Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1554 E. 2021/1787 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1554 Esas
KARAR NO: 2021/1787 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2018
NUMARASI: 2017/1042 E. – 2018/681 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 21/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Yargılanmanın yenilenmesi talebinde bulunan … vekili dava dilekçesinde; davacılar … ve …’ın davalı müvekkiline karşı vermiş oldukları senedin teminat senedi olduğunu ancak alacaklı tarafından verilen “Sözleşme” isimli belgenin, kendilerine sorumluluk yükleyen maddelerinin kendi kabullerinde olmadığı için bağlamayacağını (işletilecek faizin türü, faizin başlangıç tarihi gibi), tarafların tacir olmadıklarını, taraflarca birleşik faiz ve vade anlaşması yapıldığına dair bir anlaşma olmadığını belirterek menfi tespit davası açtıklarını, davada davalı müvekkilinin ise, davacıların altın ve döviz işi ile uğraştıklarını, tacir olduklarını, ödünç verme işinin ticari iş merkezinin yapılması ve döviz bürolarında kullanılmak üzere alındığını , para verme ilişkisinin karz olduğunu ve “Sözleşme” isimli belgenin her iki tarafa sorumluluk yüklediğini ve “Bileşik faiz ve faizin başlangıç tarihini” belirlemek amacıyla düzenlendiğini, yasal sürede itiraz edilmediğini, bu nedenle ana borca bileşik faiz işletildiğini, mahkemenin kambiyo senedinin anlaşmaya aykırı doldurulduğu, Sözleşmedir isimli belgenin her iki tarafı da bağladığı, davalının ticari karz iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle; davanın kabulüne, kötüniyet tazminatının reddine karar verdiğini, kararın temyiz edilmesi nedeniyle, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin karara, davacılara kötüniyet tazminatı ödenmesi gerektiği, %40 rakamlarını yazarak, düzelterek onama kararı verdiğini, Sözleşmedir isimli belgede “Bileşik faiz”in şart kılındığını, davacıların ise dilekçelerinde ödünç alınan paranın özel ihtiyaçlarında kullanıldığını ve faiz miktarının taraflarca kararlaştırılmadığını, tarafların tacir olmadığını ileri sürdüğünü, mahkemenin ispat yükü davacıda olmasına rağmen müvekkilinin ticari karz ve bileşik faiz konusunu ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdiğini, HMK 375/1-ç gereğince “dava devam ederken elde edilemeyen, daha sonra elde edilen belgeler bulunduğunu, davacılar vekili tarafından Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/558 Esas sayılı dosyasına ibraz edilen dilekçede; “davalıların davacıdan alınan borcun bileşik faiziyle ödeneceği konusunda bir ihtilaf yoktur” dediğini, önceki dilekçelerinde HMK 29. Maddeyi ihlal ederek, doğruyu söylemediklerini, bu yüzden müvekkilinin alacağına bileşik faiz uygulanmadığını ve müvekkili aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedildiğini, 11.7.2017 tarihli yeminli beyanında: “Yaptırdığımız iş merkezi inşaatında nakit para sıkıntımız dolayısıyla davalıdan bu parayı aldık” dediklerini, yeminlerinde dilekçelerinde kabul ettikleri bileşik faiz konusunda ve hangi tarihten itibaren bileşik faiz isteneceği konusunda yemin etmekten kaçındıklarını beyanla, yargılamanın iadesi talebinin kabulü ile, esasa girilerek mali müşavir bilirkişi aracılığıyla, ana paraya bileşik faiz uygulanmasına, kötüniyet tazminatının kaldırılarak ticari faizi ile müvekkiline iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; 11/07/2017 tarihli duruşma zaptının yargılama esnasında var olmayan, iade-i muhakemesi istenen mahkemenin 08/02/2011 tarihli ilamından yaklaşık 7 yıl sonra tanzim edilmiş bir belge olduğunu, HMK 375/1-ç maddesindeki şartları haiz olmadığını, bu belgeye dayanarak yargılamanın iadesinin istenebilmesi için, yargılamanın devam ettiği sırada bu belgenin var olması ve belgenin tarafın elinde olmayan sebeplerle elde edilememesi, belgenin karar verildikten sonra ele geçirilmiş olması gerektiğini, hüküm verildikten sonra tanzim edilen bir belgeye dayanarak yargılamanın yenilenmesinin istenemeyeceğini, taraflar arasındaki temel borç ilişkisinin adi karza dayandığını ve borca teminat olmak üzere bono verildiğini, TTK 8/2 ve BK 104 ile 308/3 maddelerinde faize faiz uygulanmasının yasaklandığını, tarafların tacir olmadığını, …’in ikrazatçılık, bankacılık ve kredi kuruluşu sıfatının bulunmadığını, 11.07.2017 tarihli duruşma zaptındaki beyanların hükme etkisinin bulunmadığını, zabıttaki beyanın ne müvekkili şirketi ticari işletmesi sebebiyle ödünç alan tüccar ve davalıyı faizle para vermeyi meslek edinen tüccar statüsüne sokmadığını, beyanlar yargılama sırasında söylenmiş olsa dahi sonucun değişmeyeceğini, TTK 8. Maddesi gereği faize faiz şartının geçersiz sayılacağını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararına göre “hükme tesir etmeyen hallerin yargılamanın yenilenmesi sebebi olamayacağını” , davalının “yaptırdığımız iş merkezi inşaatında nakit para sıkıntımız dolayısıyla davalıdan bu parayı aldık” şeklindeki beyanın HMK 29. Madde gereğince dürüst davranma ilkesine aykırı olduğu ve HMK 375/1-h maddesi gereği mahkeme kararının taraf hilesi sebebiyle hatalı olduğu ileri sürülmüşse de; beyanların hükme tesir edecek nitelikte olmadığını, dosyada bulunan delillerin karartılmadığını, beyanla talebin reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/09/2018 tarihli 2017/1042 E- 2018/681 K sayılı kararıyla; “…Söz konusu yargılamanın yenilenmesinin Eskişehir ATM de yapılan yeminde talimat ifadesi olduğu ve talimatla alınan yemin teklifinde yemin etmeyi kabul etmediği, kısmi olarak yemini kabul ettiğini beyan ettiği ve kanunda yazılı yargılamanın yenilenmesi sebeplerine esas teşkil etmeyecek şekilde tam yemin etmemiş olmakla, yargılamanın yenilenmesi talebinin yerinde görülmediği, davacıdan 60.000,00 TL borç aldığı borcun bileşik faizle ödeneceği konusunda taraflar arasında herhangi bir ihtilaf olmadığı ortada olduğu, yapılan kısmi yeminin yargılamanın yenilenmesini gerektirecek mahiyette olmadığı ve görülen davada dayanak olarak tek bir delil teşkil etmediği” gerekçesiyle; Yargılamanın yenilenmesi talebinin kanunda yazılı yenileme taleplerine uymadığından dolayı reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; yargılamanın yenilenmesine dayanak belgelerin 14.04.2017 tarihli, davacıların aldıkları borcu bileşik faiziyle ödemeyi kabul ettikleri belge ile davacıların bu borcu ticari işlerinde kullanmak için aldıklarına ilişkin 11.7.2017 tarihli yeminleri olduğunu, HMK 375/1-ç-h ve kısmen de (e) fıkrasına dayandıklarını, davacıların bileşik faiz konusundaki kabul beyanlarının, taraflar arasındaki alacak borç ilişkisinin ticari olduğuna ilişkin yeminlerinin, müvekkilinin alacağına bileşik faiz uygulanmasını ve davacıların mahkemeye sundukları bu belgelerin kötüniyet tazminatının kaldırılmasını gerektirir nitelikte olduğunu. -Mahkemenin “yeminin kısmi olduğunu” bu nedenle yargılamanın yenilenmesi talebini kabul etmediklerini beyan etmişse de, yeminden kaçınılan kısmın munzam zararla ilgili olduğunu ve bu dava ile ilgisinin bulunmadığını, yeminin ileri sürdükleri ilişkinin ticari olduğu iddiasını doğruladığını. -Mahkemenin ret kararında; “borcun bileşik faizle ödeneceği konusunda taraflar arasında herhangi bir ihtilaf olmadığı ortadadır” denmişse de, bu durumda dosyayı bilirkişiye göndermesi gerektiğini, mahkemenin bileşik faiz talebinin reddi kararını okumadığını gösterdiğini, son duruşmada bilirkişi incelemesi talepleri hakkında olumlu olumsuz karar verilmediğini, mahkemenin gerekçesinin kararı ile çeliştiğini, davalıların 2002 de aldıkları borcu iş merkezleri, döviz ve kuyumcu dükkanları olmasına rağmen 2009’a kadar ödemediklerini, gerçeği inkar edip lehlerine karar aldırıp daha sonra gerçeği döndüklerini kötüniyetli olduklarını beyanla, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesine cevap vermemiştir.
DELİLLER; Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/271 E. 2012/100 K. Sayılı dosyasının incelenmesinde, davacılar … ve … tarafından davalı … aleyhine açılan menfi tespit davasında, mahkemenin 08/02/2012 tarihli kararıyla, davanın kabulüne, Kartal … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, takibe konu edilen 15/08/2007 tarihli senet nedeniyle 60.000 TL asıl alacak ve 4.950 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 64.950,00 TL dışında kalan kısım nedeniyle, davacıların borçlu olmadığının tespitine, davacı yanın kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verildiği, kararın davacılar vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 18/04/2013 tarihli kararı ile hükmün 2. Bendinde bulunan “Davacı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine” sözlerinin metinden çıkarılarak yerine “Davacıların borçlu olmadıklarına karar verilen 540.000 TL asıl alacağın %40’ı oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine” söz ve rakamlarının yazılarak hükmün düzeltilerek onanmasına karar verildiği, karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek hükmün 06.11.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Dosya içerisinde “Sözleşmedir” başlıklı belgenin örneğinin bulunmadığı anlaşılıyorsa da; Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin gerekçeli kararında; “Her iki tarafın kabulünde olan ve davalının imzasını taşıyan, aynı zamanda davaya konu senet ile eş zamanlı olarak düzenlenen “sözleşmedir” başlıklı belgede davacıların ödedikleri paranın belirlenmesinden sonra kalan borcun 60.000,00 TL olduğu, bu paraların alındıkları yıl itibariyle yasal faiz (bileşik faiz) üzerinden hesaplanarak davalıya ödeneceği, bunun için davacılardan 15/08/2007 tanzim tarihli senet alındığı, Haziran 2008 tarihine kadar hesabın kapatılmaması halinde senedin işleme konulacağı hususlarının yazıldığı, belgenin davacıların imzasını taşımadığı anlaşılmıştır.” denildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekili tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/07/2017 tarihli 2017/65 Talimat sayılı duruşma tutanağından, davalılar … ve …’ın “yaptırmakta oldukları iş merkezi inşaatında davacıdan nakit para sıkıntısı nedeniyle borç aldıkları” konusunda yemin ettikleri ancak davalıların borcun bileşik faizle ödeneceği konusunda, taraflar arasında yargılama yapılarak mahkeme kararı bulunduğu gerekçesiyle yemin etmedikleri anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Yargılamanın iadesi talepli davada, davacı vekili, davalılar vekili tarafından İstanbul Anadolu 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/558 Esas sayılı dosyasına ibraz edilen dilekçe ile 11.07.2017 tarihli duruşma tutanağındaki davalıların yeminli beyanına dayanarak, yargılamanın iadesi talebinde bulunmuş, mahkemece yargılamanın iadesi talebinin kanundaki sebeplere dayanmadığı gerekçesiyle, talebin reddine karar verilmiştir. Yargılamanın iadesi sebeplerinin düzenlendiği 6100 sayılı HMK 375.madde de; (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir: a)Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması. b)Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hakimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması. c)Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması. ç)Yargılama sırasında aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olamayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinde sonra ele geçirilmiş olması. d)Karara esasa alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmi makam önünde ikrar edilmiş olması. e)İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması. f)Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması. g)Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması. ğ)Karara esasa alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması. h)Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması. ı)Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması. i)Kararın, İnsan Haklarının ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması (Ek ibare: 7145 – 25.7.2018/ m.19) “veya karar aleyhine Avrupa insan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm yada tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi” şeklinde sayılmıştır. Davacı vekilinin dava dilekçesinde, HMK 375/1-ç-d ve h bendine dayanarak, “Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgelerinin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması” , “Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmi makam önünde ikrar edilmiş olması” ve “Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması” hukuki sebeplerine dayanarak yargılamanın yenilenmesini talep ettiği anlaşılıyorsa da, istinaf dilekçesinde HMK 375/1-ç-h ve kısmen de (e) fıkrasına dayandıklarını beyan ettiği anlaşılmıştır. Davacı vekilinin yargılamanın iadesi, 11.07.2017 tarihli yemin metni içeren duruşma tutanağı ve davlıları vekili tarafından Kadıköy 2.Asliye Hukuk Mahkemesi (esasen sunulan dilekçenin İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ibraz edilen dilekçe olduğu anlaşılmıştır.) 2014/588 Esas sayılı dosyasına ibraz edildiği beyan edilen 14.04.2014 tarihli dilekçeye dayandığı anlaşılıyorsa da, her iki belgenin de tarih itibariyle, yargılamanın iadesi talep edilen Kadıköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/271 E. – 2012/100 K.sayılı dosyasında yapılan yargılamadan ve kararın kesinleşme tarihinden sonraya ait olduğu, HMK 375/1-ç maddesinde düzenlenen; “Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması” hukuksal sebebinin yerinde olmadığı, bu belgelerin yargılama sırasında zaten mevcut olmadığı anlaşılmıştır. HMK 375/1-d bendinde yer alan; “Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmi makam önünde ikrar edilmiş olması” hukuksal sebebine dayanılmışsa da; dosyaya ibraz edilen davalılara ait yemin metnininde taraflar arasındaki yargılama konusu olan ihtilafa ilişkin yemin etmeyeceklerini beyan ettikleri, “yaptırmakta olan iş merkezi inşaatında nakit para sıkıntısı nedeniyle borç istedikleri” konusunda beyan ve yemin ettikleri 14.04.2014 tarihli dilekçedeki davlılar vekilinin “^müvekkillerinin 60.000 TL borç aldığı, borcun bileşik faiziyle ödeneceği konusunda anlaştıkları konusunda ihtilaf bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşme ve senedin birleşik faiz nedeniyle batıl bulunarak icra takibinin 60.000 TL miktarlık kısmını aşan kısmının Kadıköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/271 E.sayılı mahkeme kararı ile iptale edildiğine” dair dilekçedeki beyanların, HMK 375/1-d bendi gereğince yargılamanın iadesini gerektirecek nitelikte bulunmadığı, bileşik faiz talebine yönelik iddiaların Kadıköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/271 Esas sayılı dosyasında tartışıldığı, Yargıtay incelemesinde geçerek kesinleştiği, mahkemenin davalının (…) taraflar arasındaki ilişkinin ticari karz olduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle bileşik faiz talebini yerinde bulmadığı anlaşılmakla, HMK 375/1-d bendine dayalı yargılamanın iadesi sebebi de yerinde değildir. Davacı vekilinin dava dilekçesinde, HMK 375/1-h bendine dayandığı ve madde de; “Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması”nın yargılamanın iadesi sebebi olarak düzenlendiği anlaşılıyorsa da; yargılama sırasında davalıların (Kadıköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargılamasında davacılar) dilekçelerindeki savunmaların (tacir olmadıkları, davaya konu paranın kişisel ihtiyaçları için alındığını söylemeleri ve bileşik faize ilişkin açıklamalarının hileli davranış olarak nitelendirilemeyeceği anlaşılmakla, bu sebebin de gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin dava dilekçesinde HMK 375/1-e maddesine dayanmadığı dikkate alınarak, HMK 375 gereğince yargılama sırasında dayanmadığı, istinaf dilekçesinde dayandığı sebepler (HMK 375/1-e maddesinde düzenlenen yargılamanın iadesi sebebi) HMK 357/1 maddesi gereğince dikkate alınmamıştır. Kaldı ki; karara esas alınan bir tanık ifadesi de bulunmadığı anlaşılmış, mahkemece sonuç olarak talebin reddine karar verilmesi yerinde ise de, her bir yargılamanın yenilenmesi sebebi tek tek incelenmesi gerekirken ayrı ayrı incelenmemesi ve gerekçelendirilmemesi yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin gerekçeye yönelik istinaf sebebinin kısmen kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasını, düzeltilmiş gerekçe ile, yargılamanın yenilenmesi koşulları bulunmadığından talebin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Yargılamanın yenilenmesini talep eden vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/09/2018 Tarihli 2017/1042 E. – 2018/681 K. sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Yargılamanın yenilenmesi talebinin kanunda yazılı yenileme taleplerine uymadığından dolayı REDDİNE, 4-Alınması gerekli 59,30 TL harçtan yargılamanın yenilenmesini talep eden tarafça yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubuyla bakiye 27,90 TL harcın yargılamanın yenilenmesini talep edenden alınarak hazine adına irad kaydına, 5- Yargılamanın yenilenmesini talep eden tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6- A.A.Ü.T. uyarınca 2.180 TL vekalet ücretinin yargılamanın yenilenmesini talep eden taraftan alınarak karşı tarafa verilmesine, 7-İstinaf talebi yerinde görülmekle, davacı tarafından yatırılan peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 8-İstinaf yargılama giderlerinin davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 33,38 TL posta.teb.müz. giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 9-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 10-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 21/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.