Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1637 E. 2022/57 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1637 Esas
KARAR NO: 2022/57
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2019
NUMARASI: 2016/446 2019/136
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkili aleyhine çeke dayalı takip başlattığını, takip konusu çekteki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını belirterek müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkilinin, dava konusu çeki Faktoring mevzuatına uygun bir şekilde devraldığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “…Yerleşik hale gelmiş yüksek yargı içtihatlarıyla da kabul edildiği üzere, sahtelik iddiası (imza inkarı) mutlak def’i niteliğinde olup çek üzerinde cirosu bulunan herkese ve hamile karşı ileri sürülebilir. Her ne kadar davalı takip alacaklısı çeke ciro silsilesi sonunda hamil olmuş ise de, takibe konu çekteki keşideci imzasının davacıya ait olmadığı anlaşılmakla sahte çeke dayalı müracaat hakkından bahsedilemeyeceği” gerekçeleriyle “Davanın KABULÜ ile; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına konu 20/12/2015 keşide tarihli, 12.500,00 TL bedelli, … Kasımpaşa Şubesine ait, … seri nolu çek nedeniyle davalıya davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,” karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafında; karara esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme ile düzenlendiğini, bilirkişinin çek üzerindeki imzanın benzerlik göstermediğini tespit ettiğini, ancak bu sonuca çok ufak farklar sebebiyle ulaştığını, bilirkişinin bahsettiği bu ufak farkların mukayese imzalar arasında dahi mevcut olduğunu, bir kimsenin her imzasının birbirinin kopyası olmasının mümkün olmadığını, buna rağmen söz konusu raporun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, raporda imzanın kasten farklı verilmiş olma ihtimalinin gözetilerek inceleme yapılmadığı, bu açından da inceleme yapılması gerektiği, kaldı ki, kişilerin imzalarının zamanla değiştiğini, bu itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, davacının beyanları doğrultusunda imza örneklerinin toplandığını ve davacı lehine bildirildiğini, mahkemece gerekirse çekin imzalandığı tarihteki şirket yetkililerinin ticaret odasından sorulması ve çekin vekaleten keşide edilmiş olma ihtimaline binaen bankalardan ve noterliklerden temsil yetkisi verilen kişilerin sorulması, cirantaların çek karnesi aldığı bankalardan davacının ödenen karşılıksız çıkmayan çeklerinin görülmesinin istenmesi, akabinde bu belgelere ilişkin de inceleme yapılması gerektiğini, raporun bu yönüyle eksik olduğunu, mahkemenin itiraz üzerine ikinci bir rapor alındığını belirtmiş ise de ikinci bir rapor alınmadığını, itirazlarının dikkate alınmadığını, gerekçeli kararda gerçek olmayan hususların yazıldığını, yine yaptıkları itirazların teknik hususlara ilişkin olduğunu, mahkemenin Adli Tıp Kurumundan rapor alması gerektiğini, 6361 sayılı kanunun 9/3 maddesi gereğince; çeki, mevzuaata uygun bir şekilde devralan müvekkiline karşı herhangi bir şahsi definin ileri sürülemeyeceğini bildirmiştir. Davacı vekili istinafa cevabında; mahkeme kararının onanmasını istemiştir. Mahkemece Adli Grafolog bilirkişiden alınan 02.11.2018 tarihli raporda; “…inceleme konusu çek aslındaki birinci ciro “… Ltd.Şti.”ne atfen atılı imzanın İstanbul 9.İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/535 sayılı dosyasından gönderilen mukayese çek asıllarındaki birinci ciro imzaları ile aynı elin ürünü olduğu ancak …’ün mukayese imzaları ile benzer olmadığı” yolunda görüş bildirilmiştir. Davalı vekilinin, bilirkişi raporuna itiraz ettiği, Adli Tıp Kurumuna gönderilmesini istediği, ayrıca ufak farklılıkların incelenmesini istediği, kasten farklı imza verilmiş olabileceğini, imza sirkülerinin geçerliğini halen koruyup korumadığını, değiştirme yada iptal halleri olup olmadığının noterlikten sorulması gerektiğini bildirmiştir. Mahkemenin ise, yeni bir rapor almadığı anlaşılmıştır. Dosya içeriğinden davalının, davacı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında … Kasımpaşa Şubesine ait … çek numaralı 20/12/2015 keşide tarihli, 12.500,00 TL bedelli çeke dayalı olarak davalı tarafından keşideci, lehtar ve cirantalar hakkında takip başlatıldığı, takip dayanağı çekin 20.12.2015 tarihli 12.500 TL bedelli, keşidecisinin dava dışı …Ltd şirketi, lehdarının davacı …Ltd şirketi, sonraki cirantaların dava dışı …Ltd şirketi, hamilin ise davalı olduğu, çekin 21.12.2015 de ibraz edildiği ve karşılıksız olduğunun belirtildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı taraf davalı aleyhine çeke dayalı takip başlatmış, davacı çekteki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığını iddia etmiş, davalı ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında alınan ayrıntılı incelemeyi içerir ve istinaf denetimine elverişli bilirkişi raporunda dava konusu lehtar ciranta imzasının davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı anlaşılmıştır. Gerek İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından mahkemeye gönderilen 29/12/2017 tarihli cevabi yazı içeriğinden gerekse dosyada bulunan imza sirkülerinden davacı şirket yetkilisinin … olduğu ve mahkemece de …’ün imzaları yönünden bilirkişiye inceleme yaptırıldığı anlaşılmıştır. Öte yandan imza inkarına dayalı sahtelik def’i mutlak def’ilerden olup herkese karşı ileri sürülebilir. Davalının bu anlamda mevzuata uygun bir şekilde çeki devralmış olduğunu iddia ederek kendisine karşı bu şekilde bir def’inin ileri sürülemeyeceğine dair istinaf talebi de yerinde değildir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 853,87 TL harçtan, peşin alınan 170,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 683,87 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılaması için davacı avansından kullanılan 18,50-TL (posta-teb.müz.) giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.19/01/2022