerisinde “…” harfine büyük boyutlarda yer verildiği, zeminde kullanılan şekil unsurunun ise nispeten daha silik ve arka planda olduğu, buna göre davacı markalarının da esas unsurunun figüratif olarak yazılan “…” harfi olduğu, davalı markasınında da, “…” harfinin asıl ve ayırt edici olacak şekilde bir kompozisyon düzenlendiği, her iki taraf markalarının da üstte yazı ve logo, altta farklı renkte fon üstünde esas tasarım unsuru olan görece olarak daha büyük halde kullanılan karakteristik figüratif “…” harfleri içerdikleri, yazım şekillerinin benzer olduğu, bu nedenle markalar arasında yüksek düzeyde benzerlik olduğu, her iki taraf markalarının aynı sınıfta tescilli oldukları, markaların hitap ettiği kitlenin tüm sigara içenler olduğu, bu nedenle ortalama tüketicinin dikkate alınması gerektiği, ortalama tüketicilere göre değerlendirme yapıldığında markaların karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davalının “…”, “…” ve “…” seri markalarını üç ayrı koldan tescil ettirdiği, tüm markaların davacıya ait markaların esas unsurunu oluşturan figüratif “…” harfini içerdiği, davalının marka tescillerinin kötü niyetli tescil edildiği beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 03.07.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda; davalı vekilince dosyaya sunulan İstanbul 2. FSHHM nin 2016/182 Esas sayılı kararın Yargıtay veya İstanbul BAM tarafından onanmış olması halinde, sigara tüketcilerinin ortalama tüketici mi yoksa bilgilenmiş tüketici mi oldukları noktasında Yargıtay (ve/veya BAM) kararları arasında çelişki doğacağı, böylesi bir çelişkinin hukuki mana ve ehemmiyetinin takdirinin Mahkemeye ait olduğunu beyan etmişlerdir.
G E R E K Ç E: Davalı adına 34. sınıfta tescilli … başvuru numaralı, 01/07/2011 tescil tarihli “…” markasının hükümsüzlüğü talebiyle açılan davada, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde, davacının sessiz kalmak suretiyle dava açma hakkının yitirildiğini ileri sürdüğü, mahkemece davacının davalıya ait markanın tescil aşamasında itirazda bulunduğu, daha sonra YİDK kararının iptali için dava açması nedeniyle sessiz kaldığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle, sessiz kalma iddiasının yerinde bulunmadığını kararında açıklanmıştır. Mahkemenin gerekçeli kararında Ankara 4. FSHHM’nin 2011/52 Esas-2011/304 Karar sayılı davasının, davalının marka tesciline itiraz üzerine verilen YİDK kararının iptali için açıldığı beyan edilmişse de, dosya içerisinde bulunan Ankara 4. FSHHM’nin 19/09/2011 tarihli 2011/52 Esas-2011/304 Karar sayılı karar örneğinden, davacı tarafça davalı şirket ve TPE aleyhine 2009/18220 sayılı … marka başvurusuna itirazın reddine karar verilmesi üzerine YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talepli dava açtığı, mahkemenin davanın kabulü kararının temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/02/2013 tarihli 2011/15213 Esas-2013/2229 Karar sayılı kararıyla kararın davalılar yararına bozulmasına karar verildiği ve kararın bu davaya konu marka tescil başvurusuna yönelik olmadığı anlaşılmıştır. Dosya içerisine taraflar arasında görülen çeşitli yargılamalara ilişkin mahkeme kararları ile, Yargıtay ilamlarının celp edildiği anlaşılıyorsa da, davaya konu markaya yönelik açılmış bir dava bulunmadığı anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte olan 551 sayılı KHK 42/1 maddesinde tanınmış markaların hükümsüzlüğü davalarının tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre içerisinde açılması gerektiği düzenlenmiştir. Tanınmış olmayan markalar için KHK’da herhangi bir süre düzenlenmemişse de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin içtihatlarında 5 yıllık sürenin tanınmış olmayan markalar için de geçerli olacağı kabul edilmiştir. (bkz 11. HD 14/02/2008 Tarihli 2006/14113 Esas-2008/1637 Karar sayılı kararı) Bu durumda davalı markasının tescil tarihinin 01/07/2011 tarihli olduğu ve davanın da 5 yıllık süre geçtikten sonra 30/09/2016 tarihinde açıldığı, göz önüne alındığında, mahkemece davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açılması nedeniyle, HMK 114/2 ve 115. Maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yargılamaya devam edilerek davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmediğinden, davalı vekilinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın HMK 114/2 ve 115. Maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davalı vekilinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/03/2019 tarihli 2016/176 Esas-2019/62 Karar sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-a-4 maddesi ile HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Davanın HMK 114/2 ve 115. Maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, 4-İlk derece yargılaması yönünden; A) Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye, 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, B) Davacı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, C)Kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına hüküm tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T. Gereğince 7.375,00 TL maktu vekalet ücreti taktirine, davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine, 5-İstinaf yargılaması yönünden; -İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, -İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 73,10 TL tehir-i icra karar harcı ile 34,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 228,90 TL’nin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 17/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.